Vehhabi Feth-ül mecid kitabında diyor ki:
(Allah’tan başkası için hayvan kesmek haramdır. Keserken, bu ümmetin
münafıklarının yıldızlara yaklaşmak için yaptıkları gibi, Besmele ile kesse bile,
mürted olurlar. Kestiklerini yemek helal olmaz. Zemahşeri diyor ki, ev satın
alınca, yahut yeniden yaptırınca, cin çarpmasın diye hayvan kesmek de böyledir.
İbrahim Meruzi diyor ki, sultan veya devlet adamları gelince, onlara yaklaşmak
için hayvan kesmek haramdır. Çünkü, Allah’tan başkası için kesilmiş olur.
Allah’tan başkası için yapılan adak hayvanları da haramdır. Ölüler için ve
onlardan bereketlenmek için türbelere götürüp, türbe yakınlarındaki fakirlere
dağıtılan yiyecek ve içecekleri de, Allah’tan başkası için nezir yapanlar ve
putlar için, güneş, ay için, mezarlar için ve bunlar gibi adak yapanlar,
Allah’tan başkası için yemin edenler gibi şirk yapıyorlar. Her şeyi Allah yapar.
Ölü bir şey yapamaz. Öyle inanmaları küfürdür. İbni Nüceym, Bahr kitabında diyor
ki, bu sapıklıklar, bir put olan Ahmed Bedevi’nin türbesinde çoktur.)
CEVAP
Önce bu kitabın put dediği Ahmed bin Ali Bedevi’nin hayatını kısaca
bildirmek uygun görüldü. Şemseddin Sami beğ, Kamus-ül’a’lam kitabında
diyor ki:
(Ahmed Bedevi hazretleri, Evliyanın meşhurlarından ve şeriflerdendir. Yani
Hazret-i Hasan’ın soyundandır. Büyük dedesi, Haccac’ın zulmünden, Fas’a kaçmıştı.
Kendisi hicretin 596 [m. 1200] yılında Fas’da doğdu. Yedi yaşında iken, babası
ve kardeşleri ile Mekke’ye geldi. Hicri 633‘de, gördüğü rüya üzerine Irak’a ve
Şam’a gitti. Sonra, Mısır’da Tanta şehrinde yerleşti. Çok kerametleri görüldü.
Yüksek bir Veli olduğu anlaşıldı. Şöhreti her tarafa yayıldı. Ziyaretçileri ve
talebesi binleri aştı. Hicri 675 de Tanta’da vefat etti.)
Seyyid Davud bin Süleyman Bağdadi hazretleri, Eşedd-ül-cihad fi İbtal-i
Da’vel-ictihad adındaki kitabında buyuruyor ki:
Allahü teâlâ için adak yapmak ve hayvan kesmek ve bunların etlerini fakirlere
dağıtıp, sevaplarını Peygamberlere ve Evliyaya hediye etmek küfür, şirk olurmuş.
Bunlara hemen cevap vermek lazımdır. Böyle söyleyenler mezhepsizdir. Bunlar,
mezhep imamlarına, İslam âlimlerine uymuyorlar. Kendi kısa görüşleri ile, noksan
akılları ile konuşuyorlar. Burada, önce onları red edeceğiz. Sonra İslam
âlimlerinin bildirdiklerini yazacağız.
Bekara suresinin 270. âyet-i kerimesinde mealen, (Fakire verdiğiniz
sadakaları ve yaptığınız nezirleri, Allahü teâlâ biliyor) ve Hac suresinin
29. âyetinde mealen, (Nezirlerini yerine getirsinler) buyuruldu. İnsan
suresinin 7. âyetinde, (Onlar nezir ettiklerini yaparlar) buyurarak
övmektedir.
Bu âyet-i kerimelerde, Allahü teâlâ, nezir edenleri bilirim diyor. Nezir
edenleri övüyor. Nezirin, fakirlere nafaka olduğunu bildiriyor.
Resulullah efendimize sordular:
Bir erkek veya bir kadın, Mekke şehrinden başka bir yerde, deve kesmeyi nezir
ediyor. Bu, cahiliyet zamanında, putların önünde kesilen deve gibi mi olur?
Cevabında, (Hayır öyle olmaz, nezirini yerine getirsin! Allahü teâlâ, her
yerde hazır ve nazırdır. Herkesin nasıl niyet ettiğini bilir) buyurdu.
[Allahü teâlâ mekandan münezzehtir. (Allahü teâlâ her yerde hazır ve
nazırdır) ifadesi mecazdır. Yani zamansız ve mekansız hiç bir yerde
olmayarak hazır ve nazır demektir. (Birgivi vasiyetnamesi şerhi)]
Bu hadis-i şerif, sapık sözlere cevap olarak yetişir. Allah rızası için
kesilmesi nezir edilen hayvanı, salih kimselerin mezarları yanında keserek,
etini orada bulunan fakirlere dağıtmak ve sevabını o salih kimsenin ruhuna
bağışlamak caizdir. Bir zararı yoktur. Allah rızası için kesilmesi adak yapılan
hayvan elbette kesilecektir. Bu hayvanı kesmek, bir ibadettir. Etini fakirlere
dağıtmak da, ayrı bir ibadettir. Bu her iki ibadetin başka başka sevapları
vardır.
Vehhabinin, ölüler için adak yapılmasını ve mezar yakınında, Allahü teâlâ için
hayvan kesmesini, puta tapmaya benzetmesi, müslümanlara büyük iftiradır. Bu
sözünü, âyet-i kerime ile ve hadis-i şerif ile ispat etmesi lazımdır. Adak için,
böyle bir ispat yapamıyor. Kâfirler için, müşrikler için gelmiş olan âyet-i
kerimeleri müslümanlara bulaştırmaya kalkışıyor. Fıkıh âlimlerinin kitaplarında
haram veya mekruh hatta caiz olduğu bildirilen şeyleri yazarak, küfürdür,
şirktir, yaygarasını basıyor. Zaten, mezhep imamlarına, fıkıh âlimlerine kıymet
vermiyor. Ehl-i sünneti aldatmak için, müslümanların gözünü boyamak için, işine
gelen, çıkarına yarayan yerleri yazıyor. Halbuki, âyet-i kerimelerden ve hadis-i
şeriflerden kendi anladığına uymaktadır. Bekara suresinin (Allah size ölü
hayvan etini, kanı, domuz etini, Allah’tan başkası için kesilen hayvanı haram
kılmıştır) mealindeki 173. âyet-i kerimeyi ileri sürüyor. Hep bu âyet-i
kerimeyi koz olarak kullanıyor. Allahü teâlâdan başka niyet ile hayvan kesen
kâfir olur, müşrik olur diyor. Bunun sözüne göre, bütün müslümanlar kâfir
olmaktadır. Çünkü İslam memleketlerinde her gün yemek için milyonlarca hayvan
kesiliyor. Bunların hiçbiri Allahü teâlânın rızası için, ibadet olmak için
değil, ticaret için veya yemek için kesilmektedir. Allahü teâlâdan başkası için
hayvan kesen müşrik olur diyen kimse, bunlara da mı müşrik diyor?
Başka yerlerde keserek, sevabını ölülerin ruhuna göndermek caiz olur diyorlar.
Onlara göre, bunun da küfür ve şirk olması lazım gelir. Bunları Allah için
kesiyoruz, etini fakirlere dağıtıp sevabını ölülerimize bağışlıyoruz diyorlar.
Onlara deriz ki, Peygamber için ve Evliya için diyerek de bu niyet ile
kesilmektedir. Bunlar için hayvan kesenin niyetinin bozuk olduğunu nereden
anlıyorsunuz? Herkesin niyetini yalnız Allahü teâlâ bilir ve Onun haber verdiği
kimse bilir. Başka kimse bilemez. İleri sürdükleri, yukarıdaki âyet-i kerimedeki
İhlal kelimesi, bağırarak söylemek demektir. Cahiliye zamanında, putlara
tapanlar, hayvan keserken Lat için ve Uzza için diyerek
bağırırlardı. Müslümanlar, Bismillahi veya Allahü ekber diyerek
keser. Yahut ikisini de söyleyerek Bismillahi Allahüekber diyerek keserler.
Müşrikler, Allah adı yerine putların ismini söylerlerdi. Haram olan budur.
Hac zamanında, Mina’da kesilen yüzbinlerle hayvanı toprak altında bırakmaları,
açlara, muhtaçlara dağıtmamaları ihlal olmaktadır. Böyle yapanların
müşrik, kâfir olmaları icap eder. Yemek için, mesela misafir için hayvan kesmek,
ihlal olmaz. Çünkü, İbrahim aleyhisselamın sünnetidir. Yemek için hayvan
kesmek ihlal olsaydı, müşriklerin ihlalini İbrahim aleyhisselam elbet yapmazdı.
Evliya için, yani Allahü teâlânın sevdiği kulları için hayvan kesmeyi adamakta
üç niyet bir arada düşünülmektedir:
1- Hayvanı, Allahü teâlâ için kesmek.
2- Etini ve başka şeylerini fakirlere dağıtmak.
3- Her müslüman, hayvanını böyle adamaktadır. Böyle hayvan adamak,
misafir için kesmekten daha iyidir. Çünkü, çok olur ki, misafir zengin olur.
Sadaka alması caiz olmaz. Evet, devlet adamları ve sultan yahut beklenilen yolcu
gelince, onlar için hayvan kesmek ve etini fakirlere dağıtmayıp, boş yere
bırakmak, kâfirlerin putları için hayvan kesmesine benzemektedir. Bu da, Şafi’i
mezhebinde haramdır.
Allame ibni Hacer-i Mekki’ye soruldu:
Diri olan Veli için nezir yapmak caiz midir? Nezir olunan şeyleri o Veliye veya
herhangi bir fakire vermek lazım mıdır? Ölmüş olan Veli için nezir yapmak caiz
midir? Nezir olunan malı Velinin çocuklarına ve akrabasına, yahut onun yolunda
bulunanlara, talebesine, hizmetçilerine vermek lazım mıdır? Mezar üzerine kabir,
duvar, parmaklık, sıva gibi şeyler yapmak için nezir sahih olur mu?
CEVAP
Diri olan Veli için adak yapmak sahihtir. Adak olunan malı ona vermek
vaciptir. Başka hiçbir yere vermek caiz olmaz. Ölmüş olan Veli için nezir
yapmaya gelince, mal meyyitin olsun diye niyet edilirse, nezir bâtıl olur, sahih
olmaz. Başka bir hayır için mesela, çocuklarına, talebesine, türbesindeki veya
başka yerdeki fakirlere vermeyi, yedirmeyi niyet ederse, adak sahih olur. Niyet
ettiği şeyleri vermesi vacip olur. Adak sahibi hiçbir şey niyet etmedi ise,
zamanındaki müslümanların âdetlerine bakılır. Hemen her müslüman, ölü için
nezirim olsun diyerek, yazdığımız yerlerden birine vermeyi ve sevabını ölüye
bağışlamayı düşünmektedir. Adak yapan da, bu yerleşmiş, kökleşmiş âdetleri
bildiği için, onlar gibi nezir etmiş olur. Vakıfda olduğu gibi, neziri sahih
olur. Vakıfda, şartlarını söylemese, yerleşmiş âdetlerdeki şartlara göre
vakfetmiş sayılmaktadır. Mezarların yapılması, sıvanması için yapılan nezirler
bâtıldır. Fakat imam-ı İzra’i ve Zerkeşi ve başkaları buyurdu ki,
Peygamberlerin, Evliyanın ve âlimlerin mezarlarını ve yırtıcı hayvanların,
hırsızların ve düşmanların açmasından korkulan mezarları korumak için üzerlerine
duvar, parmaklık gibi şeyler yapmak caizdir. Böyle faydalı şeyleri adamak sahih
ve caiz olur ve iyi olur. Bunlar için vasiyet yapmak da böyledir.
İbni Hacer-i Mekki’nin fetvası daha uzundur. Kitabımıza bu kadarı yetişir. Bu
konuda Hayreddin-i Remli’nin de fetvaları vardır. Bu fetvaların aslı, imam-ı
Rafi’inin Cürcan’daki kabri için yapılan adak üzerindeki yazılardır. İbni
Hacer-i Mekki bunları Tuhfe kitabında ve fetvalarında uzun bildirmiştir.
Şafi’i mezhebinde sözbirliği ile caizdir.
[Hanefi mezhebindeki fıkıh kitaplarının en kıymetlilerinden olan Dürer ve
Gurer kitabında Molla Husrev hazretleri, yemini anlatırken diyor ki:
Farz veya vacip olan ibadetlerden birine benzeyen ve namaz, oruç, sadaka, itikâf
gibi başlıbaşına ibadet olan bir şeyi nezir edenin, bunu yapması lazım olur.
Hasta ziyaret etmek, cenaze taşımak, camiye girmek, yol, çeşme, hastane, mektep,
cami yapmak gibi, farz veya vacip cinsinden olmayan şeyler nezir edilmez. Bunlar
nezir edilirse, yapılmaları lazım olmaz. Allah rızası için Receb ayında oruç
tutayım demek gibi Mutlak nezir ve yolcum gelirse, Allahü teâlâ için
sadaka vermek nezrim olsun demek gibi, istenilen bir şarta bağlanan Muallak
nezir söylenince, şart hasıl olduğunda, nezir olunan ibadetleri yapmak vacip
olur. Hadis-i şerifte, (Nezir olunanı yapmak lazımdır) buyuruldu.
Hastalıktan kurtulursam, bir koyun kesmek nezirim olsun demek nezir olmaz ve
koyunu kesmesi lazım gelmez. Allahü teâlânın rızası için bir koyun kesmek demek
lazımdır. Allahü teâlâ için deyince, nezir olup, kesmesi lazım olur. Bin lira
sadaka vermeyi, nezir eden kimsenin yüz lirası olsa, yüz lira vermesi lazım
olur. Malı varsa, satıp bin lirasını sadaka verir. Şu yüz lirayı, şu günde falan
fakire vermeyi nezir edip, başka yüz lirayı, başka günde, başka yerde, başka
fakirlere vermesi caiz olur.
İbni Abidin, nafile namazları anlatırken, (Nezir, bir şeyin husulüne mani
olmaz) hadisini bildirerek, bundan, bir nafile namazı kılmadan önce, bunu
şarta bağlı nezir etmenin yasak olduğu anlaşılıyor diyor. Çünkü nezir olunan
namazın bir isteğe karşılık olmasını andırmaktadır. Buhari kitabını şerh
edenler, bunun yasak olması, nezir olunan namazın, şart edilen şeyin hasıl
olmasına tesir edeceğini sanan kimseler içindir dediler ise de, hadis-i şerif,
nafilelerin mutlak nezir yapılarak kılınmasını da yasaklamaktadır diyor. Bundan
anlaşılıyor ki, şarta bağlı yapılan nezir, ibadeti, şart edilen şeye karşılık
yapmak değildir. Allahü teâlâya şükür olarak yapılmaktadır. Şükür secdesi yapmak
gibidir. İbadet ile ve ibadetin sevabı hediye edilen salih kimsenin duası ile,
Allahü teâlânın merhametini istemektedir.]
Maliki mezhebi âlimlerinden şeyh Halil’in (Muhtasar-ı Halil)i şerhinde diyor ki:
(Niyet ederek veya söyleyerek, Mekke’den başka bir yere, mesela Resulullahın
veya bir Velinin kabrine, kesmek için deve, koyun gibi hayvan götürürse, bunları
keser, etlerini fakirlere dağıtır. Bu kabirlere elbise, para, yemek gibi şeyler
göndermek isterse, oradaki hizmet edenlere, zengin olsalar bile, dağıtmayı niyet
etti ise, onlara gönderir. Eğer sevabını onlara bağışlamayı niyet etti ise,
bunları kendi memleketinde fakirlere dağıtır. Hiçbir şey niyet etmedi ise, yahut
niyetini bildirmeden kendisi öldü ise, memleketindeki âdete göre olur.)
Peygamberler ve Veliler için hayvan kesmeyi adamak, Allahü teâlânın rızası için
keserek sevabını bunlara bağışlamak demektir. Hadis-i şerifte, (Allah’tan
başkası için hayvan kesene Allah lanet eylesin) buyuruldu. İbni Teymiye’nin
talebesi ibni Kayyım-i Cevziyye Kitab-ül-Kebair kitabında ve imam-ı
Zehebi, Kebair kitabında ve ibni Hacer-i Mekki, Zevacir kitabında,
bu hadis-i şerifi açıklıyorlar. Allahü teâlâdan başkası için kesmek demek,
keserken, seyyidim, filan Veli için demektir diyorlar. Kâfirler de keserken
putun ismini söyleyerek kesiyorlar. Allahü teâlânın ismi yerine başka isimler
söyleyerek kesmek böyledir. İmam-ı Nevevi, Ravda kitabında diyor ki,
(Beytullah olduğundan dolayı, Kâbe için diyerek kesmek ve Resulullah olduğundan
dolayı, Peygamber için diyerek kesmek caizdir. Mekke’ye veya Kâbe’ye hediye
göndermek de böyledir.)
Sultan veya devlet adamları gelince, onların gözüne girmek için hayvan kesmenin
haram olduğunu yukarıda bildirmiştik. Bunlar geldiği zaman, sevinerek kesmek ve
çocuğu dünyaya gelince, sevinerek kesmek veya kızmış birinin gönlünü almak için
kesmek caizdir. Gönlünü almak başkadır, gözüne girmek başkadır. Put için kesmek,
büsbütün başkadır. Cin için kesilen kurbanlara gelince, Allah için keserek,
Allah’ın, böylece cinden korumasını düşünmek caizdir. Böyle düşünmeden kesmesi
haramdır.
Görülüyor ki, İslam âlimleri, her şeyi cevaplandırmışlar, kimsenin bir şey
söylemesine ihtiyaç bırakmamışlardır. Herkes aradığını kitaplarda bulmuşlardır.
Bir ahmak ve cahil kimse ortaya çıkarak, müslümanları parçalamak, bölücülük
yapmak ve İslam âlimlerini kötülemek ve hak yolunda çalışanları gözden düşürmek
için, bozuk fikirler yayarsa, bunun sapık veya zındık olduğu anlaşılır. Aklı
olan kimse, buna inanmaz ve aldanmaz. Deccal’ın askerleri gibi olanlar, ancak o
ahmaka inanacaklardır. Her doğruya eğri, her güzele çirkin diyeceklerdir.
(Eşedd-ül-cihad)