Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
* Elbette müminin en büyük bayramı, günahlarının affolunduğu, son nefeste imanla
öldüğü, hesapta mizanda sevaplarının çok, günahlarının yok olduğu, sırat
köprüsünden geçtiği gündür. Hakiki bayram, Cennette Peygamber efendimizi (sallallahü
aleyhi ve sellem) görmek ve ondan sonra rüyet-i ilahiyeye mazhar olmaktır.
Kaç tane bayram var. Müslüman olmak bir bayram. Ehl-i sünnet olmak bir bayram.
Büyükleri tanımak bir bayram. Hayırlı işte istihdam edilmek bir bayram.
Dostlarla beraber olmak bir bayram. Müslümanların yüzüne bakmak bir bayram.
Cenab-ı Hak, bir mümini bir müminin yüzüne muhabbetle bakarsa, onu affeder. Bir
müslüman bir müslümanı sevindirirse Allahü teâlâ ona nafile hac ve umre sevabı
veriyor. Yani Allahü teâlâ kullarına çok kazansınlar çok kâr etsinler, çok kârlı
çıksınlar diye ufak bahaneler yaratıyor. Allah’ın dergahında ehil naehil
beraberdir. Bir tanesi Cenab-ı Hak tarafından kabul edilse, Cenab-ı Hak o
kulların içerisinden bir tanesini sevse, onunla beraber olanların hepsi Cennete
girer. Çünkü orada tasnif yok. Sen cahilsin çık dışarı denmez.
Allahü teâlânın varlığına, birliğine, Peygamber efendimizin Onun Resulü ve kulu
olduğuna görür gibi inanmak lazımdır. Zaten kelime-i şehadette bu bildiriliyor,
görmüş gibi şehadet ederim deniliyor. Bu iman elde edildi mi, diğer tarafların
hepsi kolay hallolur. İmanın elde edilmesi için elhamdülillah imkan var. Peki
onun güçlendirilmesi, onun kuvvetlendirilmesi onun sağlamlaştırılması nasıl olur?
Onun da kolayı var.
Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Dinül mer-i dinül ahihi), insanın dini arkadaşının dini gibidir. İmanını
güçlendirmek isteyen, imanı güçlü olanlarla beraber olmalı. Çok ibadet yapmak
isteyen, en güzel ibadet yapanla, en güzel şekilde ve ihlasla çalışanla beraber
olmalı. Bu sefer o da, onun gibi olur. Gerek imanın güçlenmesi, gerek ihlasın
artması, gerek ibadetlerin artması veyahut felaketlerin artması günahların
artması, küfre varması hep insanın vereceği kararına bağlıdır. Tercih
meselesidir. Ne olmak istiyorsa, o taraftaki insanları bulacak, onlarla
arkadaşlık kuracak. İyi olmak istiyorsa iyilerle beraber, kötü olmak istiyorsa
kötülerle beraber olacak. Gayet tabii bir şey bu. Dünya ve ahiret saadeti için,
iyilerle beraber olmayı tercih etmeli.
* Allahü teâlâ insanlara iki tane bardak ihsan etti! Bu iki bardaktan biri som
altın, diğeri çömlek. Altın olan yere düşse de kırılmaz. Diğeri elden bir düşse
parça parça olur. Birinin üzerinde ahiret, diğerinde dünya yazıyor. Ahiret
yazana dünyalık da girse ahiretlik oluyor. Dünya yazana ahiretlik de girse
dünyalık oluyor. Bu bardaklara koyduklarına dikkat etmeli. Hangi bardağı tercih
ettiğine dikkat etmeli. Ahiret bardağı kabirde, sıratta, her yerde geçiyor.
Cennetten gelmiş, sahibini de Cennete götürüyor. Bir gün birini, bir gün öbürünü
öne alıp durmamalı. Ahiret bardağını tutup bırakmamalı.
* Seyyid Abdülkadir Geylani hazretleri buyuruyor ki:
Bir kimse ödemek niyeti ile borç aldıysa Allahü teâlâ üç şekilde ödeme kolaylığı
verir:
1- Alacaklıların kalblerine merhamet verir, sabrederler.
2 - Kalblerini yumuşatır, bir miktarını hediye ederler.
3- Alacaklarının tamamını hediye ederler.
GÜNÜN MENKIBESİ