Başlık | Yazı |
---|---|
Fermentasyon |
Mayalanma. |
Ferment |
Bazı organların salgılarında bulunup kimyasal değişikliklere etki eden maddeler. |
Ferîdüddîn-i Attâr |
Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Muhammed bin İbrâhim el-Attâr en-Nişâbûrî el-Hemedânî, lakabı Ferîdüddîn'dir. Ferîdüddîn-i Attâr diye meşhur oldu. 1119 (H.513) senesinde Nişâbûr'da doğdu. Babası att... |
Ferîdüddîn Genc-i Şeker |
Hindistan'da yetişen Çeştiyye evliyâsının büyüklerinden. Adı Ferîdüddîn Mes'ûd'dur. Ferrûh Şâh Kâbilî neslinden, Celâleddîn Süleymân'ın oğludur. Baba ve annesi şerefli, asîl âilelerden olup, nesebi hazreti... |
Fereli Şeyh Sinân Efendi |
On beşinci asır Osmanlı velîlerinden. Fere'de doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1485 (H.890) senesinde vefât etti. Kabri Fere'dedir. Sevenleri ziyâret etmekte ve feyz almaktadırlar. |
Ferec Meczûb |
Mısır'da yetişen velîlerden. İsmi Ferec olup Allah aşkıyla kendinden geçmiş olması sebebiyle Ferec Meczûb adıyla meşhur oldu. Doğum târihi bilinmemektedir. On altıncı asırda yaşadı. Mısır'da vefât etti ve Şeyh Behâeddîn dergâhına defnedildi. |
Ferec bin Abdullah |
Yemen velîlerinden. İsmi Ferec bin Abdullah, künyesi Ebü's-Sürûr en-Nûbî'dir. Doğum yeri ve târihi bilinmemektedir. Mîlâdî on dördüncü yüzyıl başlarında Yemen'in Cünd şehrinde vefât etti. Kabri başında yapılan du... |
Ferdiyyet |
Tasavvufta yüksek bir mertebe. |
Ferâiz |
1. Bir kimse vefât edince, bıraktığı malın kimlere verileceğini ve nasıl dağıtılacağını öğreten ilim, mîrâs hukûku. |
Fennin ilerlemesi ve dinimiz |
Sual: İslamiyet’in fen bilgilerine bakış açısı nasıldır? Fen
ilerledikçe dinin zayıflayacağı doğru mudur? |
Fenâ-i Nefs |
İnsanın kendine ve başkalarına bağlılığının kalmaması. Benliği unutup, bırakması. Yâni Allahü teâlâdan başka hiç bir şeyi bilmemesi ve sevmemesi. |
Fenâ-i Kalb |
Mahlûkların (yaratılmışların) varlığını, sevgisini kalbden çıkarmak. Kalbin Allahü teâlâdan başka hiç bir şeyi bilmemesi ve sevmemesi, unutması. |
Fenâ-i İrâde |
İrâde ve isteklerin yok olması. |
Fenâ-i Etemm |
Tam fenâ. Evliyâlık makamlarının sonu, velînin ben diyecek yer bulamamasıdır. |
Fenâ fiş-Şeyh |
Tasavvuf ilminde talebenin velî olan hocasının arzû ve isteklerine tâbi olması, irâdesini isteğini onun eline bırakması. Ölü yıkayıcının elindeki meyyit (ölü) gibi olması. Ona hiç bir işinde muhâlefet etmemesi. |
Fenâ Fillah |
Kalbin yalnız Allahü teâlâyı sevmesi, O'nun beğendiği şeylerde fâni olmak yâni O'nun sevdiklerini sevmek O'nun sevdiklerini kendi için sevgili bilmek. |
Fenâ |
Tasavvuf ilminde bir terim. Kendini yok görmek. Mâsivâyı, Allahü teâlâdan başka her şeyi unutmak, mahlûkların (yaratılmışların) sevgi ve düşüncesini gönülden çıkarmak. Allahü teâlâyı çok zikir (anma) netîcesinde meydana gelen... |
Fen Yobazı |
Fen bilgisinde mütehassıs (uzman) olmadığı hâlde, kendisini fen adamı ve müslüman olarak gösterip müslümanların dînini, îmânını bozmağa, İslâmiyet'i içerden yıkmağa çalışan kimse. |
Fen ve gelişmeler |
Sual: Bazıları İslamiyet’in fen ve gelişmelere mani olduğunu iddia
ediyorlar. Fennin dindeki yeri nedir? |
Femur |
Uyluk kemiği. |
Felsefe nedir |
Sual: Felsefe nedir? |
Felsefe nedir | |
Felsefe |
Madde, hayat, yaratılış, kâinât, ruh, ölüm, ölüm sonrası gibi konularda insan gücünün akla dayanarak ortaya koyduğu düşünce ve görüşlerin tamâmı. Beğendiği düşüncelerini hakîkat olarak anlatmak, yaldızlı, heyecan verici laflarla... |
Fels |
Altın ve gümüşten başka mâdenlerden basılmış para. Çoğulu fülûstur. |
Felek |
Yörünge. |
Felek |
Felek, gök demektir. Çoğulu eflaktır. Dünyaya da felek denir. Şarkı ve
türkülerde geçen Kahpe felek deyimi, dünya değil de, ilah kastediliyorsa küfür
olur. Bazı sözlüklerde felek, doğa üstü güç olarak tarif edilmektedir. Bu da çok
yanlıştır. |
Felç (Paralizi) |
Sinirlerde veya kaslarda ortaya çıkan bir bozukluk dolayısıyla vücudun o parçasının hareket kâbiliyetinin bozulması veya azalması. Halk arasında “inme, nüzûl” gibi adlarla da anılan felç kelimesi hâdiseyi anlatmak için yetersiz kalmaktadır.... |
Felak Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin yüz on üçüncü sûresi. |
Felâh |
Kurtuluş, selâmet, mutluluk, hayır ve nîmetlerde, râhatta dâim olmak. |
Fehm |
Anlayış; iyiyi kötüden ayıran anlama kuvveti. |
Fehim-i Arvâsî |
Doğu Anadolu'da yetişen büyük velîlerden. Silsile-i aliyye adı verilen büyük evliyânın otuz üçüncüsüdür. Osmanlı Devletinin son devirlerinde yaşamıştır. Seyyiddir. "Hazret-i Şeyh" ve "Allâme" lakapları vardır. "Arv... |
Fedâil |
Farz ve vâcib olmayan nâfile ibâdetler. |
Fecr-i Sâdık (Gerçek fecr) |
Fecr-i kâzibi tâkibeden tam karanlıktan sonraki beyazlık. Sabah namazının ve orucun başlama vakti. |
Fecr-i Kâzib (Aldatıcı fecr) |
Fecr-i sâdıktan iki derece kadar önce doğuda görülen ve sonra kaybolan geçici beyazlık. İmsak vakti. |
Fecr Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin seksen dokuzuncu sûresi. |
Fecr |
Sabaha karşı, güneş doğmadan önce, ufkun gün doğusu tarafında görünen aydınlık, tan yerinin ağarması. |