Dini Konular
Ara

Sual: Hak sahibi ölmüşse veya sağ ise kul hakkından nasıl kurtuluruz?
CEVAP
Kul hakkı beş türlüdür:
1- Mali [Parasal]
2- Nefsi [hayati yönden]
3- Irzi [Haysiyetle ilgili]
4- Mahremi [Namusla ilgili]
5- Dini.

1- Mali olan kul hakları:
Hırsızlık, gasp, aldatarak, yalan söyleyerek mal satmak, sahte para vermek, başkasının malına zarar vermek, yalancı şahitlik, rüşvet almak gibi.

Bu haklar için sahibi ile helalleşmek gerekir. Dünyada helalleşmezse, ahirette sevapları ona verilerek helalleştirilecektir. Mal sahibi ölmüş ise, vârisine ödenir. Vârisi yoksa veya mal sahibi bilinmiyorsa, salih bir fakire hediye olarak verilip, sevabı sahibine gönderilir. Salih fakir yoksa, İslamiyet'e hizmet eden hayır kurumlarına, vakıflara verilir. Kendi salih akrabasına, fakir olan ana babalarına, çocuklarına hediye olarak vermesi de, caiz olur. Bunları yapmak imkanını bulamazsa, mal sahibinin ve kendisinin af olunmaları için dua eder. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Gönlü alınmazsa, ahirette af olunması, çok güç olur.

2- Nefsi, yani hayati günah olan kul hakları:
Adam öldürmek, bir uzvunu kesmek, sakat bırakmak gibi şeylerdir.
Önce tevbe eder. Adam ölmüş ise, velisi ile helalleşmek gerekir. Velisi isterse af eder. İsterse belli bir mal ister. İsterse, mahkemeye verip, hakimden cezalandırılmasını ister. İslamiyet'te kan davası yoktur.

3- Irza dokunan kul hakları:
Dedikodu, iftira, alay, sövmek gibi haysiyetle, şerefle ilgili şeylerdir.
Tevbe etmek ve helalleşmek lazımdır. Bunlarda vârisleri ile helalleşmek olmaz.

4- Mahremi olan kul hakları:
Başkasının çoluk çocuğuna hıyanet etmek gibi şeylerdir.
Tevbe ve istiğfar eder. Fitne çıkmak ihtimali yoksa, sahibi ile helalleşir. Fitne ihtimali varsa helalleşmek yerine, ona dua eder ve onun için sadaka verir. Yaptığı ibadetlerin sevaplarını ona bağışlar. Fitne ihtimali olunca, helalleşirken işlediği günahları bildirmeyip, bendeki bütün haklarını af et demekle yetinir.

5- Dini olan kul hakları:
Akrabasına ve emri altında olanlara doğru din bilgisi vermeyi terk etmek, insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibadetlerine mani olmak, onlara kâfir, fasık demek. Bid’at çıkarıp veya mevcut bid’atleri savunup Müslümanların yanlış inanmalarına ve yanlış ibadet etmelerine sebep olmak. Açıktan oruç yiyerek veya açıktan başka haram işleyerek kötü örnek olmak. Bu günahlar için de tevbe etmek, hak sahipleri ile helalleşmek gerekir.

Sual:
Üzerinde kul hakkı olan ne yapmalı?
CEVAP
Üzerinde kul hakkı olan buna tevbe için, kul hakkını hemen ödemeli, onunla helalleşmeli, ona iyilik ve dua etmeli. Mal sahibi, hakkı olan ölmüş ise, ona dua, istiğfar edip vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları, vârisleri bilinmiyorsa, o miktar parayı fakirlere sadaka verip, sevabını hak sahibine bağışlamalıdır. (Sefer-i Ahiret)

Bir kimseden haksız olarak alınan bir kuruşu, sahibine geri vermek, yüzlerle lira sadakadan kat kat daha sevaptır. Bir kimse, Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa, fakat, üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez. (Mektubat-ı Rabbani c.2, m.66, 87)

Kıyamet günü, hak sahibi, hakkından vazgeçmezse, bir dank [yarım gram gümüş] hak için, cemaat ile kılınmış, kabul olmuş yediyüz namazı alınıp, hak sahibine verilecektir. (Dürr-ül Muhtar)

Kul hakkını, Allahü teâlânın hakkından önce ödemek gerekir. Kul hakkı olan günahların affı güç ve azapları daha şiddetlidir. Başkasının hakkını yiyen, hak sahipleri ile helalleşmedikçe affa uğramaz. Yani üzerinde kul veya hayvan hakkı bulunanı Allahü teâlâ affetmez ve bunlar Cehenneme girip, cezalarını çekeceklerdir. (Hadika)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helalleşsin! Çünkü ahirette altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınır, sevapları olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.) [Buhari]

(Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan mümin, Cennete girer.)
[Nesai]

(Kul hakkı, müminin aybı, kusurudur.) [Ebu Nuaym]

Üzerinde kul hakkı bulunanların ruhları Cennete girmez. Salihlerin ruhları kabirlerine gelerek, cesetlerini ziyaret ederler. Vefat eden müminlerin ruhları gelip, dünyada tanıdıklarını sorarlar. (Feraid-ül-fevaid)

Sual: Üzerinde kul hakkı ile ölen kimse, Cennete giremez mi?
CEVAP
Kul hakkı kâfirlik değildir. Sevaplarından bir kısmını vererek kul hakkını öderse, Cehenneme girmez. Sevapları yoksa, kul hakkı olanın günahlarının bir kısmını yüklenir. Cezasını çektikten sonra Cennete gider. Cennete yalnız kâfir girmez. Ne kadar çok günahkâr olursa olsun, müslüman, günahlarının cezasını çektikten sonra muhakkak Cennete girer. Fakat Cehennemde ceza çekmek öyle kolay değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müflis, şu kimsedir ki, kıyamette, amel defterinde pek çok namaz, oruç ve zekat sevabı bulunur. Fakat, bazılarına çeşitli yönden zararı dokunmuştur. Sevapları, bu hak sahiplerine verilir. Hakları ödenmeden önce sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları, bunun üzerine yükletilip Cehenneme atılır.) [Müslim]

İşlenen günahta kul hakkı da varsa, kul hakkını hemen ödemek, onunla helalleşmek, ona iyilik ve dua etmek de gerekir. Kul borcu ile ölürsek, birçok sevabımız hak sahibine verilir, sevabımız kalmazsa, onun günahlarını yüklenmek zorunda kalırız. Şehid olan kimselerin kul borçlarını Allahü teâlâ öder.

Sual:
Gayri müslimlerle çalışıyoruz. Onların hakkını yesek günah olur mu?
CEVAP
Gayri müslimlere [müslüman olmayanlara] kâfir denir. Bunların inançları, ibadetleri sevilmez. Fakat onları incitmek, kalblerini kırmak haramdır. Gayri müslimleri gıybet eden, yüzlerine karşı kâfir diyen müslüman cezalandırılır. Çünkü bunları incitmek, mallarına zarar vermek günahtır. (Mülteka) [Kâfirler kendilerini kâfir kabul etmedikleri için kâfirin bile yüzüne karşı kâfir demek günah olur.]

Zimmiye [yani gayri müslim vatandaşa] zulmetmek, müslümana zulmetmekten daha kötüdür. Hayvanlara işkence, zimmiye işkenceden daha kötüdür. Zimmiyi üzmemek için selamlaşmak ve tokalaşmak caiz olur. Açıkça günah işleyen fasıka selam vermek de böyle caizdir. (Dürr-ül Muhtar)

Üzerinde kul hakkı bulunanların ibadetleri kabul olmaz, Cennete giremez. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir.

Savaş hâli hariç, kâfirleri öldürmek de haramdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Arkadaşını öldüren, ümmetimden değildir. Öldürülen kâfir olsa da yine böyledir.) [Hadika]

(Zimmiyi öldüren, Cennetin kokusunu alamaz.) [Hadika]

(Zimmiyi öldürene, Cennet haramdır.) [Ebu Davud]

Sual:
Almanya’da Mısırlı bazı fellahlarla çalışıyoruz. Bunlar, "Almanya gayri müslim ülkedir. Bunların mallarını hile ile almak caizdir" diyerek büyük marketlerdeki etiketleri değiştirip hile yapıyorlar. Kâfirlerin hakkı mühim değil midir?
CEVAP
Kâfirleri incitmek, kalblerini kırmak haram olduğu gibi, hile yapmak, mallarına zarar vermek de haramdır. (Mülteka)

Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Gönlü alınmazsa ahirette affı çok güçtür. Kâfirin hakkından kurtulmak, müslümanın hakkından kurtulmaktan daha zordur. Gayri müslimlerin mallarına, canlarına saldırmak caiz olmadığı gibi kadınlarına, kızlarına saldırmak da caiz değil, haramdır. (Redd-ül Muhtar)

Dâr-ül-harpte, kâfirlerin mal, can ve ırzlarına saldırmak haramdır. Kâfir kadınların başlarına, kollarına, bacaklarına bakmak haramdır. Kâfirin malını almak, kalbini kırmak, müslümanın malını almaktan daha büyük günahtır. Kâfirlerin haklarına dokunmamak, kimseyi dolandırmamak, Müslümanlık icabıdır.

Kâfirlerden de gasp, hırsızlık gibi gayri meşru yol ile alınan şey, mülk-i habistir, kullanılması haramdır, sahibi bulunmazsa, fakirlere sadaka olarak vermek lazımdır. Hayvan hakkı, insan hakkından, kâfirin hakkı da, hayvan hakkından daha büyük günahtır. Başkasının malını ondan izinsiz alıp, kullanıp, zarar yapmadan yerine bırakmak da haramdır. (Hadika)

Gayri müslim vatandaşlara da, dünya işleri için, dargın olmak caiz değildir. Onların da, güler yüzle, tatlı dille gönüllerini almak, incitmemek, haklarını ödemek lazımdır.

Müslüman olsun, kâfir olsun, nerde olursa olsun, hiçbir insanın malına, canına ve ırzına, namusuna dokunmak caiz değildir. Kâfir turistler, muamelatta, müslümanların hak ve hürriyetlerine maliktir. Kendi dinlerinin icaplarını yapmakta, ibadetlerini yapmakta serbesttirler. İslamiyet, kâfirlere de, bu hürriyeti vermiştir.

Müslüman, yabancıların kanunlarına karşı gelmemeli, suç işlememelidir.
Fitne çıkmasına sebep olmamalı, hiç kimseye zulüm, işkence yapmamalıdır.
Müslümanlığın güzel ahlakını, şerefini, her yerde herkese göstermeli, her milletin İslam dinine sevgili ve saygılı olmasına sebep olmalıdır. (İslam Ahlakı)

Yabancı bir ilim adamı, İslamiyet’i inceleyip müslüman olduktan sonra, Arap ülkelerine gidince, oralardaki müslümanların yanlış hareketlerini görüyor. (İyi ki sizleri görmeden müslüman oldum. Hayatınızı inceleseydim, müslüman olmazdım) diyor. Ne kadar mühim bir teşhis.

Hiçbir müslümanın, yanlış hareketlerle İslam’a gölge düşürmeye hakkı yoktur. Müslüman, İslam’ın güzel ahlakı ile süslenmeli, Allahü teâlâya karşı günah, kanunlara karşı suç işlemekten sakınmalıdır.

Sual:
İngiltere’de yaşayan bir insan bir dükkandan bir şey çalsa, ancak geri götürüp verdiğinde polise yakalanma tehlikesi varsa ne yapması gerekir? Çaldığı değerdeki parayı bağış olarak fakirlere verse Allahü teâlâ indinde sorumluluktan kurtulur mu? Bu problemi bu insan nasıl halledebilir?
CEVAP
Öyle borçtan kurtuluş olamaz.
Bunun birçok yolu vardır. Mesela gider, aynı şeyi parası ile satın alır. Sonra evine getirir. Öteki şeyi alır. Fiş de elinde olduğuna göre, polis falan bir şey diyemez. Götürür, satın aldığı yere, soran olursa, çantamdan iki tane çıktı ben birisinin parasını vermiştim der. Bırakır gider. Habersiz koyabilirse habersiz koyar, sorarlarsa ona benzer bir şeyler söyler. Yahut çaldığı şeyi, gönderenin adresini yazmadan mağazaya postalayabilir. İçine de ben bir tane almıştım, iki tane çıktı gönderiyorum der.

Sual:
Kâfir hakkını ödemek, müslüman hakkını ödemek gibi mi?
CEVAP
Evet.

Sual:
Kitapsız kâfirlerin de hakkı geçer mi?
CEVAP
Evet.

Sual:
Almanya’da yaşıyorum. Kâfir komşuyla çocuklar dövüştüğü için sesli tartıştık, karşılıklı kalb kırdık. Ben kendimin haklı olduğuna inanıyorum. Helallik gerekir mi?
CEVAP
O da kendisini haklı kabul ediyordur. Helalleşmek her zaman iyidir. Hele kâfirle daha önemlidir.

Sual:
13-14 yıl önceleri okulda bir Alman arkadaştan bozuk para almıştım ve daha sonra geri vermek nasip olmadı... şimdi ne yapmalıyım?
CEVAP
Bulma imkanı yoksa, mirasçılarını da bulamazsan, müslüman bir fakire o kadar sadaka vermelisin. Bulabilirsen parasını vermen gerekir veya vermeden de helalleşmek ve hediye ettim, senin olsun gibi bir söz söylemesi gerekir.

Sual: Peki, ödünç bir şey alınmışsa (mesela kalem veya kitap) ve geri verilmesi unutulmuşsa, ne yapmalı?
CEVAP
Bunlar da aynı, ya bulup vereceksin veya parasını vereceksin veya helalleşeceksin. Yahut hiç birisi mümkün olmazsa, fakire sadaka vereceksin.

Sual: Şaka olarak, bir arkadaşı herhangi bir şekilde korkutmak veya bir eşyasını alıp saklayarak, arattırmak günah mıdır?
CEVAP
Her ne şekilde olursa olsun, üzmek, korkutmak caiz değildir, günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Arkadaşınızın bir şeyini ciddi olarak da, şaka olarak da almayın!) [Tirmizi]

(Bir kimse, bir mümini korkutursa, Allahü teâlâ da, uzunluğu bin yıl olan günde, onun korkusunu artırır.)
[Deylemi]

(Bir Müslümanı korkutan, kıyamet korkularından emin olmaz.)
[Beyheki]

(Korkutucu şeyler söylemeyin!) [Deylemi]

(Allah’a ve ahirete inanan kimse, bir Müslümanı korkutmasın.) [Taberani]

(Bir Müslümana, haksız olarak, korkutucu bir gözle bakan kimseyi, Allahü teâlâ da kıyamette korkutur.)
[Taberani]

(Müjdeleyici olunuz, korkutucu olmayınız, kolaylık gösteriniz, güçlük göstermeyiniz!)
[Ebu Davud]

(Bir demir
[veya yaralayıcı, öldürücü bir alet] ile arkadaşına işaret edip korkutan kimseye, melekler lanet eder.) [Müslim]

Bir kimse, arkadaşı uyuklarken, onun ok kabından bir ok aldığı sırada, arkadaşı korkarak uyandı. Bunu gören Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Müslümanı [herhangi bir şekilde] korkutmak helal değildir.) [Taberani]

Yine bir kimse, arkadaşının ayakkabılarını gizlice alıp sakladı. Arkadaşı gelince, oradakilere, ayakkabılarını sordu. Onlar görmedikleri için, bilmediklerini söylediler. Ayakkabıyı saklayan kimse, (Ayakkabıların burada ya) dedi. Bunu gören Resulullah efendimiz, (Nasıl olur da mümini korkutursun) buyurdu. O kimse şaka yaptığını söyleyince, iki defa daha, (Nasıl olur da mümini korkutursun) buyurdu. (Taberani)

Yine şaka ile arkadaşını korkutan birisine de Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Müslümanı korkutmak büyük zulümdür.) [Bezzar, Hakim]

Bıçakla, silahla işaret ederek veya ne şekilde olursa olsun insanları korkutmak doğru değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müslümanı korkutmak caiz değildir.) [Ebu Davud]

Birisinin unuttuğu eşyasını saklayıp onu arattırmak da korkutmak hükmüne girdiği bildiriliyor. (Envar-ül-kudsiyye)

Sual: Bir kimse hakkını bana helal etti. Aradan bir müddet geçtikten sonra, sana hakkımı helal etmiyorum dedi. Hangisi geçerlidir?
CEVAP
İkisi de geçerlidir. Helal ettim demekle o zamana kadar olan haklarını helal etmiş olur. Helal etmiyorum dedikten sonra da, helal ettiği günden itibaren olan haklarını helal etmemiş olur. Eski kararından vazgeçemez.

Sual: Bir kimse benim malımı çalsa, kapımın önüne kuyu kazıp benim kuyuya düşmeme bir yerimin incinmeme sebep olsa, gıybet ve iftira etse, ben de bu kimsenin bana böyle kötülüklerini olduğunu hiç bilmesem, bu kişi bana gelip, (Senin bana hakkın geçmiş olabilir, bildiğin bilmediğin bütün haklarını bana helal et) dese, ben de, (Bütün haklarımı helal ettim) desem, haktan kurtulur mu?
CEVAP
Evet kurtulur, helal etmiş olursunuz.

Sual: Kalbini kırdığımız bir insandan defalarca özür dileyip, helallik istesek ama o insan ısrarla affetmese ve bize kötü laflar ve beddualar ediyor olsa ne yapmamız gerekir? (O da bizim kalbimizi kırıyor ama biz helal ediyoruz.)
CEVAP
Hak onun helal etmeyebilir. Ahirette terazi kurulacak, sizin ondaki hakkınız alınacak, onun sizdeki hakları alınacak ve helalleştirilecektir. Kabul etmezse, sevaplarınızdan vereceksiniz, sevabınız yoksa, onun günahını yükleneceksiniz. Onun için hiç kimsenin kalbini kırmamalıyız.

Sual:
Bir insan bir diğer insana kötülük ettiği zaman buna karşılık kötülük gören kişi beddua ederse bu kişi hakkını almış olur mu?
CEVAP
Daha fazla ederse hakkını alır, hem de daha fazla alırsa bu sefer ötekinin hakkı buna geçer.

Sual:
Ve beddua eden kişi ahirette hak talep edecek mi?
CEVAP
Hakkı kadar beddua etmişse hak talebinde bulunamaz. Daha fazla etmişse, bu sefer öteki hak talebinde bulunur.

Sual:
Bir insan diğer bir insana sıkıntı veriyor ve bu sıkıntı gören insan hiç karşılık vermiyor yalnız kalbinde sıkıntı veren kişiye karşı kırıklık hissederse, bu sıkıntı veren kişinin dünyada ve ahirette akıbeti ne olur?
CEVAP
Ne kadar alacağı varsa ahirette o kişiye verir. Dünyada başına bela da gelebilir.

Sual:
Yazılarınızı ve cevaplarınızı kaynaklara dayanan sağlam delillerle bildirmenizden, müslümanları bilgilendirmenizden ve aydınlatmanızdan dolayı yaptığınız hizmet için, Allahü teâlâ sizlerden razı olsun. Bir bayan olarak şu hususta bilgi almak istiyorum. Şimdiki zamanda kul haklarına riayet eden veya dikkatli davranan hemen hemen yok gibi bir şey. Kul hakkının ödenmesi gerektiğini anlayan kişiler de her neden ise, helalleşmeye gelince, bu işi o kadar basit ve kolay, genel, yuvarlak bir ifadeyle bu yoldan halletmeye kalkıyorlar ki, buna da şaşmamak elde değil.

Biz müslümanız elhamdülillah. Buna göre, iki müslüman birbiriyle helalleşirken, ben sana şunu yaptım veya bilmeyerek bana şundan dolayı hakkın geçti veya ihtiyacım olduğu için çaresiz ve çok zaruretten dolayı şöyle bir hak geçmiş oldu gibi mesnedi söylenerek helalleşmenin daha şık ve dürüst, İslam’a uygun bir şekilde olması gerektiğini biliyorum.

Samimi olarak helalleşmek isteyen, gerçekten Allahü teâlâdan korkan bir kimsenin bir başkasını yuvarlak genel bir ifade ile kandırmasına gerek var mı? Helalleşmeye gelince kaçamaklar var. Mesela kardeş hakkını helal et diyorlar ve kısa yoldan sıvışmanın yoluna bakıyorlar. Hele böyle işleri şimdi, o kadar kolay halletmenin yollarını buluyorlar ki, yüz yüze gelmeden, telefon cihazlarının, elektronik haberleşmelerin arkasına sığınarak bu işi gerçekleştirdik zannediyorlar. Bir kurnazlık yolu ile hallettim derken, kendi kendini kandırmak olmuyor mu?
CEVAP
Müslüman sizin bildirdiğiniz gibi olmalı. Ancak, İslam âlimleri, fitne çıkacaksa, kalb kırılacaksa, darılma olacaksa, o zaman genel helalleşme olmalıdır diyorlar. Konu iyi anlaşılsın diye ağır örnekler vereyim: Mesela bir bayan arkadaşınız size gelip, (Kocanla bir kerecik öpüştük, hakkını helal et dese) ne yaparsınız? Gerçeği söyledi diye belki teşekkür edersiniz ama, içinizi bir kurt yemeye başlar. Belki olaylar büyür de büyür. Yahut kocanız, o bayanın kocasına gidip, (Beyefendi, hanımınızla bir kerecik öpüştüm, hakkını helal et) dese, ne olur? Bir başka şey, (Evinize geldiğimde, siz çay yaparken özel defterlerini karıştırdım, sırlarını hep okudum, hakkını helal et) dese, teşekkür edersiniz ama, kendi kendinize olsun, (Bu da yapılır mıydı?) diyebilirsiniz. Onun için genel bir helalleşme iyi olur. Özelleri söylemek zor olur.

Sual: Bize çay ve yemek ikram eden oluyor. Hakkı geçer diye korkuyorum. İkramını gördüğümüz kişiyle muhakkak helalleşmek gerekir mi?
CEVAP
Bize herhangi bir şey ikram eden kimsenin o ikramını kabul etmekle bize hakkı geçmez. Ancak az da olsa beraber bulunduğumuz kimselerle sık sık helalleşmek iyi olur. İyilik edenlere de teşekkür etmelidir!

Sual:
Bize yapılan haksızlıkları affetmeli mi, kendimizi savunmalı mı?
CEVAP
Şahsınıza yapılan kötülükleri, haksızlıkları affetmeniz çok iyi olur. Haklı olduğunuzu savunmaya girmeniz faydasız ve lüzumsuzdur.

Sual:
İmtihanlarda arkadaştan kopya çekiyorum. Hakkı geçiyor mu?
CEVAP
Kopya çekmekle arkadaşın hakkı geçmez.

Sual:
Hakkını, mümin-kâfir, herkese helal etmek caiz midir?
CEVAP
Caiz ve iyidir. Ahirette karşılık olarak çok sevap verilir.

Sual: Kalben değil de, sözle hakkını helal eden, helal etmiş olur mu?
CEVAP
Evet helal etmiş olur.

Sual: Biri, hakkını helal etse, sonra vazgeçse, vazgeçtiğini bize bildirmezse, ahirette yine hak talebinde bulunabilir mi?
CEVAP
Bildirse bile bulunamaz.

Sual: Bende, mâli, nefsi, ırzi ve mahremi hakkı olan bir kişi, bu hakları bilmeden, (Bütün haklarımı sana helal ettim) dese, haktan kurtulur muyum?
CEVAP
Evet.

Sual:
Hakkını helal et dedim. Estağfirullah dedi. Helal etmiş oldu mu?
CEVAP
Olmaz. Helal ettim demesi lazımdır.

Sual:
Laz fıkrası anlatılınca, her laz ile helalleşmek lazım mı?
CEVAP
Kızana anlatmak caiz değil. Hiç anlatmamak daha iyi.

Sual:
Ücretli helalarda para bırakılmazsa, kul hakkı geçer mi?
CEVAP
Parayı oraya bırakmak iyi olur.

Sual:
Sigara içene, içirmezsem hak geçer mi?
CEVAP
Geçer.

Sual:
Biz arabanın yanından ayrılınca, çocuklar arabayı temizliyor. Para vermezsek hak geçer mi?
CEVAP
Hak geçmez ise de, vermek iyi olur.

Sual:
İstemeden, yükümü taşıyana, para vermezsem hak geçer mi?
CEVAP
İstemediğinizi bildirdiğiniz halde, taşırsa hak geçmez. Ses çıkarmazsanız, hakkı olur.

Sual:
Evin altındaki atölye gürültülüdür. Şikayete hakkım var mı?
CEVAP
Şikayete hakkınız var. Ancak, fitneye sebep olmamalı.

Sual:
Kâfirlerle güreşirken kasten kollarını kırmak caiz mi?
CEVAP
Hayır.

Sual:
Kuyrukta hastalar varken, birini içeri almakla hak geçer mi?
CEVAP
Hastalara zaman vaad edilmemiş ise, hak geçmez. Mecbur olmadıkça böyle yapmamalı.

Sual:
Üstümüzdeki komşumuz, dikiş makinesi ile, dikiş dikerek bizi rahatsız ediyor. Yaptığı zulüm müdür?
CEVAP
Hayır.

Sual:
Kasaba et götürüp, ücretle kıyma çektiriyoruz. Makinede, önceden kalmış kıyma da oluyor. Kasabın hakkı geçiyor mu?
CEVAP
Hayır.

Sual:
Bahçeme giren tavukları zehirlesem, hak geçer mi?
CEVAP
Evet. Bahçeyi muhafaza etmek gerekir.

Sual:
Mütehassıs olmayan bir doktor, hastaya cerrahi müdahale etse, hastaya eziyet verse, sakat bıraksa, kul hakkı geçer mi?
CEVAP
Evet.

Sual:
Yüksek sesle hapşırınca, yanımdaki korkarsa hakkı geçer mi?
CEVAP
Hayır.

Sual:
Dayım kaybolduktan sonra, dedem öldü. Malı paylaşıldı. 30 sene sonra dayım geldi. Bu malda onun da hakkı var mı?
CEVAP
Evet.

Sual: Ankara’dan arabamla İstanbul’a geldim. Şehrin ve yolların acemisi olduğum için yanlış yola girmişim. Polis ceza kesip elime bir makbuz verdi. Ankara’ya dönünce baktım ki, polis, dalgınlıkla ve alışkın olduğu için plakayı 34 diye yazmış. Halbuki benim plakam 06 idi. Bu hata yüzünden numarası tutan İstanbullu vatandaş cezaya çarptırılacaktır. Bu işe sebep olmaktan başka benim suçum var mıdır?
CEVAP

Hayır yoktur. İlla o plakadan İstanbullu vatandaş vardır diye de zan üzerine hüküm verilemez. Kullanılmayan bir plaka da olabilir.

Sual:
Sovyetlerden Erzurum’a gelen turistleri kandıranlar çıkıyor. Beş bin verip ellibin diyenler oluyor. Dinimizde gayri müslimleri de kandırmak günah değil midir?
CEVAP
Bir kimsenin hakkını yemek, kandırmak ona zulüm olur. Zulüm ise haramdır, büyük günahtır. Gayri müslime zulmetmenin, müslümana zulmetmekten daha kötü olduğu (Dürr-ül Muhtar) ve diğer muteber kitaplarda yazılıdır. K. Saadetteki hadis-i şerifte, (Satılan bir şeyin kusurunu gizlemek helal değildir. O kusuru bilip söylememek de kimseye helal değildir) buyuruldu. Yine aynı kitapta, buğdayın yaş kısmını çuvalın iç tarafına koyan bir satıcıya Peygamber efendimizin, (Yaş kısmını niçin saklayıp göstermiyorsun? Hile yapan bizden değildir) buyurulduğu bildiriliyor.

Erbain-i Selmani kitabında (Bir şeyi aldatarak pahalı satmak veya ucuza almak faiz olur, haram olur) ve (Satılan şeyin aybını ve satın alınan şeyin kıymetini gizleyerek aldatmak faiz olur, haram olur) buyuruldu.

Sual: Nazımız geçen arkadaşlara ücretsiz iş yaptırmam caiz midir?
CEVAP
Zaruret olmadan bir şey istemek haram olduğu gibi, ücretsiz olarak başkasına iş gördürmek de haramdır. Başkasının çocuğuna iş gördürmek daha büyük günahtır. (Hadika c.2, s.267)
İsteyerek iş yapan arkadaşla helalleşilir ise, ücretsiz iş yapması haram olmaz.

Sual: İhtiyaç halinde birinin malını almak caiz midir?
CEVAP
İhtiyaç, halinde de kimsenin malına dokunmaya İslamiyet, izin vermemiştir. Zaruret halinde olan, yani bunalan kimse bile, başkasının hakkına dokunamaz. Aç kalan kimsenin, başkasının ekmeğini, izni olmaksızın yemesi caiz ise de, sonra kıymetini ödemesi gerekir. Onun aç olması, ölüm tehlikesinde bulunması, bir kimsenin kendi mülkündeki hakkının yok olmasına sebep olamaz. Zaruret halinde bile başkasından alınan malın ödenmesi gerekir. Zaruretlerin, yasak olan şeylerin yapılmasına sebep olmaları, kimsenin hakkının gitmesine sebep olamaz. (Mecelle Şerhi)

Sual: Arkadaşla tartışıp birbirimizi üzmüştük. "Hakkımı helal etmem" diyor. Ne yapılması gerekir?
CEVAP
Yapılacak iş, tekrar tekrar rica edip hakkını helal etmesini istemektir. Yine de helal etmezse, bir şey denemez. Gıyabında ona çok dua etmenizi tavsiye ederiz.

Sual:
Hakkını helal et diyene, helal olsun demekle, hakkımız helal edilmiş olmaz mı?
CEVAP
Helal olsun demek de olur, mutlaka helal ettim demek gerekmez.

Sual: Haklı da olsa, hatta karşısındaki özür dilemese de hakkını helal etmek faziletli midir?
CEVAP
Elbette çok faziletlidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamette bir münadi "Ecri Allah’ın üzerinde olan ayrılsın, Cennete girsin" der. "Bunlar kim?" diye sorulunca, münadi, "İnsanları affedenlerdir" der. Birçok kişi hesaba çekilmeden Cennete girer.) [İ. Ebiddünya]

Hak sahipleri
Sual: Müslümanlara karşı hareket tarzımız nasıl olmalı?
CEVAP
Her Müslümanı yani din kardeşimizi görünce, (Benim mutlu olmam, Cennete gitmem bunun kalbini kazanmak ve duasını almakla olabilir) demeli ve ona iyilik ederek duasını almaya çalışmalı.

Kendini, üzerinde hakkı olanların esiri, kölesi bilmelidir. Özellikle anne babanın ve hocanın üzerimizde hakkı olur. Bu hususa daha çok dikkat etmek gerekir.

Zarar vermek
Sual:
Bir kimse, benim canıma ve malıma zarar verdi. Ben de bu kimsenin canına ve aynı malına, aynı miktar zarar versem, adalet olmaz mı?
CEVAP
Zarar vermek adalet olmaz. Cezayı mahkeme tayin eder. Hiç kimsenin kendi hakkını kendi eliyle almaya hakkı yoktur. Hakkım var diyen başkasına saldırır ve anarşi doğar. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Dinimizde zarar vermek olmadığı gibi, zarara zararla karşılık vermek de yoktur.) [İ.Ahmed, Hâkim]

Kul hakkı ve sevab
Sual:
Kitaplarda, (Üzerinde kul hakkı olanın veya günah işleyenlerin ibadetleri sahih olsa da, kabul olmaz) deniyor. Kul hakkı olmayan veya günah işlemeyen insan yok gibidir. Birisine sert bakılsa kul hakkı geçer. Kabul olmuyorsa, ne diye ibadet ederek, boşa kürek çekiyoruz?
CEVAP
Haram işleyenin veya kul hakkı olanın ibadeti kabul olmaz demek, o ibadet için bildirilen büyük sevaplara kavuşamaz, yani hepsini muhafaza edemez, çünkü günahlar bu sevapları azaltır demektir. Yoksa, hiç sevab alamaz demek değildir. Her ibadetten sevab alınır, ama işlenen haramlar sevapları alıp götürür. Diyelim ki, oruç tutana 70 birim sevap veriliyorsa, içki içene de 70 birim günah yazılıyorsa, orucunu içki ile açan, 70 sevab kazanırken, içki içince, 70 günah yüklenir ve sevapsız kalır. Eğer oruç tutmasaydık, içki günahı artı olarak kalacaktı. Orucun, içki günahının affına sebep olması yetmez mi? Başka günahlar da, işlemişse sevapları eksilere iner. Onun için günahlardan ne kadar kaçılırsa, sevabımız o kadar çoğalır.

Kul hakkını ödemek için
Sual:
Bilinen ve bilinmeyen kul haklarını ödemek için, ne yapmak gerekir?
CEVAP
Sahipleri biliniyorsa, kul haklarını ödemek gerekir. Yahut helâlleşmeli, ona iyilik ve dua etmelidir. Hak sahibi, ölmüş ise, ona dua ve istiğfar edip, çocuklarına vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları ve vârisleri bilinmiyorsa borç miktarı parayı veya malı, fakirlere sadaka olarak verip sevabını hak sahibine niyet etmelidir. Ayrıca, yaptığımız bütün iyiliklerin sevabını hak sahiplerine hediye etmelidir.

Cenab-ı Hak, o kadar merhamet sahibidir ki, biz sevablarımızı hak sahiplerine verdiğimiz için, o sevablardan bizi mahrum bırakmıyor. Aynı sevabı bize de veriyor. Bu bakımdan yaptığımız her iyiliğin sevabını üzerimizde hakkı olanlara, ana babamıza, arkadaşlarımıza, bütün Müslümanlara hediye etmeliyiz. Kendi sevabımızdan hiç eksilme olmaz.

Sual: Hanım, (Hakkımı helâl etmem) diye yemin etti. Ne yapmak gerekir?
CEVAP
Önce gönlü alınır, sonra yemin kefareti vermekle bu iş halledilir.

Sual: Fırına verdiğimiz patatesli pideleri, fırıncı başkasına vermiş. Bize kıymalı pide kalmış. Fırıncı bunları da siz alın, dedi. Ne yapmak gerekir?
CEVAP
Kıymalı pidelerin sahibi biliniyorsa, gidip helâlleşmeli. Sahibi belli değilse, yiyen için bir mahzuru yoktur. Fırıncı, yanlış verdiği için, ihmali varsa, günahı ona ait olur.

Sual: Ekin biçerken, biçerdöverin egzozundan çıkan kıvılcım, tarla sahibinin ürünün bir kısmını yaktı. Bunu benim ödemem gerekir mi?
CEVAP
Bir kasıt ve ihmal olmadıkça, ödemek gerekmez.

Sual: Özel banyolara gidince, çamaşırlarımı da yıkıyorum. Mahzuru var mıdır?
CEVAP
Su sarf etmek üzere hamama gidilmiştir. Âdet üzere su sarf edilir. Bu bakımdan çamaşırları yıkamakta mahzur yoktur.

Sual: Ahirette ihtiyacımız olur diye hakkımızı Müslüman olana helal etmemek daha uygun olmaz mı?
CEVAP
Hayır. Helal etmek daha iyi olur. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Eğer biz hakkımızı bir Müslümana helal edersek, hakkımızdan daha çoğunu Allahü teâlâ bize ihsan eder. Sadece Müslümanlara değil, kâfirlere de hakkımızı helal etmemiz iyi olur.; hatta kıyamete kadar devam edecek olan haklarımızı helal etmeliyiz. Orada kul hakkından hesaba çekilmek, hesaplaşmak büyük derttir. Bu dertten de kurtulmak için, Ahiretteki ihtiyaçlarımızı düşünerek herkese hakkımızı helal etmek iyi olur.

Sual: Bir arkadaş, özel şirkette çalışırken, patronun gıybetini yapıp, şirketin para ve bazı malların çalıyormuş. Bir gün yakalanmış. Nasıl affettirmişse kendini affettirmiş, mahkemeye gitmekten kurtulmuş. Bu işin dinen bir sorumluğum var mı diye soruyor.
CEVAP
Anlattığınıza göre, gıybet ve hırsızlık etmiş. Bunları hak sahibi helal etse de, haram işlenmiş oluyor. Yani patronun affetmesiyle, günahtan kurtulmuş olunmuyor. Bir kimse, birisinin şarabını çalıp içse, o kişi helal etse de, hırsızlık ettiği ve şarap içtiği için, Allahü tealadan da af dilemesi gerekir. Ceza kanunlarında bile, hırsızı mal sahibi affetse de, hırsızlıktan kamu davası açılıyor, suçu sabit görülürse, hırsız cezalandırılıyor.

Demek ki, hırsızlık edeni patron affetse de, tevbe etmemişse günahları affolmaz. Patron görmezse yine çalarım diyorsa günahı devam eder.

Sual: Allahü teâlâ tevbe edince bütün günahları affediyor da, kul hakkını niye affetmiyor?
CEVAP
Kul hakkı olmayan günahlarda, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riayet edilmemiş olur. Şartlarına uygun tevbe edilince, muhakkak affedilir. Kul hakkı olan günahlardaysa, hem Allahü teâlânın emrine isyan vardır, hem de, o kimsenin hakkı geçmiş olur. Tevbe edilirse, Allahü teâlâ yine günahı yani kendi hakkını affeder; fakat kul hakkı için, maddi bir haksa, sahibine geri vermek, diğer haklar içinse, hak sahibiyle helalleşmek gerekir. Kul hakkının önemi büyüktür; ama Allahü teâlâ isterse, kul haklarını da affedebilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Denizde şehid olanların, bütün günahları, hatta kul hakları da affolur.) [İbni Mace]

Peki, karada ölen şehitlerin veya salihlerin kul haklarını affetmez mi? Elbette affedebilir. Allahü teâlâ, hak sahibine, (Bu şehitte, bu gazide, bu salih kimsede, ne kadar alacağın var?) diye sorar. Alacak sahibinin, o alacak kadar günahını affeder, günahı yoksa o kadar sevab verebilir; ama bu dereceye yükselmek de zordur. Onun için, kul hakkıyla ölmemeye gayret etmelidir!