Âlim ve büyük velî. İsmi ve nesebi Şeyh bin Abdullah bin Şeyh bin Abdullah Ayderûsî'dir. 1585 (H.993) senesinde Yemen'in Terîm şehrinde doğdu. İlim ve fazîlet sâhibi bir âile içinde yetişti. Hindistan'a hicret edip orada tesirli sözleri ve kerâmetleri ile İslâmiyetin yayılmasına çalıştı. 1631 (H.1041) senesinde Hindistan'da vefât etti. Devletâbâd yakınındaki türbesine defnedildi. Kabri, ziyâret mahallidir.
Şeyh Ayderûsî küçük yaşta Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. Büyük bir zât olan babasından çeşitli ilimleri öğrendi. Daha sonra; Fadl bin Abdurrahmân, Şeyh Zeynüddîn, Kâdı Abdurrahmân bin Şihâbüddîn ve başka âlimlerden fıkıh ilmini öğrendi. Şahar, Yemen ve Haremeyn'i ziyâret etti. Büyük âlimlerden Şeyh Muhammed ve Tayyâr, Şeyh Irâkî ile ilmî münâzaralarda bulundu. Fıkıh, hadîs ve diğer ilimlerde mütehassıs oldu. 1607 senesi hacca gitti. Haremeyn'de birçok âlimle görüştü. Hicaz'dan dönüşte, Seyyid Abdullah bin Ali, Seyyid Ahmed bin Ömer Ayderûs'dan icâzet aldı. Tasavvuf ilminde de mütehassıs oldu.
Yemen'de; Şeyh Ahmed Huşeybirî, Seyyid Câfer bin Rafiüddîn, Şeyh Mûsâ bin Câfer Keşmîrî, Seyyid Ali Ehdel ve daha birçok evliyânın meclisinde bulundu. Böylece Kâdiriyye, Şâziliyye, Cebertiyye, Sühreverdiyye, Rifâiyye, Kâzerûniyye, Ehdeliyye gibi, tasavvuf yollarında icâzet, diploma aldı. İnsanlara hak yolun bilgilerini öğretmeye başladı.
Şeyh Ayderûsî, 1616 senesinde Hindistan'a hicret etti. Daha önce oraya yerleşmiş âlim ve velî bir zât olan amcası Şeyh Abdülkâdir hazretlerinin sohbetlerine katıldı. Ondan da istifâde edip icâzet aldı. İnsanlara hizmete başladı.
Şeyh Ayderûsî, Hindistan'ın Iklim-üd-Deken bölgesine gitti. Orada Sultan Burhân Nizâm Şah ve Vezîr-i âzam Anber ile görüştü. Çok hürmet ve îtibâr gördü. Orada çok kimseler kendisinden istifâde ettiler. Kötü kimselerden birisi onun dedikodusunu yapmaya başlayınca oradan ayrıldı. Hind sultanlarından Sultan İbrâhim Âdil Şâhın yanına gitti. Orada da hürmet ve îtibâr gördü. O sıralarda Sultan, vücûdundaki bir çıban sebebiyle çok rahatsızdı. Tabibleri bir çâre bulamamışlardı. Şeyh Ayderûsî, sultanı bu hâlde görünce, sırt üstü yatmasını söyledi. Sultanın o andan îtibâren hastalığı geçti.
Hindistan sultânı İbrâhim, her nasılsa Eshâb-ı kirâmdan bâzılarını sevmezdi. Fakat zamanla bu kötü îtikâdından döndü. Şeyh Ayderûsî'nin bereketiyle Ehl-i sünnet müslümanları arasına girdi. O memleket ahâlisi de Eshâb-ı kirâmdan bâzılarını sevmiyordu. Sultânın, Ayderûsî'ye bağlılığını görünce ondan çekindiler ve karşı bir harekette bulunmadılar. Şeyh Ayderûsî, sultanın vefât etmesinden sonra, Devletâbâd şehrine gitti. Orada, Vezîr-i âzam Fetih Han ibni Mâlik ile görüştü. Vefâtına kadar orada ikâmet etti. İnsanlardan onun duâsını alanlar murâdlarına kavuşurlardı.
Es-Silsilet-ül-Münîfe fil-Hırkat-iş-Şerîfe, Şeyh Ayderûs'un yazdığı eserlerdendir.
1) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.4, s.311
2) Hulâsat-ül-Eser; c.2, s.235
3) El-Meşre-ur-Revî; c.2, s.117-119
4) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.16, s.213-214