Başlık | Yazı |
---|---|
Epidemiyoloji |
(Bkz. Salgın) |
Epidemi |
(Bkz. Bulaşıcı Hastalıklar, Salgın) |
Eosinofil | |
Enzimler |
Biyokimyâsal reaksiyonları katalizleyen, protein yapısındaki katalizör maddeler. Ferment olarak da bilinirler. |
Enurezi |
Üç-dört yaşından sonra devam eden istemsiz idrar kaçırma. |
Enterit |
(Bkz. Gastroenterit) |
Enterit |
İnce bağırsağı etkileyen iltihabı süreç. |
Enspeksiyon |
Gözlemek, bakmak, gözle incelemek mânâlarına gelen ve çok kullanılan bir kelime. Hasta muâyenesinin ilk basamağını teşkil eder. Çok basit olmasına rağmen, oldukça önemlidir. |
Ensest |
Aralarındaki akrabalık ilişkileriyle nedeniyle yasalar ya da gelenekler tarafından evlenmeleri yasaklanmış kişiler arasındaki cinsel ilişki. |
Ensâr |
Yardımcılar. Mekke'den Medîne'ye hicretten sonra, Resûlullah efendimize ve Mekke'den gelen müslümanlara yakın alâka gösterip, malları, mülkleri, bedenleri ve her şeyleri ile yardım eden Medîneli müslümanlar. |
Enkontinans |
Anüs ya da idrar kesesi büzgen kasının denetim bozukluğu. |
Enkodrom |
Kemiğin içinde gelişen kıkırdak tümörü. |
Enjektör |
Genel olarak havayı, sıvıları emmeye veya itmeye yarayan küçük pompa. Tıpta, bir doku veya boşluğa basınçlı sıvı doldurmaya yarayan âletlere bu isim verilir. Yâni enjeksiyon olayını gerçekleştiren bir âlettir. |
Enjeksiyon |
|
Enise |
Cana yakın, sevimli dost, arkadaş. |
Engin |
Uçsuz bucaksız deniz. |
Enfüs |
İnsanın iç dünyâsı, iç âlemi. |
Enfeksiyon |
(Bkz. Bulaşıcı Hastalıklar) |
Enfarktüs |
Bir dokunun bir parçasının, buraya gelen kan akımının engellenmesiyle, mevzii olarak oksijensiz kalması neticesi “koagulasyon nekrozu” denen şekilde eriyerek canlılığını kaybetmesi. En sık görülen sebebi atardamarların pıhtı veya damar sertliği neticesi tıkanması veya ileri... |
Enfarktüs |
Bir bölgeye giden kan akımının azalması ya da tamamen yok olması ile oluşan dokunun beslenememesi sonucu ölümünün olması. |
Enfâl Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin sekizinci sûresi. |
Enfâl |
Devlet reîsinin, herkesin elde ettiği kendisinin diyerek, harbe teşvik için gâzilere (İslâm askerlerine) ganîmet hisselerinden fazla olarak verdiği mallar. Tekîli nefeldir. Gâzileri böyle teşvik etmeye tenfîl denir. |
Enes Bin Mâlik |
Resûlullahın hizmetçisi. |
Ene'l-Hak |
Hallâc-ı Mansûr tarafından "Ben yokum, Hak teâlâ vardır." mânâsında söylendiği hâlde, görünüşte; "Ben Hak'kım" manasına alınan söz. |
Endoskopi |
|
Endoskopi |
Endoskop adlı bir aletle insan vücudundaki bazı organ ve boşlukları görerek incelemeye dayanan tanı ve tedavi yöntemi. |
Endometriyoz |
Endometrıumun Normal yeri olan döl yatağının iç yüzünden başka bir bölgede odaklar ya da kalıntılar biçiminde bulunması ile beliren patolojik durum. |
Endometrit |
Dölyatağının (rahmin) iç zarı olan endometrıumun iltihaplanması. |
Endokrinoloji |
(Bkz. Hormonlar) |
Endokrinoloji |
İç salgı bezlerinin fonksiyonlarını, normal dışı çalışma sonucu oluşan hastalıklarını ve bunların tedavilerini inceleyen tıp dalıdır. |
Endokrinolog |
Endokrin sisteminin yapı, patolojileri ve tedavisi konusunda uzman kişi. |
Endokardit |
Kalbin iç zarı iltihabı. |
Endemi |
(Bkz. Salgın) |
Enbiyâ |
Nebîler, peygamberler. Yeni din ile gönderilmeyip, insanları önceki dîne dâvet eden peygamberler Nebî kelimesinin çoğulu. Yeni bir din ile gönderilen peygambere ise, resûl denir. (Bkz. Nebî, Peygamber) |
Enâniyet |
Kendini beğenip büyük görme, bencillik. Egoistlik. |
En'âm Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin altıncı sûresi. |