Başlık | Yazı |
---|---|
Tecellî |
Görünme. Kalbde Allahü teâlânın zâtının ve isimlerinin zuhûru. |
Tecdîd-i Nikâh |
Nikâhı yenileme, tâzeleme. |
Tecdîd-i Îmân |
Bilerek veya bilmeyerek küfrü gerektiren (îmânı gideren) bir sözü söylemek veya bir işi yapmak yâhut böyle bir şeyi yapmış olma ihtimâli üzerine, Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah sözünü; mânâ... |
Tebzîr |
Malı, İslâmiyet'in ve aklın uygun görmediği yerlere dağıtma, isrâf. |
Tebşîr |
Müjdeleme, sevindirici bir haber ulaştırma. |
Teblîğ |
Peygamberlerin, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını, insanlara eksiksiz ve noksansız olarak bildirmeleri. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: |
Tebessüm |
Gülümseme, kendinin işitmeyeceği şekilde sessiz gülme. |
Teberrük |
Bereketlenme, mânen istifâde etme, faydalanma. |
Teberru |
Bir kimsenin, mecbur ve mükellef (yükümlü) olmadan, herhangi bir şeyi kendi rızâsı ile karşılıksız olarak birisine onun mülkü olacak şekilde vermesi. |
Teberrî |
Uzaklaşmak, uzak durmak. |
Tebe-i Tâbiîn |
Peygamber efendimizin Eshâbını gören ve sohbetinde bulunmakla Tâbiîn denen büyükleri görmekle şereflenenler. (Bkz. Tâbiîn) Eshâb-ı kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînin toplam zamânı yaklaşık iki yüz yıldır. Bu... |
Tebcîl Etmek |
Ta'zîm, hürmet etmek ve saygı göstermek. |
Tebbet Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin yüz on birinci sûresi. ... |
Tebasbus |
Bir menfaate kavuşmak veya bir zarardan korunmak için tevâzu göstermek, yaltaklanmak. |
Tebâreke ve Teâlâ |
Allahü teâlânın ism-i şerîfi anıldığında ve yazıldığında, söylenen ve yazılan, "Yüce ve noksan sıfatlardan münezzeh (uzak, temiz)" mânâsına ta'zîm ve hürmet ifâdesi. |
Tebâreke Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin altmış yedinci sûresi. (Bkz. Mülk Sûresi) |
Teayyün-i Vücûbî |
Bir şeyin, insanın hakîkati. |
Teayyün-i İmkânî |
İnsanın hakîkati olan teayyün-i vücûbîsinin zılli yâni görüntüsü. Ehlullah (evliyâ) kendi yaratılışlarına, güçlerine göre tasavvuf mertebelerine kavuşmakta birbirlerinden çok ayrıdırlar. Evliyâ arasında Allahü te... |
Teayyün-i Evvel |
İlm-i ilâhîde ilk teayyün, zuhûr, ortaya çıkış. |
Teayyün |
Alış-verişte söz kesilirken tâyin (belli) edilen malın, belli olarak kalması. |
Teassub (Taassub) |
Haksız yere düşmanlık etmek, inadcılık etmek; kendi yanlış fikrine körü körüne bağlanıp başkalarının doğru fikrini kabûl etmeme. |
Teâmül |
İ'tiyâd, alışkanlık olarak yapılagelen şey. (Bkz. Örf ve Âdet) |
Teâlâ ve Tekaddes |
Allahü teâlânın ism-i şerîfi anıldığında, işitildiğinde veya yazıldığında: "Yüce ve noksan sıfatlardan münezzeh (uzak, temiz)" mânâsına hürmet, saygı ifâdesi. |
Teakkul |
Aklı kullanarak, lüzumlu şeyleri öğrenirken, her şeyin haddini, sınırını aşmamak, yâni lüzumlu olanı terk etmemek, lüzûmsuz olanla meşgûl olmamak, bunlarla vakit öldürmemek. Hikmetten (ilimden) yedi şey meydana gelir: |
Teaddüd-i Zevcât |
Birden fazla kadınla evlenmek; poligami. |
Te'vîl |
1. Yorumlamak, açıklamak. |
Te'mînât |
Güven ve garanti vermek. (Bkz. Emân) |
Te'lîf |
Başkalarının sözlerini kendine mahsus bir sıra ile toplayıp kitâb hâline getirme. |
Te'hîr |
Geciktirmek, geri bırakmak. (Bkz. Takdîm ve Te'hîr) İyi, hayırlı işler akla gelince bunu te'hîr etmeden hemen yerine... |
Te'dîb |
1.Terbiye etme, edeblendirme. (Bkz. Edeb) |
Te'âtî |
Yalnız bir taraftan veya her iki taraftan teslim etmekle yapılan alış-veriş. |
Tazminat almak |
Sual: İki yaşındaki oğlum kaldırımda oynar iken, bir arabanın çarpması sonucu öldü. Kan parası veya tazminat denilen parayı almam caiz mi? Bir de kan parası haricinde kaza yapan aracın sigortası, otomatik olarak kaza mağduruna yani bize para... |
Tazmîn |
Sebeb olunan zarar ve ziyânı ödeme. |
Taziye etmek |
Sual: Müslümanın cenazesi olunca ne yapmalı? |
Tazarru |
1. Kendini alçaltarak, aşağı görerek, Allahü teâlâya yalvarma. |
Tayyib ne demektir? |
Sual: Tarikatçı biri, (Sıradan Müslümanlara helal olan çok şey, biz tarikat
ehline haramdır. Bize tayyib olmayan her şey haramdır, hatta hacdan gelen de
tarikatçı gibi haramlardan kaçması gerekir) dedi. Dinimizde böyle bir şey var
mıdır? Tayyib ne demektir? |