Sual: Dinimizi yıkmak isteyenlerin uyguladıkları belli başlı planları
nelerdir?
CEVAP
Planları çoktur. Fakat özellikle şu yollarla saldırıyorlar:
Âlimlere olan itimadı yıkmak, Mezhepleri birleştirerek herkesi mezhepsiz yapmak,
Eshab-ı kirama olan itimadı sarsmak, halifeleri gözden düşürmek, kapalı ictihad
kapısını kırarak açmak, Hadis-i şeriflere olan itimadı sarsmak, meal okumayı
teşvik.
Şimdi bunları teker teker cevaplandıralım:
1- Âlimlere olan itimadı yıkmaya çalışıyorlar. Halbuki Allahü teâlâ
buyuruyor ki:
(Bu misalleri ancak âlimler anlar.) [Ankebut 43]
(Bilmiyorsanız âlimlerden sorun!) [Nahl 43]
(Bilenle bilmeyen bir olur mu?) [Zümer 9]
Peygamber efendimiz de buyuruyor ki:
(Âlimlere tâbi olun.) [Deylemi]
(Âlimler benim ve diğer peygamberlerin vârisleridir.) [Ebu Nuaym]
(Âlimler, kurtuluş rehberleridir.) [İbni Neccar]
2- Mezhepleri birleştirerek herkesi mezhepsiz yapmak istiyorlar. Mason
Abduh’un çömezi Reşit Rıza ile onları taklit eden mezhepsizler, mezheplere
saldırıyorlar. Halbuki mezhepler kardeştir. Birinde yapılması güç olan şey,
ötekine göre yapılır. Bunun için Peygamber efendimiz, (Âlimlerin farklı
ictihadları, mezheplere ayrılmaları rahmettir) buyuruyor. (Beyheki)
3- Eshab-ı kirama olan itimadı sarsmaya çalışıyorlar. Maksatları onların
rivayet ettiği hadis-i şeriflere ve onların topladığı Kur'an-ı kerime gölge
düşürmektir. Halbuki Allahü teâlâ hepsinden razı olduğunu, hepsinin Cennetlik
olduğunu bildiriyor. (Tevbe 100, Hadid 10)
Rafizi meşrepli kimseler de, “Müslüman müslümanla savaşmaz” diyerek Hazret-i Ali
ile savaşan eshab-ı kirama kâfir diyerek hakaret ediyorlar. Halbuki iki müslüman
ordunun savaşabileceği Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. İki tarafa da kâfir
denmez. Çünkü, (Eğer müminlerden iki grup birbiriyle savaşırlarsa aralarını
düzeltiniz) buyurulmuştur. (Hücurat 9)
4- Asırlardır gelen halifelerin gerçek halife olmadığı, onların hilafetinin
sahih olduğunu söyleyen binlerce âlimin de gerçek âlim olmadığı, dolayısıyla bu
âlimlerin sözlerine itimat edilemeyeceği fikrini yaymak istiyorlar. [Âlimlere
itimat sarsılınca, onların bildirdikleri dine de itimat kalmaz.]
5- Geri kalışımızı yeni ictihadlar yapılmayışına bağlamaya çalışıyorlar.
Kur'an-ı kerimin yanlış şekilde tevil ve tefsirleri yapılarak yeni görüşler
çıkarmak suretiyle dini bozmaya çalışıyorlar.
6- Hadis-i şeriflere olan itimadı sarsmaya çalışıyorlar. Halbuki hiçbir
hadis kitabında ve hiçbir İslam âliminin kitabında uydurma hadis yoktur. İslam
Âlimleri din düşmanları tarafından, din kitaplarına sokmaya çalıştıkları sözleri
kitaplarına almamışlardır. Bazı cahil okuyucular, bir hadisi Kur’ana göre ölç
ona göre yaz diyorlar. Sanki imam-ı Buhari ve diğer hadis âlimleri
bir hadisi kitaplarına alırken Kur’ana uyup uymadığını anlamamışlar da biz mi
anlayacağız?
7- Herkesin meal okumasını teşvik ediyorlar. Böylece her anlayışa göre
farklı görüşler meydana çıkmasına, yani dinde anarşi çıkarmaya çalışıyorlar.
Mesela Kur’anı yanlış tevil ederek, namaz üç vakittir, tesettür farz değildir,
tavuktan, balıktan kurban olur diyorlar. Allahü teâlâ, Peygamber efendimize
Kur’anı açıklamasını emretmiştir. (Nahl 44)
Peygamber efendimiz de, Kur'an-ı kerimi açıklamıştır. Onun için Kur’anı
yorumlamak için Resulullahın açıklamasına bakmak şarttır. Onun açıklamasından
farklı yorumlar getirmek dinde reform olur. Hatta Peygamber efendimizin
hadis-i şeriflerini de âlimler açıklamış, bize onlara uymaktan başka şey
bırakmamışlardır.
Din düşmanlarının bu oyunlara bilmeden alet olmak gaflet, bilerek alet olmak
hainliktir.
Anarşi çıkarmak istiyor
Mezhepsiz bir yazar diyor ki:
1- İslamiyet, hilafetin saltanata çevrilmesi ve ictihad kapısının
kapatılması ile yıkılmıştır. Ateş oduna düşman olduğu gibi, sultanlar
(padişahlar) da ictihada düşmandır. Dört halifeden sonra, hilafet sultanlığa
(padişahlığa) çevrildi. Hilafet ancak Ömer’in yaptığı gibi şura ile seçilir.
Başka türlü seçilenlerin hilafeti sahih değildir.
CEVAP
Mezhepsizler tarafından da kitapları muteber kabul edilen Şah Veliyullah-ı
Dehlevi hazretleri, İzalet-ül-hafa kitabında buyuruyor ki:
("Halife dört şekilde seçilir:
Birincisi, âlimlerden, hakimlerden, kumandanlardan ve diğer söz
sahiplerinden, bir araya toplanmaları kolay olanların seçmesi ile olur.
İkincisi, halifenin, birini seçerek vasiyet etmesidir. Hazret-i Ömer’in
seçilmesi böyle oldu.
Üçüncüsü, halifenin vasiyet ettiği bir kaç kişi arasında birini seçmektir.
Dördüncüsü, birinin güç kullanarak, hilafetli zor ile elde etmesidir. Böyle
güç kullanarak hilafeti ele geçiren zat, ya hilafete ehildir veya değildir. Ehil
ise, mesele yoktur. Hilafet şartlarına malik değilse, böyle olan halifenin
İslamiyet’e uygun olan emirleri kabul edilir. Bunun emri ile cihada gidilir.
Abdülmelikin hilafeti böyle idi.") [Böyle halifelere de beyat edilince meşru
olacakları, İbni Abidin’de ve Hadika’da da bildirilmektedir.]
Osmanlı halifelerinin seçilme şekilleri, Hazret-i Ömer’in seçilişine
benzemektedir. Halife, kendisinden sonra gelecek olanı vasiyet ediyor. Halife
dilerse, kardeşini veya oğlunu tavsiye edebilir. Nitekim Hazret-i Ömer’e (Yerine
halife olarak oğlunu tayin et!) dediklerinde onlara, (Hilafet zor bir iştir. Bir
aileden bir kurban kâfidir) buyurarak oğlunu halife olarak vasiyet etmedi.
Etseydi elbette caiz olurdu.
İctihad kapısını kimse kapatmamıştır. Ehli olmadığı için kendiliğinden
kapanmıştır. İctihad edip etmemekle, geri kalışımızın bir alakası yoktur.
Binlerce insan kendisinin ehil olup olmadığına bakmadan, kitap yazıyor. Madem
ictihad yapılmadığından geri kaldık. Şimdi herkes ictihad yaptığı halde niçin
ilerlemiyoruz?
2- Sultanlara ses çıkarmayan âlimler, birer saray mollasıdır. Resmi vazife
alan Osmanlı şeyhülislamları da birer saray ulemasıdır.
Müslümanlıkta bütün başlar Allah’a bağlıdır. Sultanlık sisteminde ise, baş başa,
baş padişaha bağlıdır. Bu bakımdan Müslümanlığı yıkan emirlik [amirlik]
sistemidir. Emirin her emrine itaat eden, kula kul olmuş demektir.
CEVAP
Mezhepsiz yazar, amire, idareciye gösterilmesi gereken itaati kırmak,
disiplini bozmak ve anarşi çıkarmak istiyor. Halbuki dinimiz emire [amire,
idareciye] itaati emretmektedir.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Peygambere ve sizden olan emirlere
itaat edin!) [Nisa 59]
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Siyah başlı habeşli bir köle de olsa emirinize itaat edin!) [Buhari]
(Emirinizin beğenmediğiniz işlerine sabredin! Çünkü cemaatten bir karış ayrılan
[itaatsizlik eden, fitne çıkaran] cahiliye ölümü ile [yani imansız]
ölmüş olur.) [Buhari]
Peygamber efendimiz, dine riayet etmeyen, şeytan gibi emirlerin geleceği
zamanlar olacağını bildirince, Eshab-ı kiramdan Hazret-i Huzeyfe, (Ya
Resulallah o zamana yetiştirsem ne yapayım?) diye sordu. Resulullah buyurdu
ki: (Sırtına vurup malını alsa da, emirin sözünü dinle ve ona itaat et!)
[Buhari]
Hadika’da ve Redd-ül-muhtar’da (Emire isyan etmek fitnedir. Zalim olan emire de
itaat vaciptir. Berika’da ise, (Emirin dine uymayan emirlerine fitneye sebep
olmamak için karşı gelmemelidir!) deniyor. Yine bu kitaplardaki hadis-i şerifte,
(Fitne çıkarana Allah lanet etsin) buyuruluyor.
Dinimiz böyle emrederken, yazar, halifeye isyan etmedikleri için âlimlere "Saray
uleması" diye saldırıyor. (İmam-ı a'zam halifenin zulümlerine isyan ettiği için
şehid edildi) diyerek hadiseyi çarpıtıyor. Herkesin bildiği gibi hadise şöyle:
İmam-ı a'zam hazretlerine kadılık teklif edilir. (Ben kadılık yapamam) buyurur.
(Yalan söylüyorsun) derler. (Eğer yalan söylüyorsam, yalancıdan kadı olmaz.
Doğru söylüyorsam kadılık yapamam diyorum) buyurur. Çok takva ehli olup, dünya
makamına kıymet vermediği için kabul etmez.
3- Sultanlık sisteminde, insan, Allah’ın değil, padişahın kuludur. Onun için
padişah, halka "Kullarım" derdi. Sultanlığa karşı çıkanlar, soylu mücadele
verenlerdir. İmam-ı a'zam, vazife almadığı için gerçek âlim olduğunu ispat
etmiş, halifenin zulümlerine isyan ettiği için de şehid edilmiştir.)
CEVAP
Bazı kelimeler birkaç manaya gelir. Cümledeki yerlerine göre manaları
değişir. Mesela Mevla kelimesi, yedi manaya gelir. Daha çok ilah, efendi, köle
manasında kullanılır. (Mevlanın rahmeti bol) cümlesindeki mevla, ilah
manasındadır. (Mevlana Celaleddin)deki mevla da efendi demektir. Şimdi biri
çıkıp da (Sen Celaleddine ilah dedin) diyebilir mi?
Bunun gibi kul kelimesi de mahluk, insan, köle, bende, emir altında bulunan,
tabi, mensub gibi manalara gelir. Şimdi birisi nezaket olsun diye (Bendeniz)
dese, bende ise kul, köle demek olduğu için, (Sen karşındakine bendeniz demekle
onu ilah yaptın) demek caiz olur mu? Padişahlar, tebasından sadık yardımcılarına
"Kulum" derdi. Burada kul, "Sağ kolum” demektir. Sultana ait seçkin askerlere
(Kapı kulu) denirdi.
4- Dört halifeden sonra, başa gelenler, ibadetleri değiştirmiş, dini
kendilerine uydurmuşlardır. Bugünkü din, Allah’ın gönderdiği dinden çok
farklıdır. Bu fark Allah’ı bile hayrette bırakıyor. Dört halife zamanında
Beytülmalın adı halkın malı idi. Dört halifeden sonra, Beytülmal yani devletin
malı denmiş ve başa geçenler, kendileri istedikleri gibi kullanmışlardır.
CEVAP
Halifeleri, dini değiştirmekle suçlamak da diğerleri gibi alçakça bir
iftiradır. İnsan bilmediği bir şey ile karşılaşınca hayret eder. Fakat Allahü
teâlânın bilmediği şey olur mu? Allah hayret eder mi? İkincisi de, -haşâ-
Allah’ın hayret ettiğini bu yazar nereden biliyor?
Dinimiz, Beyt-ül-malın gelirlerini ve nerelere sarf edileceğini, bunda kimlerin
yetkili olduğunu bildirmiştir. Yazar, halifeleri, halkın malını yemekle
suçlamaktadır. Müfteri yazar diyor ki:
5- Eshaba dokunulmaz gözü ile bakanlar, sultanlık sisteminin uşaklarıdır.
Mısırlı, Suriyeli, Pakistanlı bazı soylu âlimler, Eshabın hatalarını söyleyince
sultan uşaklarının hücumlarına uğramışlardır. Biz eshaba kin beslemiyoruz. Çünkü
(Önce iman eden kardeşlerinize [eshaba] kin beslemeyin!) âyeti eshaba kin
beslemeyi yasaklıyor, fakat onların yaptığı cinayetleri açıklamayı yasaklamıyor.
O altın nesle kin beslenir mi hiç? Kin beslemeden onların zulümlerini açıklamak
ilmi bir vazifedir.
CEVAP
Diyelim ki, Mısırlı yazarın biri, Cennetle müjdelenen, kendisine hesap bile
sorulmayacak olan Hazret-i Osman’a dil uzatsa, "Beyt-ül-malın paralarını çarçur
edip yedi, akrabalarına yedirdi" dese, biz de, "Bu mısırlı yazar, Eshab-ı
kiramdan birine dil uzatıyor" desek, bu müfteri yazarlar, hemen "Mısırlı soylu
âlimler saldırıya uğramıştır" diye yaygara koparırlar. Vicdansızlar, "Hazret-i
Osman’a hiç dil uzatılır mı?" demezler. Eshab-ı kirama saldıran adi kimselere,
soylu veya âlim denir mi hiç?
Eshab-ı kiramın dokunulmazlığı var mıdır, yok mudur? Onların hataları olsa bile
söylemek caiz midir, değil midir? Allahü teâlâ ve Resulü bu hususta ne
buyuruyor?
Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramın tamamından razı olduğunu bildiriyor. (Maide
119, Tevbe 100, Mücadele 22, Beyyine 8, Feth 118)
Allahü teâlânın bütün sıfatları ebedidir, sonsuzdur. Eshab-ı kiramdan razı
olması da sonsuzdur. Onun için, Eshab-ı kiramdan hiçbiri, sonradan sapıtıp kâfir
olmamıştır. İstisnasız hepsinin Cennetlik olduğunu da Kur'an-ı kerim haber
veriyor. (Hadid 10)
Allahü teâlânın hepsinden razı olduğu ve hepsini Cennete koyacağı müstesna
insanların, olsa bile, hatalarını söylemek, gıybet etmek caiz midir? Hadisi
şerifte buyuruldu ki:
(Eshabım anılınca, dilinizi tutun!) [Taberani]
(Eshabımın kusurlarını anlatmayın!) [Deylemi]
(Eshabımın hiçbirine dil uzatmayın!) [Buhari]
Yalnız Eshab-ı kiramı değil, ölmüş bir müslüman bile kötülenmez. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki: (Kötülüklerini söyleyerek ölülerinizi üzmeyiniz!) [Tirmizi]
Eshab-ı kiram, bizim ölülerimiz değil midir? İngilizlerin ölüsü olmadığı için
onlar Eshab-ı kiramı kötüler. Fakat onlara alet olan müfterilere ne demelidir?
Eshab-ı kiram arasında kelleler uçurularak fitne çıkarıldı. Bunlardan da mı söz
etmeyeceğiz? Peygamber efendimiz bu hususta buyuruyor ki:
(Eshabım arasında fitneler çıkacaktır. Allahü teâlâ, o fitnelere karışan
Eshabımı, benimle olan sohbetleri hürmetine af ve mağfiret edecektir. Sonra
gelenler ise, bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatarak Cehenneme girecektir.)
[Müslim]
Yukarıda bildirilen âyet-i kerime ve hadisi şerifler, Eshab-ı kiramı üzecek
hiçbir söz söylemenin caiz olmadığını bildiriyor. Onun için Peygamber efendimiz
buyuruyor ki:
(Eshabıma dil uzatan hariç, kıyamet günü herkesin kurtulma ümidi vardır.)
[Hakim]
(Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti, Eshabıma dil uzatanların
üzerine olsun! Onların ne farz ne de nafile ibadetleri kabul olmaz.) [Ebu
Nuaym]
Yabancıların ibadetlerinin kabul edilip edilmeme endişesi yoktur. Fakat nasıl
olur da müslümanım diyen bir kimse, Eshab-ı kiram hakkında kötü konuşabilir?
Bunlar İngiliz casusu, bir hain değilseler, çok zavallı gafillerdir.
[İngilizlerin oyununa gelmemek ve İngilizlerin Müslümanlığı yıkmak için neler
yaptıklarını, bu işlerde kimleri kullandıklarını öğrenmek için İngiliz Casusunun
İtirafları isimli kitabı okumak gerekir. www.hakikatkitabevi.com adresinden
temin edebilir veya okuyabilirsiniz. Ayrıca, Vehhabilik ile Eshab-ı kiramın
fazileti ve ibni Sebeciler maddelerine bakınız.]
İngilizlerin İslam düşmanlığı
İslam düşmanları, tâ ilk asırdan beri, İslamiyet’i yok etmek için
çalışıyorlar. Şimdi de, çeşitli adlarla, çeşitli planlarla saldırıyorlar.
Cehenneme gidecekleri bildirilmiş olan itikadı bozuk kimseler de müslümanları
doğru yoldan ayırmak için, hile ve iftira yapıyorlar. Böylece, İslam düşmanları
ile işbirliği yaparak, Ehl-i sünneti yıkmaya uğraşıyorlar.
Bu saldırıların öncülüğünü İngilizler yaptı. Bütün kaynaklarını, hazinelerini,
silahlı kuvvetlerini, donanmasını, tekniğini, politikacılarını ve yazarlarını bu
işte kullandı. Böylece, dünyanın en büyük iki İslam devleti olan Hindistan'daki
Gürganiyye ve üç kıt'a üzerine yayılmış bulunan Osmanlı İslam devletlerini
yıktı. Her yerde İslam’ın değerli kitaplarını yok etti. İslam bilgilerini birçok
yerlerden sildi, süpürdü.
İkinci Cihan Harbinde, komünistler yok olmak üzere iken, bunların
kuvvetlenmelerine, yayılmalarına sebep oldu. İngiliz Başbakanı James Balfour,
1917'de, müslümanların mukaddes yerleri olan Filistin'de Yahudi devletinin
kurulması için çalışan Siyonizm teşkilatını kurdu. İngiliz hükümeti, bu işi
senelerce destekleyip, 1947'de İsrail devletinin kurulmasını sağladı. Yine
İngiliz hükümeti, 1932'de, Arabistan Yarımadası'nı Osmanlılardan alıp, Süudlara
teslim ederek, İslamiyet’e en büyük darbeyi vurdu.
1944'de Japonya'da vefat eden Abdürreşid İbrahim efendi, 1910'da İstanbul'da
basılan Âlem-i İslam kitabının ikinci cildinde, (İngilizlerin İslam düşmanlığı)
yazısında diyor ki:
(Hilafet-i İslamiyyenin bir an evvel kaldırılması, İngilizlerin birinci
düşüncesidir. Kırım muharebesine sebep olmaları ve burada Türklere yardım
etmeleri, hilafeti yıkmak için bir hile idi. Paris muahedesi, bu hileyi ortaya
koymaktadır. Her zaman Türklerin başına gelen felaketlerde İngiliz parmağı
vardır. İngiliz siyasetinin temeli, İslamiyet’i yok etmektir. Bu siyasetin
sebebi, İslamiyet’ten korkup müslümanları aldatmak için, satılmış vicdansızları
kullanırlar. Bunları İslam âlimi, kahraman olarak tanıtırlar. Sözün özü,
İslamiyet’in en büyük düşmanı İngilizlerdir.)
İngilizler, yüzyıllardır İslam memleketlerini kana boyamakla kalmamış, İskoç
masonları, binlerce müslümanı ve din adamlarını aldatarak, mason yapmış,
insanlığa yardım, kardeşlik gibi laflarla, dinden çıkmalarına, dinsiz olmalarına
sebep olmuştur. İslamiyet’i büsbütün yok etmek için, bu masonları maşa olarak
kullanmışlardır. Böylece, Mustafa Reşit Paşa, Ali Paşa, Fuat Paşa ve Mithat
Paşa, Talat Paşa gibi masonlar, İslam devletlerini yıkmakta kullanıldıkları
gibi, Efgani ve Abduh gibi masonlar ve yetiştirdikleri çömezler de, İslam
bilgilerini bozmaya, yok etmeye alet olmuşlardır.
Bu mason din adamlarının yazdıkları yüzlerce yıkıcı, bozucu din kitapları
arasında Mısırlı Reşid Rıza'nın (Muhaverat) kitabı, tercüme edilip dağıtılarak
müslümanların dinlerini ve imanlarını bozmaya çalışmaktadırlar. Ehli sünnet
âlimlerinin kitaplarını okumamış, anlayamamış birkaç genç din adamının da bu
akıntıya kapılarak felakete sürüklendikleri ve başkalarının da felaketlerine
sebep oldukları görülmektedir. (Faideli Bilgiler)