Sual: Bir arkadaş, Nehcül-belaga şerhinden bir kaynak gösterip,
Ebu Hüreyre’ye güvenilmeyeceğini söyledi. Ebu Hüreyre Sahabi değil mi?
CEVAP
Nehc-ül-belaga kitabını Bir Yahudi dönmesi olan Ali Mürteda'nın kardeşi,
Radi isminde bir Şii'nin yazmış olduğunu, İslam âlimleri ittifakla bildirdiler.
Zaten Şiiler bile, bunu inkâr etmiyorlar.
Zahiri ilimlerdeki ve tasavvuf bilgilerindeki yüksek derecesiyle tanınmış olan
büyük veli, seyyid Abdullah-i Dehlevi hazretleri, Mektubat kitabında,
Nehc-ül-belaga kitabının muteber olmadığını bildirmektedir. (m. 61)
Nehc-ül-belaga kitabını Şiiler ve Mutezile olanlar şerh etmiştir. Mesela şerh
edenlerden biri İbni Ebilhadid mutezilidir. Bu kitabı, mason Abduh da şerh
etmiştir; fakat hiç bir Ehl-i sünnet âlimi muteber kabul etmemiştir.
Nasıl ki, Ehl-i sünnetin nakilleri bid’at fırkalarınca muteber sayılmazsa,
onların nakilleri de, elbette Ehl-i sünnete göre muteber sayılmaz. O kitaptaki
yazıların Ehl-i sünnete göre, hiçbir ilmi değeri yoktur.
Hazret-i Ebu Hüreyre (radıyallahü teâlâ anh), Eshab-ı kiramın büyüklerindendir.
Eshab-ı kiramın, derece olarak, büyüğünün de, küçüğünün de Cennetlik olduğu,
hadis-i şeriflerle ve âyet-i kerimelerle bildirilmiştir. Bir âyet-i kerime
meali:
(Mekke’nin fethinden önce Allah için mal verip savaşanlar, daha sonra
harcayıp savaşanlarla eşit değildir. Onların derecesi, sonradan Allah yolunda
harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber, Allah hepsine de en
güzel olanı [Cenneti] vaat etmiştir.) [Hadid 10]
Allahü teâlâ, (Ve küllen vaadallahü hüsna [Hepsi için Hüsnayı [Cenneti]
söz verdim.]) buyuruyor. Hepsi Cennetlik olan insanlar için, nasıl,
muteber değildir denebilir ki? Bu, âyet-i kerimeyi inkâr olmaz mı?
Ehli bilir ki, hadis ravilerinde, adalet şartı aranır. Ama Eshab-ı kiram ravi
ise, onda böyle bir şart aranmaz. Çünkü hepsinin adil olduğunda icma hasıl
olmuştur. Eshab-ı kiramdan herhangi birine adil değil diyen, icmaya karşı gelmiş
olur. İcma'ya karşı gelmek de küfürdür.
Hazret-i Ebu Hüreyre, Müslüman olduktan sonra, annesinin de Müslüman olmasını
çok istiyor, bunun için çok uğraşıyordu; fakat bir türlü muvaffak olamıyordu. Bu
hususta şöyle anlatmıştır:
Resulullaha, annemin hidayete kavuşması için dua buyurun dedim. Resulullah,
(Allah’ım, Ebu Hüreyre’nin annesine hidayet ver) diye dua buyurdu. Eve
varınca annem, ya Eba Hüreyre, ben Müslüman oldum dedi ve kelime-i şehadeti
söyledi. Ben sevincimden ağlayarak annemin Müslüman olduğunu müjdeledim. Dedim
ki, ya Resulallah, annemi ve beni müminlerin sevmesi için, bizim de, müminleri
sevmemiz için dua edin. Resulullah, (Allah’ım, şu kulunu ve annesini mümin
kullarına, müminleri de onlara sevdir) buyurarak dua etti. Artık beni bilen
ve gören her mümin sevdi. [Bu hadis-i şerif de gösteriyor ki, Ebu Hüreyre
hazretlerini ancak mümin sever, ona ancak İbni Sebeci buğzeder.]
Eshab-ı kiramın en fakiri olduğu için, Eshab-ı Suffa arasına katıldı.
Eshab-ı Suffa, Mescid-i Nebi’de kalır, hep ilimle meşgul olurdu. Hazret-i Ebu
Hüreyre, Peygamber efendimizin hep huzurunda bulunduğu için, pek çok hadis-i
şerif işitip rivayet etmiştir. Eshab-ı kiram arasında Abdullah bin Ömer’den
sonra, en çok hadis bilen budur.
Âişe validemize, Resulullahın söz ve hallerini en iyi bilenin kim olduğu
sorulduğunda, buyurdu ki:
(Resulullahın hâl ve sözlerini, en iyi bilen Ebu Hüreyre’dir. Yemin ederim
ki, Ebu Hüreyre, bütün vaktini Resulullahın huzurunda geçirmiştir.)
Hazret-i Ebu Hüreyre, yıllarca, gece gündüz Resulullahın huzurundan
ayrılmamış, bütün işini, gücünü bırakmış, hep Peygamber efendimizin
buyurduklarını dinleyip, ezberlemiştir. Hatta günlerce aç kaldığı halde, dini
öğrenme gayretiyle buna katlanmıştır. Bu sahabinin rivayet ettiği hadis-i
şeriflere, istisnasız bütün hadis kitapları yer vermiştir. Hep abdestli bulunur,
Resulullah, (Abdestli olan uzva [organa] Cehennem ateşi dokunmaz)
buyurdu derdi. Bu büyük hadis alimi asla kötülenemez. O, kötülenince, ahkam-ı
şeriyyenin yarısı kötülenmiş olur. Çünkü, ahkam-ı şeriyyeyi bildiren üç bin
hadis-i şerif vardır. Yani dinimizin üç bin hükmü, sünnet ile belli olmuştur. Bu
üç bin hükmün yarısını haber veren Hazret-i Ebu Hüreyre’dir. Onu kötülemek,
ahkam-ı şeriyyenin yarısını kötülemek olur.
Savaşta ve barışta Resulullah efendimizin yanından ayrılmazdı. Hafızası çok
kuvvetli olduğundan, çok hadis-i şerif ezberlemişti. Eshab-ı kiramdan ve
Tabiinden 800’den fazla kimsenin, kendisinden hadis öğrendiği, Buhari’de
yazılıdır. (Bilerek bana yalan isnat eden, Cehennemdeki yerine hazırlansın)
hadisinin ravisidir. Hadis rivayet etmek istediğinde, bu hadisi zikrederdi.
Sahabiler onun hadis rivayetindeki üstünlüğünü kabul edip, ondan hadis
naklettiler. (Hakim Nişaburi, III, 513)
Ebu Hüreyre, sahabe ve muhaddislerce son derece güvenilir, yüce bir zattır.
(Buhari)
O, benden daha hayırlı ve naklettiğini daha iyi bilendir. (Abdullah ibni
Ömer)
O, bizim işitmediğimiz bir çok hadisi işitmiştir. (Hazret-i Talha) [H.
Nişaburi, III, 511]
İmam-ı Şafii gibi büyük âlimler, (Ebu Hüreyre, kendi dönemindeki hadis
ravileri içinde, hafızası en sağlam olanıdır) buyurdu. (İbni Hacer, el-İsabe
fi Temyizis-Sahabe, IV, 205)
Çok hadis rivayet etmesinin sebeplerinden bazıları:
1- Peygamber efendimiz ile gece gündüz beraber olmuştur. (Çok hadis
rivayet etmemin sebebi şudur: Muhacirler, alış-verişle, ensar da, kendi mal ve
mülkleriyle uğraşırken, ben Resulullahın meclislerindeydim) demiştir.
(Buhari, Müslim)
2- İlme çok tutkundu. Resulullah efendimiz, (İçinizden hanginiz
elbisesini çıkarıp yere yayar? Bazı şeyler söyleyeceğim. Sonra elbisesini
toplayıp, katlasın, sözlerimi hiç unutmaz) buyurunca, Paltosunu çıkarıp
yaydı. Resulullah dua etti. Kendisi, (Paltomu giydikten sonra, işittiğim
hiçbir şeyi unutmadım) dedi. (Buhari)
Hakim Nişaburi, şunu haber vermektedir:
Bir zat, Zeyd bin Sabit’e bir mesele sordu. O da Ebu Hüreyre’ye gitmesini
söyledi ve dedi ki: Bir gün ben, Ebu Hüreyre ve bir arkadaşla mescitte
oturuyorduk. O sırada Resulullah geldi, yanımıza oturup, (Hepiniz Allah’tan
bir dilekte bulunsun) buyurdu. Ben ve arkadaşım, Ebu Hüreyre’den önce dua
ettik, Resulullah da, bizim duamıza âmin dedi. Sıra Ebu Hüreyre’ye gelince,
(Ya Rabbi, senden iki arkadaşımın isteği ile unutulmayan bir ilim dilerim)
dedi. Resulullah efendimiz bu duaya da âmin dedi. Biz de, (Ya Resulallah, biz
de, Allah’tan, unutulmayan bir ilim isteriz) dedik. Bize, (Devsli genç
[Ebu Hüreyre] sizden önce davrandı) buyurdu. (Müstedrek III, 508, Nesai,
III, 440)
Kendisi anlatır:
(Ya Resulallah, kıyamette senin şefaatine nail olacak en mesut kişi kim?)
dedim. Bana, (Ya Eba Hüreyre, senin hadislerime olan sevginin çokluğunu
bildiğim için, böyle bir soruyu senden önce hiç kimsenin sormayacağını tahmin
etmiştim. Kıyamette şefaatime nail olacak en mesut kişi, La ilahe illallah diyen
Müslümandır) buyurdu. (Buhari)
3- Resulullah efendimizden naklettiği hadisleri halka öğretmeyi, ilmi
gizlemenin günahından kurtulmak için, kendine vazife kabul ediyordu. (Buhari)
Sahabe içinde hadisi en iyi bilen, hadis alma ve rivayet etmede diğerlerinden
daha üstün bir duruma gelmişti. İbni Ömer, onun cenaze namazında,
(Resulullahın hadisini muhafaza eden) diyerek onu övmüştür. Ayrıca, (Ebu
Hüreyre, Resulullahın sohbetine en fazla devam eden ve onun hadislerini en iyi
ezberleyen zattır) derdi. (Tirmizi)
Yine kendisi anlatır:
Bekara 159, Al-i İmran 187. âyetleri olmasa idi, hiç hadis rivayet etmezdim.
(Buhari)
Bu iki âyet-i kerimenin mealleri şöyledir:
(İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti gizleyenler var ya, işte onlara hem
Allah lanet eder, hem de bütün lanet ediciler lanet eder.) [Bekara 159]
(Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu mutlaka insanlara
açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz” diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu
kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne
kadar kötü!) [Al-i İmran 187]
Üç hadis-i şerif meali:
(İlmini gizleyen, hazineyi gömüp, kimseye yardım etmeyene benzer.)
[Taberani]
(İlmini gizleyene, denizdeki balıklardan, gökteki kuşlara kadar her şey lanet
eder.) [Darimi]
(İlmini gizleyen kimseye, kıyamette ateşten gem vurulur.) [İbni Mace,
Taberani]
İşte bu sebeplerden dolayı, Hazret-i Ebu Hüreyre, ilmini gizlemeyip, yaymıştır.