Başlık | Yazı |
---|---|
Mecâz |
Bir münâsebet, ilgi sebebiyle konulduğu asıl mânâdan başka bir mânâda kullanılan lafız (söz) veya mânâ. |
Mebşure |
Yüzü güzel, endamlı. |
Mebrure |
Hayırlı, makbul, beğenilmiş. |
Mebrur |
Hayırlı, makbul, beğenilmiş. |
Mebruka |
Tebrik edilmeye lâyık. |
Mebruk |
Tebrik edilmeye lâyık. |
Mebî |
Satılan veya satın alınan mal. |
Mebde-i Teayyün |
İlâhî kemâllerin, yüksekliklerin ilm-i ilâhîde başlangıcı ve ilk kaynağı. |
Mebde ve Meâd |
Başlangıç ve sonuç, dünyâ ve âhiret; mahlûkların (yaratılmışların) nereden ve nasıl vücûda geldiği, onları kimin yarattığı, yaratılış hikmetleri, sonunda ne olacakları ve ölümden sonraki hâlleri. |
Meârif |
Kalb bilgileri. Çokluk şekli ma'rifet'tir. (Bkz. Ma'rifet) |
Meâric Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin yetmişinci sûresi. |
Mealen ne demektir |
Mealen demek, tefsir âlimlerinin bildirdiklerine göre demektir. Yani tefsir âlimlerinin anladığı mana demektir. Bunun için Kur'an tercümesi denilen kitaplardan, Kur'an-ı kerimin manası anlaşılmaz. Kur'an tercümesi okuyan kimse, murad-ı ilahiyi öğrenemez. Tercüme edenin... |
Meal ve tefsir okumak |
Sual: Kur’an-ı kerimin meali, tefsiri yapılamaz mı? |
Meal okumak yanlışlığa sebep olur |
Sual: Bir Müslümanı öldüren ebediyen Cehennemde kalacak diye biliyorum, bunu da mealden öğrenmiştim. En büyük günahın şirk olduğu, Allah’ın bunu asla affetmeyeceği, bunun dışındaki günahları isterse affedeceği de mealde yazıyor. Ben de bir... |
Meâl |
Tefsîr âlimlerinin yaptıkları tefsirlerin (açıklamaların) ışığı altında, âyet-i kerîmelere verilen mânâ, açıklama. |
Me'vâ Cenneti |
Sekiz Cennet'ten üçüncüsü. |
Me'cûc |
Çok eski zamanlarda, bir duvar arkasında bırakılmış, kıyâmete yakın, yeryüzüne yayılacak olan Nûh aleyhisselâmın oğlu Yâfes'in soyundan gelecek olan kötü bir millet. Yüzleri yassı, gözleri küçük, kulakları çok büyük, boyları... |
Me'ânî ilmi |
Sözün yerinde kullanılmasından, hâle, duruma göre uğrayacağı değişikliklerden bahseden ilim. (Bkz. İlm-i Meânî) |
Mcv |
Ortalama alyuvar hacmi anlamına gelen latince kelimenin kısaltılmış halidir. Kanda bakılır. |
Mazoşizm |
Kendine yapılan zulüm ve verilen acı nedeniyle haz ve doyum alma biçimindeki cinsel sapıklık. |
Mazmaza |
Abdest ve gusül alırken ağzı su ile yıkamak. |
Mazlume |
Zulüm görmüş. |
Mazlûm |
Zulme, haksızlığa uğramış kimse. |
Mazlum |
Zulüm görmüş. |
Mazhar-ı Cân-ı Cânân |
Evliyânın büyüklerinden. İnsanları Hakk'a dâvet eden, doğru yolu göstererek hakîkî saâdete kavuşturan ve kendilerine "Silsile-i aliyye" denilen âlim ve velîlerin meşhûrlarındandır. İsmi, Şemseddîn Habîbullah'tır. Babası Mirz... |
Mazhar |
Nail olan, şereflenen, bir iyiliğe kavuşan. |
Mayda |
Narin ince yapılı. |
Mayasıl |
Deride sulanma, kaşınma, kabuklanmayla kendini gösteren müzmin bir ekzema türü. (Bkz. Ekzema) |
Mavi Çocuk |
|
Maturidilik ve akılcılık |
Sual: (Türkler İslam’ın, nakli değil de aklı esas alan, Maturidi
ekolüne bağlı kaldılar. Akla değer vermeyen Eş’ari ekolünden hiç etkilenmediler)
sözü doğru mudur? |
Mâtürîdî |
1. Ehl-i sünnetin (Peygamber efendimiz ve Eshâbının yolunda olanların) îmânla ilgili bilgilerde tâbi olduğu iki imâmından biri. Ebû Mansur-ı Mâtürîdî. |
Matlûb-ı Hakîkî |
Gerçekte taleb olunacak, kavuşmak istenilecek ve gönül bağlanacak olan Allahü teâlâ. Hakîkî Matlûb. |
Matlûb |
Kavuşmak istenilen, aranılan şey, maksat. (Bkz. Maksad) |
Materyalizm |
Allahü teâlâyı inkâr ve maddeyi her şeyin esâsı kabûl eden görüş, düşünce; toplum hayâtını ve fertler arasındaki münâsebetleri ve davranışları belirleyen tek faktörün madde olduğunu savunan felsefe akımı; maddecilik. |
Mâtem |
Ölünün arkasından ağlama; yas tutma. |
Matbaanın geç gelmesi |
Sual: Hıristiyan asıllı bir prof., (O zaman Anadolu Müslüman olduğu
için matbaa geç geldi, bundan dolayı da bilimde geri kalındı) diyor. Matbaa
Türkiye’ye niçin geç girdi, Avrupa ile aynı anda girmedi? |