Sual: Bir İhya tercümesinde özetle deniyor ki:
(Tercüme ettiğimiz bu kitabın dört kusuru vardır:
1- Kitapta bin kadar zayıf ve uydurma hadis vardır.
2- Konuları tasavvufun ince ölçüleriyle işlemesi ve şimdiki zamanda
yaşanması oldukça zor olan bir kulluk şeklini öne sürmesidir. Bu kitabı okuyan
bir kimse, yaşadığı Müslümanlığın tam Müslümanlık olmadığı kanaatine varır ve bu
kitapta anlatılan Müslümanlığı yaşamasının da zaman ve şartlardan dolayı mümkün
olmadığını görerek karamsarlığa düşer ve böylece dinden soğur.
3- Kitabın hacmi büyüktür. Okuyucu vakit bulup da bu kitabı okuyamaz.
4- Bin sene önce yazılmış herhangi bir kitap gibi bu kitabın da az veya çok
bir revizyona ihtiyacı vardır. Bu maksatla kitabın az bir miktarını çıkardık, az
miktarını değiştirdik, az bir miktarda da yeni bilgi ve yorumlar ekledik. Vasat
okuyuculara lazım olmayan ve hatta kafa karıştıran söz ve ibareleri atlamakta
bir beis görmedik. Biz, bu kitabı tercüme etmekteki kastımız, İmam-ı Gazali’nin
kendine mahsus görüşlerini tanıtmak değildir, İslam’ın genel prensiplerini
takdim etmektir.) Bu kitap uygun mudur?
CEVAP
Özetini verdiğiniz yazıya göre, merd-i kıpti gibi şecaat arz ediyorlar.
Açıkça İslam âlimlerinin kitaplarını değiştirdiklerini ifade edebiliyorlar. Dine
bundan daha büyük zarar olabilir mi? 19 cu Reşat halife, 19 rakamına uymuyor
diye Kur’andan âyetler çıkarmıştı, bunlar da kendi kafalarına uymuyor diye
İhya’daki hadisleri ve oradaki ictihadları çıkarıyorlar. Halbuki bu
ictihadları kitaptan çıkaran kimse, diyelim ki, Hüccet-ül İslam imam-ı
Gazali hazretleri kadar büyük müctehiddir. Ama ictihad ictihadla nakzedilmez,
yani bir müctehid öteki müctehidin ictihadına yanlış diyemez.
Bin sene önceki kitaplar revizyona uğramalıdır deniyor. Yani bin sene önce
yaşayan imam-ı a’zam, imam-ı Şafii, imam-ı Malik, imam-ı Ahmed, imam-ı Sevri,
imam-ı Hasan Basri, imam-ı Cafer Sadık ve benzeri büyük zatların eserlerini
revizyona uğratmaya çalışalım diyor. Biri çıkıp da, “İslam âlimlerinden ne
istiyorsun, madem İhya’yı beğenmiyorsun, ne yazacaksan otur kendin yaz, ne diye
İhya’yı tercümeye kalkıyorsun” demiyor. Üstelik pervasızca, (Biz imam-ı
Gazalinin görüşlerini değil, İslam’ın genel prensiplerini tanıtmak istiyoruz)
diyor. Madem öyle, niye kendi kitap yazmıyor da, o büyük zatın ismine, gölgesine
sığınarak, zehirini kusuyor? İslam âlimleri, imam-ı Gazali hazretlerini hep
övmüşlerdir:
Büyük âlim İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
İmam-ı Gazali’nin eserlerinde kusur bulan, ya hasetçi veya zındıktır. (El-
i’lam bi-kavâti’il-islam)
İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
İmam-ı Gazali, hüccet-ül-İslâm ve zamanındaki âlimlerin en üstünü idi.
Ona dil uzatan kimse, cahillerin en cahili, fasıkların en kötüsüdür.
(El-Ukud-üd-dürriyye)
Kâtip Çelebi diyor ki:
Bütün din kitapları yok olsa, İmam-ı Gazali’nin kitapları, bu boşluğu
doldurabilir, hatta onun İhyâ kitabı bile kâfi gelir. (Keşf-üz-zünun)
Seyyid Abdülhakim efendi hazretleri buyuruyor ki:
İhyâ kitabı, bütün âlimlerce doğru ve yüksektir. Bir gayrı müslim, severek
yapraklarını çevirirse, Müslüman olmakla şereflenir. Derin bir âlimin kitabında
mevdu hadis var demek, dinde derin bir uçurum açmaktır. Böyle sözleri söyleyenin
dili, tutuşsa yeridir. Büyük âlim, mevdu hadisleri bilemeyecek kadar cahil mi
idi? Yoksa, hadis uyduranlar için, Resulullahın bildirdiği ağır cezalara aldırış
etmeyecek kadar Allah korkusu yok mu idi?