Hazret-i Ömer, Resulullah ile bütün savaşlara iştirak edip, kâfirlere karşı
kahramanca savaştı. Bedir ve Uhud gibi hayati öneme haiz savaşlarda devamlı
Resulullahın yanında yer aldı. Hendek savaşında önemli bir yeri tutup düşmana
mani oldu.
Hayber fethinden sonra hissesine düşen ganimet malı araziyi vakfetti. Mekke’nin
fethinde bulundu. Huneyn savaşına katıldı. Tebük seferinde bütün malının
yarısını verdi.
10 sene 6 ay ve 7 günlük hilafeti zamanında, iki büyük devlet olan Bizans ve
Sasani devletlerinin hakimiyeti altında olan Suriye, Filistin, Mısır, Irak ve
İran’ı İslam devletinin sınırları içine aldı. 1036 büyük şehri zaptetti. Kuzey
Afrika’dan Türkistan’a, Azerbaycan’dan Yemen’e kadar uzanan ve 2 milyon km2.den
büyük olan İslam devletini, kurduğu mükemmel müesseselerle çok güzel idare etti.
Davalara bakması için mahkemeler, adli teşkilatlar, suç ve zabıta işlerine bakan,
satıcıları kontrol eden, halkın birbirleriyle olan münasebetlerini düzenleyen
teşkilatlar kurdu. Onun zamanında 4.000’den fazla yeni cami yapıldı. Yollar,
köprüler inşa edilip, su kanalları açıldı. Fakir çocuklara maaşlar verildi.
Mescid-i Haram’ı ve Mescid-i Nebevi’yi genişletti. İslamiyet’i yaymak için her
tarafta okullar açtırdı. Çok adil, abid, merhametli, alçak gönüllü olup
fakirlikle yaşardı. O kadar adaletli idi ki, Ömer’in adaleti sözü dillere
destan oldu.
Âlimler ittifak etmişlerdir. Hazret-i Ömer’den sonra, dünyada kimseye Hazret-i
Ömer dirliği gibi [idaresi gibi] dirlik verilmedi. Kimse onun yoluna varamadı.
Hilafetinde, (Dicle nehri kenarında koyun güden çobanın, bir koyunu zayi olsa,
korkarım ki, onu Allahü teâlâ, niçin çobanın koyunlarını gözetmedin diye benden
sorar) der idi.
Bir gün Hazret-i Ömer öğle sıcağında kendi soyunup, sadaka develerini bağlıyordu.
Dediler, ya Emir-el-müminin! Niçin sen kendin zahmet çekersin. Bir kişiye
buyurun, o bağlasa, olmaz mı? Buyurdu ki, bunlar fakirlerin hakkıdır. Allahü
teâlâ beni bunlara çoban etti. Fakirlerin işlerini kendim görmem lazımdır. Zira
ahirette benden sorarlar. Bir kişi dedi, ya Emir-el-müminin! Sana yakın
olanların işlerini sen kendin görürsün. Uzak olanların işini nasıl görürsün?
Buyurdu ki, inşaallahü teâlâ bir sene gezeceğim. Nice gücü yetmez, fakir ve
hastalar vardır. Kendim onların kapılarına varıp, ihtiyaçlarını göreceğim.
Hazret-i Ömer her yere bir amir gönderirdi. Ona bir vasiyetname verir, ne
yapması icap ettiğini bildirirdi. Eğer dediğimden dışarı çıkarsan, ben senden
uzağım derdi. Bir ferman da o tarafın ahalisine gönderir, eğer bu kişi
emirlerime uyar ise, ona itaat ediniz, uymaz ise itaat etmeyiniz derdi.
Abdurrahman bin Avf der ki, Ömer geceleri şehri gezer, kontrol ederdi. Bir gece
benim evime geldi. Ya Abdurrahman, bu gece şehrin kenarına bir kervan geldi.
Korkarım ki, eşyaları kaybolur. Gel, gidip bu gece onları bekleyelim, dedi.
Vardık, sabah oluncaya kadar onları bekledik.
Hazret-i Ömer’in, kuru arpa ekmeği yemek âdeti idi. Kalın kumaştan gömlek
giyerdi. Birçok gazalar yaptı. O kadar vilayetler feth etti ki, o kadar mal ve
menal onun katına geldi ki, kimseye o kadar gelmedi. Arab ve Acem ve Rum beyleri
ikramlar edip, hükmüne baş eğdiler. O kadar şehir imaret etti ki, had ve hesabı
yoktu. Meşrık ve magrib arası, tâ Ceyhuna ve Azerbaycan, Horasan derbendine ve
Amman, Kirman, Mısır, Şam ve Ruma varıncaya kadar; bütün beldeler onun hükmüne
baş eğdi.
Hatta, Hazret-i Ömer’in zamanında sekizbin camide cuma kılmak müyesser oldu.
Büyük gazalar yaptı. Bu kadar memleketleri feth eylemek, ezelde ona takdir
olmuştur. Her nereye asker gönderse, mensur ve muzaffer olup, salimen,
ganimetler ile geriye dönmüşlerdir. Ordusu hiç mağlup olmadı. Tedbirli ve
tedarikli ve adaletli idi. Hilafeti zamanında yemesi ve içmesi hiç değişmedi,
fazlalaşmadı. Hiçbir zaman hatırlarına kibir gelmedi, büyüklenmedi. Sonu
pişmanlık, üzüntü olacak iş yapmadı. (Taberi tarihi)
Hazret-i Ömer’in, Peygamberler ve Hazret-i Ebu Bekir’den sonra insanların en
üstünü olduğu hadis-i şeriflerle de bildirilmiştir. Bu hususta eshab-ı kiramın
icmaı hasıl olmuş ve bütün Ehl-i sünnet alimleri bunu bildirmiştir. Bu ümmetin
en büyük alimlerinden İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri Fıkhu’l-Ekber’de
buyuruyor ki:
Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi, Ebu Bekri Sıddık, sonra Ömer ül-Faruk,
sonra Osman-ı zinnureyn, daha sonra Aliyyül mürtedadır.
Evliyanın büyüklerinden, imam-ı Muhammed Parisa hazretleri Faslülhitab’da
diyor ki:
Hazret-i Ali buyurdu ki: Beni, Ebu Bekir ve Ömer ve Osman’dan üstün tutan
münafıktır.
Bir gün Resulullah efendimiz otururken, yanına Hazret-i Ömer geldi. Server-i
âlem buyurdu ki:
(Ya Ömer, bana "Adalet nurunu, Ömer bin Hattaba ver” ilahi emri geldi. Şimdi
sana verdim. Cihanda adalet etmek senin nasibindir.) [M. Ç. Güzin]