Resim: 
isim: 
Mehmet Oruç

Âdem aleyhisselâmdan beri, her dinde bir vakit namaz var idi. Hepsinin kıldığı, bir araya toplanarak bize farz edildi. Namaz kılmak, îmanın şartı değil ise de, namazın farz olduğuna inanmak, îmanın şartıdır. Mükellef olan yâni âkıl ve bâlig olan her Müslümanın, her gün beş vakit namaz kılması (Farz-ı ayn)dır. Farz olduğu, Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, açıkça bildirilmiştir. Mîrac gecesinde, beş vakit namaz emrolundu. Mîrac, hicretten bir yıl önce, Receb ayının yirmiyedinci gecesinde idi. Mîrac’dan önce, yalnız sabah ve ikindi namazı vardı.

EN ÖNEMLİ İBADET
Namaz hakkındaki uzun bir hadîs-i şerîfte şöyle buyuruldu:
“Ey ümmet ve Eshâbım! Tamamiyle edâsına riâyet olunan namaz, Allahü teâlânın hoşnut olduğu bütün amellerin en efdalidir. Peygamberin sünnetidir. Meleklerin sevdiğidir. Rızkın bereketidir. Duânın kabûlüdür. Melek-ül mevt arasında şefâ’atçıdır. Kabirde ışıktır. Münker ve Nekir’e cevaptır. Kıyâmet gününde üzerine gölgedir. Cehennem ateşi ile kendi arasında siperdir. Sırat köprüsünü yıldırım gibi geçiricidir. Cennetin anahtarıdır. Cennette başına taçtır.
Allahü teâlâ mü’minlere namazdan ehemmiyetli bir şey vermemiştir. Eğer namazdan efdâl bir ibâdet olsaydı, en önce mü’minlere onu emrederdi. Zira meleklerin kimi ayakta, kimi rükü’da, kimi secdede, kimi de teşehhüddedir. Bunların hepsini bir rek’at namazda toplayıp mü’minlere hediyye verdi. Zîra, namaz îmânın başı, gözün nûru ve Cehennemden kurtarıcıdır.”
Beş şeyi yapmayanın, beş şeyden mahrum kalacağı bildirildi:
1 - Malının zekâtını vermeyen, malının hayrını görmez. 2 - Uşrunu vermeyenin, tarlasında, kazancında bereket kalmaz. 3 - Sadaka vermeyenin, vücûdunda sıhhat kalmaz. 4 - Duâ etmeyen, arzusuna kavuşamaz. 5 - Namaz vakti gelince, kılmak istemeyen, son nefeste Kelime-i şehâdet getiremez.
Görülüyor ki, farz namazı kılmamak, îmansız gitmeye sebep olmaktadır. Namaza devam, kalbin nûrlanmasına ve saadet-i ebediyyeye kavuşmaya vesîledir.
(Kurretül’uyûn) kitabındaki hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Namazı özürsüz kılmayan kimseye, Allahü teâlâ on beş sıkıntı verir. Bunlardan altısı dünyada, üçü ölüm zamanında, üçü kabirde, üçü kabirden kalkarkendir.
Dünyada olan altı azâb: 1 -Namaz kılmayanın ömründe bereket olmaz. 2 -Allahü teâlânın sevdiği kimselerin güzelliği, sevimliliği kendinde kalmaz. 3 -Hiçbir iyiliğine sevap verilmez.
4 -Duâları kabûl olmaz. 5 -Onu kimse sevmez. 6 -Müslümanların iyi duâlarının buna faydası olmaz.
Ölürken çekeceği azâblar: 1 -Zelîl, kötü, çirkin can verir. 2 -Aç olarak ölür. 3 -Çok su içse de, susuzluk acısı ile ölür.
Kabirde çekeceği acılar: 1 -Kabir onu sıkar. Kemikleri birbirine geçer. 2 -Kabri ateşle doldurulur. Gece, gündüz onu yakar. 3 -Allahü teâlâ, kabrine çok büyük yılan gönderir. Dünya yılanlarına benzemez. Her gün, her namaz vaktinde onu sokar. Bir ân bırakmaz.
Kıyâmette çekeceği azâblar: 1 -Cehenneme sürükleyen azâb melekleri yanından ayrılmaz. 2 -Allahü teâlâ, onu kızgın olarak karşılar.
3 - Hesabı çok çetin olup, Cehenneme atılır.”

KILMADIĞI İÇİN ÜZÜLMEYEN...
Ebû Bekr-i Sıddîk hazretleri buyurdu ki: Beş namaz vakitleri gelince, melekler der ki; ey Âdemoğulları, kalkınız! İnsanları yakmak için hazırlanmış olan ateşi namaz kılarak söndürünüz.”
Hadis imamları, söz birliği ile bildiriyor ki: “Bir namazı vaktinde amden kılmayan, yâni namaz vakti geçerken, namaz kılmadığı için üzülmeyen, kâfir olur veya ölürken îmansız gider. Yâ namazı, hâtırına bile getirmeyenler, namazı vazîfe tanımayanlar ne olur?..”
Cenâb-ı Hak kullarına karşı çok merhametlidir. Günâhları affetmeyi çok sever. Tekrar tekrar, kâfirlerin ve Müslümanların dünyada iken yapacakları tevbeleri kabûl edeceğini bildirmiştir. Kâfirlerin tevbelerinin kabûl olmaları için, önce îmân etmeleri lâzımdır. Namaz kılmayanların tevbelerinin kabûl olması için de namazlarını kazâ etmeleri, en azından kazâ etmeye kesinlikle niyet edip, kazâ kılmaya başlamaları lâzımdır.