İğne batırmak suretiyle yapılan “uzak doğu” meşeli bir tedavi sanatı. Acus; iğne ve punctura; batırma kelimelerinden meydana gelmiştir. Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, akupunktur tedavisinin bilimsel temelleri olduğunu ve hormon hastalıklarından, bağışıklık sistemi hastalıklarına kadar hemen her hastalığın tedavisinde başarılı olduğunu göstermiştir.
Tarihi ve Teorisi: 2500 yıl öncesine kadar uzanan akupunktur tedavisinin merkezinin Çin olduğu söylenmektedir. Eski Çin felsefesine göre “alem” birbirine zıt iki “şey”den yapılmıştır. Alemin dengesi, bu iki zıtın, karşılıklı ve sürekli hareket içinde bulunmasıyla sağlanır. Bu iki zıt “şey”e Yin ve Yang denir. Mesela bu sızlar, az-bol, çürük-sağlam, soğuk-sıcak, boş-dolu, aç-tok, pozitif-negatif.... vb. Kararlı bir sistemde Yin-Yang dengededir. İnsan vücudunda da Yin ve Yang dengesi mevcuttur. Bu denge halinde insan sağlıklı ve sıhhatli olmaktadır. Yin ve Yang dengesinin bozulması ile hastalıklar ve ağrılar ortaya çıkmaktadır. Akupunktur tedavisinin temel prensibi bu dengeyi kurmaktır. İnsan vücudunda, akupunktur noktaları bulunmaktadır. Bu noktalar el ve ayak uçlarından, başa kadar bütün vücudu saran ve “meridyen” adını alan on iki çift çizgi ile birleştirilmiştir. Bu meridyenler üzerinde yaklaşık 365 civarında akupunktur noktası bulunmaktadır.
Akupunkturun bilimsel temelleri: Akupunkturun ilmi olduğu şu teorilerle açıklanmaya çalışılmaktadır.
1- Yin-Yang teorisi: Çinlilerin ortaya attıkları bu teori, vücudun bütün fonksiyonlarında görülür. Açlık-tokluk, asit-baz dengesi, sempatikotoniparasempatikoni vb.
2- Yansıyan ağrı: İç organlardaki bozukluklar ve buna bağlı ağrıların deriye yansıması (örneğin kalp ağrısının sırta ve kola vurması gibi) bilimsel bir hakikat olup, derideki özel noktalarda (Akupunktur noktaları) ağrı yaparak (yani iğne batırarak), iç organların görevlerini etkilemek mümkün olabilir.
3- Akupunktur noktalarının varlığının histolojik olarak gösterilmesi ve Kirliun fotografi tekniği ile resimlerinin çekilmesi.
4- Akupunkturun bir çeşit hipnoz olmadığı; çünkü hem küçük çocuklarda, hem de hayvanlarda uygulanmakta ve iyi sonuç alınmaktadır. Hipnozla insanların % 10 unda cerrahi ameliyatlar için uyuşturmak salanırken, akupunkturla % 70-95 başarılı olunmaktadır.
Elektronik Akupunktur: İğne akupunktur tedavisinin temel prensiplerinden hareketle eleketronik akupunktur yapılmıştır. Elektroniğin tıbba tatkiki sonucu ortaya çıkan bu alet iğnesiz, doktor nezaretine gerek duymadan her yerde ve her zaman uygulanabilmektedir. Hastaya zarar vermemekte ve iğne akupunkturu kadar da başarılı olmaktadır. Elektronik akupunktur ile astım, bronşit, öksürük, adet bozukluğu ve kadın hastalıkları, başağrısı ve migren, sinüzit, nezle, boyun tutulması, kireçlenme, sinir ağrıları, bacak felci, bayılma, barsak ve böbrek hastalıkları, basur, diş ağrısı, zor doğum, dirsek mafsal ağrıları ve kireçlenmesi, diz mafsal ağrısı ve kireçlenmesi, el ve kol felci ve adele ağrısı, göz yorgunluğu, gastrit-ülser, işitme zorluğu, kulak çınlaması, ishal, idrar kaçırma, kabızlık, kaburgalardaki sinir ağrıları, kusma ve bulantı, karaciğer hastalıkları, kramp, kulunç, bel ağrısı, mide sarkması, mesane iltihabı, omuz ağrısı, romatizma, siyatik, şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, umumi halsizlik, uykusuzluk,çok terleme, yüz felci, deprasyon çarpıntı, bacak şişliği gibi çeşitli hastalıklar tedavisi edilmektedir. Elektronik akupunktur cihazı, uygulandığı noktaları ve kullanma şeklini anlatan ilgili kitapçığı ile birlikte Türkiye Gazetesi Bürolarında satılmakta olup, alan binlerce kişi tedavi olmaktadır.
Modern uygulama ve teoriler: Klasik akupunktura birçok yenilikler getirilmiştir. Japonyada iğnelere elektrik akımı verilmesi, Çinde anesteziyolojide, cerrahi işlemlerde ağrının bertaraf edilmesi için kullanılması gibi. Klasik akupunkturdaki noktaların büyük bir kısmı hala kullanılmaktadır. Bunlara yeni bulunmuş noktalar da ilave edilmiştir. Yin ve Yang teorisinden artık bahsedilmemektedir. Bazı Japon akupunkturistler otonom sinir sisteminin etkilendiğini savunmuşlardır. (Bkz. Sinir sistemi). Çin de ise etki mekanizması, sinir uyarılarıyla alakalı görülmektedir. Batı da fizyologuyarı, psikolojik set veya beyindeki yüksek merkezlerin faal hale geçirilmeleri şeklinde olabileceğini düşünmüşlerdir.
Bazı Batılı doktorlar akupunkturun tedavi ve anestezisinin ağrının “gate control” (kapıkontrolu) teodisiyle açıklanabileceğini yazmışlardır. Bu teoriye göre sıcaklık ve dokunma hislerinin küçük tahriklerle uyarılmaları omurilikteki ve merkezi sinir sisteminin diğer bölgelerinde sinir mesajlarının iletilmesine tesir etmekte ve nörolojik kapıları kapatarak ağrı uyarılarının beyne ulaşmasını engellemektedirler. Etki mekanizması tam açıklanmamakla beraber bugün modern anesteziyoloji servislerinde ve ehil ellerde; akupunktur ile ağrısız beyin ameliyatları ve birçok cerrahi işlem yapılabilmektedir. Hastaya narkoz verilmeden, sadece birçok akupunktur noktasına elektro akupunktur uygulanmakta, deri ve kafatası kemikleri açılmakta ve hasta bir şey duymamakta ve bu ara gözleri açık ve şuuru yerinde birşeylerle meşgul olmaktadır. Heyecanı dahi akupunkturla kontrol altında tutulabilmektedir. Bu bilgiler Amerikan fen dergisi OMNİ den alınmıştır. Bu çarpıçı misalin dışında Cambride Üniversitesi Tıp Fakültesi profesörlerinden Dr. Felix Mann başkanlığındaki akupunktur kürsünün yayınlarında akupunkturun birçok hastalıkta çok iyi neticeler verdigine dair sayısız misaller yer almaktadır. Akupunktur modern tababetteki yerini almıştır.
Memleketimizde de akupunktur tarihinin en önemli hadiselerinden biri yaşanmaktadır. Türkiye Gazetesinin bir zamanlar Taiwan dan ithal ettiği ve şimdi yüzdeyüz Türk malı olarak kendi tesislerinde imal ettiği elektronik akupunktur aleti, yüzbinlerce kişi tarafından kapışılmıştır. Kullanılması fevkalade pratik olan bu alet 50 küsür hastalığın tedavisinde başarıyla kullanılmaktadır.
İlim ve akupunktur: Görülüyor ki, çinliler fizik tedavi, rehabilitasyon, farmakoterapi ve koruyucu hekimlik prensiplerini Batı dan binlerce sene önce keşfetmişler. Nebat usarelerinin yerini bugün serumlar, antibiyotikler vs. Almış; birtakım teneffüs ve beden eksersizlerinin yerini artık fizik tedavi cihazları ve usulleri almış; koruyucu hekimlikle de aşılar,çevre kirliliğin önlenmesi gibi yenilikler ortaya çıkmıştır. Geriye sadece kanallar teorisi ve akupunktur kalıyor. Açıkça ifade etmek gerekirse, Çinlilerle bahsetikleri enerji kanallarının anatomik-histolojik manada mevcut olduklarına dair hiçbir delil yoktur. 1960 larda Kim Bong Han isimli bir araştırmacı, histolojik preparalarda kanalların mevcudiyetini isbat eden partiküller ve korpüsküller keşfettiğini iddia etmişti. Başkaları tarafından yapılan çalışmalarında bu reddedildi. Kanallar teorisi lehine alabileceğimiz yegane objektif bulgu Kirlian fotoğraflarında
Tesbit edilen enerji fışkıran cilt bölgelerinin çoğunun akupunktur noktalarına tekabül etmesinden ibaret.......
Ama, her şeyden önce, istatistiki ve ilmi manada, akupunktur, tesir ediyor. Frank Z. Warren, Nguyen Van Nyghi, Mario ve Oskar Wexu, Felix Mann, Academy of Traditional Chinese Medicine gibi itibarlı ilim adamlarının ve teşekküllerinin yayınları, muhtelif araştırma merkezlerinden ve tıp fakültelerinden gelen araştırmalar bu gerçeği su götürmez bir biçimde isbatlıyor. Herhalde şimdilik kanallar teorisini, paralel ve meridyenler gibi, mevcut olmayan ama hesap yaparken çok işe yarayan bir sistem olarak telakki etmek en doğrusu. Akupunkturun basit bir telkin vasıtasından ibaret olmadığı hayvan tecrübeleriyle de gösterilmiştir.
Mila noktaları sayesinde vahşi filler terbiye ve tedavi edilmekte, veterinerlikte akupunktur gittikçe artan bir kullanılma vasıtası bulmaktadır.
Gerek tavşanlarda gerekse insanlarda akupunktur yapıldıktan sonra, kanda ve beyin-omurilik sıvısında endorfinlerin ve enkefalinlerin şiddetle arttığı gösterilmiştir (Lancet-Medicine Digset 1984). Bunlar aynen morfin gibi tesir eder ama vücudun kendi imal ettiği maddelerdir. Akupunktur yapıldıktan sonra anjina pektorise ait klinik ve elektrokardiografik bulguların dramatik şekilde düzeldiği belgelenmiştir. (J. Washington, Van Nyghi.) Akupunktur analjezisiyle (“anestezisiyle” değil) pek çok küçük ve büyük ameliyat yapılmış, % 40 ila 60 lara varan muvaffakiyet bildirilmiştir. (Van Nyghi, F. Mann. Wexu.) Bilhassa migren ve bazı romatizmal hastalıklarda, ağrılı durumların ekseriyetinde akupunkturun müessiriyeti ilmi kriterlere uygun araştırmalarla ıspatlanmıştır. Akupunkturun faydalı olmadığı, tesirsiz kaldığı hastalıklar da tespit edilmiştir.
Bilhassa kanser, ağır enfeksiyonlar gibi... Kanser ağrılarında da pek işe yaramamaktadır. Keza şeker hastalığı gibi endokrin, amiyotrofik lateral skleros (ilerici felçlerle seyreden öldürücü bir nörolojik hastalık) veya Alzheimer (vakitsiz bunamaya yol açan dejeneratif bir beyin hastalığı) gibi nörolojik hadiselerde faydalı olduğuna dair tatminkar bir ilmi araştırmaya bu güne kadar rastlanmamıştır. Ancak bu durumda işe yaramadığıda söylenemez. Son senelerde bazı adele hastalıklarında faydalı olduğuna dair raporlar ilim camiasında duyulmaya başlanmıştır.
“Psikoz” dediğimiz, delilik derecesindeki ağır ruh hastalıklarında da faydalı olduğu söylenmekle beraber, bu konuda yeterince ciddi ve titiz çalışma ürünü neşriyat mevcut değildir. Buna karşılık muhtelif nevrozlarda psikotik olmayan depresyonlarda, ve “fonksiyonel” organ sistemi bozukluklarında son derece faydalı olmaktadır. Hangi gayeyle olursa olsun, akupunktur yapıldıktan sonra hastalar genellikle bir rahatlama ve huzur hissi duyduklarını ifade ederler. Bu hissin endorfin ve enkefalinlerin artmasına olduğu kadar, beyin dolaşımındaki seratonin miktarının artmasına da bağlı olduğu kanaatindeyiz. (Nakatani-Z. Warren.)
Akupunktur tedavisini müteakip, kandaki bazı antikorların (Bilhassa immünglobulin G) ve beyaz hücrelerin fagositos kabiliyetlerinin arttığı gösterilmiştir. Enfeksiyon hastalıklarındaki tesiri de muhtemelen bu sayededir. Ayrıca enfeksiyon bölgesindeki ödemi azaltmak, kan dolaşımını rahatlatmak sayesinde vücudun müdafaa mekanizmalarının daha kolay iş görmesini sağladığı bilinmektedir.
Netice: Akupunktur nerede, ne zaman ve nasıl tatbik edileceği iyi bilindiği takdirde, çok faydalı olmaktadır. İcabında ilaçlarla ve fizik usulleriyle birlikte tatbik edilebilir. Tıbda birinci kaide hastaya zarar vermemektir. Tıb netice almak sanatıdır. Hastaya zarar vermedikten sonra, neticeye giden, yani şifa temin edecek olan yol, şüphesiz ahlak ölçüleri içinde mübahtır. 1979 da dünya sağlık teşkilatı WHO akupunktur ile tedavi edilebilecek kırk hastalık olduğunu bildirdi. Bunlar soğuk algınlığı ve astım gibi solunum yolu hastalıkları; Onikiparmak barsağı ülseri ve kolit gibi mide barsak hastalıkları; ilaç alışkanlığı, uyuşturucu müptelalığı; kulak çınlaması gibi asabi belirtiler, migren ve adet sancısı vs. Hastalıklardır