Başlık | Yazı |
---|---|
Te'dîb |
1.Terbiye etme, edeblendirme. (Bkz. Edeb) |
Te'hîr |
Geciktirmek, geri bırakmak. (Bkz. Takdîm ve Te'hîr) İyi, hayırlı işler akla gelince bunu te'hîr etmeden hemen yerine... |
Te'lîf |
Başkalarının sözlerini kendine mahsus bir sıra ile toplayıp kitâb hâline getirme. |
Te'mînât |
Güven ve garanti vermek. (Bkz. Emân) |
Te'vîl |
1. Yorumlamak, açıklamak. |
Teaddüd-i Zevcât |
Birden fazla kadınla evlenmek; poligami. |
Teakkul |
Aklı kullanarak, lüzumlu şeyleri öğrenirken, her şeyin haddini, sınırını aşmamak, yâni lüzumlu olanı terk etmemek, lüzûmsuz olanla meşgûl olmamak, bunlarla vakit öldürmemek. Hikmetten (ilimden) yedi şey meydana gelir: |
Teâlâ ve Tekaddes |
Allahü teâlânın ism-i şerîfi anıldığında, işitildiğinde veya yazıldığında: "Yüce ve noksan sıfatlardan münezzeh (uzak, temiz)" mânâsına hürmet, saygı ifâdesi. |
Teâmül |
İ'tiyâd, alışkanlık olarak yapılagelen şey. (Bkz. Örf ve Âdet) |
Teassub (Taassub) |
Haksız yere düşmanlık etmek, inadcılık etmek; kendi yanlış fikrine körü körüne bağlanıp başkalarının doğru fikrini kabûl etmeme. |
Teayyün |
Alış-verişte söz kesilirken tâyin (belli) edilen malın, belli olarak kalması. |
Teayyün-i Evvel |
İlm-i ilâhîde ilk teayyün, zuhûr, ortaya çıkış. |
Teayyün-i İmkânî |
İnsanın hakîkati olan teayyün-i vücûbîsinin zılli yâni görüntüsü. Ehlullah (evliyâ) kendi yaratılışlarına, güçlerine göre tasavvuf mertebelerine kavuşmakta birbirlerinden çok ayrıdırlar. Evliyâ arasında Allahü te... |
Teayyün-i Vücûbî |
Bir şeyin, insanın hakîkati. |
Tebâreke Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin altmış yedinci sûresi. (Bkz. Mülk Sûresi) |
Tebâreke ve Teâlâ |
Allahü teâlânın ism-i şerîfi anıldığında ve yazıldığında, söylenen ve yazılan, "Yüce ve noksan sıfatlardan münezzeh (uzak, temiz)" mânâsına ta'zîm ve hürmet ifâdesi. |
Tebasbus |
Bir menfaate kavuşmak veya bir zarardan korunmak için tevâzu göstermek, yaltaklanmak. |
Tebbet Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin yüz on birinci sûresi. ... |
Tebcîl Etmek |
Ta'zîm, hürmet etmek ve saygı göstermek. |
Tebe-i Tâbiîn |
Peygamber efendimizin Eshâbını gören ve sohbetinde bulunmakla Tâbiîn denen büyükleri görmekle şereflenenler. (Bkz. Tâbiîn) Eshâb-ı kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînin toplam zamânı yaklaşık iki yüz yıldır. Bu... |
Teberrî |
Uzaklaşmak, uzak durmak. |
Teberru |
Bir kimsenin, mecbur ve mükellef (yükümlü) olmadan, herhangi bir şeyi kendi rızâsı ile karşılıksız olarak birisine onun mülkü olacak şekilde vermesi. |
Teberrük |
Bereketlenme, mânen istifâde etme, faydalanma. |
Tebessüm |
Gülümseme, kendinin işitmeyeceği şekilde sessiz gülme. |
Teblîğ |
Peygamberlerin, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını, insanlara eksiksiz ve noksansız olarak bildirmeleri. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: |
Tebşîr |
Müjdeleme, sevindirici bir haber ulaştırma. |
Tebzîr |
Malı, İslâmiyet'in ve aklın uygun görmediği yerlere dağıtma, isrâf. |
Tecdîd-i Îmân |
Bilerek veya bilmeyerek küfrü gerektiren (îmânı gideren) bir sözü söylemek veya bir işi yapmak yâhut böyle bir şeyi yapmış olma ihtimâli üzerine, Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah sözünü; mânâ... |
Tecdîd-i Nikâh |
Nikâhı yenileme, tâzeleme. |
Tecellî |
Görünme. Kalbde Allahü teâlânın zâtının ve isimlerinin zuhûru. |
Tecellî-i Cemâl |
Allahü teâlânın cemâlinin zuhûru. |
Tecellî-i Ef'âl |
Sâlikin, yâni tasavvuf yolcusunun, kulların fiillerini Allahü teâlânın fiilinin zılleri (görüntüleri) olarak görmesi ve bu fiillerin varlığının O'nun fiili ile olduğunu bilmesi. Âlem-i Emrin ilk adımında olan tecellîler. Tecellî-i ef'... |
Tecellî-i Sıfat |
Allahü teâlânın sıfatlarının tecellîsi. |
Tecellî-i Sûrî |
Zât-ı ilâhînin veya isimlerinin kendilerinin değil, sûretlerinin, görüntülerinin tecellîsi. |
Tecellî-i Zât |
İsim ve sıfatlar araya girmeden sâdece zât-ı ilâhînin tecellî etmesi. |
Tecemmül |
Çirkinliği gidermek, vakar sâhibi olmak, şükr etmek ve nîmeti göstermek için zînetlenmek, süslenmek. Tecemmül etmek, müstehâbdır.Helâl şeylerle zînetlenmek mubâhtır. İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe dört yüz altın... |