Büyüklük, aleyhte olunma, eziyet edilme gibi hezeyanlarla kendini belli eden akıl hastalığı. Bu psikozlarda zekâ korunmuştur, hissî cevaplar mantıklıdır, yanlış idrakler (halüsinasyonlar) nâdiren görülür. Paranoya durumları (paranoid psikozlar) üç grup altında incelenir:
1. Paranoya: Çok nâdirdir, gerçek bir olayın uygulamasının abartılması veya yanlış anlaşılması üzerine kurulan bir hezeyan sisteminin yıllar boyunca yavaş yavaş gelişmesidir. Bunlar arasında kendisini mehdî veya peygamber olarak görenler en çarpıcı örneklerdir.
2. Paranoid durumu: Paranoyadan daha sık olarak görülmekle beraber, bu da seyrek bir durumdur. Hastanın düşüncesinin çoğunu kaplayan hezeyanlar daha az düzenlidir. Kişilik paranoya durumuna göre daha az zarar görmüş olup, kişi günlük ihtiyaçlarını az çok yerine getirebilir.
3. Paranoid şizofreni: Düzensiz hezeyanlar, görme ve işitme halüsinasyonları, düşünce bozukluğu, kişilik dağılması ile kendini belli eder.
Paranoya teriminin târihi Hipokrat zamânına kadar uzanır. Eski Yunanlılar zamânında çeşitli akıl hastalıklarını târif etmek için kullanılırdı. Bu terim 1863’te Kahlbaum tarafından tekrar kullanıldı. Kahlbaum’un paranoya adını verdiği klinik durum yavaş gelişen iyi düzenlenmemiş hezeyanlar ile ortaya çıkıp hayat boyu devam eden, hayâl görmenin olmadığı bir hastalıktı. 1893’te Kraepelin “Dâhilî sebeplerden meydana gelen, düzgün düşüncenin davranış ve isteklerin çok iyi korunduğu, sürekli ve sarsılmaz bir hezeyan sisteminin gizli bir şekilde gelişmesidir.” diye bir paranoya tanımı ortaya attı.
Paranoid kişilik: Paranoid kişiliğe sâhip kişiler, birer psikoz hastası değildirler. Bunlar aşırı derecede hassas ve şüpheci kişilerdir. Bu tip kişiliğin genel özellikleri arasında, kıskançlık, şüphecilik, başkalarına karşı genel güvensizlik, kibirlilik, hırçınlık, geçimsizlik, kincilik sayılabilir. Paranoid kişi, başkalarını yargılayarak kendisine düşman oldukları fikrine kapılır. Aldatılmayı çok kolay hisseder ve karşı çıkar. Güvensizliğini bağımsız ve kendine yeter olmaya çalışarak sağlamak ister. Bunun sonucu olarak tecrid edilmiş bir hayat yaşayan ve çevresiyle haberleşmesi azalan paranoid, gerçeklerden mahrum kalır. Bu tip kişilerin idraki dardır ve bencildirler. Kendisini başkasının yerine koymazlar. Savunma yapısının gereği olarak hatâlarının aybını başkalarına yansıtır. Başarısızlığa tepki gösterir, vazgeçme yerine saldırıyla cevap verir.
Paranoya’nın klinik belirtileri: Paranoya esas olarak bir muhâkeme bozukluğu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun bir sonucu olan hezeyanlar, hastalığın hemen hemen tek klinik belirtisidir. Paranoya da hezeyanlar düzenlidir, kendilerine göre bir mantıkları vardır. Hezeyanlara esas teşkil eden muhâkeme kusurları ve hatâlı tefsirler hasta tarafından bir tabu şeklinde kabul edilir. Hezeyanlar, duygu ve düşüncelerine hâkim olur. Bunlara kuvvetle inanan ve çevrenin de inanması için sayısız deliller bulmaya çalışan hastanın, günlük hayâtı da hezeyanı ile uyum içindedir. Hasta; mağrur, şüpheci, etrâfını tetkik edici tavırlar takınır. Çevresindeki her hareketi şüpheyle incelemeye başlar. Bunu gerçek hezeyanın ortaya çıkması tâkip eder ki, bu da genellikle bir büyüklük ve azâmet fikriyle berâberdir. Çevresindeki insanların kendisine düşman oldukları, onu istismar ettikleri fikrindedir. “Paranoid dâvâcı” denilen tipteki hastalar hayatlarını mahkemelerde geçirirler. Bunda da hezeyan tek bir konu üzerine kurulmuştur ve hayat boyunca dâvâ ettikleri şey değişmez. Diğer bir hezeyan şekli de “keşif hezeyanı”dır. Keşiflerine “ihtira beratı” alıp, bunları satmaya çalışan, hattâ basında ve kamuoyunda kendilerinden bahsettiren paranoyaklar vardır.
Aşırı önem verdikleri bir fikre sâhip olan bâzı paranoidler de hayatları boyunca yeni bir politik düzen, devamlı sulh vs. peşindedirler. Garip dîni, politik akımlar kurarlar veya iştirak ederler. Bâzen siyâsilere karşı saldırgan davranışları, suikaste kadar varan aşırılıkları görülür. Bunların kişilik analizleri, aşağılık komplekslerinin varlığını ortaya koymuştur. Böyle insanlar kötü niyetli kişiler tarafından kolaylıkla elde edilip, anarşi, ihtilâl gibi tertiplerin içine sokulabilirler. Kıskançlık paranoyası, tehlikeli klinik tablolardan biridir. Şehvet paranoyasında şahıs sıklıkla kendisinden daha farklı bir sosyal sınıfa sâhip birisinin kendisine âşık olduğunu iddia eder.
Kendilerine dînî bir önem atfeden, mehdîlik, peygamberlik iddiasında bulunan “mistik paranoya” vak’aları, belli bir âileye ve hânedâna mensup olma hezeyanları târif edilmiştir. Esas olan, düzenli ve müzmin bir hezeyanın yerleşmesi, hastanın bütün davranışlarına hâkim olması ve hezeyan dışında herhangi bir şahsiyet kusuru ve kişilik dağılması görülmemesidir.
Paranoid psikozların sebep ve oluşu: Bu durumlara sebep olan faktörler değişiktir ve kişiden kişiye farklılık gösterir. Paranoid bozukluklar beyinle ilgili hastalıklarda çok görülürler ve bunama başlangıcı sayılabilirler. Paranoid bozukluklar, normal gözüken insanlarda fizikî sebeplerle tecrid olma, sağırlık gibi hissî bozukluklar sonucu meydana gelebilirler. Yabancı bir ülkeye göç eden kimselerde çevreyle münasebetin bozulması veya uzun süre hapishane hayatı bunlara örnek olarak gösterilebilir. Paranoya vak’aları herhangi bir sebep olmaksızın da ortaya çıkabilir.
Paranoidlerde genel olan çevre düşmanlığı çocukluktan kaynak alabilir. Çocuğun kendisini sürekli baskı altında hissettiği otoriter âile yapılarında bu daha sıktır. Erikson’a göre, paranoya meyli olan kişi süt çocukluğu devresinde sosyal çevresinden temel güven duygusunu almamıştır. Bu güvensizlik, ebeveyn tarafından reddedilme, evde daha fazla tercih edilen bir kardeşin olması veya çevrede çocuğun güvenini sarsan hareketlerden dolayı olabilir.
Kraepelin, kişiye zarar veren mühim bir olayı hezeyanın odağı ve başlangıç noktası hâline getiren paranoya vak’alarını ayrı olarak incelemiştir. Hezeyanların gelişmesi için haksızlık olayı gibi bir vak’a başlangıç olabilir. Bundan sonra ortaya çıkan “paranoid dâvâcı” tip bunun klasik örneğidir.
Kretschmer, alıngan bir karakter zemininde gelişen hezeyan durumlarından bahsetmektedir. Bu vak’alarda, şahıstaki yetersizlik hissinin üzerine yıkıcı bir tecrübe de binince paranoid fikirlerin ön plânda olduğu hastalık ortaya çıkmaktadır. Bu noktada hasta, herkesin kendisinin de içinde bulunduğu ahlâkî çöküntüyü bildiğine ve devamlı bunu konuştuğuna inanmaktadır.
Paranoya müzmin bir gelişme tâkip eder, kötüleşme olmazsa da iyileşme de hemen hiç bir zaman söz konusu değildir. Birçok paranoid hasta cemiyette iniş çıkışlarla birlikte varlığını sürdürür. Bu hastaların bir kısmı hezeyanlarını gizleyebilir. Tedâvi olarak hastaya psikoterapi ve çevre değişikliği teklif edilebilir. Fakat hasta hekime güvenmediği sürece, tedâvinin gâyesine ulaşılamaz. Bu güvenin sağlanması da genellikle mümkün değildir.