Tâbiîn devrinin mücâhid velîlerinden. İsmi, Amr bin Utbe bin Ferkad es-Sülemî'dir. Kûfe'de doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 643 (H.22) senesi Mâseyzân denilen yerdeki muhârebede şehîd düştü. Şehîd olduğu yere sırtındaki beyaz elbise ile defnedildi.
Amr bin Utbe'nin babası daha önce Kûfe'ye yerleşen sevilip sayılan kimselerdendi. Hazret-i Ömer devrinde bir çok seferlere katılmış, Tekrit, Şehrizor ve Samgan gibi bâzı şehirlerin fethinde kumandan olarak vazîfe almış, Âzerbaycan ve Musul vâliliğinde bulunmuştu. Amr bin Utbe, varlıklı bir âile içinde doğup büyüdü. İlim ve edeb öğrendi. Abdullah bin Mes'ûd hazretleri ve Sübeyât-ül-Eslem'den hadîs öğrendi. Şa'bî ve başka muhaddisler ondan hadîs rivâyetinde bulundular. Amr bin Utbe, dostluk için hizmeti şart koşar, arkadaşlarının her türlü hizmetini görür, hayvanlarını otlatıp, tımar ederdi. Şüpheli olmak korkusu ile mubah şeylerin çoğundan sakınır dünyâdan ve dünyâlık olan şeylerden uzak durur, zühd hayâtı yaşardı. Devamlı gazâlara katılır, cenâb-ı Hak'tan şehîdlik rütbesi isterdi. O; "Rabbimden üç şey istedim. Birincisi dünyâya rağbet etmeyeyim. Dünyâlıktan elde ettiğime de elde edemediğime de önem vermeyeyim. İkincisi, Allahü teâlâ çok namaz kılmayı nasîb etsin. Üçüncüsü, şehîdlik rütbesine kavuşayım. Allahü teâlâ bana ilk iki isteğimi nasip etti. Üçüncüsünü bekliyorum. İnşâallah ona da kavuşurum." demiş ve her üçüne de kavuşmuştur.
Amr bin Utbe, bir gün dört bin dirhem vererek çok soylu bir at satın aldı. Tanıdıkları; "Bu ata bu kadar para verilir mi?" dediler. Bunun üzerine onlara; "Bu atın, Allahü teâlânın yolunda attığı her bir adım, benim gözümde dört bin dirhemden daha kıymetlidir." cevâbını verdi.
Amr bin Utbe hazretleri geceleri çok namaz kılardı. Kız kardeşi anlatır: "O bir gece namaza durdu. Mü'min sûresinin başından okumaya başladı. Sûrenin on sekizinci âyet-i kerîmesine gelince, meâlen; "(Ey Resûlüm, müşrikleri gelmesi yakın) kıyâmet günü ile korkut. O vakit kalpler hüzünle dolu olarak gırtlaklara çıkmış yutkunur dururlar. Zâlimlerin ne dostu ne de dinlenecek şefâatçisi vardır." Okumaya devâm edemedi. Daha sonra sabaha kadar bu âyet-i kerîmeyi tekrar etti.
Bâzı geceler atına biner kabristana gider: "Ey kabirdekiler! Amel defterleri dürüldü. Yapılan işler Allahü teâlâya arzedildi." diye seslenir, sabaha kadar gözyaşı döker daha sonra sabah namazı için mescide giderdi.
Sıcak havalarda çölde namaz kılardı. Bu esnâda bir bulut gelir onu gölgelerdi. Bunun yanında vahşî hayvanlar etrâfında dolaşır ama hiç zarar vermezlerdi.
Kölesi anlatır: "Amr bin Utbe bir gazâya çıkmıştı. Bir nöbet esnâsında namaza durdu. Bu sırada bir arslan kükremesi işitildi. Herkes telâşa kapılıp, sağa sola kaçmaya başladı. Amr bin Utbe, kendinden geçmiş bir vaziyette namazına devâm etti. Arslan, etrâfında dolaşıp bir şey yapmadı. Sonra arkadaşları; "Arslandan korkmadın mı?" dediler. O; "Allahü teâlânın dışında başka bir şeyden korkmaktan Allahü teâlâya karşı hayâ eder, utanırım." diye cevap verdi.
Amr bin Utbe hazretleri, babasının kumandasında katıldığı bir gazâda beyaz bir elbise çıkarıp onu giydi ve; "Kanımın bunun üzerine akmasını istiyorum." dedi. Daha sonra harb başladı. Mâseyzân denilen mevkide yapılan bu şiddetli muhârebede atılan iri bir taş ile yaralandı ve sonra vefât etti. Böylece uzun zamandır arzu ettiği şehîdlik makâmına kavuştu. Şehîd olduğu yere giydiği elbise ile defnedildi.
1) Tabakât-ı İbn-i Sa'd; c.6, s.196, 206, 207
2) Fütûh-ül-Büldân Tercümesi; s.468
3) Hilyet-ül-Evliyâ; c.4, s.155, 158
4) A'lâm-ün-Nübelâ; c.4, s.135, 136