Resim: 
isim: 
Abdüllatif Uyan

Timur Han “rahime-hullahü teâlâ”, kendi yazmış olduğu kanun ve tüzüklerle düzeni sağlıyordu devletinde.
Zamanındaki müminler;
- Timur Han, çok âdil ve dindar bir Müslümandır, diyordu Onun hakkında.
Gerçekten de öyledir.
Zira o, âlimleri sever, hürmet gösterirdi.
Hatta hep yanında bulundurur,
özel değer verirdi onlara.
Özellikle “Seyyidler”e saygılı davranır,
“Evliya türbeleri”ni ziyaret ederdi.
Büyük veli Ahmed-i Yesevi hazretlerinin “rahime-hullahü teâlâ” kabri üzerine, mükemmel bir türbe yaptırmıştır mesela.
Evliyânın büyüklerinden Behaeddin-i Buhâri hazretlerini de “kuddise sirruh” çok sever, istifade etmeye çalışırdı kendisinden.
Şöyle ki;
Bir gün, Buhara caddesinden geçiyordu ki, bazı kimselerin halı silkelediklerini gördü ileride.
Merak edip;
- Bu silkinen halılar kimindir? diye sordu.
Onlar da;
- Behaeddin-i Buhâri hazretlerinin halılarıdır, dediler.
Bunu öğrenince çok duygulandı.
Bir “hazine” bulmuş gibi sevindi hatta.
İndi atından.
Edeble yaklaşıp, girdi o tozların içine.
“Misk” ve “Anber” sürünür gibi yüzüne gözüne sürdü o tozları.
Ve büyük zevk aldı bu işten.
İşte “Evliya sevgisi” bu olsa gerek.
Ancak başkaları bu işe bir mâna veremediler.
Hatta hayretle Ona bakıp;
- Koca sultan böyle ne yapıyor? dediler.
Ama O, ne yaptığını çok iyi biliyordu.
Çünkü “Allah dostları”nı çok seviyordu.
İşte Onun, bu velîlere gösterdiği bu hürmet ve onlara beslediği muhabbet sayesindedir ki, zaferle çıktı girdiği her savaştan.
Ayrıca vefat ettiğinde, o devrin velilerinden biri;
- Timur öldü. İmanı da birlikte götürdü, demiştir Onun hakkında.
Ne büyük şeref...