Hanefî fıkıh âlimlerinin büyüklerinden. İlmi çok, fikri parlak, kadri yüksek, şânı yüce bir velî olup, ismi Yahyâ bin Eksem, künyesi Ebû Muhammed’dir. Nesebi, meşhûr Arap hâkimlerinden Eksem bin Sayfî’ye dayanır. 775 (H.159) senesinde Merv’de doğdu. 856 (H.242) de hacdan dönerken Medîne yakınlarında Rebeze’de 83 yaşında vefât etti.

İmâm-ı Muhammed Şeybânî, Abdullah bin Mübârek, Fadl bin Mûsâ es-Sinânî, Hafs bin Abdurrahmân en-Nişâbûrî, Mihrân bin Ebî Ömer er-Râziyyîn, Süfyân bin Uyeyne ve daha başka âlimlerin (r.aleyhim) derslerini dinleyip, onlardan rivâyette bulunmuştur. Kendisinden de; Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Ebû Hâtem er-Râzî, İsmâil bin İshâk el-Kâdî ve kardeşi Hammâd bin İshâk gibi bir çok âlim rivâyette bulunmuşlardır.

Yahyâ bin Eksem hazretleri, İmâm-ı A'zamın torunu İsmâil’den sonra, henüz yirmi yaşında iken Basra şehrine kâdı tâyin edildi. Basralılar, yeni tâyin olan kâdı efendinin bu kadar genç olmasına hayret edip; “Kâdımız kaç yaşındadır?” denilince; “Ben, Peygamber efendimizin Mekke-i mükerremeye kâdı tâyin ettiği Attâb’dan ve Yemen’e kâdı tâyin ettiği Mu’âz bin Cebel’den daha yaşlıyım.” buyurdu.

Hatib el-Bağdâdî onun hakkında şöyle der: “Yahyâ bin Eksem, Ehl-i sünnet ve’l-Cemâat îtikâdı üzere olup, bid'atden çok sakınırdı.”

Talha bin Muhammed bin Câfer der ki: “Gelmiş geçmiş ilim ehlinin büyüklerinden, büyük küçük herkesin tanıdığı meşhûr bir âlimdir. İlmi ve fazîleti çoktu. Herkesle çok iyi geçinirdi. Edebi pek fazlaydı. Güç işleri kolayca hallederdi... Halîfe Me’mûn’un yanında kıymeti herkesten daha fazlaydı. Me’mûn onu kâdı ve memleket işlerini tanzîm edip, düzenlemekle görevlendirdi. Vezirler bile onun mütâlaa ve görüşünü almadan hiçbir iş yapamazlardı.”

Ebû Aynâ anlatır: “Zamânın tanınmış kişilerinden birisine, Yahyâ bin Eksem’in mi, yoksa yine onun gibi halîfenin yanında kıymeti olan, İbn-i Ebî Duât’ın mı daha üstün olduğu soruldu. O zât, Yahyâ bin Eksem’in daha üstün olduğunu, çünkü onun, yalnız dostlarıyla değil, hasmı ve düşmanlarıyla bile iyi geçindiğini, herkese iyi ve güzel muâmelede bulunduğunu söyledi.”

Yahyâ bin Eksem, Me'mûn’un çocuklarının terbiyesi ile görevlendirilmişti. Yahyâ bin Eksem, Me’mûn zamanında mahkeme reisliği yapıyordu. Ona birisi gelip; “Allahü teâlâ kâdımıza iyilikler verip, hâlini iyi eylesin. Bana yemek yemede ölçüm ne olsun, söyler misin?” dedi. Yahyâ bin Eksem; “Açlık ile tokluk arasında yiyeceksin” dedi. O kimse tekrâr; “Gülmede ölçü ne olacak?” deyince; “Yüzünde açıklık olacak, fakat sesini yükseltmeyeceksin.” cevâbını verdi. “Ağlama hakkında ne dersin?” diye sorunca; “Allahü teâlânın korkusundan ağladığını kimseye söyleme!” cevâbını verdi. “Amellerimi gizleme husûsunda ne söylersin?” deyince; “Gücünün yettiği kadar gizle.” diye cevap verdi. “Amelimden ne kadar göstereyim?” deyince de; “Sâlih kimselerin sana uyacağı, insanların sana îtimâd edebileceği kadar.” cevâbını verdi. Bu suâlleri soran şahıs, aldığı cevaplardan çok memnun oldu.

İsmâil bin İshâk, Yahyâ bin Eksem’in, fıkıhla alâkalı çok kıymetli kitapları bulunduğunu, ancak uzun olması sebebiyle insanların onları okuyamadıklarını söylemiştir.

Tenbîh isimli bir eseri olup, bunu Irak âlimlerinin usûlü üzere yazmıştır.

Yahyâ bin Eksem vefât ettikten sonra, kendisini sevenlerden Ebû Abdullah Hüseyin isminde bir zât rüyâda görüp; “Allahü teâlâ sana ne muâmele eyledi?” diye sordu. Yahyâ cevâbında; “Allahü teâlâ bana; “Yâ Yahyâ! Sen dünyâda, benim için şu, şu amelleri yapmıştın, değil mi?” buyurdu. Ben de; “Yâ Rabbî! Ben yaptığım amellere değil, bana rivâyet edilen bir kudsî hadîse îtimâd edip ümitlendim.” dedim. Allahü teâlâ; “O hadîs-i kudsî nedir?” buyurdu. Ben de; “Bana Mu’ammer, İmâm-ı Zührî’den, o dahi Urve’den, o dahi hazret-i Âişe-i Sıddîka’dan, o dahi hazret-i Peygamber efendimizden, o dahi hazret-i Cebrâil’den o dahi Allahü teâlâdan haber verdiler. Allahü teâlâ; “Ben azîmüşşân, İslâmda ağaran saç ve sakala azâb etmekten hayâ ederim.” buyurdu dedim.” Allahü teâlâ hazretleri, o zaman; “Sen ve Mu’ammer ve İmâm-ı Zührî ve Urve ve Âişe ve Muhammed aleyhisselâm ve Cebrâil sâdıksınız. Ben azîmüşşân dahi seni magfiret ettim.” buyurdu.

Yahyâ bin Eksem buyurdu ki:

“Koğucunun zararı, sihirbazın zararından daha çoktur. Koğucu az bir zaman içerisinde öyle zararlar yapar ki, sihirbaz onu bir ayda yapamaz.”

1) Tabakât-ı Hanâbile; c.1, s.140

2) Vefeyât-ül-A’yân; c.6, s.147

3) En-Nücûm-üz-Zâhire; c.2, s.217

4) Cevâhir-ül-Mudiyye; c.2, s.210

5) Mir’ât-ül-Cinân; c.2, s.135

6) Târih-i Bağdâd; c.14, s.191

7) Mîzân-ül-İ’tidâl; c.4, s.361

8) Kıyâmet ve Âhiret; (5. Baskı) s.12

9) Şezerât-üz-Zeheb; c.2, s.101

10) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.3, s.321