On birinci yüzyılda yaşayıp Anadolu'nun Türkleşmesinde ve İslâmlaşmasında rol oynayan mücâhid velîlerden. Doğum ve ölüm târihleri bilinmemektedir.
1071 Malazgirt Meydan Muhârebesinden sonra Oğuzların o târihe kadar Anadolu'ya yapmış oldukları akınlar ondan sonra yerleşme şeklinde kendini göstermeye başlamıştı. Anadolu'ya gelen Türkmenler, bozkır kültürü ile yetişmiş olduklarından, daha ziyâde kendilerinin yaşadıkları şartlara elverişli toprak arayarak dağlık bölgeleri bırakıp ovalara yerleşiyorlardı. Başlangıçta Kızılırmak kaynaklarından Kütahya'ya kadar uzanan Orta Anadolu'nun geniş ovası, Türklerin yerleşme yeri oldu. Akabinde bu fetihler Ege bölgesini de içerisine aldı.
Yirmi dört Oğuz boyuna mensup insan kümeleri, Anadolu'nun dört bir yanını yeni köy ve kasabalarla süsledi. Yıllarca zulüm altında ezilmiş olan Anadolu'nun yerli halkı, İslâmiyetin güzel ahlâkı ile bezenmiş bu yeni misâfirlerine karşı öyle pek sert davranmadı. Onlara yalnız halkı soyan ve menfaatlerine halel gelen derebeyleri ile, bunlara bağlı adamlar karşı çıkıyorlardı.
Rivâyete göre Denizli bölgesine gelen bu Türkmen cemâatlerinden biri de Avaraslar idi. Avaras Obasının başında asıl adı Ali olan ve Avdan Baba denilen mücâhid bir zât bulunuyordu. Avdan Baba, obanın savaşta lideri, dînî konularda da rehberi idi. Herkes bilemediği mevzûu ondan sorup öğrenirdi.
Avdan Baba, Denizli'nin Tavas ilçesi yakınlarına geldiğinde kalabalık bir hıristiyan birliğine rastladı. Oymağına bir kez daha cihâdın öneminden bahsetti. Sonunda savaşta ölürse buraya defnedilmesini ve sebât edip geri çekilmemelerini, nihâî zaferin kendilerinin olacağını bildirdi. Oymağı, bu konuşmayı ağlayarak dinledi. Çünkü bu sözler onun şehîd olacağını belirtiyordu. Gerçekten Avdan Baba bu çarpışma sırasında şehîd düştü. Ancak müslümanların sebat ve gayretiyle zafer kazanıldı.
Avdan Baba'nın şehîd düştüğü yere derhâl bir türbe ile bir zâviye yapıldı ve burada bir köy vücuda geldi. Nitekim kurulan bu köy de Avdan adını aldı. Bugün türbesini ziyâret edenler, Avdan Baba'nın rûhunu vesîle ederek cenâb-ı Hakk'a duâ etmekte ve nice arzularına nâil olmaktadırlar.
Bir gün türbenin bahçesinde yer alan ağaçların tutuşması ile büyük bir yangın çıktı. Avdan Baba'nın türbesinin de yangından kurtulmasına imkân yok gibiydi. Köylüler büyük bir üzüntü ile yangını seyrederken diğer tarafdan da kerâmetini görsek diye ümitli bir bekleyiş içerisindeydiler. Tam bu sırada ters yönden esen bir rüzgâr yangını türbeden uzaklaştırdı ve yangın zarar vermedi.
1) Denizli'de Türbeler-Kitâbeler-Yatırlar; s.17-18