Sual: Bir sürü uydurma kelime çıkardılar. Bunlar Türk dilini
bozuyorlar. Bazı örneklerle zararlarını açıklar mısınız?
CEVAP
Çok kimse, yanlış olarak, meşhur oldu yerine, şöhret oldu, geçen yıl yerine,
geçtiğimiz yıl, ucuzluk yerine, şok indirim veya mucize indirim diyorlar.
İlim sahibi olana âlim oldu denir, ilim oldu denmediği gibi, şöhret sahibi olana
da, şöhret oldu denmez, meşhur oldu denir. Meşhur yerine, şöhretli
veya ünlü de denebilir.
Geçtiğimiz yıl, geçtiğimiz ay, geçtiğimiz hafta, geçtiğimiz gün denmez. Çünkü
biz zamanı değil, zaman bizi geçmektedir.
Şok; kaza, beklenmeyen kötü bir olay demektir. Fiyatlar ucuzlayınca alıcı
niye şok olsun? Fiyatlar çok yükselince insan şok veya şoke olur. Şoke olmak,
birdenbire şaşırmak, hoşa gitmeyecek bir şeyle karşılaşmak demektir. Hele
mucize indirim demek çok yanlıştır.
Dil tasfiyecileri, bir sürü uydurma kelime çıkardılar. Bu kelimeler bilhassa iki
yönden daha zararlıdır:
1- İhtiyaç yokken, sırf bir kelime başka dilden geldi diye, mutaassıp
kelimesini atıp yerine, hiçbir kaideye uymayan uydurma bir sözcük, mesela bağnaz
koymak dilde anarşiye yol açar.
2- Osmanlı arşivlerini, lüzumlu vesikaları yıllardır okuyacak kimse
bulunamadı. Bu fark edilince tedbir almaya çalıştılar. Osmanlı eserlerini
bugünkü gençliğin anlaması gittikçe zorlaşıyor. Azerbaycan’dan bir genç geldi.
Mızraklı ilmihal’in aslını okudum, rahatça anladı. İslam’ın koşulu beştir
dedim. Anlamadı. Yarın şart kelimesi unutulup yerine koşul
gelirse, kimse İslam’ın beş şartını bilemeyecektir. Bu uydurma kelimeleri tasvip
etmemek bu bakımdan din gayreti olur. Müslüman, dininin unutulması için yapılan
böyle çalışmaları hoş görmemelidir.
Mektup, kitap yabancıdan yani Arapça’dan geldiği için onun yerine Betik
kullanılmasını istiyorlar. Eğer bu betikler, topluma hâkim olursa, artık
mektup yazamayacak, kitap okuyamayacağız.
Saptamak sözcüğünü hançer gibi bağrımıza saplamaktan çekinmediler.
Azman, aşırı şekilde gelişmiş demektir. Kurt azmanı köpekler böyledir. Azman
vezninde yazman ve uzman var. Azmanlar, yazmanlar çoğalır,
azmanlaşırlarsa, ortalıkta kâtip diye birine rastlamak mümkün olmaz.
Azman veznindeki uzmanlar, çoğaldığından, artık mütehassıs elaman bulmak
zorlaştı.
Bu bağnaz dilciler, hayvanlardan esinlenerek [ilham alarak] hayvanlara
benzer sözcükler üretmeye çalışıyorlar. Boğaya benzesin diye doğa, aygıra
benzesin diye uygar sözcükleri buldular. Herkes uygar olursa, bir
tek medeni kimse bulmak mümkün olmayacaktır.
Kuyruk hayvanlarda olur. Bunun için kuyruk vezninde uyruk sözcüğü
buldular. Köpeklerin hav hav, kedilerin miyav miyav sesinden esinlenerek
sınav diye bir sözcük uydurdular.
Hayvanlar arabaya koşulur. Koşulmak kelimesinin emir şekli koşul’dur. Bu
koşulu şart yerine koymak, kelime düzenini alt üst etmek olur.
Hâkim kelimesi Arapça olduğu için uydurma bir sözcük aradılar, yargı
kelimesinden doğru olarak yargılayıcı veya yargıcı kelimesi mümkün
iken, sırf uydurma olsun, kırlangıç’a benzesin diye yargıç
sözcüğünü buldular. Yargıç yarma aleti demektir. Mahkemeye de yargıçevi
diyebilirler.
İzlemek, takip etmek iz üzerinde yürümek demektir. Seyretmek, bakmak
anlamında kullanılması yanlıştır. Türkistanlı bir genç, (Televizyon izliyoruz)
diyenlere şaşırıp kalır, (Ne o televizyon kaçtı da onu mu takip ediyorsunuz,
izini mi sürüyorsunuz) der. Gülünç hâle düşmenin ne âlemi vardır?