Mısır'da yetişen velîlerden. İsmi Ferec olup Allah aşkıyla kendinden geçmiş olması sebebiyle Ferec Meczûb adıyla meşhur oldu. Doğum târihi bilinmemektedir. On altıncı asırda yaşadı. Mısır'da vefât etti ve Şeyh Behâeddîn dergâhına defnedildi.

Gönlüne Allahü teâlânın aşkı dolmuş bir meczûbtu. Açıktan kerâmetleri görüldü. Halktan para toplar, sonra bunu muhtaç, kimsesiz ve yetimlere, himâyeye muhtaç dul kadınlara verirdi. Bâzan da herkesin kolayca bulabileceği çeşitli yerlere koyar, gömer ve bulan insanlar sevinirdi.

Şeyhülislam Zekeriyyâ el-Ensârî'nin oğlu Şeyh Cemâleddîn anlatır:

Bir zaman gusül abdesti için hamama gitmiştim. Orada Ferec Meczûb da vardı. Yanıma geldi. Bana; "Yanında olandan ver." dedi. Ben de onun hâlini bildiğim için yanımdaki gümüşlerden bir mikdâr verdim. "Yine ver." dedi. Bir mikdar daha verdim. Tekrar istedi, tekrar verdim. Benden aldığı paranın toplamı otuz dokuz adet gümüş para oldu. Sonra yine istedi. Ben de dayanamayıp; "Ey Ferec yanımda sâdece bir tâne kaldı. Onu da hamamcıya vereceğim." dedim. Bunun üzerine bana baktı ve; "Yahûdî Şamuel'e yazdım. O gelip seni görecek." dedi. Sonra hamamdan çıkıp gitti. Çok geçmeden hakîkaten bir yahûdî geldi. Bana otuz dokuz altın verdi. Ona; "Bunlar nedir, neden veriyorsun?" dedim. Yahûdî; "Baban bana bunları borç vermişti. Uzun zamandır ödeyemedim. Ancak şimdi ödeme imkânım oldu. Hemen hazırlayıp onun vârisi olarak sana getirdim. Lâkin bu hâdiseyi baban ile benden başka bilen yoktur." dedi.

Daha sonraları Ferec Meczûb ile karşılaştık. Lâkin bu karşılaşmalarımızda benden hiçbir şey istemedi. Onu her görüşümde içimden; "Allahü teâlânın sevgili bir kulu benden az bir şey istedi, ben ise onu vermekten kaçındım diyerek hâdiseyi hatırlayıp üzülür ve tövbe ederdim."

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.234

2) Tabakât-ül-Kübrâ; c.2, s.142