Sual: Kabir azabı gerçekten var mı?
CEVAP
Kabir azabının varlığını bildiren vesikalardan bazıları şöyledir:
İmam-ı a'zam hazretleri buyurdu ki:
Kur'an-ı kerimde (Onlar, sabah-akşam ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı
günde, "Firavun hanedanını azabın en çetinine sokun!" denilecek) buyuruldu.
(Mümin 46)
Sabah-akşam görecekleri azap, Kıyametten öncedir. Âyetin devamında onların
şiddetli azaba sokulacağı bildiriliyor. Birincisi kabir azabı, ikincisi ise
Cehennem azabıdır. (El-Kavl-ül fasl)
İmam-ı Gazali hazretleri de, (Bu âyet-i kerime kabir azabını gösteriyor)
buyurdu. (İhya)
Nuh suresinin, (Günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe
atıldılar) mealindeki 25. âyet-i kerimesinde geçen Feüdhılu
kelimesindeki F harfi, hiç ara verilmediğini gösterir. Yani (Suda
boğulduktan hemen sonra kabirdeki azaba maruz kaldılar) demektir.
(El-Kavl-ül fasl)
Al-i imran suresinin, (Allah yolunda öldürülenleri [şehidleri] ölü
sanmayın! Bilakis onlar diridir) mealindeki 169. âyet-i kerimesi de, kabir
hayatını bildirmektedir. (El-Kavl-ül fasl)
İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:
Taha suresinin 124. âyet-i kerimesindeki "Maişeten danken" kabir azabını
bildiriyor. Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin kabrinde yemyeşil bir bahçe içindedir. Ayın ondördü gibi aydınlatılır.
"Feinne lehü maişeten danken" âyeti, kâfirlerin kabirde görecekleri azabı
bildirir. 99 tinnin kâfirleri kıyamete kadar kabrinde sokup azap eder.)
[Tirmizi]
Tekasür suresinin 3. âyetindeki, bu övünmenizin kötü akıbetini "İleride
bileceksiniz!" demek, "Ölürken" demektir. 4. âyetindeki "Yine
ileride bileceksiniz" ise "Kabirde" demektir. (Celaleyn, Medarik,
M.Tezkire-i Kurtubi)
Bekara suresinin, (Ölü iken sizi diriltti. Tekrar öldürecek ve tekrar
diriltecek) mealindeki 28. âyetinde bildirilen, ikinci dirilme kabirde
olacaktır. İmam-ı Nesefi de bu âyetin kabir azabı ve nimetine işaret ettiğini
bildirmiştir. (Tefsiri Şeyhzade)
İmam-ı Nesefi hazretleri, Araf suresinin, (Orada yaşayıp, orada öleceksiniz,
yine oradan dirilip çıkarılacaksınız) mealindeki 25. âyetindeki "Orada"dan
maksat kabir hayatıdır. (Şeyhzade)
İmam-ı Nesefi buyurdu ki:
Casiye suresinin, (Allah sizi diriltir, sonra öldürür) mealindeki 26.
âyetinde, diriltmenin kabirde olacağını bildiriyor. (Şeyhzade),
Tevbe suresinin, (Onları iki defa azaba uğratacağız) mealindeki 101.
âyetindeki azabın birisi kabir azabıdır. (Kadi Beydavi)
İmam-ı Süyuti hazretleri, "Kabir azabı" ile ilgili Şerhussudur isminde
müstakil bir eser yazmıştır. Buhari ve Müslim ve diğer hadis
kitaplarındaki kabir azabı ile ilgili hadis-i şerifleri nakletmiştir. Her hadis
kitabında kabir azabı bildirilmektedir. Kabir azabını inkâr eden, bütün hadis
kitaplarını inkâr etmiş olur.
Hazret-i Âişe validemiz, (Ya Resulallah, bu ümmet, kabirde azap görecek, benim
gibi zayıfların hali ne olacak?) diye sual edince, Resulullah, İbrahim
suresinin, (Allah, iman edenlere, dünya ve ahirette de sabit sözlerinde sebat
ihsan eder) mealindeki 27. âyeti okudu. (Bezzar), Bu âyette, kabir hayatının
hak olduğu, müminlere kavl-i sabit ihsan edildiği bildiriliyor. (Tefsir-i
Celaleyn)
İslam âlimleri, kabir hayatının ahiret hayatından olduğunu, kabir azabının da
ahiret azaplarından olduğunu bildirmişlerdir. (Mektubat-ı Rabbani)
Yukarıda âyet-i kerimelerle kabir azabının hak yani gerçek olduğunu
bildirdik. Şimdi de kabir azabı ile ilgili hadis-i şeriflerden bazılarını
bildiriyoruz. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Kabir azabı haktır.) [Buhari]
(Kabir ya Cennet bahçesi veya Cehennem çukurudur.) [Tirmizi]
(Kabir azabının çoğu, üzerine idrar sıçratmaktan olacaktır.) [İ.Mace, Nesai,
Hakim, Dare Kutni]
(İdrardan sakının! Çünkü kabirde ilk hesap bundan olacaktır.) [Taberani]
(Allahü teâlâ, bazı kimseleri, insanların ihtiyaçlarını gidermek için
yaratmıştır. İnsanlar, ihtiyaçları için onlara başvururlar. İşte bunlar, kabir
azabından emindirler.) [Taberani]
(Şehid kabir azabından emindir.) [İbni Mace, Beyheki, imam-ı Ahmed]
(Dün gece rüyamda, bir kimseyi kabir sıkarken gördüm. Namazı gelip onu kabir
azabından kurtardı.) [Hâkim]
(Cuma gecesi "Fâtiha" ve 15 kere "İzâ zülzilet" okuyarak iki rekât namaz
kılan kabir azabından emin olur.) [Deylemi]
(Fisebilillah gözcü olarak vefat eden kabir azabı görmez.) [İ. Ahmed]
(Allah’ım, kabir azabından Sana sığınıyorum.) [Müslim, Nesai, Hâkim,
Harâiti]
(Kabir azabından Allah’a sığınınız.) [Müslim, İ.Ahmed, İ.E.Şeybe]
(Gizleyebilseydiniz, kabir azabını işitmeniz için Allah’a dua ederdim.)
[Müslim, İ. Ahmed, Nesai]
(Allah’a yemin ederim ki, 99 tinnin Kıyamete kadar, kâfire kabrinde azap eder.)
[Ebu Ya’la, İbni Hibban, Tirmizi]
(Namaz kılmayanın kabri ateşle dolar. Gece-gündüz onu yakar. Bir tinnin, her
namaz vaktinde onu sokar.) [Kurretül-uyun]
[Tinnin isimli yılan, dünya yılanı değildir. Kâfire ve günahkâra azap etmesi
için Allah’ın yarattığı bir mahlûktur.]
Resulullah efendimiz, iki kabir yanında durup, (Bunlardan biri idrar
sıçramasından sakınmadığı için, diğeri ise, Müslümanlar arasında söz taşıdığı
için, kabir azabı çekiyorlar) buyurdu. (İbni Mace)
Eshab-ı kiramdan Ya’la bin Mürre hazretleri, bir kabirde azap olduğunu işitip,
Resulullah efendimize haber verdi. Peygamber efendimiz de, (Ben de işittim.
Söz taşıdığı ve üzerine idrar sıçrattığı için, azap yapılmaktadır) buyurdu.
(Beyheki)
Peygamber efendimiz, iki kabrin yanına gelince, bir hurma dalı getirilmesini
emretti. Hurma dalını ikiye kırıp, yarısını bir kabre, yarısını da diğer kabrin
üstüne koyup, (Bu dal yaş kaldığı sürece azapları hafifler. Bunlar gıybet ve
idrardan dolayı azap görmektedir) buyurdu. (İ.Mace)
(Dört kişinin, çektikleri şiddetli azaptan dolayı, Cehennemdekiler rahatsız
olur. Bunlardan biri, ateşten kapalı bir tabut içinde, biri bağırsaklarını
sürür, biri de kan ve irin kusar, öteki ise kendi etini yer. Tabuttaki, borçlu
olarak ölmüştür, üzerinde kul borcu vardır. [Geriye mal da bırakmadığı için
borcu ödenmemiştir.] Bağırsakları sürünen, idrardan sakınmamıştır. İrin ve
kan kusan, müstehcen konuşmuştur. Kendi etini yiyen de, gıybet ve koğuculuk
etmiştir.) [Taberani]
Peygamber efendimiz bir cenazede, (Ya rabbi bunu kabir azabından koru)
diye dua etmiştir. (Müslim, Nesai, Tirmizi)
Ehl-i sünnetin ve hanefi mezhebinin reisi olan imam-ı a'zam hazretleri
buyurdu ki:
(Kabirde ruhun cesede iadesi, kâfirleri ve bazı günahkâr Müslümanları kabrin
sıkması ve azap edilmesi haktır.) [Kavl-ül fasl
İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Rabbani hazretleri, (Kabrin
bedeni sıkması vardır) buyurdu. (Mektubat-ı Rabbani 3/17)
Yine İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Gazali hazretleri de, (Kabir
azabı ruha ve cesede birlikte olacaktır) buyuruyor. (İhya-i ulümiddin)
Karada ve denizde ölene de sual sorulur. Bu da ruhun bedene iade edilmesinden
sonra olur. [Nuhbet-ül-leâli s.116, Bidaye s.91]
Ruh ve beden beraber günah işledikleri için, kabir azabı da, her ikisine birden
yapılacaktır. (El-Müstened)
İmam-ı Süyuti hazretleri (Şerh-us-Sudur), Abdurrahman ibni Receb Hanbeli
hazretleri (Ehvâl-ül-kubur) kitabında, İmam-ı Şarani hazretleri Tezkire-i
Kurtubi Muhtasarı'nda bildiriyor ki:
Eshab-ı kiramdan Abdullah bin Ömer hazretleri, (Yerden boynu zincirli birinin
çıktığını, bir adamın bunu dövdüğünü, zincirli adamın yerde kaybolduğunu,
böylece toprağa girip çıktığını gördüm) dedi. Resulullah efendimiz, bu zata,
(O gördüğün kimse, Ebu Cehil'dir, kıyamete kadar kabrinde böyle azap
çeker) buyurdu. (Taberani)
Özetini aldığımız hadis-i şerifin metninde Ebu Cehil'in İbni Ömer hazretlerinden
su istediği de yazılıdır. Demek ki, Ebu Cehil'in sadece ruhuna değil, bedenine
de azap yapılmaktadır. Cehennemde de, çürüyen vücut yerine yeni bir vücut
yaratılacak, Cehennemdekilerin böylece hem ruh, hem de bedenleri azap
görecektir. Azabı gören ve çürüyen beden değildir. Ruhun tasarrufu altında olan
beden azap görecektir.
İmam-ı Süyuti hazretleri buyuruyor ki:
Her ölünün ruhu, cesedine, bilmediğimiz bir halde bağlıdır. Ruhların kendi
cesetlerine tesir ve tasarruf etmelerine ve kabirde bulunmalarına izin
verilmiştir. Ölü kabirde çürüse de, ruhun bedenle olan bağlılığı bozulmaz.
(El-mütekaddim)
Günahları ikisi birlikte işlediği için, yalnız ruha azap yapılması, hikmete ve
ilahi adalete uygun değildir. Beden kabirde çürüse de, Allahü teâlânın ilminde
vardır. Allahü teâlâ, ölüleri diriltmeye gücü yettiği gibi, bedene de azap
yapmaya gücü yeter. Allahü teâlâ her şeye kadirdir, Onun kudretinden şüphe eden
kâfirdir. (M. Nasihat)
Yanıp ölene kabir azabı
Günümüzde aklını dinde ölçü kabul eden bazı kimseler, yanarak ölene kabir suali
ve kabir azabı olamaz sanıyor.
Mumyalanıp hep dışarıda kalan yahut hiç defnedilmdeyen ölüye ve yanıp kül olan
kimselere de kabir suali olur. (Sirac-ül-vehhac ve Camiussagir şerhi)
Meşhur Emali şerhinde de, (Bir kimse kurtlar tarafından parçalanıp yense,
yahut ateşte yansa, denizde çürüse, kabir suali olur, kabir azabına veya kabir
nimetine kavuşur) buyuruldu.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kabir azabı, ahiret azaplarındandır. Dünya azabına benzemediği gibi, rüyada
görülen azaba da benzemez. Böyle sanmak, kabir azabını bilmemekten ileri gelir.
Kabir azabına inanmayan bid'at sahibi olur. (Hakkında hadis-i şerif olsa da,
olmasa da, kabir azabına inanmam, akıl ve tecrübe bunu kabul etmez) diyen kâfir
olur. (Mektubat-ı Rabbani 3/17- 31)
Aklın almadığı şeyleri akılla çözmeye kalkışmak çok yanlıştır.
Akıl, göz gibi, din bilgileri de ışık gibidir. Göz, ışık olmadıkça, karanlıkta
görmez. Göz, karanlıkta görmediği şeylere "Yok" diyemez. Akıl da, maneviyatı,
fizik-ötesini anlayamaz. Aklımızdan faydalanmamız için Allahü teâlâ, din ışığını
gönderdi. Göz, ışık olmadan karanlıkta cisimleri göremediği gibi, din bilgileri
olmadan da akıl, manevi şeyleri anlayamaz. O halde akıl, din ışığı ile ancak
manevi şeyleri anlayabilir.
Ölen kimse acı duyar
Amerika’daki vahşilerin, oklarının uçlarına sürdükleri, "Kürar" ismindeki
zehir, sinirlerin uçlarını felce uğratır. Adale hareket edemez. Ağrı
yapmadığından insan zehirlendiğini anlamaz. Elini, ayağını oynatamaz, yere
yıkılır, taş gibi kalır. Görür ve işitir ise de, gözünü kırpamaz, dilini oynatıp
bağıramaz. Kabir azabı da buna benzetilebilir. Ölü, acı duyar, fakat
kıpırdayamaz.
İnsan, ruhu sayesinde ayakta durur. Aklı, düşüncesi, ruhu sayesinde vardır.
İnsanın vücudu, bir marangozun aletleri gibidir. İnsan ölünce, aletleri
olmadığından, ruh bu aletlerle bir iş yapamaz. Ancak yine de, ruh ölü olmadığı
için gider gelir, insanları tanır. Hatta evliyanın ruhları insanlara yardım
eder. Bu yardım etmesi dünyadaki bedenindeki aletlerle değildir. Allahü teâlâ,
ruhlara aletsiz de iş yapma özelliğini vermiştir. Vefat eden Hızır
aleyhisselamın ruhu çok kimseye çeşitli yardım yapmaktadır.
Bir kimseye, başkasının bütün organları takılsa, o insanın aklında, düşüncesinde
değişiklik olmaz. Marangozun eski aletleri yerine, yeni aletleri gelmiş
demektir. Alet değişmekle, marangozdaki bilgi, kabiliyet değişmez. Kesmeyen bir
testere yerine, iyi kesen bir testere gelirse, daha kolay iş yapar.
İnsan ruhu sayesinde vardır
Görmeyen gözün yerine sağlam göz takılırsa görür. Kanı, kalbi, beyni de
değişse, yine düşünceye tesir etmez. Sağlam organ takılmışsa, daha kolay iş
görür. Çünkü insan, ruh demektir.
Bir insan yanmakla yok olmaz. Sadece aletleri elinden alınmış olur. Ahirette ona
yeni aletler verilir. Mümin ise Cennete, kâfir ise Cehenneme gider. Ruh,
kendisine verilen vücut sayesinde, ya nimete kavuşur veya azaba maruz kalır.
Ruhun mahiyetini bilmeyen veya Allah’ın kudretinden şüphe eden kimse, insan
yanınca yok olduğunu, kabir suali ve kabir azabının olmadığını zanneder. Hâlbuki
kabir azabının olduğunu dinimiz açıkça bildiriyor. Bu konudaki âyet-i kerime ve
hadis-i şerifleri yukarıda bildirdik.
Yargısız infaz mı?
Sual: Bazıları, (Kıyametten önce azap yoktur. Ahirette günahlar sevaplar
belli olmadan, suçlar meydana çıkmadan kabirde azap çektirmek, Yargısız
infaz olur. Mahkemeye çıkmadan karakolda dayak atmaya benzer. Bu ise
ilahi adalete aykırıdır) diyorlar. Kabir azabı hak değil midir?
CEVAP
Böyle konuşmak, dini hiç bilmemek demektir. Çünkü kimin ne suçu işlediğini,
kimin Cennete kimin Cehenneme gideceğini Allahü teâlâ elbette bilir. Hatta
insanlar doğmadan önce de biliyordu. Hafaza melekleri, insanların iyi kötü
amellerini tespit ediyor. Kimin suçu ne ise bellidir. Kabirde yargısız infaz
yapılmıyor. Günahlarına karşılık azaba maruz bırakılıyor. Kabirde sıkıntı çeken
müminin günahları azalır, hesap yerine günahsız gidebilir.
Aklı ölçü alan Mutezile fırkası, kabir hayatını ve kabir azabını inkâr etti.
Ehl-i sünnet âlimleri ise, kabir azabının hak olduğunu vesikalarla bildirdiler.