Sual: Camide riayet edilmesi gereken hususlar nelerdir?
CEVAP
Bazıları şunlardır:
1- Camiye girenin orada namazı bekleyenlere selam vermesi iyi olur. Fakat
camide sünneti kılıp, farzı beklerken, dışarıdan gelenin selamını almak, sünnet
ile farz arasında bir şey okumak, konuşmak ve nafile namaz kılmak sünnetin
sevabını yok eder. Vakit az ise, tefekkür veya kalben zikretmeli, vakit fazla
ise, kaza namazı kılmalı! Eğer Kur’an-ı kerim okunuyorsa, dinlemek çok sevaptır.
Sabahın sünnetini evinde kılıp gelen kimse de, camiye gelince, konuşmaz, sesli
olarak bir şey okumaz.
2- Camiye girince ön safa durmalı, yaşlılar var diye geride durmamalı!
Birinci safta yer varken, ikinci safta durmak mekruhtur. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(İmamın tam arkasında durana 100, onun sağındakilere 75, solundakilere 50 ve
diğer saflarda duranlara da 25 sevap verilir) [Şir’a]
(Mescid ehline rahmet, önce imama, sonra sağ taraftakilere, sonra da diğer
saflara iner.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, ilk saftakilere rahmet eder, melekler de ilk saftakilere dua ve
istiğfar eder.) [Ebu Davud, Nesai, İ. Ahmed]
(En hayırlı saf, ilk saftır. Sevabı en az olan da geri saflardır.) [Müslim]
(İlk safın fazileti bilinseydi, oraya geçmek için kur’a çekilirdi.) [Müslim]
(Namaz kılarken [cemaat içinde] daha faziletli olanlara ilk safta,
ötekilere de, son safta bulunmak nasip olur.) [Müslim]
Cennete girmek için ne yapacağını soran bir zata, Peygamber efendimiz (Müezzin
veya imam ol) buyurdu. O da (yapamam) dedi. (Öyle ise namazını ilk safta
kıl) buyurdu. (Buhari)
Ön safa geçerken kimseyi incitmemeli! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Halkı incitmemek için ön safa geçmeyen, iki misli sevaba kavuşur.) [Taberani]
3- Peygamber efendimiz, mescidin sağ tarafında bulunmanın daha sevap
olduğunu söyleyince, Eshab-ı kiram, mescidin sağ tarafını doldurmaya başladı.
Sol tarafta açıklık kaldı. Bunu gören Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Mescidin solundaki açıklığı dolduran, iki misli sevap kazanır.) [Taberani]
Demek ki, önce sağ tarafa durmak sol tarafa durmaktan daha sevaptır. Solda
boşluk kalırsa burayı doldurmak sağ taraftan daha sevaptır.
4- Büyük camide cemaat bir saf da olsa, yine sık durmak gerekir. Safların
sık olması, rahmetin gelmesine sebep olur. Saflar sıklaştırılıp omuzlar
birbirine sıkıca değmelidir! Eshab-ı kiram safta çok sık durduğundan
elbiselerinin omuzları eskirdi. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Namazda omuz omuza sık durun! Açıklıkları kapatın ki, şeytan girmesin!)
[Hakim]
(Hak teâlâ safı sıklaştırana rahmet eder, safta boşluk bırakana gazap eder.)
[Nesai]
(Saftaki boşluğu dolduranın günahları affolur.) [Bezzar]
5- Büyük camide ayaklar ile secde yeri arasından, küçük camide, ayakları ile
kıble duvarı arasından geçen günaha girer. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kimse, namaz kılanın önünden geçmenin, ne kadar çok günah olduğunu
bilseydi, geçmeyip, yüz yıl beklemeyi tercih ederdi.) [İbni Mace]
Herkesin gelip geçeceği yere durana da günah olur. Ancak ön safta boş yer var
iken, boşluğu doldurmak için namaz kılanın önünden geçmek günah olmaz. Çünkü bu
kimse, kendisine olan hürmeti kaldırmış demektir. Namaz kılanın önünden, insan
veya hayvan geçmekle namaz bozulmuş olmaz. Namazı bir sütre, yani direk gibi bir
şeyin arkasında kılmak gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Namaza dururken sütre koyun! Geçmek isteyene mani olun!) [İbni Mace]
[Geçene işaretle, yüksek sesle okumakla mani olmak caiz ise de, bunları yapmamak
daha iyidir.]
6- Camide konuşmak, gülmek, şakalaşmak sevapları yok eder. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Mescitte dünya kelamı söyleyenin ağzından kötü bir koku çıkar. Melekler,
“Ya Rabbi, bu kulun mescitte söylediği kelamdan dolayı, ağzından çıkan fena koku
bizleri rahatsız ediyor” derler. Hak teâlâ da buyurur ki: “İzzim celalim
hakkı için, onlara büyük bela veririm.”) [Ey Oğul İlm.]
Camiye girince, önce iki rekat tehıyyat-ül-mescid namazı kılıp veya başka
ibadet yapıp, itikâfa niyet ettikten sonra, yüksek sesle olmamak şartı ile
konuşmak caizdir. İhtiyaç olmadan mescitte konuşulmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Ahir zamanda bazı kimseler, mescidlerde dünyadan konuşacaklar, dünya kelamı
söyleyecekler. Onlarla beraber olmayın! Allahü teâlânın böyle kimselerle işi
yoktur.) [İbni Hibban]
Mescide girince, farz veya başka namaz kılınınca, tehıyyat-ül-mescid
namazı da kılınmış olursa da, sünnete veya farza başlarken, (Vaktin sünnetine ve
tehıyyat-ül-mescid namazına) diye niyet edilirse, niyetinin de sevabını alır.
7- Sünnet ile farz arasında dua, sure veya üç İhlas okumamalı. Hele bunu
âdet haline getirmek bid’attir. İbadetlere ilave yapmak dini değiştirmek olur.
Hadis-i şerifte, (İbadetleri bizim gibi yapmayan bizden değildir)
buyuruluyor.
Peygamber efendimiz nasıl ibadet etmişse, mezhebimiz bunu nasıl bildirmişse, o
şekilde ibadet edilir. (Şunu da yapalım, ötekini de ilave edelim) demek, dinde
reform olur. Asla caiz olmaz. Sünnet ile farz arasında bir şey okumanın sünneti
iskat [iptal] edeceği Bahr-ür-raık’ta da yazılıdır.
8- Cemaatle namaz kılınırken, sünnete başlamak mekruhtur. Sabah sünnetini
kılmamış olan, sünneti kılarsa, cemaat ile namazda oturmayı da kaçıracağını
anlarsa, sünneti kılmaz, hemen imama uyar. Cemaat ile ikinci rekatta
oturabileceğini anlarsa, sünneti caminin dışında, sofada [holde] çabuk kılar.
Hol yoksa, içerde direk arkasında kılar. Böyle yer yoksa sünneti kılmaz. Çünkü,
cemaat ile kılınırken, nafile kılmak mekruhtur. Mekruh işlememek için sünnet
terk edilir. Cuma günü imam minbere çıkınca sünnete başlamak da mekruhtur.
9- Camide farzı yalnız kılmış olan, öğle ve yatsı namazlarında, yanında
cemaatle namaz kılınmaya başlanırsa, ya cemaate uyup nafile olarak kılar veya
camiden çıkar. Diğer üç namazı yalnız kılmış olanın, cemaat ile kılınırken bile,
cemaate uyup nafile olarak kılamayacağı için, camiden çıkması vacip olur. Çünkü,
orada bulunup da cemaate uymamak günahtır.
10- Soğan, sarmısak gibi pis kokulu şey yiyerek, camiye gelmek de doğru
değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Sarmısak yiyen, kokusu gitmeden mescidimize yaklaşmasın, insanın rahatsız
olduğu şeylerden melekler de rahatsız olur.) [Taberani]
Yağlı, kirli ve pis kokan iş elbisesiyle, kirli ayakla camiye gelip halkı
rahatsız etmemelidir! Bazıları sigara kokusundan da rahatsız olur. Onun için
ağzında ve elbisesinde sigara kokanlar da temizleyip, kokuyu giderdikten sonra
camiye gelmelidir. Çıplak ayakla namaz kılmak Hanefi’de mekruhtur. Çorabı kirli
olan ve temiz çorap da bulamayan kimse, halkı rahatsız etmemek, yani haram
işlememek için çorapsız namaz kılabilirse de, mekruh işlememek için daha önceden
tedbir alıp, eski de olsa, temiz çorapla camiye gelmelidir.
Müslümanların vücutları, elbiseleri, çamaşırları, yemekleri temiz olur. Temiz
olunca da mikrop ve hastalık bulunmaz. Kur’an-ı kerimde, (Temiz olanları
severim) buyuruluyor. (Bekara 222)
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Müslümanlık temizlik dinidir. Temiz olun! Cennete ancak temiz olanlar girer.)
[Deylemi]
11- İtikâfa niyet edenler hariç, camide bir şey yiyip içmek mekruhtur. Onun
için camiye girerken itikâfa niyet etmelidir. Ondan sonra ihtiyaç olursa yiyip
içmek mekruh olmaz.
12- Camide oturmak sevaptır. Hadis-i şerifte, (Beş şey ibadettir: Az
yemek, camide oturmak, Kâbe’ye, Mushafa ve âlimin yüzüne bakmak) buyuruldu.
(Deylemi)
Camiye kötü niyetle, mesela ayakkabı çalmak için giren, günah işlemiş olur.
Caminin Allahü teâlânın sevdiği yer olduğunu düşünen kimse, burayı ziyarete de
niyet ederse sevabı daha çok olur. Namaz kılmayı beklemek için, camide itikâf
edip ahireti düşünmek için, vaaz dinlemek için de niyet ederse, her niyeti için
ayrı sevaba kavuşur.
13- Çok kimse, sandalyeye, koltuğa oturmaya alıştığı için camide diz üstü
oturamıyorlar. Ya bağdaş kuruyorlar veya ayaklarını dikerek oturuyorlar. Mecbur
kalmadıkça, böyle oturmak edebe uygun değildir. Kur’an-ı kerim okumak Allahü
teâlâ ile konuşmak demektir. Kur’an-ı kerim okunurken yaylanıp oturmak çirkin
olur. Tesbih çekerken, zikrederken de mümkün mertebe diz üstü oturmaya gayret
etmelidir. Müslümanların yanında da edepli oturmak gerekir. Peygamber efendimiz,
kızının yanında bile bir defa olsun, ayağını uzatıp oturmamıştır.
Evliyadan bir zat, diz üstü oturmakla yorulmuş, biraz da bağdaş kurayım demiş.
Bağdaş kurup otururken, (Köle efendisinin yanında böyle mi oturur?) diye
bir ses gelir. O da artık ömür boyu hep diz üstü oturur. Kul olan da zaruret
olmadıkça, Rabbinin huzurunda edepli oturmaya çalışmalıdır.
14- Müezzinlik yapanların bazı hususları bilmesi gerekir. Mesela yürüyerek
ikamet okunmaz. İkamet okurken el bağlanmaz. Üç istiğfar, namazların sonunda
okunur. Sabah ve ikindinin farzından selam verip Allahümme entesselamü...
dedikten sonra, öğle, akşam ve yatsıda ise son sünnetten sonra okunur. Müezzin,
cemaatle namaz kılınırken arkada bir yerde durmaz, cemaatle beraber safa girer.
Cemaatten arkada müezzin yeri denilen yerde yalnız başına durması mekruhtur.
15- Evde, camide veya minarede ezan kıbleye karşı okunur. Hayyealessalah
derken sadece yüzü sağa, hayyealelfelah derken yüzü sola döndürmek
sünnettir. Vücut döndürülmez. Minarede ise dönerek okurken de, göğüs kıbleden
başka yöne döndürülmez.
Ezan okunurken, Resulullah efendimizin ismini işiten, iki elin baş parmaklarını,
gözlerinin üstüne koyarak, (İki gözümün nurusun sen ya Resulallah) der. Hazret-i
Ebu Bekr-i Sıddık, ezan okunurken, Resulullahın ismini işitince, iki baş
parmağının tırnağını öpüp gözlerine sürdü. Peygamber efendimiz, sebebini
sorunca, (Ya Resulallah, senin mübarek isminle bereketlenmek için) dedi.
Peygamber efendimiz, (Güzel yaptın. Böyle yapan göz ağrısı çekmez)
buyurdu.
16- Atalarımız, camileri loş yapmışlardır. Fazla aydınlıkta kılmak, huşua
engel olur. Bu bakımdan camilerde fazla ışık yakmak hem huşua mani olmak, hem de
israf yönünden mahzurludur. Mübarek gecelerde, camide fazla ışık yakmak ise
bid’attir. Kitap okurken, Kur’an-ı kerim çalışırken veya başka bir ihtiyaç
halinde, ihtiyaç miktarı fazla ışık yakmakta mahzur olmaz.
17- Hiç zarar vermese de, camiye küçük çocuk getirmek mekruhtur. Zarar
verir, kirletirse haram olur. Hadis-i şerifte (Camiye çocuk ve deli koymayın)
buyuruluyor. (İbni Mace)
Namaza alıştırmak için yedi yaşından büyük çocukları, zarar vermiyorsa getirmek
iyi olur.
18- Cemaate yetişilemeyecek bile olsa, yine camiye giderken koşmamalı.
Peygamber efendimiz, (Namaza giderken koşmayın!) buyurdu. Cemaate
yetişebilmek için koşmak mekruhtur.
19- Yolda konuşmayacaksa, sabahın sünnetini evde kılmalı. Hadis-i şerifte
buyuruluyor ki:
(Sabahın sünnetini evde kılmak, rızkın bereketine, ev halkı ile iyi geçime ve
imanla ölmeye sebep olur.) [İmad-ül-islam]
20- İmamın, son sünneti, farzı kıldığı yerde kılması mekruhtur. Cemaatin
aynı yerde kılması caizdir. Yer değiştirmek için birini çekip ona sıkıntı
vermemelidir.
21- Camide hikmet, güzel ahlak, nasihat bildiren şiir ve ilahileri ara sıra
okumak günah değildir. Devamlı böyle vakit geçirmek mekruhtur.
22- Camilerde birinci cemaatin imamı mihrapta kıldırmazsa, mekruh olur.
İmamı ve cemaati belli kimseler olan her camide, vakit namazları, imam mihrapta
olarak, cemaat ile kılındıktan sonra, tekrar cemaatler yapılabilir. Ancak
sonraki cemaatler, mihraptan başka yerde kılmalı! (Eğer sonraki cemaatin imamı
mihrapta bulunur, ezan ve ikamet okunmazsa, mekruh olmaz) diyen âlimler de
vardır. İhtiyaten sonraki cemaatler mihrapta kılmamalıdır! Yol kenarlarındaki
belli bir imamı olmayan mescidlerde, ezan ve ikamet okunarak, mihrapta veya
mescidin başka yerinde cemaatler yapılabilir. (Halebi)
23- İmam efendi, namazı uzatıp cemaati rahatsız etmemelidir. Hadis-i
şeriflerde buyuruluyor ki:
(İmam olunca namazı hafif kıldırın! Cemaatin içinde, küçük, yaşlı, hasta ve
ihtiyaç sahibi olabilir. Yalnız kılarken uzatabilirsiniz.) [Buhari]
(İmam olan, Allah’tan korksun, imamlık ettiklerinin sorumluluğunu yüklendiğini
bilsin! Eğer imam namazı eksiksiz kıldırırsa, cemaatin sevabı kadar da imama
sevap verilir. Eğer eksik kıldırırsa, günahı yalnız imama olur.) [Taberani]
24- Yalnız namaz kılan, selam verirken hafaza meleklerine niyet eder.
Cemaatle kılan, meleklerle birlikte sağındaki, solundaki cemaate de niyet eder.
25- Camiye giren kimse, ikamet okunup farza başlandığını görünce, hemen
imama uymalıdır. Çünkü cemaatle namaz kılınırken sünnet kılmak mekruhtur.
Sabah namazının farzı kılınırken camiye gelen, cemaatten ayrı bir yerde sünneti
kılıp, sonra imama uyar. Eğer sünneti kılınca cemaate yetişemeyeceğini
zannederse, hemen imama uyar. Artık farz kılındıktan sonra da bu sünneti
kılamaz. Çünkü sabah namazının farzı kılındıktan sonra sünnet kılınmaz.
Öğleyin camiye gelen, ikamet okunmuş veya farza durulmuşsa, o da hemen imama
uyar. Farzı kıldıktan sonra kılamadığı ilk sünneti kılar. Sonra da son sünneti
kılar. Yatsı namazının farzı kılınırken camiye gelen kimse ise, öğle namazında
anlatılan gibi hareket eder. (Halebi)
İkindi namazının farzı kılınırken camiye gelen kimse, hemen imama uyar. Farzdan
sonra da artık sünneti kılmaz. Çünkü ikindinin farzından sonra nafile kılmak
mekruhtur. Fakat kaza namazı kılmak caizdir. Akşama kırk dakika kalıncaya kadar
kaza namazı kılınabilir.
Camiye girip, cemaat başlamadan ikindinin sünnetini iki rekat olsun kılma imkanı
varsa, iki kılmalıdır. Peygamber efendimizin, ikindinin sünnetini iki rekat
kıldığı zamanlar da olmuştur. Eshab-ı kiramdan, (Resulullah, ikindinin
farzından önce, iki rekat namaz kılardı) rivayetleri de vardır.
Camilerde yapılan bazı hatalar
Sual: Camilerde genellikle yapılan hatalar nelerdir?
CEVAP
Abdest alırken ayaklar üç kere yıkanmıyor, üç kere hilallenmiyor, kaplama
mesh sünneti yapılmıyor. Gerek ayakları üç defa yıkama sünnetine ve gerekse
kaplama mesh sünnetine riayet etmelidir. Hadis-i şerifte (Unutulmuş,
terkedilmiş bir sünnetimi ortaya çıkarana, yüz şehid sevabı vardır)
buyuruldu. (Hakim)
Abdest alıp ıslak ayakla camiye girilmemeli. Çıplak ayakla, kolları kısa ve başı
açık namaz kılmak mekruhtur.
Kameti yürüyerek yapanlar, kamet getirirken ellerini bağlayanlar oluyor. Böyle
yapmak mekruhtur.
Evinde ezan okurken de elleri kulaklara koymalı, ezan okurken göğsünü kıbleden
çevirmemelidir.
Camilerde kimisi ayakları çok açıyor, kimisi de hiç açmıyor. Hanefi’de ayakların
dört parmak kadar açılması sünnettir. Şafii’de bir karış kadar açılır.
Tekbir alırken avuç içleri yüze karşı tutanlar oluyor ve parmaklarını
bitiştirenler çıkıyor. Tekbir alırken avuç içleri kıbleye karşı getirmek ve
parmakları kendi haliyle açık bırakmak gerekir.
Kavme ve celselerde [yani rükudan kıyama kalkınca ve iki secde arasında]
sübhanallah diyecek kadar durmak vaciptir. Çok fazla durmak da uygun değildir.
Secdeden kıyama kalktıktan sonra ayaklarını dört parmak kadar açanlar oluyor.
Secdeden kalkmadan önce açmak gerekir.
Tehiyatta otururken dizler tutulmaz, parmaklar diz hizasında olur.
Tehiyatta parmaklar kendi halinde açık kalır.
Hanefi’de tehiyatta iken parmak kaldırmak sünnet, mekruh, haram diyen âlimler
vardır. Parmak kaldırılmamalı. Şafii’de parmak kaldırmak sünnettir.
İki kişi cemaatle namaz kılarken biri yarım metre kadar geride duruyor. Aynı
hizada durmak gerekir. Sadece imamdan öne geçme ihtimaline karşı, imamdan bir
topuk kadar geri durmak iyi olur.
Sünnetle farz veya farz ile sünnet arasında konuşanlar çok oluyor. (Kamet getir,
pencereyi kapa, saftaki, boşluğu doldur, buyurun siz geçin) gibi sözler
söyleniyor. Hatta bir yerden gelmiş arkadaşına hoş geldin diyorlar. Camide
sünneti kılıp, farzı beklerken, dışarıdan gelenin selamını almak, sünnet ile
farz arasında bir şey okumak, konuşmak ve dua okumak, zikir çekmek sünnetin
sevabını yok eder. Bazı âlimlere göre sünneti yeniden kılmak gerekir. Vakit az
ise, tefekkür veya kalben zikretmeli, vakit fazla ise, kaza borcu var ise, kaza
namazı kılmalıdır.
Secdede parmakları kapalı tutmalı, dirsekleri yere koymamalı, iki yana da
çıkarıp sağ ve solundakileri rahatsız etmemelidir. İmam selam verince cemaat
hemen ayağa kalkıyor. Kalkmadan önce, otururken Allahümme entesselâm ve
minkesselâm tebârekte yâ zelcelâli velikrâm demeli. Öğle, akşam ve yatsıda,
sünnetler kılınıp namaz bitince, ikindi ve sabah namazının farzını kılınca,
Allahümme entesselam... dedikten sonra, üç kere istiğfar söylenmiyor.
Bazıları da Allahümme entesselamdan önce söylüyorlar. Bu da yanlıştır.
Küçük mescidlerde, namaz kılanlar varken, yüksek sesle Kur’an okuyanlar oluyor.
Onların şaşırmasına sebep olmamalı. İmam Kur’an okurken namaz kılmak, hele
sünnet veya nafile kılmak çok yanlıştır. Ömür boyu kılınacak sünnet ve
nafileler, Kur’an-ı kerimi dinleme farzının sevabına erişemez.
Camide kıbleye ayak uzatanlar, biçimsiz şekilde oturup tesbih çekenler oluyor.
Özürsüz böyle yapmak uygun değildir. İmam namaza başlayacağı zaman sünnete
başlamamalı. Başlanmışsa, iki rekat kılıp selam vererek imama uymalıdır.
Sünnet ile farz arasında konuşmak
Sual: (Namazlardan sonra, hemen âyet-el-kürsi okumak lazım iken, önce
Salâten Tüncinâ’yı ve başka duaları okumak bid’attir. Bunları, tesbihlerden
sonra okumalıdır) diyorsunuz.
Sünnet ile farz arasında zikir çekmek, dua etmek niçin bid’at olsun? Salâten
Tüncinâ’yı önce oku, sonra oku ne fark eder? Hem hocamız her zaman böyle okur. O
bilmiyor da sen mi biliyorsun?
CEVAP
Biz, muteber eserlerden alarak yazıyoruz. Kendi görüşümüzü din gibi ortaya
sürmekten Allah saklasın. Kimin hocası olursa olsun, muteber eserlere aykırı
ise, itibar edilmez.
Merakıl-felah’ın Tahtavi haşiyesinin tercümesi olan Nimet-i İslam’da,
(Farz ile sünnet ve sünnet ile farz arasında konuşmak, sünneti iskat
[iptal] etmez. Fakat sünnetin sevabını azaltır. Bir kavle göre de, sünnet
sakıt [iptal] olmakla namaz iade olunur) deniyor.
Aynı ifade Dürr-ül Muhtar’da da vardır: (Sünnet ile farz arasında
konuşmak, sünneti iskat etmez ise de, sevabını azaltır. Bir şey okumak da
konuşmak gibidir. Bazı âlimler, “Sünnet kabul olmaz. Önceki sünneti tekrar
kılmak gerekir” buyurmaktadır.)
Bu ifade, Dürr-ül Muhtar’ın Arabi aslının 457, bazı baskılarında 711.
sayfasındadır. Türkçe tercümesinde de c.3, s. 40-41’dedir. İbni Âbidin
hazretleri, bu ifadeyi açıklarken, (Her türlü okumalar da bu hükme girer)
buyurmaktadır.
Şu halde, sünnet ile farz arasında konuşmamalı, dua, sure veya üç İhlâs
okumamalıdır. Hele bu okumaları âdet hâline getirmek bid’attir. İbadetlere ilave
yapmak, dini değiştirmek olur. Hadis-i şerifte, (İbadetleri bizim gibi
yapmayan bizden değildir) buyuruluyor. (Mizan-ül kübra, Miftahülcenne)
Peygamber efendimiz nasıl ibadet etmişse, mezhebimiz bunu nasıl bildirmişse, o
şekilde ibadet edilir. (Şunu yapalım, ötekini ilâve edelim) veya, (Hocamız böyle
yapıyordu. Biz de öyle yapalım) demek, dinde reform olur. Asla caiz olmaz.
Sünnet ile farz arasında bir şey okumanın sünneti iskat [iptal] edeceği
Bahr-ür-raık’ta da yazılıdır.
Tefekkür eder
Sabahın sünnetini evinde kılıp, camiye gelen kimse, konuşmaz, sesli olarak
bir şey okumaz. Dudağını kıpırdatmadan kalbinden kelime-i tevhid okuyabilir veya
tefekkür eder. Eğer kazaya kalmış namazı varsa, kaza kılar. Kur’an-ı kerim
okunuyorsa dinler.
Sabah namazının farzı ile sünneti arasında okunması bildirilen dualar vardır. Bu
duaları sabah namazının sünnetinden önce veya farzdan sonra okumalıdır. Çünkü,
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Sünnetten sonra yalnız, (Allahümme entesselam...... ikram) denir. Fazla
bir şey okunursa, sünnet namazı, sünnet olan yerinde kılınmamış olur. Bazı
âlimler, “Sünnet sakıt olur, tekrar kılınması lazım olur” buyurdu. Farzdan sonra
olan sünneti (Allahümme entesselam....) dedikten sonra, daha fazla
geciktirmek mekruh olur. Resulullah efendimiz, farzdan sonra, (Allahümme
entesselam...) diyecek kadar oturup, hemen son sünnete başlardı. Hadis-i
şeriflerde, namazlardan sonra okunmaları bildirilen “Evrâd” son sünnetlerden
sonra okunur. Çünkü sünnet namazlar, farzların devamıdır. Son sünnetlerden sonra
okumaya, farzdan sonra okumak denilir. (Resulullah farz namazdan sonra Tesbih,
Tahmid, Tekbir ve Tehlil okurdu) demek, (Son sünnetlerden sonra okurdu)
demektir. (Redd-ül Muhtar)
Bunlar, Hanefi mezhebine göredir. Şafii mezhebinde durum farklıdır. Herkes kendi
mezhebine göre amel etmelidir. Mesela bir Hanefi, “Şafiiler imam arkasında
Fatiha okuyor” diye Fatiha okursa, tahrimen mekruh işlemiş olur. Namazı iade
etmesi vacip olur.
Camide ilahi okumak
Sual: Büyük camide birkaç imam var. İmamlar sıra ile namaz kıldırıyor.
İmamın birisi, kendi sırası gelince, namazdan sonra ilahi ve şiir okuyor. Hep
aynı ilahiyi okuyor. Böyle ilahi okuması bid’at midir?
CEVAP
Mümini kötülemek, şehevi aşk, ahlaksızlık gibi haram şeyler bulunan şiiri
okumak tahrimen mekruhtur. Vaaz, nasihat, hikmet, Allahü teâlânın nimetleri
bulunan, müminleri öven şiirleri yani ilahi ve mevlidi teganni etmeden okumak
sevap ve tarihi şiirleri ara sıra okumak mubah ise de, şiirle meşgul olmak
makbul değildir. Camilerde ilahi ve mevlidleri [namaz kılanlara mani olmamak
şartı ile], ara sıra okumak caizdir. Her zaman okuyup, âdet haline getirmek caiz
değildir. (Redd-ül Muhtar)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İlahi, kaside ve Kur'an-ı kerimi teganni ile okumak ve dinlemek, bizim yolumuzda
yasaktır. (1/266 ve 3/7)
Şiir, vezinli söze denir. Nağme bulunmayan güzel sesi dinlemek mubahtır. Sıkıntı
gidermek için, nağme ile, kendi kendine okumak caiz diyenler vardır. Fakat,
başkalarını eğlendirmek veya para kazanmak için okumak haramdır. (Ahlak-ı
alai)
Görüldüğü gibi, imamın ilahiyi âdet haline getirmesi uygun olmaz.
Camide koku sürmek
Sual: Bizim mahallenin muhtarı camide bazen yanındakilere esans sürer.
Emekli bir hoca, "Bana verme bu bid'at" diyerek camide huzursuzluğa sebep oldu.
Camide koku sürmek bid'at midir?
CEVAP
Günah olan bid'at dinde değişiklik yapmak demektir. Esans sürmekle dinde
değişiklik yapılmıyor. Camide koku sürmek belki dikkati çeker, rahatsız olan
olabilir, istemeyene de koku sürmüş olunabilir. Ama bid'at demek uygun olmaz.
Koku sürünmek sünnettir. Güzel kokuyu reddetmek sünnete aykırıdır. Tirmizi’nin
bildirdiği hadis-i şerifte, Resulullah (Güzel kokuyu reddetmezdi)
buyuruluyor.
Koku hakkında bildirilen hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Şu üç ikram geri çevrilmez: güzel koku, süt ve minder veya yastık.)
[Tirmizi]
(Güzel bir koku ikram edilen, onu sürünsün ve reddetmesin.) [Taberani,
Hakim]
(Verilen reyhanı reddetmeyin. Reyhan Cennet kokusudur.) [Tirmizi]
(Şu üç şey her Müslümana vaciptir: Cuma günü yıkanmak, misvak kullanmak ve güzel
koku sürünmek.) [Buhari, İ.Ahmed] [Buradaki vacib, bilinen vacib değildir,
lüzumlu anlamındadır.)
(Güzel koku sıkıntıyı giderir.) [Ebu Nuaym]
(Güzel kokuyu severim.) [Nesai]
(Dört şey Peygamberlerin sünnetidir: Haya, güzel koku, misvak ve evlenmek.)
[Tirmizi]
(Koku sürünürken Besmele çekmeyen şeytanları sevindirmiş olur.) [İ.Sünni]
(Rahmet melekleri kadınlara mahsus koku sürünen erkeğe yaklaşmaz.)
[Taberani]
(Bir kadın, cezbedici koku sürer ve erkekler de ona bakarsa, evine gelinceye
kadar Allahü teâlânın gazabında olur.) [Taberani]
Kadınların güzel kokuyu eşlerine karşı evinde sürünmesi gerekir.
Sünnetleri camide kılmak
Sual: Camilerde sünnet namaz kılmak bid'at mi?
CEVAP
Camide sünnet ve nafile kılmak bid'at değildir. Farzdan sonra son sünnet
yoksa, farzı kılınca veya son sünneti kılınca, imamın, sağa, sola veya cemaate
dönmesi müstehaptır. İşlerini görmesi için hemen gitmesi de caizdir.
Âyet-el-kürsi ve tesbihleri okumaları ve ellerini kaldırarak dua etmeleri
müstehaptır. (Merakıl-felah)
Dare Kutni’nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Peygamber efendimiz,
farz namazdan sonra, sünneti farz kıldığı yerde kılmazdı) buyuruldu. Bu
husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Farz namazı kıldıktan sonra nafile [sünnet] kılmak isteyen, biraz ileri
veya geri çekilsin! Yahut biraz sağa sola gitsin!) [Abdürrezzak]
(Namazını mescitte kılan, evi için de bir nasip ayırsın! Çünkü Allahü teâlâ,
onun evinde kıldığı namaza da sevap verir.) [Müslim]
(Mescide girince, oturmadan önce iki rekat namaz kılın! Sonra ister oturun,
ister işinize gidin!) [Ebu Davud]
(İkamet okunduktan sonra farzdan başka namaz kılmayın!) Orada bulunanlar,
(Ya Resulallah, sabah namazının iki rekat sünnetini de mi kılmayalım?) diye sual
edince buyurdu ki:
(Evet sabahın iki rekat sünnetini de kılmayın!) [Beyheki]
Sual: İkamet okunurken camiye girince oturmak gerekir mi?
CEVAP
İkamet okunurken camiye giren, imam ayağa kalkmamışsa, oturur. İmam
otururken ayakta beklemek mekruh olur. İmam ayakta ise ayakta durmanın mahzuru
olmaz. (Nimet-i İslam)
Sual: Birçok camilerin giriş yerlerine sandalyeler konmuş. Sandalyede namaz
kılanlar oluyor. Sebebini sorunca da, dini bir gerekçe gösteremeyip, (Dinimizde
kolaylık olduğu, güçlük olmadığı için sandalyede namaz kılıyoruz) diyorlar.
Doğru mu?
CEVAP
Doğru değildir. Dinde güçlük yok demek, (Size güç gelen ibadetleri yapmayın
veya bu ibadetleri istediğiniz gibi değiştirin) demek değildir. Dinimizin izin
verdiği ruhsatlardan istifade edin demektir.
Ayağını yıkamak zor gelen kimse, çıplak ayağına veya naylon çoraba mesh edemez.
Ojenin üstünü veya kaplanmış dişini mesh edemez. Fıkıh kitapları, hastanın nasıl
namaz kılacağını en ince teferruatına kadar bildirmiştir. Gerek Peygamber
efendimiz ve gerekse ulema, sandalyede namaz kılmaya izin vermemiştir. Kendi
kafasına göre, dini değiştirenler büyük vebal altındadır.
Sual: Camide her namazdan sonra müsafeha etmek sünnet mi?
CEVAP
Muteber eserlerde, âdet etmeden namazlardan sonra camide ara sıra müsafeha
etmenin caiz olduğu bildiriliyor. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Camide her namazdan sonra müsafeha etmek bid'attir. Şiilerin âdetidir.
(Redd-ül Muhtar)
Sual: Camide sünneti kılıp, farzı beklerken, dışarıdan gelenin selamını
almak, sünnet ile farz arasında bir şey okumak, konuşmak ve nafile namaz kılmak
gibi sünnetin sevabını yok eder mi?
CEVAP
Evet. Vakit az ise, tefekkür veya kalben zikretmeli, vakit fazla ise, kaza
namazı kılmalıdır!
Sual: Camiye gidene kesin olarak Müslüman denebilir mi?
CEVAP
Beş vakit namaza cemaatle devam eden kimse Müslümandır. Dünyevi bir menfaat
için beş vaktin hepsine devam etmek çok zordur. Bilhassa yatsı ve sabah
namazlarını cemaatle kılmak münafıklara ağır gelir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Mescide devam edenin imanlı olduğuna şahitlik edin! Çünkü Allahü teâlâ
“Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahirete inanan imar eder” buyurdu.)
[İbni Mace]
Demek ki, mescidlerin imarının içinde, mescide [camiye] devam etmek de vardır.
Sual: Camide vaaz dinlenirken, öndeki boş yerlere geçmek günah mı?
CEVAP
Günah olmaz. Eziyet vermek, çarpmak günah olur.
Sual: Müezzinin, arkada tek başına imama uyması mekruh mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Kıble yönündeki büyük harfli yazılara karşı namaz mekruh mu?
CEVAP
Mekruh olmaz.
Sual: Öğleyin camiye girince, vaktin sünnetine, ilk kazaya kalmış öğlenin
farzına, tehıyyat-ül-mescide de, bir de sübha namazına niyet etmek caiz mi?
CEVAP
Evet, her niyet için ayrı sevap verilir.
Sual: Camide arka saftaki bir yaşlıya yer vermek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Unutulan şeyi almak için, camiye abdestsiz girmek caiz mi?
CEVAP
Girip hemen çıkmalı.
Sual: Mescide girince okunması gereken bir şey var mı?
CEVAP
Besmele ile girmeli ve itikâfa niyet etmeli.
Sual: Mescitlerin kıble duvarına levhalar asılıyor, süsler yapılıyor, hatta
çalar saat bile konuyor. Bir de, işlemeli seccadeler seriliyor, Bunlar, zihni
meşgul ettiği için, mekruh olmuyor mu?
CEVAP
Zihni meşgul eden şeyler, mekruh olur. Kitaplarda deniyor ki:
Camilerin kıbleden başka duvarlarını süslemek caiz ise de, fazla süslü olması
mekruh olur. Kıble duvarını kıymetli şeylerle, renklerle süslemek mekruhtur.
(Redd-ül-muhtar)
Zihni meşgul eden resimli, nakışlı seccadeleri kullanmak caiz değildir. (S.
Ebediyye)
Sual: Camiye girip oturduktan sonra, tehıyyat-ül-mescid kılınır mı?
CEVAP
Kılınır.
Sual: Camide, Kur'an-ı kerim okunan tarafa dönmek efdal midir?
CEVAP
Evet. Kâbe’ye karşı dönmek de caizdir.
Sual: Sabahın sünnetini evde kılıp camide, kaza namazı kılmak caiz mi?
CEVAP
Kazası varsa caizdir.
Sual: Camide imam Kuran-ı kerim okuduktan sonra el-fatiha deyince fatiha
okumak şart mı?
CEVAP
İmam el-fatiha deyince Fatiha okumak gerekmez. Okunmasında da mahzur yoktur.
Sual: Bulunduğumuz mahalleye bir mescit yapıyoruz. Fakat arsanın durumuna
göre helasını kıble tarafına yapmak gerekiyor. Bir mahzuru var mıdır?
CEVAP
Mescidin kıble tarafına hela yapmak mekruhtur. Ancak, mescidle hela arasında
cami duvarına bitişik olmayan bir duvar varsa mekruh olmaz. (Hindiyye)
Sual: Turistlerin camiye gusülsüz girmeleri günah değil midir?
CEVAP
İmansız turistler, Rabbimizin emir ve yasaklarına muhatap değildir.
İmansızlık, bütün günahlardan büyüktür. Sevap günah müslümanlar içindir.
Sual: Bir mescidin, bir caminin üstü de semaya kadar mescit hükmünde
olduğuna göre, mescidlerin üstüne bina yapmak caiz olur mu?
CEVAP
Yapılmış bir caminin, bir mescidin üstüne bina yapmak caiz değildir. Nitekim
ceddimizin yaptığı camilerin üstünde bina yoktur.
Mescit yapılırken, üstüne imam lojmanı gibi bina yapılmasının caiz olduğu
Redd-ül Muhtar'da yazılı ise de, caiz olan bir şeyi zaruret bulunmadıkça
yapmamak iyi olur.
Sual: İşyerimizin mescidinde imamlık yapıyorum. Cemaatin sıcaktan rahatsız
olmaması için mescide klima koyduk. Klima ile cemaat oynayınca, arıza
olabiliyor. (Görevlilerden başkası klimaya dokunmasın) diye bir yazı yazdık.
Cemaatten biri, (Mescide Latin harfiyle yazı yazılmaz) diyerek yazıları söküp
atıyor. Orada bulunan takvimi de alıyor. Bu şahsın yaptığı uygun mudur?
CEVAP
Yazdığınız yazıda mahzur yoktur. Faraza günah olsa bile, idarecilerden
başkasının buna müdahale etmeye hakkı yoktur. Herkes, her suçu kendi eliyle
düzeltmeye kalkarsa, anarşi çıkar. Hiç kimse, başkalarının işine karışmamalıdır!
Camide yanlış bir iş yapılıyorsa, oranın idarecisi kimse, ona bildirilir.
Sual: Beytullah ne demektir?
CEVAP
Kâbe’ye de, camiye de "Beytullah" denir. Allah’ın evi demektir.
Allah’ın evinden maksat, Allahü teâlâya ibadet edilen yer demektir. Her fırsatta
camiye gitmeye çalışmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Camiler Allah’ın evidir.) [Hakim]
(Allahü teâlânın en çok sevdiği yer, camilerdir.) [Hakim]
(Camiye gelen Allah’ın misafiri olur. Allahü teâlâ da, misafirine elbette ikram
eder.) [Taberani]
Süslü camiler
Sual: Camileri süslemek günah mıdır?
CEVAP
Camilerin kıbleden başka duvarını süslemek caiz ise de, bu parayı fakirlere
vermek daha iyidir. Kıble duvarını kıymetli şeylerle, renklerle süslemek
mekruhtur. Yan duvarların fazla süslü olması da mekruhtur. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(İnsanlar camilerin süsüyle övünmedikçe kıyamet kopmaz.) [İbni Mace]
(Bir zaman gelir ki Kur'anın merasimi ve Müslümanlığın da ismi kalır. Müslüman
denilen kimseler Müslümanlıktan çok uzak olur. Camileri süslü, hidayet
bakımından ise viran olur.) [Deylemi]
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Namazda huşu esastır. Buna mani olan her şeyden kaçınmalıdır.
Mescidlerdeki nakış ve işlemeler, namaz kılanın gözüne dokunur, onu meşgul eder,
huşuya mani olursa, namazın sevabı azalır. Bunun vebali o süsleri
yaptıranlaradır.
Arkadaşları İsa aleyhisselama dediler ki:
- Şu mabed, ne kadar da güzel bir sanat eseridir, ne güzel tezyinatlı bir
şekilde yapılmış.
İsa aleyhisselam buyurdu ki:
- Allahü teâlâ, bu mabedde taş üstüne taş koymaz, hepsini harap eder. Sizin
hayran olduğunuz süslere Allahü teâlâ kıymet vermez.
Resul-i ekrem efendimiz, Medine mescidini inşa ederken, Cebrail
aleyhisselam gelip, (Nakışsız olarak yapın!) dedi.) [İhya]
Mescid-i dırar nedir?
Peygamber efendimiz zamanında münafıkların, fitne ve fesat yuvası ve silah
deposu olarak kullandıkları ve Kubâ denilen yerde yaptırdıkları bir mescittir.
Zındığın birisi, (Allah camilerin yıkılmasını emrediyor, Peygamber de yıktırdı.
Bugünkü camiler, mescidler geleneğe dayanan bir bid’attir) diyor. Bu çok cahilce
bir iddiadır.
Peygamber efendimizin Medine’ye hicretinden sonra, birçok kimsenin Müslüman
olması, münafıkları iyice endişelendirmişti. Münafıkların başı olan Abdullah
bin Ubey bin Selûl’ün dayısının oğlu olan Ebû Âmir, papazlığa özenir
ve papaz elbisesi giyerdi. Peygamber efendimizi kıskanarak, kendisine uyanlarla
birlikte Mekke’ye gitti ve müşriklere katıldı. Bedir, Uhud ve
Hendek muharebelerinde Müslümanlara karşı savaştı. Mekke’nin fethinden sonra
Şam’a kaçtı. Oradan Medine ve Kubâ’daki münafıklara haber gönderip, kendisine
Kubâ’da bir mabet yapmalarını ve burasını silah deposu olarak kullanmalarını
istedi. Kendisinin de Bizans ordusuyla yardıma geleceğini bildirdi.
Münafıklar da Peygamber efendimizin hicreti esnasında Medine’ye gelirken Kubâ’da
inşa ettirdikleri Kubâ Mescidi karşısında gösterişli bir mescit
yaptırdılar. Buna mescid-i dırar denmiştir.
Münafıklar, Müslümanları bölerek birbirine düşürmek istiyorlardı. Hatta Bizans
askerleri Medine’ye gelince, mescide depo ettikleri silahlarla onlara yardım
edeceklerdi. Peygamber efendimizin orada namaz kılmasını sağlamakla da,
Mescid-i Dırâr’ın mukaddes bir yer olduğu intibaı hasıl olacaktı. Böylece
Müslümanlar da namaz kılmaya koşacak ve münafıkların oyununa geleceklerdi.
Dırar Mescidinin kurucularından beş münafık gelerek; “Yâ Resulallah, kış
gecesinde ve yağmurlu zamanlarda hasta ve hacet sahibi olanların namaz kılmaları
için bir mescit yaptık. Sel geldiği zaman vadi, Kubâ Mescidi cemaatı ile aramıza
engel oluyor. Namazımızı kendi mescidimizde, sel çekilip gidince de onlarla
birlikte kılacağız. Mescidimizde bize namaz kıldırmanı arzu ediyoruz”
dediler.
Peygamber efendimiz de; “Ben, şimdi sefere çıkıyorum. Seferden dönersek ve
Allahü teâlâ da dilerse, orada size namaz kıldırırız” buyurdu.
Peygamber efendimiz, Tebük’ten dönüp Medine’ye gelirken,
Zi-Evân denilen yerde konakladı. Bu sırada Dırar Mescidini kuran münafıklar,
gelip Peygamberimizi Dırar mescidine götürmek istediler. Allahü teâlâ, Tevbe
suresi 107-110. âyet-i kerimelerini indirerek oraya gitmemesini bildirdi. Âyet-i
kerimelerin kısaca meali şöyledir:
(Müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı
savaşmış olan adamı beklemek için bir mescit kuranlar, “Bununla iyilikten başka
bir şey istemedik, diye yemin edecek olanlar da vardır. Halbuki Allah onların
kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. Onun içinde asla namaz kılma! İlk
günden takva üzerine kurulan mescit (Kubâ Mescidi) içinde namaz kılman elbette
doğru olanıdır.)
Peygamber efendimiz bu âyetler indikten sonra, Mâlik bin Duhşüm ile
Âsım bin Adiy’e, “Şu halkı zalim olan mescide gidiniz. Onu yıkınız,
yakınız” buyurdu. Onlar da gidip, binayı ateşe verdiler.
İlk camiler ve Allah’ın evleri
Yeryüzünde yapılan ilk ibadet yeri, Mekke şehrinde bulunan Kâbe’dir.
Buraya "Mescid-i Haram" da denir. Allahü teâlânın "Benim evim"
buyurduğu Kâbe’ye "Beytullah = Allah’ın evi" denir. Bunun gibi, camilere
de "Beytullah" denir. Böyle söylemek, camilerin çok şerefli olduğunu bildirmek
içindir.
Kâbe, Hazret-i Âdem tarafından yapılmıştı. Nuh aleyhisselam tufanında yıkıldı.
Bugünkü Kâbe’yi İbrahim aleyhisselam ile oğlu Hazret-i İsmail yapmıştır.
Müslümanların önemli mabedi olan "Mescid-i Aksâ"; Hazret-i Süleyman
zamanında, M.Ö. 965-926 yıllarında onun tarafından Finikeli mimarlara
yaptırılmıştır. Fakat Kudüs’ü zapteden Buhtunnasar tarafından yaktırıldı.
Binanın arsası Kudüs Müslümanlarının eline geçince, "Mescid-i Aksâ"
denilen cami tekrar yapıldı.
Müslümanlar için değeri çok yüksek olan camilerden biri de, Medine’deki "Mescid-i
Nebi"dir. Medine’nin en büyük camisidir. Resulullah efendimiz, Medine’ye
hicret ettiği zaman, devesinin ilk çöktüğü yerde inşa edilmiştir. Peygamber
efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’den ödünç aldığı 10 altın ile bu mescit tamam
oldu. Medine’de iken, Peygamberimiz vefat edinceye kadar, bütün namazlarını hep
bu camide cemaatle kıldı.
Peygamber efendimiz, Medine’ye hicret ederken, önce Kubâ köyüne uğradı.
Burada Kubâ Mescidi denilen camiyi yaptırdı.
İlk Cuma namazının kılındığı cami, Ranuna Vâdisindeki "Mescid-i Cuma"dır.
Mescid-i Fadih, Mescid-i beni Kureyzâ, Mescid-i Ümm-i İbrâhim, Mescid-i Beni
Zafer, Mescid-ül-İcâbe, Mescid-ül-Fetih, Mescid-ül-Kıbleteyn, Mescid-i Zühâbe,
Mescid-i Cebel-i Ayniyye, Mescid-ül-Baki ilk camilerden bazılarıdır.
Mescid-i Dırâr, Kubâ köyünde bulunan münafıkların ileri gelenleri tarafından,
kötü maksatla yaptırılan toplantı yeridir. Resulullah efendimiz bunu
yıktırmıştır. Camiler Allah’ın evleridir. Allahü teâlâ; cami yapmayı, tamir
etmeyi emretmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kâfirliklerini itiraf eden müşriklerin, Allah'ın mescidlerini imar etme
yetkileri yoktur. Allah’ın mescidlerini sadece, Allah’a ve ahiret gününe
inanan, namaz kılan, zekat veren ve ancak Allah’tan korkanlar imar eder.)
[Tevbe 17-18]
(Allah'ın mescidlerinde, Allah'ın adının anılmasına engel olan ve onların harap
olmasına çalışandan daha zalim kim vardır?) [Bekara 114]
(Her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin.) [Araf 31]
(Mescidler elbette Allah’ındır.) [Cin 18]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Mümin öldükten sonra, 7 amelinin sevabı kabrinde de kendisine yazılır.
Bunlardan birisi de cami yaptırmaktır.) [Ebu Davud)
(Allah rızası için bir cami yapana, Allahü teâlâ da Cennette bir ev yapar.)
[Buhari]
Mihrab ne demektir?
Sual: Birçok camilerde Mihrabın üstünde, Al-i İmran suresinin 37.âyeti
yazılıdır. Buradaki mihrab ne demektir?
CEVAP
Mihrab, müstakil bir ev, mescit veya mescit içinde müstakil bir oda diye
tarif edilmiştir. Arabide, meclisin en kıymetli yerine ve ön tarafına da mihrab
denir. Mihrab, harb kökünden gelir. Çünkü burada şeytanla harb yapılır. (Kadı
Beydavi)
Hazret-i Meryem’in validesi Hanne ihtiyarlamıştı. Bir ağaç gölgesinde otururken,
bir kuşun, yavrusuna bir şeyler yedirdiğini gördü, kendisinde de annelik hevesi
uyandı. (Ya Rabbi, eğer bana bir çocuk ihsan edersen, nezrim olsun onu
Beyt-ül-mukaddese hizmetçi olarak vereceğim) dedi.
Bu duası kabul olduktan sonra kocası İmran bin Masan vefat etti, daha sonra da
Hazret-i Meryem’i doğurdu. Hanne, Hazret-i Meryem’i bir hırkaya sararak Mescid-i
Aksaya götürdü. Oradaki din âlimleri olan 29 zatın yanına bıraktı. (Bu bir
adaktır, kabul ediniz) dedi. Herbiri, onu alıp himaye etmek istedi. Bu
yüzden aralarında ihtilaf çıktı. Zekeriyya aleyhisselam, o zatların reisi ve
Hazret-i Meryem’in teyzesinin kocası idi. Bu sebeple Hazret-i Meryem’i kendi
alıp himaye etmek istedi. Diğer zatlar ise, (Meryem’e anası herkesten daha
yakın iken, onu kendi yanında bırakmıyor, artık senin yanında bırakılması uygun
olur mu? En iyisi kur’a çekelim kime çıkarsa, o alıp baksın) dediler. Irmağa
gittiler, kalemlerini suya attılar.
Hangisinin kalemi sabit kalıp suyun yüzüne çıkarsa, Hazret-i Meryem’e o
bakacaktı. Bunlardan yalnız Hazret-i Zekeriyya’nın kalemi su üzerine çıkıp
kaldı. Hazret-i Meryem’i, Zekeriyya aleyhisselam alıp, teyzesinin yanına
götürdü. Hazret-i Meryem, genç bir kız olunca, onun için Mescid-i Aksa’da
merdivenle çıkılan, yüksek bir çardak yaptırdı. Bu çardağa mihrab deniyordu.
Sonra Hazret-i Meryem’i buraya bıraktı, onun yiyecek ve içeceğini yalnız kendisi
götürür, ona verirdi. Başkaları onun yanına giremezdi. Bu esnada, Hazret-i
Meryem’e Allahü teâlâ, çeşit çeşit nimetler; yaz mevsiminde kış meyvesi, kış
mevsiminde de yaz meyvesi ihsan etti. Hazret-i Zekeriyya, (Ya Meryem! Bu
nimetler sana nereden geliyor) diye sual etti.
Hazret-i Meryem’in cevabı âyet-i kerimede şöyle bildirilmektedir:
(Rabbi Meryem’e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi.
Zekeriyya’yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mihraba
her girişinde orada bir rızık bulur, "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?"
der; o da, "Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık
verir" dedi.) [Al-i İmran 37]
Camide yer ayırmak
Sual: Camide safta boş yer görünce gidip oraya oturdum. Bir arkadaş geldi,
burası benim yerim, dedi. Ben az önce okuduğum Mushafı kitaplığa koymak için
kalkmıştım dedi. Ben de camide yer mi yok, birkaç başka yere otursan, ne fark
eder dedim. Tartışmayı büyütünce kalkmak zorunda kaldım. Ne yapmak uygundu?
CEVAP
Camide kendine muayyen yer ayırmak mekruhtur. Fakat, dışarı çıkarken, kimse
oturmasın diye, yerine ceketini bırakırsa, gelince oraya tekrar oturabilir.
(S. Ebediyye)
Camide böyle şeyler konuşmak uygun olmaz.
O arkadaş, ceketini veya başka şey bırakmadığı için oturmanız normal. Kalk
burası benim demek hoş olmadığı gibi, sizin de ısrar etmeniz hoş olmamış. Böyle
işlerde hep fedakârlık bizden olmalı. Haklı da olsak, hak benim dememeli, peki
demeli hemen yeri teslim etmeli. Sesi yükseltmeden konuşmalı, iki taraftan biri
yaşlı ise, yaşlı olana da saygılı davranmalı.
Sual: Camide konuşmak, şakalaşıp, gülüşmek caiz midir?
CEVAP
Zaruretsiz konuşmamalı ve gülmemelidir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Camide gülmek, kabirde karanlığa maruz kalmaya sebeptir.) [Deylemi]
(Ahir zamanda camide dünya kelamı konuşanlarla beraber olmayın! Allahü teâlânın
böyle kimselerle işi yoktur.) [İbni Hibban]
(Hayvanların otu yediği gibi, camide konuşmak da sevapları yer, yok eder.)
[İ.Gazali]
(Mescitte dünya kelamı söyleyenin ağzından kötü bir koku çıkar. Melekler, “Ya
Rabbi, bu koku bizi rahatsız ediyor” derler. Hak teâlâ da buyurur ki: “İzzim
celalim hakkı için, onlara büyük bela veririm.”) [Ey Oğul İlm.]
Farz ile sünnet ve sünnet ile farz arasında da konuşuluyor. Bu konuşma, sünnetin
sevabını yok eder. Zaruretsiz konuşmamalıdır.
Camiye girerken
Sual: Camiye girerken, dua edilir mi? Oradakilere selam verilir mi?
CEVAP
Eğer Camide Kur’an okunmuyorsa oradakilere selam verilir. Caminin kapısından
içeri girerken dua etmeli, mesela (Ya Rabbi, bana fazlınla rahmet kapısını aç)
demelidir. Evimize girerken de aynı şekilde dua etmelidir. Bir hadis-i şerif
meali:
(Mescide giren, Peygamberinize [Esselamü aleyküm ya Resulallah diyerek]
selam versin! Sonra, “Ya Rabbi, bana rahmet kapılarını aç” diye dua etsin.)
[Müslim, Ebu Davud, Nesai]
(Rahmetin çıkış kapısı her zaman açık ise de, giriş kapısı olan kalbler,
herkeste açık değildir. Bunun açılması için dua etmeliyiz!)
Camiden çıkarken de aynı şekilde, (Ya Rabbi, bana fazlınla rahmet kapısını aç)
diye dua etmelidir.
Sual: Camilerde dünya kelâmı konuşmak, sevablarımızı azalttığına göre,
camide ihtiyâç halinde konuşmak, soğuk geliyor pencereyi kapatın, ön safta boş
yer var doldurun, balkonda yer var oraya çıkın, gibi sözler dünya kelâmı sayılır
mı?
CEVAP
Camide, malayani olmayan sözler söylemek, dünya kelâmı sayılmaz. Yani,
ihtiyâç halinde konuşmakta mahzur yoktur. Camiye girerken itikâfa niyet
edilirse, konuşmak zarar vermez. İtikâf edene, hep ibâdet etmiş, namaz kılmış
gibi sevab yazılır. İtikâf demek, bir müddet câmiye girip orada kalıp ibâdete
niyet etmek demektir.
Sual: Mescit olarak da kullanılan iş odasına, abdestsiz girip oturmak
caiz midir?
CEVAP
Mescit olarak kullanılan odaya, abdestsiz girip oturulmaz. Fakat, ihtiyaç
olunca, bir şey almak için girip çıkılabilir.
Sual: Avrupa’da uygunsuz yerlerden para topladık. Haram para ile
yaptırılan camide namaz kılınır mı?
CEVAP
Haram parayla cami yaptırmak, kirli elbiseyi idrarla yıkamaya benzer, daha
çok pislenir. Böyle camide namaz kılınmaz. Elde haram para varsa, bir miktar
helâl para karıştırmalı. Haramla helâl karışınca mülk olur. Her ne kadar tayyib
[temiz] olmasa da, kullanmak caiz olur. Böyle, helal haram karışık paralarla
yapılan camide, namaz kılmak caiz olur. (Hadika)
Sual: Cami de, kilise ve havra da Allah’ın evidir denebilir mi?
CEVAP
Kiliseler ve havralar Allah’ın değil, şeytanın evidir. Allahü teâlâya, Onun
istediği gibi ibadet edilen yere Allah’ın evi denir. Mesela Kâbe’ye Beytullah,
yani Allah’ın evi denir. Hadis-i şerifte, (Camiler, Allah’ın evidir)
buyuruldu. (Hâkim)
Kilisede namaz kılınmaz ve Kur’an-ı kerim okunmaz; çünkü kilisede, şeytanlar
toplanır. Kilise putlardan temizlenirse, namaz kılmak mekruh olmaz.
(Redd-ül-muhtar)
Sual: Camide kermes düzenlemek caiz midir?
CEVAP
Hayır, caiz değildir. Caminin içinde alış veriş yapmak, mekruhtur.
(Redd-ül-muhtar)
Bir hadis-i şerifte, (Mescitlerde alış veriş yapmayın) buyuruldu.
(Tirmizi, Nesai, Ebu Davud)
GÜNÜN MENKIBESİ