Başlık | Yazı |
---|---|
Zekâ Gerilikleri |
Çeşitli sebeplerden dolayı meydana gelen ve değişik derecelerde olabilen zekâyla ilgili hastalıklar. Zekâ, öğrenme, öğrenilenden faydalanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilmek kâbiliyetidir (Bkz. Zekâ). Zekî insan,... |
Zeka Geriliği |
Zihinsel gelişmenin yavaşlığı. |
Zekâ |
Sebeb ile netîce arasındaki bağlılıkları bulmak, benzeyiş ve ayrılışları anlamak, yeni îcab ve vaziyetlere zihnin en iyi şekilde uyması. |
Zeka |
Yeni sorunları karşılayarak uygun çözümler bulmak amacıyla, zihnin tüm öğelerini amaca uygun kullanılabilme yeteneği ya da gücü. |
Zekâ |
En geniş mânâsıyle bir genel zihin gücü. Psikolog Terman’a göre, zekâ “mücerret (soyut) düşünme yeteneği”dir. Davis, zekâyı, “edinilen bilgilerden faydalanarak meseleleri halletme kâbiliyeti” olarak açıklar. Stern... |
Zehrâvî |
Endülüs’te yetişen meşhur tıp âlimi. İsmi, Halef bin Abbâs ez-Zehrâvî olup, künyesi Ebü’l-Kâsım’dır. 930-1013 seneleri arasında yaşamıştır. Kurtuba yakınlarındaki Ez-Zehrâ’da doğduğu için Zehrâvî ismiyle meşhur... |
Zehra |
Yüzü beyaz ve parlak, nurani yüzlü. |
Zehirli hayvan sokması |
Sual: Yılan, akrep, kene veya başka zehirli hayvan sokmaları için,
ilaç tedavisinden başka, okunacak dua da var mıdır? Böyle hayvan sokmasından
ölen şehit olur mu? |
Zehirlenmeler |
Bir zehirin organizmaya alınması, birikmesi veya organizmanın bunu kendi bünyesinde üretmesi neticesinde meydana gelen, çeşitli dokulardaki geçici veya dâimi, menfî (zararlı) değişiklikler. Zehirlenme, bir defâda alınan zehirle husûle gelebildiği gibi, kü... |
Zehir |
İnsan veya canlı vücûduna girince kimyevî tesiriyle, organların vazifesini bozan, hattâ öldürebilen maddelere verilen genel ad. Aslında zehirin umûmî bir târifi yapılamaz. Keçi, yirmi gram morfin yiyip, sıçramasına devam eder. Oysa morfin... |
Zehâvî |
Irak velîlerinden. İsmi Muhammed bin Molla Ahmed olup Bâbân Emîrleri sülâlesindendir. Feyzî lakabıyla da bilinir. Bilâhare Bağdat’ta müftü olunca, Muhammed Feyzî, Müftî Zehâvî adıyla meşhûr oldu. 1793 (H. 1208) t... |
Zebûr |
Dört büyük kitabdan biri. Dâvûd aleyhisselâma indirilen mukaddes kitâb. |
Zebh |
Boğazlama, kesme. Hayvanın boğazındaki yemek borusu, hava borusu, iki yandaki kan damarından üçünü bir anda kesmek. |
Zebâyıh |
Kesilecek kurbanlık hayvanlar. Kurban edilmiş, kurban olarak kesilmiş hayvanlar. (Bkz. Zebh)
|
Zebânî |
Cehennem meleği, azâb yapıcı melek. |
Zeâmet |
Osmanlılar zamânında subaylara verilen ve geliri en az yirmi bin ve en çok 99.999 akçe olan toprak.
|
Zayıflamak için pratik bilgiler |
Sual: Zayıflamak için bazı pratik bilgiler yazmanız mümkün müdür |
Zayıflama |
Çeşitli sebeplere bağlı olarak, kişinin kilo kaybetmesi hâli. Zayıflamaya yol açan birçok hastalık vardır. Bunlar arasında çeşitli kanser türleri, zehirli guatr (hipertiroidim), tüberküloz gibi müzmin enfeksiyon hastalıkları, anoreksi nervosa gibi ruh... |
Zayıf ve müftabih kavil |
Sual: Kitaplarda bir kavle göre caizdir bu kavil zayıftır deniyor. Bu
ne demektir? |
Zayıf kavle uymak |
Sual: Zayıf kaville veya ruhsatla amel etmek, hangi durumlarda caiz
olur? |
Zâviye |
1. Eskiden büyük kervanların geçtiği ıssız yollarda veya köy ve kasabalarda; dînî ilimlerin, İslâm ahlâkının ve fen ilimlerinin öğretilmesi, yolcuların barınması maksadıyla kurulan yer; küçük tekke. (Bkz. Hânekâh, Tekke) |
Zatürre |
Akciğer dokusunun iltihabı. |
Zatürre |
Akciğerlerin bakteri, virüs, riketsiya gibi çeşitli mikroorganizmalarla veya kimyevî ajanlarla ve yabancı maddelerle ihtihaplanması hâli. Tıp lisanındaki adı pnömonidir. |
Zatülcenp |
Akciğerleri örten zarların iltihaplanıp, bu zarlar arasında sıvı toplanması hâli. Tıp lisanındaki ismi, plörezidir. |
Zât |
1. Kendi. |
Zarûriyyât-ı Din |
|
Zaruret ve fitne zamanında |
Sual: Harama helal veya haram bir şey için Allah razı olsun diyenin kâfir olacağı din kitaplarında yazılıdır. Biz namaz kılan tesettürlü kimseleriz. Bayramda seyranda yabancı erkeklerle tokalaşıyor veya öpüşüyoruz. Bizi öpen yaşlı erkeklere... |
Zarûret |
Haram olan, yasaklanan bir işin yapılmasını mübâh (dînen serbest) kılan sebeb, özür. |
Zâriyât Sûresi |
Kur'ân-ı kerîmin elli birinci sûresi. |
Zarîfî Hasan Efendi |
Büyük velîlerden. İsmi, Hasan Zarîfî Efendidir. 1477 (H.882) senesinde Rumeli’de Siroz şehrinde doğdu. 1576 (H.984) da İstanbul’da Boğazkesen Hisarında vefât etti. Yaşadığı devir, Sultan Selîm ile oğlu Sultan Murâd Han devriydi. |
Zarf ve mazruf |
Sual: (Allah rahmet etsin) deniyor. Bu ifade yanlış değil mi? Çünkü rahmet; acımak, şefkat etmek, esirgemek anlamındadır. Allah acımak etsin denir mi hiç? Allah acısın, merhamet etsin denir. (Vatan sevgisi imandandır) deniyor. Vatan denilen şey... |
Zararın neresinden dönülürse kârdır |
Erdal Bey, telefonu kapatırken şöyle diyordu: |
Zarar veren gıdalar |
Sual: Zeytinyağı benim mideme dokunuyor. Ama bazı arkadaşlar, (Zeytin
yağında şifa var, yemekte mahzur yoktur) diyorlar. Zeytinyağı yemem uygun
olur mu? |
Zar |
Anatomide makroskopik ya da mikroskopik boyutlu, az ya da çok farklılaşmamış ve karmaşık yapıda, geniş ve yassı katman biçimli oluşumların genel adı. |
Zannî Delil |
Mânâsı açık anlaşılmayan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ile bir sahâbî tarafından bildirilen mânâsı açık hadîs-i şerîf. |
Zann-ı Gâlib |
Çok kuvvetli zan.
|