Sual: İbni Sebeciler, Kur’anı ilk üç halife değiştirdi diyorlar.
Kur’anı değiştirmek mümkün mü?
CEVAP
Diğer hususlarda olduğu gibi burada da ibni Sebecilere en güzel cevabı
Allahü teâlâ vermektedir. Bu cevap karşısında ibni Sebecilerin beli
kırılmaktadır. Onlar da cevap veremedikleri hususları inkâr ederek, masal
diyerek ya da üç halife değiştirdi diyerek bulundukları küfür yolunda kalmayı
tercih ediyorlar, yani küfür yolunu seçiyorlar. Halbuki bozuk itikadlarına tevbe
edip, iman yolunu yani ehl-i sünnet yolunu seçselerdi kendileri için iyi olurdu.
Şimdi âyet-i kerimelere bakalım:
(Rabbinin sözü doğruluk ve adaletle tamamlandı. Onun sözlerini [Kur’anı]
değiştirebilecek [hiçbir şey, hiçbir kuvvet] yoktur.) [Enam 115]
(Kur’anı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız.) [Hicr 9]
(Kulumuza [Resule] indirdiğimizden [Allah’tan geldiğinden] bir
şüpheniz varsa, iddianızda doğru iseniz, Allah’tan gayri şahitlerinizi
[bilginlerinizi] de yardıma çağırıp, haydi onun benzeri bir sure meydana
getirin! Bunu yapamazsınız, asla yapamıyacaksınız da.) [Bekara 23, 24]
(De ki: Bu Kur’anın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler
toplanıp, birbirine destek de olsalar, yemin olsun ki yine de benzerini ortaya
koyamazlar.) [İsra 88] (14 asır geçtiği halde, birçok din düşmanı, hâşâ
Allah’ı yalancı çıkarmak için uğraşmışsa da bunu yapamadılar.]
(Eğer Kur’an, Allah’tan başkasından gelmiş olsaydı, içinde pek çok tutarsızlık
[tenakuz, çelişki] bulunurdu. Bunu düşünemiyor musunuz?) [Nisa 82]
(Eğer o [peygamber] bize atfen, [Kur’ana] bazı sözler katsaydı,
biz onu kuvvetle yakalayıp şah damarını koparır, helak ederdik, hiçbiriniz de
buna engel olamazdınız.) [Hakka 44-47]
(Kur’an, eşi benzeri olmayan bir kitaptır. Ona önünden, ardından [hiçbir
yönden, hiçbir şekilde] bâtıl gelemez [hiçbir ilave ve çıkarma yapılamaz.
Çünkü] O, kâinatın hamd ettiği hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafından
indirilmiştir.) [Fussilet 41-42] [Kur’anı Allah indirdiği için, onu
bozabilecek birisinin çıkamayacağı açıkça bildiriliyor.]
Kur’an-ı kerim, Resulullahın en büyük mucizesidir. İçinde bütün dünyada bugüne
kadar yapılmış medeni kanunlara örnek teşkil edecek ilmi ve hukuki esaslar, eski
tarihe ait birçok bilinmeyen malumat, insanlara verilebilecek en büyük ahlâk
esasları, nasihatler, dünya ve ahiret hakkında, o zamana kadar hiçbir kimsenin
bilmediği, bilemediği, tasavvur bile edemediği hususlar vardır. Bunlar kimsenin
söyleyemeyeceği bir ifade ile beyan edilmiştir. Müşrikler, mucize isteyince de
buyuruldu ki:
(Kur’an gibi [eşsiz] bir kitabı sana indirmemiz, [mucize olarak]
yetmez mi?) [Ankebut 51]
“Bu Allah’ın kitabı değildir” diyebileceklere karşı da, böyle şüphelere yer
bırakılmamıştır. Allahü teâlâ, Resulünün böyle bir kitap yazacak kudrette
olmadığını ve Kur’anı kendisinin vahyettiğini teyit etmektedir. Esasen Resulünün
özellikle ümmi, [okuma yazma öğrenmemiş] olmasını ve bu sebepten Kur’anın ancak
Allah tarafından vahy edilebileceğinin anlaşılmasını istemiştir. Bir âyet meali:
([Ey Resulüm, bu Kur’an sana indirilmeden önce] Sen bir kitaptan
okumuş ve elinle onu yazmış değildin. Eğer öyle olsaydı müşrikler [Kur’anı
başkasından öğrenmiş veya önceki semavi kitaplardan almış] derlerdi.)
[Ankebut 48]
Bu eşsiz mucize olan Kur’an-ı kerime uyabilmek için, Kur’anın muhatabı olan
Peygamber efendimize uymak ve şerefli sözlerini [hadis-i şeriflerini] kabul
etmek lazımdır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]
(De ki, “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [A.
İmran 31]
(De ki, “Allah’a ve Peygambere itaat edin! Eğer [uymayıp] yüz
çevirirlerse, [kâfir olurlar.] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [A.
İmran 32]
Kur’an değişti diyenler kimdir?
Tezkiye-i ehl-i beyt kitabının müellifi Osman efendi anlatır:
Maarif meclisine gittiğim zamanlarda, Sebecilerin bir sandık içinde tefsirleri
geldi. Basılmasına izin verilmedi. Sebebini sordular: (İslamiyet’e uymayan bir
yeri mi var?) dediler. Evet, (Hazret-i Ali’nin kâfir ve zalim olduğunu
yazıyorsunuz) dedim. Hiddetten gözleri döndü. Kızma, az dinle dedim:
Kitabın başında yazılmış ki: (Talha, Ali’ye sordu ki, Osman Kur’andan 70 âyeti,
Ömer de, 80 âyeti çıkardı deniyor. Bu söz doğru mu? Ali evet doğrudur, dedi.
Talha yine sordu ki: Değişmemiş olan Mushaf sende imiş, öyle mi? Ali, evet
bendedir. Hem de, bu Kur’anın iki katı bende var, dedi. Sende bulunan Kur’anı
Müslümanlara göstermeyecek misin? dedi. Eğer Ebu Bekir yerine, beni halife
yapsalardı verirdim. Bana biat etmedikleri için, vermem ve vasiyet edip,
kıyamete kadar evladımın elinde gizli kalacak, buyurdu.) Tefsirinizde böyle
yazıyor.
Yahudiler, Tevrat’taki Muhammed aleyhisselamı bildiren 20 âyeti sakladıkları
için, Allahü teâlâ, bunlara (Kâfir) diyor. Hazret-i Ali, Kur’anın iki mislini ki
üç binden fazla âyeti saklamış oluyor. Bu yazınız ile, Hazret-i Ali’ye kâfir
demiş oluyorsunuz, dedim.
[Hazret-i Ebu Hureyre diyor ki: (Bekara 159, Al-i imran 187) âyetleri olmasa
idi, hiçbir hadis rivayet etmezdim. Bir hadis-i şerifte de, ilmini saklayanların
kıyamette ağzına ateşten gem vurulacağı bildirildi. (Buhari, İbni Mace)]
Sebeci, şaşırıp kaldı, bir cevap veremedi. Daha sonra “Ben ne Şii, ne de
Sünniyim, ben masonum” dedi. [Masonluğu da Yahudiler kurmuştur. Her tefrikanın,
her oyunun içinde bir Yahudi parmağı niçin vardır?] Bu yalanları çıkaran
kimseler, açıkça gösteriyor ki, ne Şii, ne de Sünnidir. İbni Sebe denilen bir
Yahudi ve onun oyununa gelen zavallılardır. (Tezkiye-i ehl-i beyt)
Kur’an-ı kerime şerh koymak
İbni Sebeciler, (İbni Abbas anlatır: Ömer, hutbesinde dedi ki: Hepiniz
biliyorsunuz ki, Allah recm âyetini gönderdi. Hepimiz bu âyeti ezberledik.
Ayrıca, Resulullah recm cezasını tatbik etti, biz de tatbik ettik. Benim endişem
şudur: Aradan uzun zaman geçince, bazıları, "Kitabullah’ta recm cezası yoktur”
diyerek inkâr edebilir. Eğer insanlar, "Ömer Allahü teâlânın kitabına ilavede
bulundu" demeyecek olsalardı, recm âyetini yazardım) mealindeki olayı
anlattıktan sonra, “Bak Ömer dedikodudan korkmasa idi, Kur’ana ilaveler
yapacakmış. Kur’ana ilave yapabilecek birisi, nasıl Müslüman olur?” diyorlar.
CEVAP
Bu olay anlatıldığı gibi mi, yoksa değişik mi? Böyle kabul ederek cevap
veriyoruz:
1- Hutbede bildirildi dendiğine göre, demek ki eshab-ı kiramın hemen
hepsi orada idi. Çünkü Cuma namazı ayrı camilerde değil, tek camide kılınıyordu.
İbni Sebecilerin kendisini sevdiklerini söyledikleri İbni Abbas hazretleri bunu
rivayet ediyor. O da orada idi. Hazret-i Ali de orada idi. Hiç kimse bu söze
itiraz etmediğine göre, olay aynen Hazret-i Ömer’in dediği gibidir. Burada
itiraz edilecek bir husus yoktur. İbni Sebeci’nin itiraz etmesi onun art niyetli
olduğunu gösterir.
2- Hazret-i Ömer’in recm âyetini yazardım demesi, Kur’ana ilave değildir.
Hazret-i Ömer, (Kur'an-ı kerimin sonuna haşiye olarak, dip not olarak durumu
izah eden bir açıklama koyabilirdim, ama, bunu istismar edecek olanlar, bak Ömer
Kur'ana ilave yaptı derler diye bu açıklamayı koymadım) demek istemiş
olabilir. Çünkü Hazret-i Ömer, şu mealdeki âyeti bilmiyor muydu: (Eğer O
[Peygamber] bize atfen, [Kur’ana] bazı sözler katsaydı, biz onu
kuvvetle yakalayıp şah damarını koparır, helak ederdik, hiçbiriniz de buna engel
olamazdınız.) [Hakka 44-47]
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Habibine böyle buyuran Allahü teâlâ Hazret-i
Ömer’e ne yapmaz ki? Hazret-i Ömer’in böyle bir şeyi düşünmesi bile imkansızdır.
Aynı zihniyetteki kimseler, (Ömer’in böyle bir şerh koyma düşüncesi, Kur’ana
gölge düşürmez mi) diye sorabilirler. Hayır asla mahzuru olmazdı. Çünkü
Hazret-i Ali, âyetlerin altına Resulullah efendimizin yaptığı açıklamaları
koyardı. Hatta bundan dolayı İbni Sebeciler, (Hazret-i Ali’nin Mushaf’ı
ayrıdır) derler. Ayrı bir Mushaf yok, açıklamalı Mushaflar vardır. Hazret-i
Ali açıklama koyunca suç olmuyor da, Hazret-i Ömer koyarsa niye suç olsun ki?
Hepsi Cennetlik olan eshab-ı kiram yanlış iş yaparsa ortada din mi kalır? Çünkü,
Kur’anı da, hadisleri de onlar bildirdiler. Onun için böyle sualleri gündeme
getirmek bile yersizdir.
GÜNÜN MENKIBESİ