Dış uyarılara hiç bir cevabın alınamadığı derin şuur kaybı hâli. Korumanın devreleri farklı olabilir. Bu sebeple şuur kaybının derinliği de değişebilir. Normal veya marazi (hastalığa bağlı, patolojik) hiç bir refleksin alınmaması derin koma durumunu gösterir.

Yarı koma (semikoma) durumunda refleksler henüz kaybolmamıştır. Çimdiklemek, iki parmak arasında kasları sıkmak, kişide ağrı görüntüsü ortaya çıkarabilir. Bazılarında ise ismi söylenince göz ve kaş hareketi olabilir. Ancak bunlar ne söyleneni anlayabilir, nede konuşabilir.

Stupor denilen hâl, komanın habercisi olan durumdur. Burada gidip gelen bir şuur vardır, ancak muhakeme ve anlama imkansızdır. Arada bir gözlerini açar birkaç kelime mırıldanabilir. Bu arada titremeler, anlamsız kas hareketleri gösterir. Birşeyi avucunda sıkar gibi yapar. Koma hangi yolla ortaya çıkmış olursa olsun, çok miktar sinir hücresinin devreden çıkmasına delalet eder. Etkilenen hücreler, beyin kabuğunda veya beynin iç çekirdeklerinde olabilir. Komaya geçiş, hızlı veya yavaş olabilir. Bazı ani durumlarda direkt koma ortaya çıkabilirken, bazen de muhakeme güçlüğü ile başlayan durum, stupor ve yan koma devrelerinden geçerek koma yerleşir.
Koma sebepleri çok çeşitlidir ve sayıları da oldukça kabarıktır. En önemli olanlar şöylece sayılabilir.

Alkol koması: Alkolün bol içildiği batı ülkelerinde ve yozlaşmış cemiyetlerde alkol koması, komalar içinde yüzde 50'yi bulmaktadır. Ülkemizde bu orana, ancak yılbaşı gecelerinde yaklaşılmaktadır. 100 mililitre kanda 390 mg. ve üzerinde alkol yoğunluğuna ulaşılması, alkol komasına sebep olur.

Uyuşturucu maddelerin sebep olduğu komalar: Bu maddeler arasında en önemlileri morfin, eroin, kokain ve barbiturat türü ağır müsekkinlerdir. Morfin ve eroin komasında göz bebekleri çok daralır, kokain komasında ise aşırı genişleme vardır.

Kan şekerine bağlı komalar: Şeker hastalarının yüzde 10'u şeker (Diabet) koması ile ölürler. Kan glikozunun çok artması, kanın yoğunluğunu (osmolaritesini) çok arttırır. Bunu dengelemek için vücudun diğer hücrelerinden kana sıvı geçişi başlar. Bu olay hücreler ve dolayısıyla vücut fonksiyonlarını ileri derecede bozar ve koma husûle gelir. Hastanın nefesi, aseton (çürük elma) kokar.

Kan şekerinin düşmesiylede koma meydana gelebilir. Kan glikoz düşüklüğü (hipoglisemi) kısa sürede yerleşici bir komaya sebep olur. Diabet komalarının uzun sürebilmesi ve araz bırakmadan iyileşmesine karşı hipoglisemi komaları, birkaç dakikada beyinde geri dönemez hasarlar bırakabilir. Himoglisemi komalarının en sık rastlanan sebebi ayarsız kullanılan insülin ve diabet ilâçlarıdır. Terleme, titreme, çarpıntı, heyecan ve açlık görülen böyle hastalara hemen şerbet içirmek gerekir.

Karaciğer koması: Sarılıklar, sirozlar ve karaciğeri tutan ağır hastalıklar (kanser, iltihap) neticesinde karaciğer fonksiyonlarının ileri derecede körelmesi ile bu tür komalar ortaya çıkar. Yavaş yavaş koma durumu yerleşir; kolda kaba titreme (kuşun kanat çarpmasına benzer), solukta ağır bir koku, stupor durumu komanın başlangı. belirtileridir.

Beyindeki olaylara bağlı olan komalar: Beyin kanamaları, beyin damarlarındaki tıkanmalar, kafa travmaları (darbeler) beyin abseleri en önemli sebeplerdir. Beyin tümörleri de ilerlemiş devrelerinde koma yapabilir. Tutulan yere göre sinirsel (nörolojik) belirtiler vardır.

Bu arada sebepler dışında üremi, zehirlenmeler, asidoz (kanın asid reaksiyona kayması), hormon bozuklukları, şok, enfeksiyon hastalıkları, kalb yetersizliği, donma, boğulma ve sara da koma sebepleri arasındadır.

Geri dönüşü olmayan koma: Açılma şansı olmayan ve ölümün yakın olduğunu gösteren durumdur. Bir komanın bu döneme girdiği, solunumun otomatikliğini kaybetmesi, iki gözde gözbebeklerinin aşırı büyümesi, reflekslerin tamamının kaybolması, tam kas gevşekliğinin yerleşmesinden anlşaşılır.
Erken teşhis ve acil tedaviye başlamak komada en önemli husustur. Bu da mutlaka bir hekim gözetiminde yahut bir sağlık merkezinde yapılır.