Kur'ân-ı kerîm'de adı geçen peygamberlerden.
Allahü teâlâ kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Selâm, Mûsâ ve Hârûn üzerine olsun. (Saffât sûresi: 120)
(Mûsâ aleyhisselâma peygamberliği bildirilince) dedi ki: "Ve kardeşim Hârûn ise, lisânen benden daha fasîhtir (Fasîh ve belîğ bir şekilde insanlara Hakk'ı, hakîkati anlatır). Onu bana yardımcı olarak gönder ki, beni tasdîk etsin. Fir'avn ve kavminin beni yalanlamalarından korkarım." (Allahü teâlâ buyurdu ki:) Senin bâzunu (bileğini) kardeşinle kuvvetlendireceğiz ve size düşmanlarınızın üzerine bir galebe ve üstünlük vereceğiz ki, onların zarârı size yetişmeyecek. Bu âyetlerimizle (mûcizelerimizle) onlara gidiniz. Siz ve size tâbi olanlar, (Fir'avn ve kavmine) gâlib geleceksiniz. (Kasas sûresi: 34, 35)
Hârûn aleyhisselâm İsrâiloğullarına peygamber olarak gönderildi. Mûsâ aleyhisselâmın ana-baba bir büyük kardeşidir. Mûsâ aleyhisselâmdan üç yaş büyüktür. Babasının ismi İmran olup, Yâkup aleyhisselâmın oğullarından Lâvî'nin neslindendir. Hârûn aleyhi sselâm, Mısır'da doğdu. Mûsâ aleyhisselâmın en yakın yardımcısı ve vezîri idi. Çocukluğu ve gençliği Mısır'da geçti. Allahü teâlâ Mûsâ aleyhisselâma Tûr dağında peygamberlik emrini bildirince, Hârûn aleyhisselâma da peygamberlik verdi. Mûsâ aleyhisse lâmla birlikte Fir'avn ve kavmini îmâna dâvet ettiler. Fir'avn îmâna gelmedi. Mûsâ ve Hârûn aleyhimesselâma inananlara zulüm ve işkence yaptı. Mûsâ ve Hârûn aleyhimesselâm İsrâiloğullarını Fir'avn'ın zulmünden kurtarmak için çırpındılar. Mûsâ aleyhisselâm, Hârûn aleyhisselâm ve İsrâiloğulları birlikte Mısır'dan ayrıldı. Kızıldeniz'den yürüyerek Sinâ Yarımadasına geçtiler. Onları tâkib eden Fir'avn ve askerleri denizde boğuldular. Mûsâ aleyhisselâm ve İsrâiloğulları Tîh çölüne geldikleri sırada, Mûsâ aleyhisselâm Allahü teâlânın emriyle Tevrât-ı şerîfi almak üzere Tûr dağına gitti. Kardeşi Hârûn aleyhisselâmı yerine vekîl bıraktı. Mûsâ aleyhisselâm, Tûr'da iken Hârûn aleyhisselâmı dinlemeyen İsrâiloğulları, Sâmirî adında bir münâfığın (iki y üzlü kâfirin) hîlelerine kapılarak, altın buzağı heykeli yaparak ona taptılar. Mûsâ aleyhisselâm Tûr dağından dönüşte kavminin altın buzağı heykeline taptıklarını görünce, üzüldü. Bu hâlin sebebini Hârûn aleyhisselâma sordu. Hârûn aleyhisselâm da İsrâiloğullarının kendisini dinlemediklerini ve öldürmekle tehdît ettiklerini, Sâmirî adında birisine uyarak bu yola saptıklarını bildirdi. Mûsâ aleyhisselâm, Sâmirî'ye bedduâ etti ve İsrâiloğullarına tövbe etmelerini bildirdi. İsrâiloğulları tövbe edip Tevrât'ı kabûl ettiler. Bu mücâdeleler sırasında Hârûn aleyhisselâm da Mûsâ aleyhisselâmla birlikte gayret etti. Allahü teâlâ İsrâiloğullarına kırk sene Tîh sahrasından çıkmamak üzere cezâ verdi. Bu kırk senenin sonlarına doğru, Hârûn aleyhisselâm M ûsâ aleyhisselâm'dan önce vefât etti. Kabrinin nerede olduğu husûsunda çeşitli rivâyetler vardır. (Taberî, İbn-ül-Esîr, Nişâncızâde)