A (1114) | B (527) | C (326) | D (413) | E (571) | F (239) | G (275) | H (942) | İ (454) | J (19) | K (840) | L (165) | M (1275) | N (492) | O (286) | P (298) | R (355) | Ş (870) | T (498) | Ü (161) | V (201) | Y (198) | Z (205)
Başlıksıralama simgesi Yazı
Muktedir

İktidarlı, gücü yeten.

Muktedir (El-Muktedir)

Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (ism-i şerîflerinden). Kudret sâhibi, her şeye gücü yeten.
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, her şeye muktedirdir. (Kehf s...

Muktefâ

Peşinden gidilen.

Muktefi

İktife eden, izinden takib eden.

Mülâane

Zevcesini (eşini) zinâ ile suçlayan erkeğin dört şâhit getirememesi hâlinde, zevcenin isteği üzerine eşlerin hâkim huzûruna çıkarak usûlüne uygun (âyet-i kerîmelerde bildirilen ifâdelerle) karşılıklı yemin etmeleri ve lâ...

Mülayim

Yumuşak huy, medenice hareket eden.

Mülcî İkrâh

Ölümle veya bir uzvunu yok etmek, şiddetli vurma ve hapsetme gibi tehdidlerle bir kimseyi istemediği şeyi yapmaya zorlama. (Bkz. İkrah)
Mülcî ikrâh ile olan sözleşmeler sahîh (geçerli) olmaz. (Ali Haydar Efendi)

Müleffık

Telfik yapan. Belli bir mezhebin hükümlerine uymayıp, dört mezhebin hükümlerinden kolayına geleni yapıp karıştıran. (Bkz. Telfîk)

Mülhid

Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere yanlış mânâ vererek dinden çıkan, yâni îmânı bozuk olan, Eshâb-ı kirâma (Peygamber efendimizin arkadaşlarına) söğen.

Mülhid, Allahü teâlâya ve peygamberine inanır ve...

Mülk

1. Sâhib olunan; insanın başkasının rızâsını ve iznini almadan kullanmağa hakkı olan şey.
Mülk maldır veya malın kendi değil, yalnız menfaatidir. Bir kimsenin her malı meselâ atı, onun mülküdür. Fakat her mülkü, meselâ kirâ...

Mülk Şirketi

İki veya daha çok kimsenin, mîrâs veya hediye sûreti ile veya parasını belirli oranda verip satın alarak, bir mala berâber sâhib olmaları; yâhut mallarını ayrılmayacak şekilde karıştırıp ortak olmaları.
Mülk şirketi ile müşterek (ortak) olan malların...

Mülk Sûresi

Kur'ân-ı kerîmin altmış yedinci sûresi.

Mülk-i Habîs

Helâl yolla kazanılan mal ile, haram yolla kazanılan malın karışmasından meydana gelen ve birbirinden kolayca ayrılamayan mülk.
Bir kimsenin elindeki malın, gasb edilmiş, çalınmış, zulüm, hıyânet ile alınmış haram mal olduğu veya mülk-i habîs olduğu bilinmedik...

Mülk-i Yemîn

Bir kimsenin emrindeki köleler ve câriyeler.
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki:

Mülkiyet

İnsanın bir şeyi başkasının rızâsını, iznini almadan kullanabilme yetkisi gücü.

Multekit

Bir çocuğu atılmış olduğu yerden alıp kaldıran. (Bkz. Lakît)

Mültezem

Kâbe-i muazzamanın kapısı ile Hacer-ül-esved denilen mübârek siyah taş arasında kalan Kâbe duvarı.

Multipl Skleroz

Merkezi sinir sisteminin; beyin ve omurilikte dağınık demyelinizasyon (miyelinin harabiyeti) plaklarının husûlü ile ve çok sayıda belirtilerle karakterlenen, alevlenme ve iyileşme dönemleriyle uzunca ve müzmin bir seyir gösteren iltihabî bir hastalığı.

Bu...

Mümeyyiz

Akıllı; faydalı ve zararlıyı birbirinden ayırabilen.
Mümeyyiz olmayan çocukların bütün sözleşmeleri bâtıldır (geçersizdir). Mümeyyiz çocuğun zararlı işlerdeki sözleşmeleri, velîsi izin verse de, sahîh (geçerli...

Mümin

Hak dine inanmış, müslüman.

Mümin çok iyi bir tüccar olmalı

* Müslümanlar bir vücut gibidir. Vücutta bulunan organların değeri aynıdır. Bu şundan üstün denmez. Mesela göz, burun, kulak, el, ayak. Bunların hepsi vücut içinde kıymetlidir. Vücuttan çıkınca hiçbir değeri kalmaz. Vücutta 30 trilyon hücre var. Bunların hepsi her bak...

Mümin güler yüzlü olur!

Üniversiteye kayıt yaptırmak için babamla birlikte gelmiştik. Kayıt işlemleri bittikten sonra kalacak yer ararken, bize verilen bir el ilanı hatırımıza geldi. İlanda yazılı adrese gitmeye karar verdik. “Bir bakalım, beğenirsek burada kalırsın” diyordu babam. Bir taksiye binerek ilanda yazılı olan adresi taksi...

Mümin herkese acır

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Mümin ve kâfir her ölü işitir

Sual: Buhari ve diğer hadis kitaplarında ölülerin işittiğini Resulullah bildiriyor, ama ona da inanmam, çünkü Kur’an ölü işitmez diyor. İşte âyet:
(Sen ölülere işittiremezsin; arkalarını dönüp giden sağırlara da daveti duyuramazsın....

Mümin, mümin için rahmettir

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Mümin, mümine şifadır, rahmettir. Onun için, hastanın en büyük ihtiyacı bir mümini görmektir. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Mahşerde, herkes buram buram güneş altında yanarken, elli bin sene orada terlerken, yedi sınıf...

Mümin, mümin kardeşinin aynasıdır

Sual: Evliyanın kabirlerine giderek, Allahü teâlâdan bir dilekte bulunurken, onları vesile etmek, vesile olmaları için onlara yalvarmak caiz midir?
CEVAP

Mümin, mümini gördüğü zaman

* Kâbe-i muazzama ilk görüldüğü zaman, mümin ne dua ederse Allahü teâlâ kabul eder. Kâbe öyle... Müminin kalbi, Kâbe'den çok kıymetlidir. Nasıl Kâbe'yi ilk gördüğünüz zaman yapılan duayı, Allahü teâlâ reddetmeyip kabul ediyorsa, bir mümin bir müminle karşılaştığ...

Mümine

Hak dine inanmış, müslüman.

Müminin tek gayesi vardır

* Bir müminin tek gayesi vardır; son nefeste imanla ölmek. Bu gaileden başka gaile edineni Allahü teâlâ hiçbir zaman gaileden kurtarmaz. Yağmur gibi üzerine yağar.

* Kıyamette herkes ağlayacaktır, ancak Allah korkusundan ağlayan kimse kıyamette ağlamaz.
...

Müminler bir vücut gibidir

Sual: Bosna’ya yardım için para toplanıyor. Yardımların yerine ulaşıp ulaşmayacağını bilmiyoruz. Yardımlar yerine ulaşmazsa, yardım edenler mesul olur mu?
CEVAP

Müminler için dost ve şefaatçi var

Sual: Şefaati inkâr edenlerin delilleri nedir?
CEVAP
Delilleri yoktur. Misyonerler ile onların oyununa gelenler, kâfirlere şefaat olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini bildiren âyetleri ele alıp, (Peygamber de, melek de şefaat edemez)...

Mümît (El-Mümît)

Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Ölümü yaratan, ruh bulunan cisimden rûhu alan, öldüren.
Allahü teâlânın Kur'ân-ı kerîmde bildirdiği doksan dokuz isminden birçoğu, yaratıcı...

Mümkin-ül-Vücûd

Var da olabilen, yok da olabilen. Allahü teâlâdan başka her şey, bütün âlem.

Mümtaz

İmtiyazlı, üstün tutulmuş, seçkin, seçilmiş.

Mümtaze

İmtiyazlı, seçkin.

Mümtehine Sûresi

Kur'ân-ı kerîmin altmışıncı sûresi.