Sual: İçinde bulunduğum grup doğru mu değil mi diye şüphe ediyorum.
Hangi gruba gitsem biz doğru yoldayız diyor. Ne tavsiye edersiniz?
CEVAP
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İnsanlar, dinde çeşitli gruplara bölündüler. Her grup, kendi yolunu doğru
sanıp sevinmektedir.) [Müminun 53]
Peygamber efendimiz, ümmetinin 73 parçaya bölüneceğini, bunlardan yalnız bir
grubun Cennete gideceğini bildiriyor. Bu fırkanın vasfını da sorduklarında,
(Benim ve Eshabımın gittiği yol) diye buyuruyor. Ehl-i sünnet âlimleri de,
bu yolun Ehl-i sünnet vel cemaat fırkası olduğunu bildiriyorlar.
Bir kimse, kendi başına Kur'an-ı kerimi ve hadis-i şerifleri okuyup da doğru
yolu bulamaz. İşin ehli olan âlimlere ihtiyaç vardır. 72 sahte altının içine bir
tane hakiki altın konsa, bunu sarraflardan başkası anlayamadığı gibi, 73
fırkadan hangisinin doğru olduğunu da ancak Ehl-i sünnet âlimleri anlar.
Akıl ile doğruyu bulmaya çalışırsak bu çok güç, hatta imkansızdır. Her fırkadaki
insan, “Bu fırka doğru yolda” diyor. Bu işte selim olmayan akıl ölçü olmaz. Ölçü
olsaydı, 72 sapık fırka meydana çıkmazdı. Her fırkaya girenler de, aklına göre
bu fırkaları tercih etmiştir. Akla uyulursa, insan sayısı kadar fırka meydana
çıkar.
Piyasada birçok kitap, birçok grup var. Bunlar için bizim iyi veya kötü
dememizin bir kıymeti yok. Yani bir insan biz iyi deyince iyi olmaz, biz kötü
deyince kötü olmaz. Şahıs ismi kitap ismi önemli değil. Binlerce âlim ve kitap
var. Elimizde ölçü olursa rahat ederiz, kendimiz anlarız. Ölçüyü imam-ı Rabbani
hazretleri veriyor:
(Bir hükmün doğru veya yanlış olduğu Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine
uygun olup olmamakla anlaşılır. Çünkü Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine
uymayan her mana, her buluş kıymetsizdir, yanlıştır. Çünkü her sapık, Kur'an ve
sünnete uyduğunu sanır, sapıklığının doğru olduğunu iddia eder. Yarım aklı, kısa
görüşü ile, bu kaynaklardan yanlış manalar çıkarır. Doğru yoldan kayar, felakete
gider. Âyet-i kerimede, (Kur’an-ı kerimde bildirilen misaller, çoklarını
küfre sürükler, çoklarını da hidayete ulaştırır) buyuruluyor. Ehl-i sünnet
âlimlerinin bildirdikleri manalar doğrudur, bunlara uymayanlar yanlıştır.)
[1/ 286]
Demek ki doğru olmanın ölçüsü, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına uymasıdır.
Yine Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, İslamiyet’i doğru olarak öğrenmek isteyene, bunu nasip edeceğine
söz verdi. Allah sözünden dönmez. Bunun için, Ya Rabbi, sana inanıyorum, seni
ve Peygamberlerini seviyorum. İslam bilgilerini doğru olarak öğrenmek istiyorum.
Bunu bana nasip et ve beni, yanlış yollara gitmekten koru diye dua etmeli,
istihare yapmalı! Cenab-ı Hak ona doğru yolu gösterir.
Allahü teâlânın sözüne güvenmeli, Ona sığınmalıdır. Kuran-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki:
(Doğru yolu arayanları, saadete ulaştıran yollara kavuştururuz.) [Ankebut
69]
(Allah, kendisine yöneleni doğru yola iletir.) [Şûra 13]
(Allah asla verdiği sözden dönmez.) [Zümer 20]
Şu anda çeşitli gruplardaki insanların da, böyle dua etmekten çekinmemeleri
gerekir. Hâşâ Allahü teâlâ yanlış bir iş yapmaz. Belki yanlış yolda olabilirim
diye düşünerek, Ya Rabbi hangi grup doğru yolda ise, senin rızan hangi grupta
ise, bana onu nasip eyle diye dua etmelidir. Eğer grubu doğru ise, duanın
bir zararı olmaz. Grubu yanlış ise doğruya kavuşmuş, kurtulmuş olur. Dua
etmekten çekinmemeli, Ya Rabbi, doğru olan hangi grup ise bize onu nasip eyle
demelidir.
Dünyadan herkes ahirete yolculuk yapıyor. Herkes bir vasıtaya binip gidiyor. Bir
vasıtaya binmek değil, doğru vasıtaya binmek önemlidir. Yanlış vasıtaya binen,
istediği yere değil, vasıtanın gittiği yere gider. Kâbe’ye gitmek için niyet
edip Paris’e giden uçağa binen, niyeti halis olsa da Kâbe’ye varamaz.
Allahü teâlâ rızka kefildir ama imana kefil değildir. Doğru iman sahibi olmaya
çalışmalıdır. İtikadı düzeltmeden önce ibadet etmenin faydası olmaz. Doğru
itikad, ehl-i sünnet itikadıdır. Doğru itikad 1 rakamı gibidir. İhlaslı
ibadetler sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır konunca 10, iki sıfır
konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri artar. 1 çekilirse hepsi 0
olur. İhlassız, yani riya ile yapılan ameller de, soldaki sıfır gibi yani 1
rakamının soluna konan sıfır gibi değersizdir. İtikad doğru olunca ibadetleri
arttırmak, insanın gayretine, ihlasına, ilmine bağlıdır. İstediği kadar artırır.
Ancak, doğru itikadı, yani ehl-i sünnet itikadı yoksa ibadetlerinin hiç faydası
olmaz, soldaki sıfır gibi değersizdir.
Bütün dünya bize verilse, fakat itikadımız düzgün değilse, hâlimiz haraptır.
Eğer bütün dertler bize verilse, itikadımız doğru ise, üzülmek gerekmez. Doğru
itikadın Ehl-i sünnet vel-cemaat olduğunu İslam âlimleri ittifakla
bildirmişlerdir.
Felaketten kurtulmanın tek çaresi, kurtulanlarla beraber olmaktır. Kıtmir, köpek
iken, Eshab-ı kehf ile beraber olduğu için Cennete girdi. O halde kim ve ne
olduğumuz değil, kimlerle bulunduğumuz önemlidir. Bir hadis-i şerif meali
şöyledir:
(Salihlerle beraber olan kötülerden olmaz.) [Buhari, Müslim]
Âlimim diyen şöhret esiri kimselerden uzak durmaya çalışmalıdır! Hadis-i şerifte
buyuruluyor ki:
(Gizli şehvetten sakının. Bu, âlimin, kendi etrafında toplanılmaktan
hoşlanmasıdır.) [Deylemi]
Bu hadis-i şerif, (Cami-us-sagir şerhi)nde şöyle açıklanmaktadır:
Gizli şehvet; nefsin bir şey için can atması, kendisinden vazgeçemeyeceği, gözle
görünen ve sevilen bir şeyi özlemesidir. Kimi âlim, kendi etrafında
toplanılmasını, meclisinde daima çok insan bulunmasını ister. Bu düşünce,
amelini iptal eder ve ihlasını giderir. Riyaya, ucba, kibre sebep olur.
Bu hususta büyüklerden bazılarının sözleri şöyledir:
Bazı insanlar ilim sahibi olacaklar, ilimleri amellerine muhalif olacak, içleri,
dışlarına uymayacak, halka halka oturup birbirlerine karşı böbürlenecekler, o
zaman bir âlim, kendi arkadaşına, başkalarının yanına gittiği için kızacak ve
ondan ilgisini kesecektir. Onların amelleri Allahü teâlâ indinde makbul
olmayacaktır. (Hazret-i Ali)
Ahir zamanda bazı âlimler, kadınların kocalarını kıskandıkları gibi, ilmi
başkalarından kıskanır. Onlar, arkadaşının başkalarının yanına gittiğini veya
onlardan ilim öğrendiğini görünce kızar. (Hazret-i Kab-ul-ahbar)
Öğretmen, talebesinin herkesten alakasını kesip ona tâbi olmasını, her işinde
onunla beraber olmasını, dostlarıyla dost, düşmanlarıyla düşman olmasını, onun
ihtiyaçlarını yerine getirmede ona hizmetçi olmasını, her sıkıntılı anda elinin
altında olmasını ister. Kabahatini görünce de, ona kızar ve ona düşmanlık yapar.
Bu haliyle sevinen âlim hakir olmuştur. (İmam-ı Gazali)
Âlimin tek gayesi Allah’ın rızasını kazanmak olmalı, makam ele geçirmek,
akranlarından üstün olmak, kendisine zıt olanları susturmak, kendisinden ilim
alanları çoğaltmak ve ilminin başkasının ilminden daha çok meşhur olmak gibi
düşüncelerden uzak olmalıdır. (İmam-ı Beyheki)