Başlık | Yazı |
---|---|
Hurûfîlik |
Acem yahûdisi Fadlullah-ı Hurûfî'nin v.796 (m. 1393) kurduğu bozuk yol. Küfür ve sapık inançları sebebiyle Timur'un oğlu Mîrânşâh tarafından öldürülmüştür. |
Hurûf-ı Mukattaa |
Kur'ân-ı kerîmde bâzı sûre başlarında bulunan ve mânâsı açık olmayan ikisi üçü bir arada veya tek başına yazılı harfler. Elif lâm mîm, Yâsîn, Elîf lâm râ... gibi. |
Hurşid |
Güneş. |
Hürriyet |
İradesine göre karar veren. Kendine ve başkasına zarar vermiyecek şekilde serbest. |
Hürriyet |
Hürlük, serbestlik. 2. Maddî ve mânevî her türlü şeyin sevgisinden gönlün... |
Hürrem |
Taze, şen şakrak, sevinçli. Güler yüzlü. |
Hürre |
Hür kadın. Câriye olmayan kadın. |
Hürmetine diye dua etmek |
Sual: Enbiya, evliya hürmetine veya yağan yağmur hürmetine, günahsız
bebekler hürmetine, şu eşyanın hürmetine diye dua etmek caiz midir? |
Hürmet-i musahere nedir |
Sual: Yayınlarınızdan bir kitapta, hürmet-i musahereyi okudum. Bunun
mahiyeti nedir? |
Hurmet-i Müsâhere |
Erkeğin herhangi bir kadın ile zinâ etmesi veya herhangi bir yerine unutarak ve yanılarak da olsa şehvetle (lezzet alarak) dokunması hâlinde, o kadının neseb (soy) ile ve süt ile olan anası ve kızları ile; kadının da o erkeğin oğlu ve babası ile evlenmesinin ebedî, sonsuz olarak haram,... |
Hurma |
Nahle ağacının meyvesi. |
Huriye |
Çok güzel. |
Huri |
Cennet kızı gibi güzel. |
Hûrî |
Allahü teâlânın îmân edenlere mükâfat olarak yarattığı, nasıl oldukları bilinmeyen Cennet kızı... |
Hurâfe |
Dîne, fenne, akla uymayan sözler ve işler. |
Hür |
Köle olmayan erkek. |
Hünsâ |
Erkek ve kadın olduğu belli olmayan, hem erkeklik hem kadınlık uzvu bulunan kimse. |
Humûd |
Durgunluk, uyuşukluk; bir mâni olmadığı halde bekârlığı istemek. Şehvet ve iffetin azlığı. |
Hums (Humus) |
Beşte bir; ganîmetten, mâdenlerden ve bulunan defînelerden beytülmâl denen devlet hazînesine ayrılan beşte bir hisse. |
Hümeze Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin yüz dördüncü sûresi. |
Hümeyra |
Küçük kırmızı. Hazreti Aişenin ünvanı. |
Hümeyrâ |
Peygamber efendimizin, hazret-i Âişe vâlidemize verdiği lakab. |
Hümayun |
Mübarek, mutlu, padişaha olan. |
Hülya |
Kuruntu, hayal. |
Hulusi |
Halis, saf, samimi, candan, içi temiz. |
Hulûs |
Dünyâ menfaatlerini düşünmeden bütün iş ve ibâdetlerin yalnız Allah için olması, niyet temizliği. (Bkz. İhlâs) |
Hulûl Etmek |
Girmek, yer etmek; bir cismin başka bir cisme girmesi, iki şeyin birleşmesi. Allahü teâlânın kula girmesi sûretiyle onun ilâhlaştığını kabûl edenlerin bozuk ve yanlış görüşü. |
Huluk-ı Azîm |
Kur'ân-ı kerîmin bildirdiği ve Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem sâhib olduğu güzel huylar. |
Hülle nedir |
Sual: Dine saldırmak için hülleyi dillerine dolayıp alay konusu
yapanlar oluyor. Hülle nedir? |
Hulle |
İslâmî nikâh hükümlerine göre üç defâ boşanmış bir kadının, tekrar aynı adam tarafından alınabilmesi için; başka bir erkek tarafından nikâhlanıp, düğün ve vaty olduktan sonra boşanması. |
Hulkiye |
İyi huy ve ahlak sahibi. |
Hulki |
İyi huy ve ahlak sahibi. |
Hulk (Huluk) |
Huy. |
Hulefâ-i Râşidîn |
Her bakımdan olgun ve Resûlullah Efendimize uyan yüksek halîfeler mânâsına, Resûl-i ekremden (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra sırasıyla halîfe olan hazret-i Ebû Bekr, Ömer, Osman ve Ali (radıyallahü anhüm) için kullanılan tâbir... |
Hulefâ-i Erbea |
Dört büyük halîfe. (Bkz. Hulefâ-i Râşidîn) |
Huld Cenneti |
Sekiz Cennet'in dördüncüsü. |