İsrâiloğullarına gönderilen peygamber veya velî. Mûsâ aleyhisselâmın dîninin hükümlerini İsrâiloğullarına tebliğ etti.
Peygamber olup olmadığı Kur'ân-ı kerîmde açıkça bildirilmedi. Babası Şureyha, Hârûn aleyhisselâmın neslindendir. Kur'ân-ı kerîmde, Allahü teâlâ tarafından öldürülüp yüz sene sonra tekrar diriltildiği haber verilmiştir.Bu sebepten İsrâiloğulları ona " Allah'ın oğlu" diye iftirâda bulunmuşlardır.

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Yâhut o kimse gibisini görmedin mi? O kimse (Uzeyr aleyhisselâm) bir karyeye (beldeye, kendi eski vatanı olan Kudüs'e) uğramıştı. O karyenin ise tavanları çökmüş, onların üzerine duvarları yıkılmıştı. (Uzeyr aleyhisselâm bu hâli görünce pek müteessir olup üzüldü.) Allahü teâlâ bu ölümden sonra nasıl diriltecek diyordu.Bunun üzerine Allahü teâlâ o kimseyi (Uzeyr aleyhisselâmı) yüz sene ölü bıraktı. (Hayattan mahrûm etti. Onun bedenini, yiyecek ve içeceğini insanların ve hayvanların gözlerinden gizledi. Yüz sene sonra) onu (Uzeyr aleyhisselâmı) yeniden diriltti. Allahü teâlâ (veya vazîfeli melek) ona dedi ki:"Ne kadar kaldın? (ne kadar zaman geçti). O da (Uzeyr aleyhisselâm da kendisini uykuda imiş gibi zannederek) "Bir gün veya bir günden daha az kaldım." dedi. Allahü teâlâ (vahy ederek veya melek vâsıtasıyla) buyurdu ki: "Hayır yüz sene kaldın. Yiyeceğin ve içeceğine bak ki onlardan hiçbiri bozulmamış. Merkebine de bak (o ne hâle gelmiş, parça parça olan kemikleri vücûdundan nasıl ayrılmış) ve seni insanlara bir âyet (delil) kılmak için böyle öldürüp dirilttik ve (merkebin) kemiklerine bak. Onları nasıl birbirine birleştiriyoruz. Sonra da onlara et giydiriyoruz. Vaktâ ki o ölmüş, etleri çürümüş, kemikleri parça parça olup kaybolmuş olan merkeb, Allahü teâlânın kudretiyle tekrar dirilip yürüdü. (Bu hakîkat, ölülerin diriltilmesi husûsu ve Allahü teâlânın kudretinin üstünlüğü Uzeyr aleyhisselâma) tebeyyün etti (gözleriyle görüp müşâhede etti) ve dedi ki: "Ben bilirim ki şüphesiz Allahü teâlâ her şeye kâdirdir." (Bekara sûresi: 259)

Uzeyr aleyhisselâm, Hârûn aleyhisselâmın neslinden olan Şureyha'nın oğludur. Küçük yaşından îtibâren Tevrât'ı öğrenmiş olan Uzeyr aleyhisselâm, Bâbil hükümdârı Buhtunnasar'ın Kudüs'ü işgâl ettiği sırada esîr alınıp Bâbil'e götürüldü. Bir müddet esâre tte kaldıktan sonra, kurtularak Kudüs'e dönmek üzere yola çıktı. Kudüs yakınına gelince bir bahçede dinlenmek için konakladı. Kudüs şehrinin harâb hâlini görüp bu şehir yeniden nasıl îmâr edilecek diye düşündü. Allahü teâlâ onu öldürüp, yüz sene sonra tekrar diriltti. Uzeyr aleyhisselâm yeniden îmâr edilmiş Kudüs şehrine gelip kendisinin Uzeyr olduğunu söyledi. İsrâiloğulları onun Uzeyr olduğuna inanmadılar. Uzeyr aleyhisselâm Tevrât'ı ezberden okuyunca; "Bu kadar uzun zamandan sonra Uzeyr'in Tevrât'ı ezbere okuması mümkün değildir" düşüncesiyle "Uzeyr Allah'ın oğludur" dediler. Uzeyr aleyhisselâm insanları Tevrât'ın emirlerine uymaya çağırdı. Onların isyân ve günâhlarından dolayı tövbe etmelerini istedi. Allahü teâlânın şiddetli azâbıyla korkuttu. Uzeyr aleyhisselâm vefât edinceye kadar İsrâiloğullarının arasında bulundu. Onların işlerini yürüttü ve hak yola dâvet etmeye devâm etti. Uzeyr aleyhisselâmın vefâtından sonra İsrâiloğullarının isyanları ve sapıklıkları iyice arttı. (Râzî, Kurtubî, Taberî)