Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, işlerin ehli olana yani layık olduğu 
kimselere verilmesi emrediliyor. Görev yerlerinin emanet olduğu, bu emanetlere 
riayet edilmesi, uyulması emredilmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor 
ki:
(Allah size, mutlaka emanetleri [işleri] ehli olanlara vermenizi ve 
insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.) [Nisa 
58]
(Biz emaneti [dinin emir ve yasaklarını], göklere, yere ve dağlara teklif 
ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu 
insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.) [Ahzab 72]
Müminler övülürken, (Emanetlerine [dinin emir ve yasaklarına] riayet 
ederler ve verdikleri sözleri yerine getirirler) buyuruluyor. 
(Müminun 8) 
Bir işi yaparken de aralarında istişare ettikleri, birbirine danışarak 
yaptıkları bildiriliyor. (Şura 37)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(İş ehli olmayana [layık olmayana] tevdi edildiği [verildiği] 
zaman, kıyameti bekle.) [Buhari]
(Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin. "Ya Resulallah, 
emanetin zayi edilmesi nasıl olur?" denince, (Görev ehlinden başkasına 
verildiği zaman kıyameti bekleyin) buyurdu. (Buhari) 
(Allah yolunda savaş, bütün günahların affına sebeptir. Fakat emanete hıyanetin 
affına sebep olmaz. Allah yolunda öldürülen kimse, kıyamette, emaneti ödemeyince 
Cehenneme atılır.) [Beyheki]
(Emanete riayet edilmezse, zekat zorla verilirse, ilim, dine hizmet için değil 
de, para ve makam için öğrenilirse, kişi, hanımının meşru olmayan arzusunu 
yapmaya çalışırsa, ana babasına isyan ederse, fasık ve ehil olmayanlar işbaşına 
getirilirse, kötülüğünden korkup zalime hürmet edilirse, gayrı meşru ilişkiler, 
çalgılı içkili yerler çoğalırsa, yeni nesil, önceki âlimleri kötülerse, o zaman 
çeşitli belaya maruz kalırlar.) [Bezzar]
(Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur. Onun namazı da, zekatı da kabul olmaz.) 
[Bezzar]
[İmanı yok, imanı olgun değil demektir. Kabul olmaz demek, sahih olmaz demek 
değildir. Namazı ve diğer ibadeti sahih olur, borçtan kurtulur. Fakat namaz ve 
zekattan hasıl olacak büyük sevaplara kavuşamaz demektir.]
Bir işe diplomalı veya unvanlı kimse değil, o işi hakkı ile yapabilen kimseler 
getirilmelidir. Adam kayırmak, adama göre iş vermek uygun değildir. Her zaman 
işe göre adam seçmelidir. O eleman o işe layıksa o iş ona verilmeli, layık 
değilse, layık olanını aramalıdır.
30 yıl kadar önce gazetelerde okumuştum. Türkiye, Amerika’dan bir iş için 
general istiyor. Onlar da, o işi en iyi bilen bir albay gönderiyorlar. 
Bizimkiler, (Biz general istedik, siz albay gönderdiniz) diyorlar. Amerikan 
yetkilileri hayret ediyor, (Biz size o işi yapabilecek en iyi bir eleman 
gönderdik. Unvan sizce o kadar önemli mi?) diyorlar. Sonra, (Madem general 
istiyorsunuz, gönderdiğimiz albay, generalliğe terfi ettirilmiştir) diyerek 
terfisini gönderiyorlar. O albay, general olarak aynı görevi yapıyor.
Osmanlıda sıradan bir kişi üstün hizmetleri görülürse, bu kişi paşa, hatta 
sadrazam bile oluyordu. Amerika da bu sistem hâlâ devam etmektedir. Kore 
savaşında bir Türk astsubayının üstün hizmetleri görülüyor, Amerikan generali, 
ona öyle bir rapor veriyor ki, (Bu raporla seni albay yaparlar) diyor. Bizim 
astsubay diyor ki, (Bizde öyle sistem yok. En büyük başarılarda bulunsak da, 
teğmen bile olamayız) diyor. Amerikan generali hayret ediyor.