On dokuzuncu asırda İzmir'de yetişen velîlerden. Doğum tarihi belli değildir. İzmir'de doğdu. On dokuzuncu asrın sonlarında yine aynı yerde vefât etti.
Küçük yaşta ilim öğrenmeye başlayan Osman Nûri Efendi, temel din bilgilerinin yanında, Kur'ân-ı kerîmi baştan sona ezberledi. İzmir ve Manisa'da, daha sonra İstanbul'da ilim sâhiplerinin derslerine devâm etti. Yüksek din ilimlerinde ve onlara yardımcı olan âlet ilimlerinde tahsîlini tamamlayarak, hocalarından icâzet, diploma aldı. Ayrıca Kur'ân-ı kerîmin yedi kırâat üzere okunuşunu öğrenip, buna dâir ilmi tahsîl etti. Memleketi olanİzmir'e gidip, Çorakkapı Câmiinde imâmlık yaptı. Güzel sesi ve kırâat üzerindeki engin bilgisi ile, sünnet-i şerîf üzere okuduğu Kur'ân-ı kerîmi dinlemek isteyen müslümanlar, akın akın Çorakkapı Câmiine koştular. Osman Nûrî Efendi de, beş vakit namazda müslümanlara güzel sesi ile Kur'ân-ı kerîm kırâat etti. İhlâsla okuduğu Kelâm-ı ilâhî, müslümanları coşturur, ilâhî aşka garkederdi.
Bu sıralarda, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin halîfelerinden Abdülfettâh-ı Akrî hazretlerinin sohbeti ile şereflendi. Medîne-i münevveredeAhmedSaîd Fârûkî isminde büyük bir âlimin bulunduğu haberini alınca, o zâta karşı aşırı sevgi duymaya başladı. Allah aşkından dolayı dünyânın hiçbir şeyinden zevk almıyordu. 1861 (H.1277) senesinde Mekke-i mükerremeye gitmek üzere yola çıktı. Mekke-i mükerremeye varıp, haccını îfâ etti. Medîne-i münevverede Resûlullah efendimizi ziyâretle şereflenip, Ahmed Saîd Fârûkî hazretlerinin sohbetine koştu. Altı ay hiçbir yere ayrılmadan, o büyük zâtın derslerine ve sohbetine devâm etti. Ahmed Saîd'in vefâtı üzerine, Mekke-i mükerremede bulunan oğulları Abdürreşîd Sâhib'in hizmetinde uzun yıllar kaldı.Abdürreşîd Sâhib hazretlerinden aldığı feyzlerle Behâeddîn-i Buhârî, Abdülkâdir-i Geylânî, Şihâbüddîn Sühreverdî, Muînüddîn Çeştî ve Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin yollarında kemâle gelip icâzet aldı. Bu esnâda fıkıh ve hadîs ilimlerinde de çok yükseldi. Hocasının vefâtından önce ve sonra, birçok insana ilim öğretti. Mekke-i mükerremede mücâvir kalarak yıllarca insanlara doğru yolu gösterip, ibâdet etmekle meşgûl oldu. Eğinli Hacı Hâfız Mehmed Hulûsî Efendi, İzmirli Hacı Ahmed ve Hacı Edhem efendiler, Yûsuf Dağıstânî Efendi ve ŞirvanlıHâşim Efendi yetiştirdiği talebeleri arasındaydı.
İzmirli Osman Efendi, Resûlullah efendimizin sünnet-i şerîfine, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına harfiyen riâyet eder, mübârek hocalarına tam tâbi olurdu. Bilhassa Abdürreşîd Sâhib'in hâl ve hareketlerini, kendine örnek alırdı.Aynen onun gibi, Ramazân-ı şerîfte Buhârî-yi Şerîf okur, terâvihlerde her gece üç cüz okuyarak on günde bir hatim eder, Muharrem'in onunda Müslim'i hatmeder, Muharrem'in ilk on gününde, haftanın Pazartesi, Perşembe günleri ve kamerî her ayın on üç, on dört ve on beşinci günlerinde oruç tutardı. Hiçbir vaktini boş geçirmez, ağızından boş lâf çıkmazdı.Saatlerce sohbet etse kendisine ve dinleyenlere bıkkınlık gelmezdi. Sohbetinde bulunanlar, saatler sonra bile, ilk sözü imiş gibi aynı dikkat ve iştiyakla ağızlarından çıkacak sözü beklerlerdi.
1) Hadîkat-ül-Evliyâ; s.147
2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.18, s.59