Doğacak yavrunun dış çevrede hayâtını sürdürebilecek derecede gelişinceye kadar karında, yâni rahimde taşınması.
Kadın ve erkeğin üreme hücrelerinin birleşip ana rahmine yerleşmesiyle kadında gebelik dönemi başlamış olur. Ortalama dokuz ay sürecek olan cenin-anne müşterek hayâtında, cenin, annenin besin maddelerini kendi ihtiyâcı için kullanıp, büyümeye çalışırken, kadın organizması da aydan aya bu yeni duruma intibak etmeye çalışır. Ortalama otuz yıllık doğurganlık dönemi boyunca, her ay, hamilelik için hazırlanan organizma, neslini devâm ettirmek için hiçbir fedâkarlıktan kaçınmaz.
Gebelik bir hastalık olmayıp normal bir durum olmasına rağmen, berâberinde getirebileceği değişik durumlar ve tehlikeli neticeler dolayısıyla hamileliğin bir an önce teşhis edilmesi gerekir. Bunun başlıca iki sebebi vardır: Birincisi düşüklerin büyük bir kısmının hâmileliğin başında olmasıdır. Eğer bir kadın hâmile olduğunu bilir, hâmileliğin başında gerekli tedbirleri alır ve devamlı tıbbî kontrol altında bulundurulursa, düşüklerin büyük bir kısmı önlenebilir. İkincisi hâmilelikte kullanılması zararlı ilâçların farkında olmadan kullanılma ihtimâlinin mevcut olmasıdır. Bebeğin organ taslaklarının büyük kısmı ilk ayda teşekkül eder. Bu sırada alınan ilâçlar veya tedbirsizlik yüzünden hâsıl olan hastalıklar, sakat bebeklerin doğmasına sebeb olabilirler. Bu yüzden beklenen veya beklenmeyen âdet gecikmesi olan her kadın, hâmilelik açısından tedkik yaptırmalıdır.
Gelişmiş gebelik testleriyle hâmilelik, son âdet târihinin ilk gününden îtibâren 40 gün geçtikten sonra teşhis edilebilir. Kandaki gebelik hormonunun tesbiti ile daha önce de teşhis etmek mümkündür. Fakat, bu zor ve her yerde yapılma imkânı bulunmayan bir testtir.
Gebeliğin Teşhisi
1. Kadının hissettiği belirtiler:
Hâmile kadın doktora başvurmadan önce birtakım rahatsızlıklar, belirtiler ve hisleriyle hâmile olduğunu anlayabilir. Fakat bunlar kat’î deliller değildir. Bu belirtiler şöyle sayılabilir:
Âdetten kesilme: Muntazaman âdet gören bir kadının âdetinin gecikmesi, gebelik yönünden önemli bir delildir. Fakat âdet kesilmesinin sâdece gebelikte olmadığı akılda tutulmalıdır. Diğer taraftan hiç âdet görmemiş veya âdetten kesilmiş bir kadında da gebelik vukû bulabilir. Bunun aksine hâmile olduğu hâlde kadının âdet görme ihtimâli de vardır ki, buna halk arasında “üste âdet görme” denilir.
Bulantı ve kusmalar: Hamilelerin yarısından fazlasında görülen bir belirtidir. Genellikle 6-7. haftalarda başlayıp, 11-12. gebelik haftalarında kendiliğinden kaybolur.
Göğüslerde dolgunluk ve ağrı: Gebeliğin 3. haftasından îtibâren belirir. Göğüsler şişkin, hafif kızarık ve ağrılıdır.
İdrar şikâyetleri: Büyüyen rahimin idrar torbasına baskı yapması netîcesinde sık sık ve geceleri idrara çıkma ihtiyâcı belirir. Birkaç ay sonra kaybolan bu şikâyet hâmileliğin sonlarına doğru tekrar ortaya çıkar.
Çocuk hareketlerine bağlı seğirme hissi: Genellikle 18-20 haftalık gebelerin hissettiği bir durumdur. Daha önce ve daha sonra da hissedilmeleri mümkündür.
Halsizlik ve fazla uyuma: Gebe kadınların yarısında ilk aylarda şiddetli halsizlik ve bitkinlik ortaya çıkar. Uyku ihtiyacı da artmıştır.
Ciltte renk değişiklikleri: Renk değişikliği çoğunlukla yüzde, alında, yanaklarda ve göğüslerde renk koyulaşması şeklinde olur. Kaba bölgelerde pembe-mor renkli yarılmalar husûle gelebilir.
2. Kat’î gebelik ârâzları şunlardır:
Bebeğin hareketlerinin muâyenede hissedilmesi: Hamile kadının hareket hissetmesiyle hekimin muâyene sırasında hareketleri hissetmesi arasında büyük fark vardır. Bâzı gebelerin veya gebe olmayan kadınların barsak hareketlerini bebek hareketleri ile karıştırdıkları görülür. Bebeğin aktif hareketleri beşinci gebelik ayından sonra elle hissedilebilir.
Çocuk kalp seslerinin işitilmesi: Gebeliğin üçüncü ayından sonra ortaya çıkan ve gebeliğin kesin teşhisini sağlayan bir özelliktir. Çocuğun kalp sesleri bebeğin sırtının bulunduğu tarafta daha kolay işitilir. Bunun için Pinard Stetoskobu denilen bir âlet kullanılır. Doppler ultrason cihazı ile kalp sesleri onuncu haftadan îtibâren duyulabilmektedir. Ceninin elektrokardiyogramının çekilmesi de hassas bir muayene metodudur.
3. Gebelik testleri:
Gebeliği erkenden teşhis edebilmek için uygulanan bir takım testlerdir. Bunları şu şekilde sınıflandırmak mümkündür:
Hormon metodu:
“Human Chorionic Gonadotropin” (HCGT) hormonu yalnızca gebelerde bulunur ve idrarla da çıkar. İdrarda HCGT emdirilmiş latex parçacıkları ve bu hormona karşı hazırlanmış antikor mayii kullanılarak bu test yapılır. Bu gibi testler beklenen âdetten 10 gün sonra yapılır. Ancak idrar yoğunluğu düşük ve idrar miktarı fazla olduğu için sık olarak yanlış sonuçlar verebilmektedir.
Biyolojik metodlar:
Galli Maini testi: Gebenin idrarı erkek kurbağanın sırtındaki lenf gangliyonlarına zerk edilir. 30 dakika, 2-6-12 saat sonra kurbağanın makatından alınan sıvıda, mikroskop altında sperm hayvancıkları görülmesi, kadının gebe olduğunu gösterir.
Fridman testi: Hiç doğurmamış dişi tavşanların kulak toplardamarından kadının idrarı verilir. Bu kadın gebeyse 48 saat sonra tavşan yumurtalıklarına bakıldığında “Corpus luteum” denilen gebelik belirtisi görülür.
Ascheim Zondek testi: Fârenin karın boşluğuna idrar verilir. 100 saat sonra yumurtalıklarında korpus luteum görülürse, kadın hâmiledir.
Farmakolojik metod:
Uygun oranda östrojen-progesteron hormonları karışımı bir kerede hastaya verilir. 2-12 gün içinde bir kanama görülürse, hasta hâmile değildir. Kanama görülmezse gebe olduğuna karar verilir.
Gebelik süresi: Hâmileliğin süresi son âdetin ilk gününden îtibâren ortalama 280 gün kadardır. Bunu tesbit için pratik bir formül olan “Nagale kuralı” kullanılır. Hâmilenin son âdetinin ilk gününe 8 gün ilâve edilip 3 ay geriye gidilir. Bu yaklaşık bir tahmin olup, % 5 gebe bu târihte doğum yapar. Bu târihten 14 gün öncesi ve sonrasına kadar olan zaman diliminde doğum yapan hâmilelerin oranı ise % 95’tir. Misal: Son âdetinin ilk kanama günü 1 Haziran 1984 olan bir hâmile kadının 9 Mart târihinde doğum yapma ihtimâli % 5, 24 Şubat-23 Mart târihleri arasında doğum yapma ihtimâli % 95’tir.
Gebelik tâkibi: Gebelik ve doğum normal durumlar olmakla beraber kadın organizması için önemli bir yük ve stress teşkil ederler. Her ne kadar hâmile kadın bu yükü karşılayacak kapasiteye sâhip ise de, fizik ve psikolojik yönden güçlenmesini temin etmek için, hekim yardımına ihtiyâcı vardır. Bunun dışında gebelik ve doğum yönünden mevcut olabilecek hastalıklar ihtimâline karşı kadının etraflı olarak incelenmesi şarttır.
Gebeliğin devreleri: Çeşitli faydaları olması bakımından üçer aylık üç devreye ayrılarak incelenir.
Birinci üç aylık dönem: Hâmilelik teşhis edildikten sonra ilk yapılacak iş hekime mürâcaat edip, gerekli muâyene ve tedkikleri yaptırmakdır. Doğumun normal yolla olup olamayacağı, kalp, böbrek, akciğer ve kan sistemine âit bir bozukluk olup olmadığı araştırılmalıdır. Tansiyon ölçümü, kan uyuşmazlığı açısından Rh faktörünün araştırılması, idrarda şeker ve albümine bakılmalıdır. İlk üç aylık gebelik devresinde her ay kontrole gitmelidir.
Umûmiyetle ilk üç ay, vücud ağırlığında belirgin bir artma olmaz. Bulantı kusmalardan dolayı zayıflama dahi olabilir. İştahsızlık ve bulantı-kusma problemleri sebebiyle diyet tanziminde acele etmemelidir. Gebenin ortalama olarak haftada 250 gram (her ay bir kilo) alması istenir. Gebeliğin ilk üç ayında aşırı yorgunluk ve bitkinliğe yol açmamak kaydı ile, gebe kadın gündelik işlerini aksatmadan yapabilir. Alışık olmayan kadınlar için en iyi egsersiz yürüyüştür. Günün muayyen saatlerinde yapılan fazla yorucu olmayan yürüyüşler, kan dolaşımını iyileştirmesi, bebeğin oksijenlenmesini arttırması, anneye iyi bir ruh hâleti kazandırması yanında, doğumdan sonra vücûdun eski hâlini tam ve çabuk almasını da kolaylaştırır. Çok uzun olmamak şartıyla çeşitli seyâhatler yapabilir. Fakat son üç ayda bundan da kaçınmalıdır. Uzun yolculuklarda anne uyarılıp erken doğumlar husûle gelebilir.
İlk üç ayda görülen şikâyetler: Bulantı ve kusmalar, anne olacak kadınların yarısından çoğunda rastlanan bir şikâyettir. Genellikle 3-4. haftalarda başlayıp, 11-12. haftalarda kendiliğinden geçer. Bulantılar çoğu defâ sabah uyanınca ortaya çıkar. Açlık, gıda kokusu, sulu gıdâlar ve yağlı yiyecekler, ilâveten de rûhî stresler bu şikâyetin artmasına sebeb olur. Bilinen husus, bu şikâyetler için ilâç kullanmanın zararlı olduğudur. Bu sebeple bulantı ve kusmalar için gıdâ rejimi tatbiki faydalı olur.
Sabah uyanınca hemen yataktan kalkmamalı, 10-15 dakika uyanık, fakat hareket etmeksizin yatmalıdır. Yataktan kalkmadan akşamdan hazırladığı birkaç tuzlu bisküviyi yemesi, bulantı için çok iyi gelir. Günde bir-iki öğünde yemek yerine sık sık kuru gıdâlar, kızarmış ekmek, kraker yenmesi faydalıdır. Karbonhidrattan zengin, yağdan fakir yiyeceklere rağbet etmeli, sigara alışkanlığından vazgeçmelidir. Gebelerin çoğunda 12. haftada bu şikâyetler son bulur ve çok şiddetli seyretmez. Bâzılarında ise umûmî durumu bozacak seviyeye kadar varabilir. Hasta hiçbir şey yemediği hâlde mütemâdiyen kusar. Bu durumda hâmile kadın hastahâneye yatırılmalı ve yoğun bir tedâvî programına alınarak çocuğun ve annenin sıhhati korunmalıdır.
İkinci üç aylık dönem: Hâmilelikle ilgili rahatsızlıkların en az olduğu bu dönemde anne vücudu ile cenin tamâmıyla birbirlerine alışmışlardır. Kadın psikolojik olarak da gebeliğe adapte olmuştur. Herhangi bir şikâyet ortaya çıkmadığı takdirde, ayda bir kontrole gitmek yeterlidir. Bulantı ve kusmaları sona erip, iştah geri geldiğinde iyi bir diyet tanzim edilmelidir. Yumurta, et, süt tâze meyve ve sebze diyete dâhil edilir. Haftada 250 gramdan fazla kilo almamaya dikkat etmelidir. Yemeklere atılan tuz miktarını azaltmakta büyük fayda vardır. Böylece vücutta su birikimi ve buna bağlı olarak ortaya çıkacak kalp yüklenmesi önlenmiş olur.
Hâmileliğin ikinci üç aylık devresinde kadının yaşama şartlarında herhangi bir değişiklik yapması gerekmez. Bu devrede ortaya çıkan başlıca şikâyetler şunlardır:
Bacaklarda kramp: Genellikle 24. haftadan sonra bilhassa geceleri ortaya çıkar. Sebepleri organizmada inorganik fosfor bileşiklerinin artıp, kalsiyumun azalmasıdır. Fosforsuz kalsiyum tuzları ve içilen çiğ süt miktarının azaltılması îcâb eder. Sırt ağrısı: Gelişen gebelik mahsulünün kitle ve ağırlığı sebebiyle ortaya çıkan bir mekanik ağrıdır. Çoğunlukla altıncı ayın sonunda görülmeye başlar. Hamilenin istirahati ile hafifler. Cilt belirtileri: Gebelikte kızarıklık, kaşıntı, kurdeşen görülebilir. Bunlar yağ ve ter bezlerinin aşırı faaliyeti sonucu ortaya çıkar. Nefes darlığı:Normal kişide rahatsızlık vermeyen birkaç merdiven çıkışı, bu zamanda annenin nefes almasını güçleştirebilir. Rahmin büyüyerek karın boşluğunu yukarı doğru itmesinden ve göğüs kafesine baskı yapmasından ileri gelir. Sırt üstü yatıp, kolları ve bacakları yukarı kaldırarak yapılan nefes alma eksersizleri, göğüs kafesini genişletmesi açısından faydalı olur. Kolları yana indirirken nefes verilir. Bu hareketi yavaş yavaş ve düzenli bir şekilde nefes normal duruma gelinceye kadar tekrarlamalıdır.
Üçüncü üç aylık dönem: Yedinci aydan îtibâren 15 günde bir muâyene gerekir. Kontrollerde vücut ağırlığı, tansiyon, başağrısı, görme bozuklukları, akıntı ve kanama gibi belirtiler üzerinde hassasiyetle durulmalıdır. Bebek doğum ağırlığının büyük kısmını bu safhada kazandığından, diyet üzerinde titizlikle durulmalıdır. Haftada 500 gramın üzerinde kilo alınması hâlinde yemek aralarında birşey yenmemesi, yemeklerdeki yağlı maddelerin, ekmeğin şeker ve patatesin kesilmesi gerekir. Elbiseler gevşek, ayakkabılar alçak topuklu olmalıdır. Aktivite sınırlandırılmalı, geceleri en az sekiz saat uyku sağlanmalıdır. Baş yüksekte sırtüstü veya yan yatmalı, aşırı stress ve yorgunluktan kaçınmalıdır. Öğleden sonraları yatak istirahati yapmalıdır.
Doğumun yaklaşmasıyla birlikte, gebeliğe âit şikâyetlerde artış olur. Varis, hemeroit teşekkülü hızlanır. Sık idrara çıkma, bel ve kasıklarda ağrı daha belirgin olur. Tedâvi yönünden yeni bir tedbir yoktur. Hastalara durumları açık ve etraflıca anlatılmalı, moralleri düzeltilmelidir.
Üçüncü üç aylık dönemin en önemli hastalıkları, gebelik zehirlenmesi ve kanamalardır.Tansiyon yükselmesi, idrarda albümin olması, bulantı-kusma ile birlikte, şuur bulanıklığı ve çırpınmalar çok tehlikelidir ve hemen hastaneye götürülmelidir. Bu hastaların doğuma kadar sıkı bir kontrol altında kalması gerekebilir.Kanamaların başlaması, plasenta (eş)nın ayrılması ve düşük ihtimâli yine hastaneye başvurmayı gerektiren durumlardır.
Gebelikte beslenme: Gebelikte beslenme, doğacak çocuğun sıhhati bakımından önemlidir. Her şeyden önce, beslenmenin her çeşit besini yemek olmadığını bilmek gerekir.
Gebeliğin ilk üç ayında kilo alınmadığı gibi zayıflama dahi olabilir. Bundan sonraki aylarda haftada 250 gr, ayda bir kg almak uygundur. Gebeliğin son zamanlarında bu kilo alma miktarı artar. Sonuç olarak, gebelik müddetince alınan kilonun 9-12 kg civârında olması iyidir. Daha fazla kilo almak, hem bebek için hem de anne için zararlı olabilir. Kötü beslenme de yine aynı şekildedir. İşte bu sebepten, gebe bir hanımın beslenmesini iyi ayarlaması gerekir.
Gebelikten önceki iyi bir beslenme, olacak çocuğun ilk güzel kazancıdır. Sıhhatli ve çocuk doğurmaya arzulu bir annenin çocuğu da, çok sıhhatli olabilir. Gebelerde en çok demir ve folikasit yetersizliğine bağlı kansızlık görülür. Kalsiyum metabolizmasındaki değişiklik veya bozukluk sebebi ile kalsiyum, fosfor ve D vitamini ihtiyacı artar. Sırf gebe olmaktan dolayı gebelik süresince annenin 40.000 kalori ek enerjiye ihtiyacı vardır.
Gebe kadın her çeşit besini yiyebilir. Fakat bunların içinde bilhassa yenmesi ve içmesi gerekenler vardır: Süt, yumurta, et ve sebzeler en iyi besin kaynaklarıdır. Çok yemek değil; öz yemek, az yemek güzeldir. Diğer taraftan eğer havanın, suyun ve yağın güzeli bulunabiliyorsa beslenme probleminin büyük bir kısmı halledilmiş sayılır. Her öğünde nebati (bitkisel) yiyecekler sofrada bulunmalıdır. Sevmek, alışkanlık meselesidir. Pırasa, enginar, ıspanak faydalı ve şifalı yiyeceklerdir. En mühimi, sofrada çok çeşitli yemeklerden ziyâde mes’ûd aile tablosunun olmasıdır.
Döğmeden yapılan keşkek, biramayası (bira ile alakası yok) ve pirinç, B vitaminlerinin en güzel kaynağıdır. Siyah ekmek beyaz ekmekten çok daha güzeldir. Oğlak etinin hazmı kolaydır.Kümes hayvanlarından en iyisi tavuktur. Her türlü meyve yenmelidir. Ceviz, peynir ile berâber yenirse en güzel kalsiyum ve fosfor kaynağıdır. Ayva, kalbten sıkıntıyı giderir, hâmile kadın yerse çocuğu güzel olur. Elma dişlerin çürümesine mânidir. Balda şifâ ve besleyici kuvvet çoktur.
Açık çay, ıhlamur, anason, papatya, ada çayı demleyip içmekte çok fayda vardır.
Gebe bir hanımın her zaman olduğu gibi bilhassa gebeyken alkollü içkiler (bira da dâhil) kullanması kesinlikle yasaktır. Anne kanına karışan alkol, bebeğin damarlarında da dolaşır. Her türlü zarara hazır olan bebek organizmasında alkol, yetişkinde yaptığı zararların çok daha fazlasını yapar. Çocuğun normal gelişmemesine, dolayısı ile sıska doğmasına, kemiklerinin zayıf olmasına (raşitizm), düşüklere, rûhî durumun bozuk olmasına, havâle geçirmesine, hattâ ölümüne sebeb olabilir. Hamilelik boyunca sigara içmekten de vazgeçmelidir. Sigara içen annelerin bebeklerinin normalden küçük doğduğu ve erken doğumun (prematüre doğum) daha sık olduğu tesbit edilmiştir.
Alınacak ilâçlar meselesi hâmilelikte çok önemli bir husustur. Hâmile kadın, mecbur kalmadıkça ilâç almaktan kaçınmalıdır. Ağrı kesici ilâç olarak yalnızca aspirini, o da, çok nâdir olmak kaydıyla kullanabilir. Gerekli durumlarda antibiyotiklerden penisilin grubu ilâçlar en emin antibiyotiklerdir. Bunların dışında diğer ağrı kesiciler, yatıştırıcılar, uyku verici ilâçlar, tetrasiklin ve diğer antibiyotikler, idrar söktürücüler, hormon ihtivâ eden ilâçlar, fosforlu ilâçlar, kusma gidericiler kullanılmamalıdır. 1960’lı yıllarda Avrupa’da “hârika ilâç” olarak tanıtılan Talidomid, bulantı, kusmayı önleyici olarak hâmileler tarafından kullanılınca, binlerce kolsuz, bacaksız bebek dünyâya geldi (Bkz. Talidomid). Bu hâdise tıp târihine “talidomid fâciası” olarak geçmiştir. Gebeliğin ilk aylarında çocuğun alacağı X ışını tehlikelidir. X ışını, mental geriliğe (zekâ geriliğine) ve mikrosefaliye sebeb olabilir. Eğer hekim röntgen çekimini zarûrî görürse, çocuğun bulunduğu bölge dışına X ışını verilebir. Vitaminleri gıdâlardan almak en iyi yoldur. Ancak besinlerle yeterli miktarın elde edilmediği tesbit edildiğinde vitamin preparatlarına başvurulabilir. Demir ve diğer kan ile ilgili ilâçları hekim kontrolünde almalıdır.
Gebelikte, diş ve ağız bakımı önemlidir. Gebelikte gingivitisler (diş eti iltihapları) meydana gelebildiğinden gebe diş fırçalamayı bırakır. Diğer taraftan, ilk aylarda meydana gelen kusmalar sebebi ile ağızda asit kalabilir. Bu da dişi çürütür. İşte bunun önüne geçmek için çok yumuşak fırçaların kullanılması gerekir. Bu iş için en ideali misvaktır. Fırçalama yerine, ağız sık sık çalkalanır ve işâret parmağı hafif bir şekilde dişler üzerinde gezdirilir.
Gebelere ağır sporlar yasaktır. Ancak hafif jimnastik ve açık havada yürüme faydalıdır.
Seyahat mecbûrî olunca tren tercih edilmelidir. Basınç ayarlı uçaklar ile seyehat edebilir. Bilhassa 7 ve 8. aylarda yapılacak seyahat erken doğuma sebeb olabilir.
Elbiseleri rahat, yumuşak ve sıcak tutucu olmalıdır. Korse takmak yerine jimnastik yapmak tercih edilmelidir. Fakat korsenin de gerektiği durumlar olabilir (hekimin karar verdiği korse kullanılmalıdır). Topuksuz ayakkabı giyilmelidir.
Doğum sancısı başladığı zaman hasta dolaşmamalıdır. Doğum hastanede yapılacaksa hastane ile önceden irtibat kurulmalıdır. Eğer evde doğum yapılacaksa; ebe ile önceden irtibâta geçilmeli, her iki hâlde de anne ve çocuk için gerekli giyecekler çanta hâlinde hazırlanmalıdır. Evdeki doğumlarda bir zorluk görülürse hemen hastahaneye kaldırılmalıdır. Evde doğum öncesi genel temizlik yapılıp, anne ve çocuk için gerekli olan malzemeler ütülenerek, dezenfekte edilmelidir.
Doğumdan sonra vücudu korumak: Normal doğum yapan bir kadın hasta değildir, bu sebeple uzun müddet yatakta yatmamalıdır. Doğumdan sonraki gün bacaklardaki kan akımını desteklemek ve pıhtı teşekkülünü önlemek için yürümeye başlamalıdır. Hareket ve istirahat arasında iyi bir denge kurulmalı, aşırı faaliyetten kaçınılmalıdır.
Doğumu tâkibeden haftalarda karın yassıdır. Karın kasları gevşektir. Bu yüzden doğum sonrasında, günde 4 veya 5 defâ 3-5 dakikalık karın kaslarını kuvvetlendirici hareketler yapılmalıdır.
Yapılan hareketler, annenin eski vücut yapısına kavuşmasına yardımcı olur.
Gebelik zehirlenmesi: Gebelik toksemisi, eklampsi gibi isimler alan ve hamile hanımlarda, tansiyon yüksekliği, ödem (vücutta su toplanması) ve proteinüri (idrarda protein çıkması) ile başlayan ve havâlelere yol açıp anne ve çocuk sağlığını tehdid eden bir hastalık.
Daha çok hâmileliğin son on haftasında ve ilk hâmileliği olan kadınlarda görülür. Sebebi bilinmemektedir.
Vücudunda fazla şişlikler meydana gelen bir gebe mutlaka hekime başvurmalıdır. Tansiyonu yüksek bulunan ve idrarında albümin cinsi proteinler tesbit edilen gebelere “Preeklampsi” teşhisi konur. Preeklamptik gebede havaleler ortaya çıkarsa buna “Eklampsi” denir.
Eklampsi krizleri (havaleler) gebelikte, doğum sırasında ve doğumdan hemen sonra ortaya çıkabilir. Bu havaleler hem annenin, hem de doğacak çocuğun hayâtı için tehlike arz eder. Bu sebepten böyle gebeler, mutlaka doktor tâkibinde olmalı ve hastahanede doğum yapmalıdır.
Hastaya tedâvi olarak, havâle önleyici ilâçlar, sakinleştiriciler verilir. Aynı zamanda tansiyon düşürücü ve idrar miktarını arttırıcı ilâçlar da verilebilir. Vak’aların çoğunda, hasta kısa zamanda iyileşir. Hastanın tedâviye cevap vermediği durumlarda gebelik sonlandırılır. Doğumla birlikte eklampsi ortadan kalkar.
23-50 yaşları arasındaki 55 kg ağırlığındaki gebe bir hanımın günlük ihtiyaçları
Protein 75 gr
Tiamin 1,4 mg
C Vitamini 800 mg
Çinko 20 mg
A Vitamini 100 mcg
Niasin 15 mg
Kalsiyum 1200 mg
İyot 175 mcg
E Vitamini 10 mg
Riboflavin 1,5 mg
Fosfor 1200 mg
Demir 50-80 mg
D Vitamini 10 mcg
B6 Vitamini 2,6 mg
Magnezyum 450 mg
B12 Vitamini 4 mcg