A (1114) | B (527) | C (326) | D (413) | E (571) | F (239) | G (275) | H (942) | İ (454) | J (19) | K (840) | L (165) | M (1275) | N (492) | O (286) | P (298) | R (355) | Ş (870) | T (498) | Ü (161) | V (201) | Y (198) | Z (205)
Başlıksıralama simgesi Yazı
Hadîs-i Nâsih

Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin, son zamanlarında söyleyip, önceki hükümleri değiştiren hadîs-i şerîfleri.

Hadîs-i Mütevâtir

Bir çok Sahâbînin Peygamber efendimizden ve başka bir çok kimsenin de bunlardan işittiği ve kitâba yazılıncaya kadar, böyle pek çok kimsenin haber verdiği hadîs-i şerîfler. Mütevâtir hadîsleri rivâyet edenlerin yalan üzerinde...

Hadîs-i Müteşâbîh

Te'vîle (açıklamaya, yorumlamaya) muhtâç olan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müstefîz (Müstefîd)

Söyleyenleri üçten çok olan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müsned-i Muttasıl

Peygamber efendimize kadar râvîlerden (nakledenlerden) hiçbiri noksan olmayan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müsned-i Münkatı

Sahâbîden başka bir veya birkaç râvîsi (nakledeni) bildirilmeyen hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Mürsel

Sahâbe-i kirâmın ismi söylenmeyip, Tâbiîn'den (Sahâbeyi görenlerden) birinin, doğruca Resûl-i ekrem buyurdu ki dediği hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Munfasıl

Aradaki râvîlerden (nakledenlerden), birden ziyâdesi (fazlası) unutulmuş olan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Muhkem

Te'vîle (yoruma, açıklamağa) muhtaç olmayan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Müfterâ

Müseylemet-ül-Kezzâb'ın ve ondan sonra gelen münâfıkların (kalbiyle inanmayıp, sözleriyle inandık diyenlerin), zındıkların (kâfirlerin), müslüman görünen dinsizlerin uydurma sözleri.
Ehl-i sünnet âlimleri (Resûlullah efendimiz, dört...

Hadîs-i Muddarib

Kitab yazanlara, çeşitli yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Mu'allak

Baştan bir veya birkaç râvîsi(rivâyet edeni, nakledeni) veya hiçbir râvîsi belli olmayan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Mevsûl

Sahâbînin (Resûlullah efendimizin arkadaşları); "Resûlullah'tan işittim, böyle buyurdu" diyerek haber verdiği hadîs-i şerîfler. Bunda, Resûl-i ekreme kadar rivâyet edenlerin hiç birinde kesinti olmaz.

Hadîs-i Mevkûf

Eshâb-ı kirâma kadar râvîleri (nakledenleri) hep bildirilip, sahâbî olan râvînin, Resûl-i ekremden işittim demeyip, böyle buyurmuş dediği hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Mevdû

Bir hadîs imâmının şartlarına uymayan hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Meşhûr

İlk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan, yâni bir kimsenin Resûl-i ekremden, o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan dahî, başka kimselerin işittiği hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i meşhûra inanmayan kâfir olur. (İbn-i...

Hadîs-i Merdûd

Mânâsı olmayan ve rivâyet şartlarını taşımayan söz.

Hadîs-i Mensûh

Peygamber efendimiz tarafından ilk zamanda söylenip, sonra değiştirilen hadîsler.

Hadîs-i Maktû

Söyleyenleri (râvîleri), Tâbiîn-i kirâmakadar bilinip, Tâbiîn'den rivâyet olunan hadîs-i şerîfler.
Tâbiîn'den rivâyet edilen, bildirilen maktû' hadîslerin sonraki râvîleri (nakledenleri) Ehl-i s...

Hadis-i kudsi

Allahü teâlânın, Peygamberlerine haber vermesine, bildirmesine Vahy denir. Vahy, iki türlüdür:
Birincisi Cebrail aleyhisselamın, Allahü teâlâdan aldığı haberleri getirip Peygambere okumasına, Vahy-i metlu denir. Bu vahyin kelimeleri de, manaları da Allah’tan...

Hadîs-i Kudsî

Mânâsı, Allahü teâlâ tarafından, kelimeleri ise, Resûl-i ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem tarafından olan hadîs-i şerîfler. Hadîs-i kudsîleri söylerken, Peygamber efendimizi bir nûr kaplardı ve bu, hâlinden belli olurdu. (...

Hadîs-i Kavî

Resûlullah efendimizin, söyledikten sonra, peşinden bir âyet-i kerîme okuduğu hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Hasen

Bildirenler (râvîler) sâdık (doğru) ve emîn (güvenilir) olmakla beraber hâfızası, anlayışı sahîh hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan kimselerin bildirdiği hadîs-i şerîfler.
YüceAllah, can boğaza gelmedikçe, (îmânlı) kulunun t...

Hadîs-i Hâs

Bir kimse için söylenmiş hadîs-i şerîfler.
Her ümmetin bir emîni vardır. Ey ümmetim! Bizim emînimiz de Ebû Ubeyde bin Cerrâh'tır. Bu hadîs, hadîs-i hâstır. (Sahîh-i Müslim)

Hadîs-i Garîb

Yalnız bir kişinin bildirdiği sahîh hadîs. Yahut, aradaki râvîlerden (nakledenlerden) birine, bir hadîs âliminin muhâlefet ettiği hadîs.
Saûd, ateşten bir dağdır. Bu dağda ebedî (sonsuz) olarak, kâfire yetmiş sene çıkış ve o kadar...

Hadîs-i Cibrîl

Peygamber efendimiz Eshâbı (arkadaşları) ile otururlarken, Cebrâil aleyhisselâmın insan sûretinde gelip; İslâm'ı, îmânı ve ihsânı sorduğunda Resûlullah efendimizin verdiği cevabları bildiren hadîs-i şerîf.

Hadîs-i Âmm

Herkes için söylenmiş hadîs-i şerîfler.

Hadîs-i Âhâd

Hep bir kimse tarafından rivâyet edilen, bildirilen, müsned-i muttasıl (Resûlullah efendimize varıncaya kadar, rivâyet edenlerden yâni nakledenlerden hiçbiri noksan olmayan) hadîs-i şerîfler.

Hadis uydurmanın cezası büyüktür

Resulullah efendimiz, hadis uyduran ve uydurma hadisi nakleden için ağır tehditlerde bulunmuştur. Mesela (Hadis uyduran Cehennemdeki yerine hazırlansın) hadis-i şerifi din kitaplarında var. Böyle bir hadis-i şerif olmasa bile, hangi İslam âlimi kitabına uydurma...

Hadîs İmâmı

Üç yüz binden çok hadîs-i şerîfi, râvîleri (rivâyet edenleri, nakledenleri) ile birlikte bilen büyük hadis âlimi. Buna, hadîs müctehidi de denir.
Hadîs imâmlarının en büyüklerinden olan İmâm-ı...

Hadis âlimleri
Hadis âlimi kime denir

Hadis âlimleri, çok yüksek insanlardır. Ravileri ile beraber, yüz bin hadis-i şerifi ezbere bilene hafız denir. Kur’an-ı kerimi ezberleyene hafız denmez kâri denir. Bugün, hadis-i şerifleri ezbere bilen bulunmadığı için, kâri’ yerine, yanlış...

Hadîs Âlimi

Hadîs-i şerîf sahasında mütehassıs kimse.

Hâdis

Yaratılmış. Yok iken var, var iken yok olabilir. Sonradan olan.
Âlemin hâdis olduğunu gösteren ikinci bir delil de âlemin her zaman bozularak değişmesidir. (Kemahlı Feyzullah)

Hâdimî

Büyük velî, fıkıh ve tasavvuf âlimi. İsmi, Muhammed bin Mustafa, künyesi Mevlânâ Ebû Saîd'dir. 1701 (H.1113) senesinde Konya'nın Hâdim kasabasında doğdu.

Hadim-ül harameyn de

Yavuz Sultan Selim Han, Mısır'ı fethetmiş ve hilafet 1516 yılında Abbasilerden Osmanlılara geçmişti. Cuma günü Ümeyye Camiinde Cuma namazı kılınırken, imam Hutbede halifenin ismini zikredip (Hakim-ül harameynişşerifeyn = Mekke ve Medine'nin hükümdarı) dedi. Yavuz hemen oturduğu yerden ayağa kalkarak, (İmam efendi...