Hazret-i Ömer, halifeliği zamanında, Medine’nin etrafında bir deve palanı
düşmüş, onu alıp, süratle giderken terlemişti. Hazret-i Ali ile karşılaştı.
Hazret-i Ali, ya Emir-el müminin, bu ne haldir diye sordu. Buyurdu ki, ya
kardeşim Ali! Bu deve Müslümanların beyt-ül-malındandır. Palanını düşürüp,
kaçmış. Onu bulup, yine arkasına vurmak (koymak) isterim. Böylece hilafet
zamanımızda, beyt-ül-mala ziyan vermiş olmayalım.
Hazret-i Ali, ya Emir-el müminin! Bir başka kimse gönderseniz, olmaz mıydı diye
sorunca, ya Resulullahın amcasının oğlu! Bu iş benim ahdime lazımdır. Kıyamet
günü olunca, bu işin kusurunu benden sorarlar. En iyisi budur ki, kimseye
ısmarlamayıp, işimi kendim görmeliyim. Böylece, dergah-ı izzette mahcupluk
çekmeyeyim dedi.
Hazret-i Ali bu sözü işince derinden ah çekip, ağlamaya başladı. Dedi ki, ya
Ömer, senden sonra gelenlere rahat koymadın. Zira onlar bu yolda gidemezler,
sıkıntıya düşerler. (M. Ç. Güzin)