Sual: Kur’an Allah kelamı olduğu için değişmedi de, İncil ve diğer
kitaplar niye değişti?
CEVAP
Allahü teâlâ, Kur’anı koruyacağına söz verdi. Diğer kitaplar için böyle bir
sözü yoktur.
Peygamber efendimizi düşmanları öldüremedi; fakat Hazret-i Zekeriya ile Hazret-i
Yahya’yı ve daha başka peygamberleri düşmanları öldürdü. Yahudiler bin kadar
peygamberi şehit etti. Bunlar da Allah’ın peygamberi idi. Niye bunları muhafaza
etmedi denemez. O işlerinde layüs’eldir. Yani kimseye hesap vermez, sorguya
çekilemez. (Kur’anı korudu da, diğerlerini niye korumadı, farklı yüzlerce İncil
niye çıktı? Ahir zaman peygamberini korudu da, diğer bazı peygamberleri
öldürülmekten niye korumadı?) gibi sözler söylemeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
Kur’an-ı kerimin muhafaza edilmesinin diğer kitaplar gibi bozulmamasının
sebeplerinden biri de, Resulullah efendimiz son peygamber, İslamiyet de, son din
olduğu içindir. Korumazsa ortada hak din kalmayacaktır. İslamiyet’in hükümleri
kıyamete kadar geçerlidir.
Eski kitaplar korunmadığı gibi, onlardaki bazı hükümler de değiştirildi. Birkaç
örnek verelim:
1- Eski kavimlerde uğursuzluk vardı. Müslümanlıkta bu kaldırıldı. Üç
hadis-i şerif meali:
(Müslümanlıkta uğursuzluk [bir şeyi kötüye yorumlamak] yoktur.)
[Hadika]
(Uğursuz diye lüzumlu bir işi yapmayan, Allah’a şirk koşmuş sayılır.)
[İ.Ahmed]
(Günler, Allah’ın günleridir. Kullar da Allah’ın kullarıdır.) [Mektubat-ı
Rabbani]
(Allah diğer dinlerde uğursuzluğu koyduğu halde, niye İslamiyet’ten kaldırdı)
denmez.
2- Diğer ümmetler, kalblerinden geçen düşüncelerden de sorumlu idi. Bir
günahı yapmaya karar verene, o günahı işlemese de, günah yazılırdı.
İslamiyet’te, iyi bir işe niyet edip de yapılamazsa sevap verilir ise de,
yapılmayan kötü işler için günah yazılmaz. Hadis-i şerifte, (Kalbe gelen kötü
şey, söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe affedilir) buyuruldu.
(Berika)
(Diğer ümmetlerde kalbe gelenlere günah da, İslamiyet’te niye günah değil)
denmez.
3- Daha önceki dinlerde insan resmi ve heykeli yapmak günah değildi. Bunun
için, İdris aleyhisselam semaya çıkarıldıktan sonra, sevenleri onun resimlerini,
heykellerini yapıp, yükseklere koydular. Karşılarında eğildiler, secde ettiler.
İslamiyet resim ve heykel yapmayı yasak etti. (Niye İslamiyet heykel ve resim
yapmayı yasakladı) denebilir mi?
4- Hazret-i Âdem’in çocukları, biri oğlan biri kızı olmak üzere hep
ikiz olurdu. İkizler evlenemezdi. Ötekilerle evlenebiliyordu. Daha sonra kız
kardeş ile evlenmek yasak edildi. (Sonrakilere niye yasak edildi) demeye hiç
kimsenin hakkı yoktur.
5- Diğer dinler, belli bir bölgeye, belli bir kavme gönderilmiş iken
İslamiyet bütün dünyaya gönderildi. Diğer dinleri yürürlükten kaldırdı. Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah indinde hak din yalnız İslam’dır.) [Al-i İmran 19]
(İslam’dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [Al-i
İmran 85]
Hâşâ, hiç kimse, niçin İslamiyet’ten başka dini kabul etmiyorsun diye Allahü
teâlâya bir şey soramaz. Kıyamete kadar başka din göndermeyecektir. Böyle
cihanşümul bir dinin kitabı elbette değişmez. İşte bunun gibi sebeplerle Allahü
teâlâ Kur’an-ı kerimi muhafaza etti.
Haram eden de, izin veren de Odur
Sual: Hazret-i Havva validemiz, her doğumunda bir kız ve bir erkek, ikinci
doğumunda da bir kız ve bir erkek dünyaya getiriyordu. Bunlar birbirleriyle
nasıl evleniyorlardı?
CEVAP
O zaman, beraber doğanla yani ikiz kardeşiyle değil, ötekiyle evlenmeye izin
verilmişti.
Bir şeyi haram eden de, izin veren de Allah'tır. Mesela eski milletlere içkiyi
helal etti, bizim ümmetimize haram etti. İç yağını Musa aleyhisselamın kavmine
haram etti. Bize ise helal etti. Allahü teâlâya niye böyle yapıyorsun demeye
kimin hakkı ve yetkisi vardır? Yaratılan bir mahlûk, kendisini yoktan var eden,
her an varlıkta durduran, bütün nimetleri kendisine veren yüce Rabbine ne
diyebilir? Mülkün sahibi Allahü teâlâdır. Mülkünde kullanılmasına müsaade
ettiklerine helal, müsaade etmediklerine haram denir. Kendi mülkünü
kullanmaktadır.
Müslüman, dinine düşman olanlardan uzak durmalıdır. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah, insanı bir damla nutfeden yarattı. Buna rağmen Rabbine karşı apaçık
düşman kesilenler vardır.) [Nahl 4]
Zulüm değildir
Sual: İçyağı, önceki dinlerde haram iken, bizim dinimizde helal kılınmıştır.
Hazret-i Âdem zamanındaki evlilik ile şimdiki evlilik farklıdır. İçki daha önce
mubah iken, İslamiyet’te haram kılınmasına zulüm diyenler var. Bunların hikmeti
nedir?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Bir memur bile, âmirinin verdiği emirlerin sebebini soramaz. Nerede kaldı ki,
bir kul, Allahü teâlânın işlerinin hikmetini sorabilsin? Bütün insanları
Cehenneme koyup sonsuz azap yapsaydı, kimin bir şey söylemeye hakkı olabilirdi;
çünkü kendi yarattığı mülkünü kullanıyor. Başkası yok ki, onun mülküne tecavüz
olsun ve buna zulüm denebilsin? İnsanların kullandığı her mülk, hakikatte Allahü
teâlânındır. Bu mülkleri, bunların asıl sahibi olan cenab-ı Hakkın izin verdiği
kadar kullanmak gerekir. (1/266)
Allahü teâlâ, hayvanlara akıl vermemiştir. Bunun için de, onlara hiçbir şeyi
yasak etmemiş, dilediklerini yiyip içmekte, diledikleri gibi yatıp kalkmakta
serbest bırakmıştır. Onları yaptıkları işlerden sorumlu tutmamıştır. Eğer
insanları da böyle hayvanlar gibi serbest bıraksaydı, kötülükten, karışıklıktan
başka bir şey olmazdı. Hayvanlar, insanların yaptığı işlerin hikmetini
anlayamazlar. Çok aciz olan bir insan da, her şeyi yoktan yaratan Rabbimizin
işlerindeki hikmeti nasıl anlar?
Allahü teâlâ, adaleti emretmiş, adaletin zıddı olan zulmü haram kılmıştır.
Bu hususta birçok ayet-i kerimeler vardır. Birkaçı mealen şöyle:
(Allah, insanlar arasında, adaletle hükmetmenizi emreder.) [Nisa 58]
(Allah, adalet yapmanızı, ihsan etmenizi ve [muhtaç olan] akrabaya
vermenizi emredip, fuhştan, münkerden [her çeşit kötülükten] ve zulümden
nehyeder.) [Nahl 90]
(Ey iman edenler, bir millete olan öfkeniz, sizi adaletsizliğe sürüklemesin,
adil olunuz!) [Maide 8]
Cenab-ı Hak, genelde işlerinin hikmetini bildirmemiştir. Bu hikmeti aklımızla
anlamak mümkün olmaz; çünkü aklın belli bir sahası vardır. Bunun dışındakileri
ölçmeye, anlamaya gücü yetmez. Akıl bir kararda kalmaz. Herkesin aklı birbirine
uymaz. En akıllı sanılan kimse bile, mütehassısı olduğu dünya işlerinde
yanılabilir. Nerde kaldı ki, din işlerindeki hikmetleri çözebilsin?