Başlık | Yazı |
---|---|
Mülkiyet |
İnsanın bir şeyi başkasının rızâsını, iznini almadan kullanabilme yetkisi gücü. |
Mülk-i Yemîn |
Bir kimsenin emrindeki köleler ve câriyeler. |
Mülk-i Habîs |
Helâl yolla kazanılan mal ile, haram yolla kazanılan malın karışmasından meydana gelen ve birbirinden kolayca ayrılamayan mülk. |
Mülk Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin altmış yedinci sûresi. |
Mülk Şirketi |
İki veya daha çok kimsenin, mîrâs veya hediye sûreti ile veya parasını belirli oranda verip satın alarak, bir mala berâber sâhib olmaları; yâhut mallarını ayrılmayacak şekilde karıştırıp ortak olmaları. |
Mülk |
1. Sâhib olunan; insanın başkasının rızâsını ve iznini almadan kullanmağa hakkı olan şey. |
Mülhid |
Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere yanlış mânâ vererek dinden çıkan, yâni îmânı bozuk olan, Eshâb-ı kirâma (Peygamber efendimizin arkadaşlarına) söğen. Mülhid, Allahü teâlâya ve peygamberine inanır ve... |
Müleffık |
Telfik yapan. Belli bir mezhebin hükümlerine uymayıp, dört mezhebin hükümlerinden kolayına geleni yapıp karıştıran. (Bkz. Telfîk) |
Mülcî İkrâh |
Ölümle veya bir uzvunu yok etmek, şiddetli vurma ve hapsetme gibi tehdidlerle bir kimseyi istemediği şeyi yapmaya zorlama. (Bkz. İkrah) |
Mülayim |
Yumuşak huy, medenice hareket eden. |
Mülâane |
Zevcesini (eşini) zinâ ile suçlayan erkeğin dört şâhit getirememesi hâlinde, zevcenin isteği üzerine eşlerin hâkim huzûruna çıkarak usûlüne uygun (âyet-i kerîmelerde bildirilen ifâdelerle) karşılıklı yemin etmeleri ve lâ... |
Muktefi |
İktife eden, izinden takib eden. |
Muktefâ |
Peşinden gidilen. |
Muktedir (El-Muktedir) |
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (ism-i şerîflerinden). Kudret sâhibi, her şeye gücü yeten. |
Muktedir |
İktidarlı, gücü yeten. |
Muktedî |
İktidâ eden, uyan; namazda, iftitâh (başlama) tekbîrine yetişemeyen. |
Muktedi |
İktida eden, tâbi olan, uyan. |
Muksit (El-Muksit) |
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (ism-i şerîflerinden). Adâlet sâhibi, zâlimden mazlûmun hakkını alan. |
Mükrime |
İkram eden, misafir ağırlayan. |
Mükrim |
İkram eden, misafir ağırlayan. |
Mükrih |
Bir kimseyi istemediği bir şeyi yapması için zorlayan, tehdîd eden. (Bkz. İkrâh) |
Mukoza |
|
Mukoza |
Bazı organların iç yüzlerini kaplayan ve salgı üreten doku tabakası. |
Mukolitik |
Mukus’u eriten anlamındadır. Yani, akciğerde oluşan ve katılığı nedeniyle çıkarılmakta güçlükle karşılaşılan mukus’un (balgam) kıvamını azaltarak, atılmasını sağlayan ilaçlar. |
Mukît (El-Mukît) |
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (ism-i şerîflerinden). Beden için görünen kuvvet, rûh için mânevî kuvvet yaratan, her şeye kuvvet veren. |
Mukîm |
Doğduğu veya evlendiği veya hep kalmak niyyeti ile yerleştiği yerde oturan veya 104 km ve daha uzak bir yerde giriş çıkış günlerinden başka on beş gün veya daha fazla kalmaya niyet eden kimse. Mâlikî ve Şâfiî mezheblerinde dört gün kalmaya niyet eden ve kendi... |
Mükerrem |
Muhterem, azîz, saygı değer. |
Mükerrem |
Şerefli, yüce, aziz, hürmet ve tâzime erişmiş. |
Mükemmil |
Olgunlaştıran, yetiştiren. |
Mükemmel insan nasıl olur |
Sual: Bir müslüman olarak insanlara karşı nasıl davranmalıyız? |
Mükellef |
Bir şeyi yapmaya ve yerine getirmeye mecbûr olan; Allahü teâlânın emir ve yasaklarından mes'ûl (sorumlu) olan; îmânı olan, âkil (akıllı) ve bâliğ (evlenme yaşına, ergenlik çağına ulaşmış) olan kimse. (Bkz. Ef'âl-i Mükellefîn) |
Mukbile |
Mutlu, bahtiyar, mübarek. |
Mukbil |
Mutlu, bahtiyar, mübarek. |
Mukayyed Su |
Cinsi ve sıfatı birlikte söylenen ve herhangi bir şeyle kayıtlanmış sular. (Bkz. Mâ-i Mukayyed) |
Mukayyed Müctehid |
Mezheb imâmının koyduğu usûl ve kâidelere uyarak, dînî delillerden (kaynaklardan) yeni hüküm çıkaran İslâm âlimi. Müctehid fil mezheb de denir. (Bkz. Müctehid) |
Mukayyed |
Kayıtlanmış, bağlanmış; mutlak olmayan, bir sıfat, hâl, gâye veya şarta bağlı olan lafız (söz). |