Yaralanma ile doku arasına girerek yerleşen. Clostridium tetani adı verilen tetanos mikrobunun yapmış olduğu özel bir hastalık tablosu. Tetanos, yüzyıllardanberi bilinmektedir. Önceleri hastalığın, yaraların içinde bulunan yabancı cisimlerin sinir uçlarını uyarmasından ileri geldiği zannedilmiştir. On dokuzuncu asrın ikinci yarısında Lister; hastalığın cerrahî kliniklerinde, ameliyatlı hastalar arasında da çıktığını bildirmiş ve mikroplara karşı mücâdele prensiplerini uygulayarak önlenebileceğini göstermiştir. Nicolaier (1884) deney hayvanlarına bahçe toprakları emülsiyonları aşılayarak tetanos meydana getirmiş ve yaralarda tetanos basilini görmüştür. Bizde tetanosa, kazıklı humma adını, Süleyman Numan vermiştir.
Tetanos mikrobu, 37°C’de oksijensiz şartlardaki besi yerlerinde çoğalma özelliğindedir. 3-5 mikron boyundadır. Bu mikrop, oksijenle temas edince veya beslenme şartları kötüleşince daha dayanıklı olan sporlu şekline döner. Sporlar toz ve toprak içinde uzun süre yaşar. Kirli yaralara bulaşınca ve oksijensiz kalınca faal hâle geçerek zehirlerini (toksinleri) salgılamaya başlar. Zehirlerden birisi“tetanolisin” adında olup, kırmızı kan kürelerini eritici ve antijenik özelliktedir, aşı yapımında kullanılır. Diğer zehiriyse, hastalığı ortaya çıkaran bir sinir zehiridir, “tetanospasmin” adını alır.
Tetanos, dünyânın her yerinde ve her insanda görülebilen bir hastalıktır. Tetanos mikrobu otçul hayvanların barsağında bulunur. Onlara bu şekilde zarar vermez. Bu hayvanlar, tetanos sporlarını otlardan alırlar, bunlar bağırsakta canlı şekle geçip, çoğalırlar. Hayvanın dışkısıyla çıkarak tekrar spor hâline geçer ve toprağa karışır. Sporlar toprak ve gübre içinde uzun süre yaşar. Sokak tozlarında, hastânelerin tozlu yerlerinde, sterilize edilmemiş dikiş malzemelerinde, elbiselerde, evcil hayvanların tüylerinde de bulunabilir.
Hastalığın, eğitim ve kültür seviyesindeki düşüklükle de yakından ilgisi vardır. Erkekler yaralanmalara daha fazla maruz kaldığından, erkeklerde daha sık görülür. Tetanoz sporunun giriş kapısı deri ve mukozalardır. Basit bir sıyrık ve temiz bir yara hastalığın meydana gelmesi için yeterli değildir. Yara içinde, yabancı maddeler, ölü doku parçaları veya kan pıhtısı parçaları bulunması icab eder. Salgılanan tetanoz zehiri merkezî sinir sistemine ulaşınca hastalık tablosu ortaya çıkar.
Tetanosa tek tük vak’alar hâlinde rastlanır. Harplerde seri hâlinde yaralanmalarda, hastalığa sık rastlanır. Aşı tatbiki ve yaralanmadan sonra koruyucu serum tatbiki, hastalık sayısını çok azaltmıştır.
Tetanosun kuluçka süresi ortalama olarak bir hafta civârındadır. Kuluçka döneminin son iki gününde, keyifsizlik, iştahsızlık ve başağrısıyla başlar. Yüz kaslarında gerilme ve çiğneme zorluğu olur. Dudaklar hafifçe aralanmış ve uçları çekilmiştir, yüzde alaycı bir gülüş görünümü vardır. Çene kaslarında sertlik başlayınca, hasta ağzını açamaz. Yutma zorluğu olur. Gövde kasları sertleşmesiyle sırt ağrıları ve oturmada zorluk sözkonusu olur. Kas sertliği boyun, kol ve bacak kaslarında da olur. Sürekli sertliğe, ara ara, spazmlar da ilâve olur. Kaslar ağrıyarak şiddetle kasılır, hasta gerilir.
Kasılmalar, dış uyarılarla (ses, ışık vb.) başlar. Kasılmaların durumuna göre hastalık hafif, orta ve şiddetli olmak üzere üçe ayrılır.
Kas belirtilerinden başka önemli bir belirti yoktur. Spazmlar, solunum kaslarında da olursa, şahıs nefes alamaz, morarır ve uzun süren nöbetlerin birinde oksijensizlikten ölür.
Hastada ateş yoktur, şuur açıktır. Terleme vardır. Hastalığın süresi genellikle 1-2 hafta kadardır. 2 haftayı atlatan hastalar çok defâ sağ kalır. Bir-iki gün içinde öldüren şekilleri de vardır. Hastaların ortalama olarak % 25 ilâ % 60 kadarı tedâviye rağmen ölmektedir. Hastalığı atlatanlarda nekâhat uzun sürer.
Tetanosun en önemli komplikasyonu, hastalığın seyri esnâsında meydana gelebilen diğer enfeksiyonlar ve bunlar arasında da zatürredir. Deride, uzun süre aynı pozisyonda yatmaya bağlı yaralar, kasılmalardan ileri gelen omurga kırıkları ve gebelerde düşükler de sözkonusu olabilir.
Tedâvi: Tetanos aslında kendi kendine iyileşebilen bir hastalıktır. Zehir salgılayan odak temizlenip kaldırıldıktan sona, sinir hücrelerine yeniden zehir gitmez. Önceden meydana gelen kasılmalar devam eder. Yapılacak en mühim iş, uyku ilâçları ve nevrotik ilâçlarla kasılmaları ve bundan doğacak tehlikeleri önleyip, sinir dokularına tâmir süresi kazandırmaktır. Hasta oldukça sâkin ve sessiz bir odada ve rahat bir yatağa yatırılır, perdeler kapatılarak oda loş bir hâle getirilir. Penisilin ve antitetanikserum da verilir. Tetanos teşhisi konduğunda ilk yapılacak iş, hastayı derhal narkozla uyutup, yarayı temizlemek, daha sonra gerekli ilâçlar uygulamaktır. Gereken hastalara oksijen verilir, makinayla sun’î solunum yaptırılır.
Korunma: Tedâvinin arz ettiği güçlükler ve hastalığın tehlikesi düşünülürse, tetanozdan korunmanın ehemmiyeti daha iyi anlaşılır.
Yaralanma ihtimâli bulunan özellikle asker, çiftçi ve işçilerde tedbir almak gerekir. Bu gâyeyle tetanoz aşısı uygulanmaktadır. Aşılama birer ay arayla üç defâ yapılır. Aşılı bir kişi hafif ve temiz bir şekilde yaralanırsa serum yapılmaz, sâdece ikinci aşıyı tekrar yapmak yeterlidir. Fakat geniş ve ezikli yaralarda serum da gerekir.
Aşısı olmayan bir şahıs yaralanınca, yara temizliğini müteakip, en kısa zamanda tetanoz serumu yapılır, bilâhare aşı da uygulanır. Yaralanma olmasa da tetanos aşısını her 5 yılda bir tekrarlamak koruyuculuk açısından faydalıdır.
Tetanos serumunun bir takım mahzurlu yönleri olduğu için daha ziyâde tetanos aşısıyla risk altındaki kişileri tetanosa karşı dirençli hale getirmek önemli bir husustur. Yurdumuzda kadınlar arasında, düşükler neticesinde rahimde yerleşerek gelişen tetanostan da kayıplar verilmektedir. Toplumu bu konuda aydınlatmak da sağlık kuruluşlarının üzerine düşen mühim bir vazifedir.