Bedeni, zihni ve sosyal yıkım yapmasına rağmen devamlı arttırarak alkol almak hastalığı. Alkolizm meydana geldikten sonra, alkol alındığı zaman, aşırı psikolojik ve fizyolojik bozukluklar olur. Sebepleri arasında; daha çok altta yatan psikolojik bir bozukluk ve çevresel etkenlerin üzerinde durulur. Bundan dolayı alkolizmin tedavisi, kişiyi alkole bağımlı kılan ruhsal bozukluğun tedavisi ve alkolün aşırı alınmasının meydana getirdiği hastalıkların tedavisi olarak ikiye ayrılır. ABD de % 5, İngiltere de % 3, İskoçya da % 5 oranında alkolik olduğu bilinmektedir.

Türkiye de yapılan bir iki çalışmadan % 0,8 gibi düşük bir oranın tesbiti konuyu küçümsememizi gerektirmez. Alkolizmin gelişmesinde, cemiyetteki hoşgörünün rolü çok büyüktür. Fransa da bu hoşgörüden ötürü, çocuk alkolik vakaları yaygınlaşmaya başlamıştır. Türkiye de özellikle son yıllarda gençler arasında yayılan ve hoşgörü ile karşılanan hafif içkiler, ileride büyük bir alkolik gurubu meydana getirebilir. Alkolizmin, alkolü aşırı kullananlarda 5 ila 15 yıl sonra geliştiği ve yapılan araştırmalarda, çoğu alkoliğin içmeğe genç yaşlarda başladığı unutulmamalıdır.

Psikolojik araştırmalarda, genel bir alkolik kişiliği belirlenmemiştir. Bu sebeple her kişi için tehlikenin varlığı, alkolizmin morfin sınıfı ve diğer ilaçlardan daha ağır, tehlikeli bir bağımlılık yaptığı tanıtılarak, toplumda hoşgörünün gelişmesini önlemek; tek koruyucu yoldur. Alkole karşı iptilanaın (alışkanlığın) başlaması, sinir gerginliğini yok etmek için içme ihtiyacının duyulmasıyla olur. Bunun ankasından, yalnız olunduğu zaman alkole meyil ve uzun sarhoşluk davreleri gelir. Kritik devre, alkol ihtiyadını kazanmış kişinin kontrölü kaybetmesi ve davranışlarını özürlerle kapatmak istemesidir. Saldırgan olur, içki depolar ve sabahları alkol alma alışkanlığını kazanır. Bu noktadan sonra, işini de ihmal etmeye başlar ve kendinde titremeler, düşünme yetersizliği başgösterir. Alkol alışkanlığının soya çekime bağlı olduğu söylenmişse de bugün dikkatler, hadisenin ruhi (psikolojik) ve sosyal (toplumsal) sebeplerine çevrilmiştir.

Alkolizim ve aile hayatı: Alkolik, ailesi ile yüzeyde kalan ilişkiler içindedir. Tek düşüncesi içkidir. Ailede kopukluk, korku ve huzursuzluk vardır. Eşini aldatan veya eşi tarafından aldatılan alkoliklere adliye koridorlarında sıkca rastlanır. Aile içinde de zina hadiselerine sık rastlanmaktadır. Bunların sebepleri alkolizmin iktidarsızlık yapması ve buna rağmen alkoliğin bastırılmayan cinsi dürtülerle sürüklenmekte olması ve bir yandan da aşağılık duygusunu yenmek istemesidir.

Aile içinde rahat, zevk ve eğlenceye büyük bir düşkünlük; arkasından da hayal kırıklığı, öfke ve kırgınlık, huzursuzluk devreleri birbirini takip ederler. Ağlence düşkünlüğü, bozuk aile bağlarını örtkek çabalarından kaynaklanmaktadır. Çareyi gerçegin dışında arama (huzur arama) çabası, alkoliğin bütün davranışlarını kaplamıştır. Romantik görünmeleri meşhurdur. Bu cinnet içinde yetişen çocukların dünyası da anne veya babadan nefret; bir türlü denge ve huzur timsali bir büyüğü örnek alamamanın neticesinde, güzel meziyet ve ahlak ölçüleri içinde yetişmemeleridir. Dünyayı evleri gibi zan ederler. Bu şartlar içinde dahi anne veya babadan birinin kararlı ve sıhhatli davranışlarla alkolik olan aile ferdiyle mücadele etmesi, çocuklarının cemiyete kazandırılmasıda çok etkili olmaktadır.

Şahsiyet ve alkolizim: Çok değişiklik göstermekle birlikte ekseri alkoliklerde aşağısındaki beş özellik bulunur:
1-Gözle görnür bir samimiyet ve kaynaşmanın altında, derin bir güvensizlik ve insanlardan kendini tecrit etme.
2-Can sıkkınlığı ve yalnızlık hissi. Bu sırada intihar sık sık akla gelen bir fikirdir.
3-Alkolik devamlı isteklerde bulunur. Başkalarının onun ihtiyaçlarını karşılamasını çok tabii bulur.
4-Alkolik, ebeveyine ve arzularını yerine getirmeyenlere karşı çoğunlukla saldırgandır.
5-Erkek alkolikler cinsi yeteneklerinden şüphe ederler.

Alkolün etki ve zararları: Alkollü içkiler etkinliklerini, ihtiva ettikleri etil alkol ile sağlarlar. Bu maddenin az miktarı (kan seviyesi 100-200 mg/ cc iken) zahiri olarak canlılık sağlar zannedilirse de, daha çok alınır ve 200-300 mg/ cc kan seviyesine ulaşırsa, depresyon ve fiziki güçlerin yönlendirilmesinde güçlükler ve azalmalar olur. Kişiye ve bünyeye göre değişmekle beraber miktarın daha da arttırılması ve 500 mg cc yi bulmasıyla nefes alma güçleşebilir ve hatta ölüme sebebiyet verebilir. Bunlar alkolün birden alınmasında ortaya çıkan belirtilerdir.

Devamlı alanlarda ise vücut işleyişinde kalıcı bozukluklar olur. Alkoliklerin en az ¼ i karaciğer yetersizliği, beslenme yetersizliği ve mide rahatsızlıklarıyla karşı karşıyadır. Ruhi durum bozuklukları ise bunlardan çok daha yaygındır. Alkolikler, hem alkolün iştahı azaltması, hem de maddi durumlarının genellikle bozuk olmasından dolayı iyi beslenmezler. Bu da eklenince alkolün vücuttaki tahribatı açıkça görülür. Alkolizmin erken devresinde hastalar ekseri normal ağırlıktadır veya kilo fazlalığı vardır. İleri devrelerinde gözle farkedilen bir zayıflama görülür. Hastalar iyice zayıfladıklarından sık sık enfeksiyon enfeksiyon hastallıklarına yakalanırlar. İştahları yoktur ve iştahlarının olmayışı, alkolün hem merkezi sinir sistemine, hem de barsak kanalına yaptığı zararlı tesirdendir.Vitamin B12 ve Folik asid eksikliği nedeniyle alkoliklerde kansızlık başgösterir.

En hafif vakalarda bile karaciğerde toksik (zehirli) yağ birikimi olur. Bazı hastalıklarda alkolik hepatit (Karaciğer iltihabı) ortaya çıkabilir. Müzminleşmiş alkol alışkanlığı karaciğer sirozuna sebebiyet vermektedir. Bilhassa, uzun süre günde 80 gram alkol alanlar (ve daha fazlasını alanlar) bu tehlikeye maruzdurlar. Günde 160 gr. Alanlarda ise, bu tehlike son derece fazladır. Östrojen denilen ve kadınlarda erkeklerden daha yüksek yoğunlukta bulunan bir hormonun yıkımı (parçalanması) karaciğerde olur. Alkoliklerde karaciger harabiyeti sebebiyle bu hormonun yıkımı azaldığından kandaki konsantrasyonu yükselir ve erkek alkoliklerde erkeklik yeteneklerinin azalmasına sebebiyet verir. Mide, asid salgısını arttırarak mide ve oniki parmak barsağı ülserinin gelişmesine yol açabilir. Akut gastritlere (had mide rahatsızlıklarına) alkol alanlanrda sık sık rastlanmaktadır.

Uzun seneler ve düzenli alkol alanlarda müzmin pankreas iltihapları ortaya çıkar ve sık sık bu hastalığın tekrarlaması sonucu tam bir pankreas yetmezliği gelişir. Tam pankreas yetmezliği ise alınan gıdaların sindirimini ve barsaklardan emilimini sekteye uğratır. Vücutta vitamin ve albümin maddeleri yetersizlikleri başgösterir. Pankreas yetmezliği sebebiyle diabet (Şeker hastalığı) ortaya çıkar. Kronik alkoliklerde çeşitli psikozlar ortaya çıkabilir. Bu alkol psikozları, alkolün bırakılmasından birkaç ay sonra iyileşme gösterir. Bir alkolik, alkol alamadığı zaman “delirium tremens” denilen bir hastalığa yakalanır. Bu hastalıkta hayal görme, titreme, sara nöbetleri, adalelerde kasılma, nabız artışı, konuşmanın bozulması, şoka meyil olur. Ölüm tehlikesi taşıyan bir tablodur. Genellikle alkole başladıktan 10 sene sonra daha çdk 45 yaşlarındadaki insanlarda görülür. Alkol paranoyası daha çok erkeklerde görülür.

Eşini sadakatsizlikle itham eder, kıskançlık hezeyanı şeklindedir. Korsakof psikozunda hafıza kaybı, depreyon, sinir iltihapları olur. Yavaş seyirlidir. Wernicke ensefalopatisinde zihnisel bozukluklar, göz felçleri, yürüme bozukluğu gibi belirtiler olur. Alkolün etkisi yanında beslenme yetersizliği bu hastalığa sebep olur. Acil tıbbi müdahaleyi gerektiren bir hastalık olup teşhis edildiğinde bir B- vitamini olan tiaminin kullanılması gerekir. Alkol alan babanın menisinde (spermleninde) tahribat olur. Bu esnada birleşme olursa doğan çocuk zayıf ve sakat olur. Alkol, kalb kaslarına zehirli etki eder. Kalb yetmezliği olur. Alkoliklerde ruhi bozukluklara da rastlanır. Kronik alkolizimde zeka geriler. Öğrenme kapasitesi zayıflar ve hafıza kusurları ortaya çıkar. Alkoliklerde ahlak duygusu da çok zayıflamıştır. Zalim ve bencil olurken, ailesine karşı vazifesini tamamiyle unutmuştur. Mesuliyet duygusu kaybolmuştur.

Tedavisi: Ani alkol hastalığı, yani aşırı sarhoşluk halinde şok durumu ortaya çıkmazsa bir tedavi gerekmez. Şok ortaya çıkarsa, hemen hastahane bakımı gerekir. Müzmin alkol hastalığında ise tehlike çok ciddidir ve çeşitli usullerle tedaviye çalışılır. Şöyle ki:
a)Antabuse adlı ilaç, alkollü içkiyi kullanma halinde son derece nahoş etkiler meydana getirir. Bu şekilde alkolün kendisine yaramadığına inanan kişi alkolden soğur. İlacın tesirli olması için düzenli olarak hergün alınması gereklidir.

b)Alkolün pençesinden kurtulanların pekçok ülkede kurduğu alkoliklere yardım “Alcholics Anonymus” teşkilatı, hem alkolden kurtulmada, hem de alkole dönmeme savaşında kişilere yardım etmektedir.

c)Psikoterapi (Ruhsal tedavi), alkoliğin kendisini alışkanlığa iten şuuraltı sebeplerin bulunmasına yardımcı olur. Bu metod, meselenin özü ile ilgilenen tek yoldur. Meşhur ruh doktoru Mazhar Osman bu konuda şöyle demiştir: “Bir alkoliğin tedavisi ile uğraşmaktan ziyade, fertleri alkole alışmaktan önleyecek çarelerin bulunması ve bunların üzerinde durulması daha yerinde olur kanaatindeyim. Bunların cemiyetten ve sağlam insarlardan tecrit edilerek, içkileri ile veya toksik maddeleri ile başbaşa bırakılmaları daha doğru olur. Hiç değilse bu suretle başka insanların, bunların telkin ve teyvikine kapılmaları önlenmiş olur.”

Alkolizmin ve bira: Gençleri alkolizme iten yolun önemli bir başlangıç noktası, serbest bira satışı ve reklamlarıdır. Ülkemizde henüz lise çağında binlerce genç, birayı alkollü içki saymayan bir kanuni uygulama ortamında okul çevrelerinde yakın birahaneleri doldurmaktadır. Alkoliklerin tedavisinde de alkoliği aldatan ve tedaviyi aksatan biradır. Dejenere olmuş ailelerde, ailenin tüm fertlerinin bir arada “su gibi” bira içmeyi normal görmeleri olayın bir başka korkunç yüzüdür.

Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam, alkollü içkilerin kötülüğünü bildirirken buyuruyor ki;
“Şarap içmek, büyük günahların en büyüğüdür. Bütün kötülüklerin anasıdır, Şarap içen namaz kılmaz, anası ile, halası ile, teyzesi ile zina edebilir.”
“Şarap içenle arkadaşlık etmeyiniz! Cenazesine gitmeyiniz! Buna kız vermeyiniz ve onun kızıyla evlenmeyiniz! Muhakkak biliniz ki, şarap içen kıyamet günü, mezardan yüzü kara, gözleri mavi olarak kalkar. Dili sarkmış, pis kokulu olur. Herkes, bunun pis kokusundan kaçar”.
“Şarap içen Cennete giremez.”
“Şarap içmeği adet eden vesen’e (taştan heykel) tapan gibidir.”
“Şarapta deva, ilaç hassası yoktur. Hastalık yapar.”