Başlık | Yazı |
---|---|
Gaybet |
Tasavvufta, kalbin kendisine gelen mânâlarla meşgul ve onlara dalmış olarak, kendisinden ve halkın işlerinden, etrâfında olan şeylerden habersiz olması. |
Gayba iman esastır |
Sual: Tam İlmihal’in iman bahsinde, Seyyid Abdülhakim efendi imanı şöyle tarif ediyor: |
Gayb |
Hazır olmama, gizli kalma. Hazır olmayan gizli kalan, görünmeyen. |
Gavur |
Müslüman olmayan, îmânsız. (Bkz. Kâfir) |
Gavsî Ahmed Dede |
On yedinci yüzyıl Anadolu velîlerinden. İsmi Ahmed, mahlası Gavsî'dir. Gavsî Ahmed Dede diye meşhur olmuştur. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin tasavvuftaki yolu olanMevleviyye'ye mensuptur. Gelibolulu Yazıcızâdeler sülâ... |
Gavs-üs-Sakaleyn |
İnsanlara ve cinlere yardım eden büyük velî Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin lakabı. |
Gavs-ül-Memdûh |
Osmanlılar zamânındaAnadolu'da yaşayan evliyânın büyüklerinden. Asıl ismi Mahmûd, babasınınki Abdürrahmân'dır. 1760 (H.1174) senesinde Tillo'da doğdu. İsmâil Fakîrullah hazretlerinin torunlarından olan Mahmûd bin Abdürrahmân, büyük... |
Gavs-ı A'zam |
Büyük gavs (yardımcı). Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin lakabı. |
Gavs |
Yardım eden. Evliyâ arasında kullara yardımla vazîfelendirilen velî zât. |
Gatrit (Mide Nezlesi) |
Mîdenin iltihaplarına verilen genel isim. Gastritler, had veya müzmin olabilir. Çabuk gelişen gastritlere had (akut), uzun zamandan beri mevcut bulunanlara da müzmin gastrit denilir. Yakıcı maddeler ve ışınlar sebebiyle meydana gelen had gastritler dışındakilerin, müzminleşmeyeceği kabul edilir... |
Gastrotomi |
Midenin cerrahi bir girişimle kesilerek çıkarılması. |
Gastroskopi |
(Bkz. Endoskopi) |
Gastroskopi |
Özel elastik bir hortum ve ucundaki kameradan oluşan özel endoskopi aletinin hastaya yutturulmasıyla üst sindirim sistemi rahatsızlıkları, gastrit, mide tümörleri, ve mide mukozasının inceleme imkanı sağlayan bir teşhis yöntemidir. Hastaya sakinleştirici verildikten sonra... |
Gastromegali |
Midenin genişlemesi. |
Gastrolit |
Mide taşı. |
Gastrointestinal |
Mide-barsak sistemine verilen isim. |
Gastroenteroloji |
Tıbbın dâhiliye bölümünün, hazım sistemi, karaciğer, safra yolları ve pankreas hastalıkları ile bunların endoskopik (gastroskopi, duodenoskopi, rektosigmoidoskopi, kolonoskopi, peritoneoskopi gibi) tedkik ve tedâvileriyle uğraşan kısmı. Bu işi kendisine meslek edinmiş, yâ... |
Gastroenteroloji |
Mide, barsak hastalıklarını inceleyen tıp bilim dalı.
|
Gastroenterit |
Genellikle besin zehirlenmesi sonucu ishalle kendini gösteren mide barsak iltihabı. |
Gastroenterelog |
Mide, barsak hastalıkları doktoru. |
Gastrit |
Mide iltihabı. |
Gastralji |
Mide ağrısı. Kramp tarzında ve kusma ile olabilir. |
Gasroenterit |
|
Gasl |
Yıkamak, yıkanmak. Ölünün cenâze namazı kılınmadan ve kefenlenmeden önce teneşir tahtası üzerinde, ayakları kıbleye gelecek şekilde sırt üstü yatırıp, göbeğinden dizlerine kadar bir örtü ile kapatılarak yıkanması. |
Gâşiye Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin seksen sekizinci sûresi. |
Gasîl-ül Melâike |
Melekler tarafından yıkanan; Eshâb-ı kirâmdan Uhud harbinde şehîd olan ve cenâzesini meleklerin yıkadığı Peygamber efendimiz tarafından müjdelenen Eshâb-ı kirâmdan Hanzala hazretleri. (Âdem aleyhisselâmı da melekler yıkamıştır.) |
Gasb |
Başkasının malını izinsiz (rızâsı olmaksızın) zorla elinden almak. Malı alana gâsıb, alınan mala mağsûb denir. |
Garplı âlimlerin Kur’an hayranlığı |
Sual: Batılı âlimler Kur’an-ı kerim hakkında ne demişlerdir? |
Gariplerin kıymeti |
Sual: Garibim diye yüzüme bakan yok. Hâlimi hatırımı soran yok. Aç
mısın susuz musun diyen yok. N’oldu bize böyle? Garibiz diye ölelim mi? |
Garip kimse |
Gözleri hep yaşla dolar, |
Garip halim var |
Derdim denmez ağyare, |
Garip Hâfız |
Anadolu'da yetişen velîlerden. 1903 (H.1321) senesinde Erzurum'un Cedid mahallesinde doğdu. İsmi, İbrâhim Hakkı'dır. Erzurumlu İbrâhim Hakkı hazretlerinin neslindendir. Anne tarafından dedesi HacıMâhir Efendi, Rıfâî tarîkatı şeyhiydi. |
Garîb |
1. Yabancı, memleketinden uzakta bulunan, kimsesiz. |
Garer |
Tehlike, zarar. Sonu belli olmayan şüphe ihtimâli olan satış. |
Garaz |
1. Kin, içinden düşmanlık yapmak. |
Garâmet |
Borçlanılan şeyi ödeme. Bir çeşit vergi. |