Sual: Ölü diri bir çok İslam âlimi mezhepsiz diye kötüleniyor.
Bid’atçi, eshab düşmanı deniyor, mason deniyor, böylece gıybetleri yapılıyor.
Niye böyle yapıyorlar, gıybetleri caiz mi?
CEVAP
Gıybet büyük günahtır, caiz değildir. Hele gerçek âlimleri kötüleyen kâfir
olur. Siz soruyu yanlış soruyorsunuz. Şöyle sorulmalıydı: Bazı âlimlere,
mezhepsiz, eshab-ı kiram düşmanı falan deniyor. Gerçekten böyle bir şey var mı?
Varsa bunların bu hatalarını söylemek gıybet olur mu?
Birinci şekilde soranlar genelde art niyetlidir. Bunların içinde bu art
niyetlilerin dolduruşuna gelip de iyi niyetle söyleyenler de vardır. Namazda,
kıyam, secde gibi kelimeler nasıl dini bir tabirse, kâfir, sapık gibi kelimeler
de dini tabirdir, bunlar şimdi uydurulmadı. İmanın altı esasından birine
inanmayana kâfir, dini olmayana dinsiz, mezhebi olmayana da mezhepsiz denir.
Mesela Abduh, mezhepsizdir, masondur. Ayrıca Eshab-ı kirama saldıranlar var.
Halbuki Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğunu bildiriyor.
Mezhepsizler, Hazret-i Osman’a saldırıyor, biz de bakın, Hazret-i Osman’a şöyle
deniyor dediğimiz zaman nasıl olur da bir âlimi tenkit edersiniz deniyor. Peki
onlar Hazret-i Osman’ı tenkit etme yetkisini kimden aldı? Mezhepsizi tenkit
günahsa, onların Cennetle müjdelenen Hazret-i Osman’ı tenkit etmesi sevap mı? Bu
kadar insafsızlık olur mu?
İmam-ı Gazali, imam-ı Rabbani gibi âlimleri kötüleyenlere bu yanlış dersek,
hemen, Abduh’un dolmuşuna binenler, Abduh gibi soylu âlimler kötüleniyor derler.
Bir yiğit çıkıp da, (Eshab-ı kiramı, İslam âlimlerini kötüleyenlere yazıklar
olsun) demiyor. Diyenlere de insafsızca saldırıyorlar.
Dinimizi içten yıkmaya çalışan dinde reformcuların, mesela, mason Abduh ve
çömezlerinin ihanetlerini söylemek, kötülemek olmaz. Dinin emrine uymak olur.
Kötüye kötü, kirliye pis demek yanlış değildir. Temize pis demek kötülemek olur.
Kötülerin kötülüğünü açıklamak, Müslümanları onların zararından korumaya
çalışmak farzdır. Bunların dinimize yaptıkları iftiralarını söylemek gıybet
olmaz. Gıybet nedir? Gıybet, bir kimsenin gizli bir kusurunu, arkasından
söylemektir. Harbilerin [bugün için her kâfirin], bid'at ehlinin ve açıkça günah
işleyenlerin bu günahlarını, alış verişte hile yapanların bu hilelerini
Müslümanlara duyurup, bunların şerrinden sakınmalarına sebep olmak ve
Müslümanlığı yanlış anlatanların bu iftiralarını söylemek gerekir, gıybet olmaz.
(Redd-ül Muhtar 5/263)
Şu halde alış verişte veya dinde hile yaparak Müslümanları kandırmaya
çalışanların bu hilesini açığa çıkarmak gıybet olmuyor, dinin emrini bildirmek
oluyor. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Yalanlar yazıldığı, âdetler ibadetlere karıştırıldığı ve Eshabıma dil
uzatıldığı zaman, doğruyu bilenler herkese bildirsin! Allah’ın, meleklerin ve
bütün insanların laneti, doğruyu bilip de, gücü yettiği halde bildirmeyene
olsun.) [Ebu Nuaym, Deylemi]
(Eshabıma dil uzatılırsa, doğruyu bilen herkese bildirsin, gücü yettiği halde
doğruyu bildirmeyen âlimin hiçbir ibadeti kabul olmaz.) [Ebu Nuaym]
(Bid'atler yayılıp, bu ümmetin sonra gelenleri, öncekilere lanet edince, ilim
sahipleri bunu herkese bildirsin! Bildirmeyip ilmini gizleyen, Kur'anı gizlemiş
sayılır.) [İ. Asakir]
Bu hadis-i şerifler de gösteriyor ki, kötülük edenlerin, bid’at ehlinin
yanlışlarını açıklamak gıybet değil, dinin emridir, cihaddır. Dinin bu emrini
yapmaya çalışanları kötülemek de dine düşmanlıktır.