Başlık | Yazı |
---|---|
Şartsız söylenenler |
Sual: Bazı hadislerde, (Şunu yapan Cennete veya Cehenneme gider)
deniyor. Mesela (Cömert Cennete gider)veya (Savaşta ölen şehittir)
denince, bunun bazı şartları yok mudur? Her cömert, Cennete gider mi,
savaşta ölen herkes şehit mi olur? |
Şartlı satış ve hediye |
Sual: Bir kuzu alıp kesecektim. Satıcı, “Bu kuzuyu çocuklarınla yemek
üzere sana ucuza veririm veya hediye ederim. Bana da sevap olur” dedi. Kuzuyu
arkadaşlarımla yesem veya satsam mahzuru olur mu? |
Şart |
Bir işin veya hükmün yapılmasını îcâbettirmeyen, fakat yapılmaması ile de o iş veyâ hükmün meydana geldiği şey. |
Sarkom |
Yağ dokusu, bağ dokusu, kıkırdak, kemik, lenf ve kas damarları, düz ve çizgili kaslar, seröz zarlar, lenforetiküler doku ve kan yapıcı kemik iliği gibi döşeyici (epitelyel) doku dışındaki, mezoderm kökenli dokulardan kaynaklanan tüm kötü huylu tümörleri... |
Sarkoidoz |
Vücutta birçok organları müzmin seyirli, sebebi bilinmeyen, selim bir hastalık. En çok akciğerleri, çevre lenf bezlerini, karaciğeri, deriyi, gözü ve tükürük bezlerini tutar. Ayrıca kemikler ve böbreklerde de hastalık meydana gelebilir. Bütün... |
Sarılık |
Deri ve mukozaların (ağız içi, dil, göz akı), bâzı vücut sıvılarının (idrar gibi) safra boyalarıyla çeşitli sebeplerden dolayı sarı renge boyanması hâli. |
Sarık |
Kavuk, fes, takke gibi başlıkların üzerine sarılan tülbent veya şal. (Bkz. İmâme) |
Sarîh |
Belli, açık, meydanda olan. Kendisinden kasd edilen mânânın açıkça anlaşıldığı lafız (söz). |
Şârî |
Kullarının dünyâ ve âhiret seâdetine (mutluluğuna) kavuşmaları için Peygamberleri aleyhimüsselâm vâsıtasıyla emir ve yasaklarını bildiren Allahü teâlâ. Şâri-i mübîn de denir. Allahü teâlânın emir ve yasaklarını... |
Sarhoşluk |
(Bkz. Alkolizm) |
Sarf ve Nahv İlmi |
Arabî dilbilgisi. Sarf; kelime bilgisi; kelimelerde meydana gelen değişikliklerden ve birbirlerinden türemelerinden bahseden ilim. Nahv; cümle bilgisi; kelimelerin cümle içinde fiil, fâil (özne), mef'ûl (nesne, tümleç) olma gibi durumlarından ve buna g... |
Sarf Satışı |
Nakd hâlindeki veya işlenmiş altını ve gümüşü birbirleri karşılığında satmaktır. |
Sare |
Sıççrayan, atlayan. |
Şarapçıya üzüm satmak |
Sual: İslamiyet ile idare edilmeyen bir ülkede yaşıyorum. Kilise tamir
etmek, şarap fabrikasına üzüm satmak caiz olur mu? Yahut şarap fabrikasına üzüm
taşımam caiz midir? Bazı hocalara sordum, kesinlikle haramdır diyorlar. |
Şarani |
Sacı gür. |
Sara |
Genellikle şuur kaybı ile birlikte olan ve nöbetlerle giden bir sinir sistemi hastalığı. Bir sara nöbeti beyin foksiyonunda kısa süreli bir bozukluk olarak târiflenebilir. Bir grup beyin hücresi âni olarak elektrik deşarjı göstermekte ve nöbet ortaya çıkmaktadır. Nöbeti... |
Sara |
Halis, katkısız, saf. |
Saplantı |
Kişinin bilincini saran kurtulması olanaksız yineleyici düşünce. |
Sapık |
Doğru yoldan ayrılan, îtikâdında (îmân bilgilerinde) ve ibâdetleri yapmasında veya yaşayışında Ehl-i sünnet vel-cemâat mezhebinden (Peygamber efendimizin ve Eshâbının yolundan) ayrılan, yanlış yollara sapan kimse. |
Şans kelimesi |
Sual: Şans kelimesi, rast gele kullanılıyor. Şans ne anlama geliyor?
Kullanılması mahzurlu olanlar var mıdır? |
Saniye |
İkinci. |
Sanem |
Put, odundan, altından ve gümüşten yapılan insan heykeli. (Bkz. Put) |
Sandalyede namaz |
Sual: Birçok camilere sandalyeler konmuş. Sandalyede namaz kılanlar, (Dinde
kolaylık olduğu, güçlük olmadığı için sandalyede namaz kılıyoruz) diyorlar.
Doğru mu? |
Sanâyi Şirketi |
İki veya daha fazla san'at sâhibinin başkasından iş kabûl ederek ücretini paylaşmak üzere veya fabrika kurup îmâlât kârını paylaşmak üzere kurdukları şirket, ortaklık. Şirket-i A'mâl. |
Sanatoryum |
Veremle avaşta, yasaların belirlediği koşullarda hazırlanmış ve gerekli biçimde donatılmış uzman hastane. |
Sana azab-ı ilahi gelir |
Adamın biri tek başına yolculuk yaparken, şeytan insan kılığında yanına gelip, arkadaş oldu. Adam öğle namazını, ikindi namazını, akşam namazını ve yatsı namazını kılmadı. Şeytan hayretler içinde kal... |
Sana acımasam helal etmezdim |
Hazret-i Ömer bir gün, mübarek başını koyup, tam yatacaktı. O sırada bir köle seslenip: Kalk, ya Emir-el müminin. Önce bana insaf eyle! Rabbil âlemin kıyamet günü benim hakkımı senden alır dedi. Hazret-i Ömer acele kalkıp, ne iş yaparsın, yardım edeyim dedi. O köle, ben düşkün bir kişiyim. Elbisemi yıkayasın ve... |
San'at |
Ustalıkla, hünerle yapılan iş. |
Şân |
1. Hâl, durum. |
Samed (Es-Samed) |
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Hiçbir kimseye, hiçbir şeye ihtiyâcı olmayan, bütün mahlûkâtın (yaratılmışların) kendisine muhtaç olduğu yüce Allah. |
Şamanizm |
Nuh aleyhisselamın üçüncü oğlu Yafes, yüzlerce torunları ile Asya’nın ortalarına yerleşti. Orada çoğalarak, doğu Asya’ya ve o zaman mevcut olan kara yolları ile, Okyanus adalarına yayıldılar. Yafes öldükten nice yıllar sonra, insanlar azmaya, Nuh... |
Şâmânîler |
İyi ve kötü ruhların bütün âlemi te'siri altında tuttuğu inancına dayanan sapık bir yolun mensupları. |
Saman Nezlesi |
Çeşitli bitkilerin çiçek tozlarınına bağlı olarak çeşitli organ ve sistemde, özellikle de üst solunum yollarında ortaya çıkan alerjik belirtileri anlatan genel terim. |
Saman Nezlesi |
Çocukluk döneminde başlayan, tekrar eden (mükerrer) ataklarla giden allerjik bir hastalık. Mevsimlik veya her zaman olmak üzere iki tipi vardır. Çiçek tozları, otlar, çimen ve küfler, mevsimlik; ev tozları ve yün ise parennial saman nezlesine sebep olur. Genellikle... |
Sâman |
Servet sahibi, zengin, rahat, dinç, düzenli. |
Sâm |
Nûh aleyhisselâmın üç oğlundan büyüğü. |