Sual: Eğer kimin Cehenneme gideceğini Allah biliyorsa, niye emirler ve
yasaklar bildirdi? Hayrı ve şerri Allah yaratıyorsa, şer işlerimizden niçin
sorumlu oluyoruz?
CEVAP
Hayır ve şer, Allahü teâlânın yaratması iledir. Sevap ve günah insanın
irade-i cüziyyesine bağlı kılınmıştır ki, buna kesb denir. Kesb kuldan,
yaratmak Allah’tandır. Bir âyet-i kerime meali:
(Zerre kadar iyilik ve kötülük yapan, karşılığını görecektir.) [Zilzal 7,8]
Allahü teâlâ, insanlara zorla günah işletmez. Diyelim ki, önümüzde iki tren var.
Garda şunlar yazılıdır:
(Sağ yoldaki trene binen, sonsuz mutluluk diyarı olan Cennete gider. Soldaki
trene binen sonsuz azap diyarı olan Cehenneme gider. Sağ yoldan gidenin bazı
şeyler yapması ve bazı şeylerden kaçması gerekir. Mesela namaz, oruç gibi dinin
emirlerine uyması ve günahlardan sakınması gerekir. Soldan giden ise, yol boyu
sıkıntı görmez. Onun için hiçbir yasak yoktur. Hiçbir şey yapmaya da mecbur
değildir. Ama yol bitince sonsuz sıkıntılara maruz kalacaktır.)
Yolcu, hür iradesiyle, gideceği yerin biletini alır. İstediği trene biner. Son
istasyona varmadan, fikir değiştirebilir, dönüş yapabilir. Sağ yoldan giden
trenden inip, sol yoldan giden trene binenler çıkabildiği gibi, sol yoldan giden
trenden inip, sağ yoldan giden trene binenler de çıkabilir.
Görüldüğü gibi, insan serbesttir. İstediği trene binip, istediği diyara
gidebilir. Ama onu götüren bir araç var. Tren götürüyor onu. Treni yürüten de
birisi var. İnsanları mutluluk diyarına da, azap diyarına da götüren trendir.
İşte bütün işleri, yani hayrı ve şerri Allah yaratır demek, kula o işi işleme
gücünü veren Allah demektir. Örneğimizdeki tren olmasaydı, insan çok uzun olan
bu yolculuğa çıkamazdı. Kendi irade-i cüziyyesi ile azap diyarına giden
kimsenin, (Bu diyara tren seferi düzenlemeseydiniz, biz de buraya gelmezdik)
diyerek, tren işletmesini suçlaması doğru olmaz. Çünkü bu trene hiç kimse zorla
bindirilmediği gibi, üstelik binerken de, yolda da, son ana kadar gerekli
ikazlar yapılmaktadır. Herkes, kendi arzusu ile işlediği hayır veya şerrin
karşılığını görecektir.
(Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir) mealindeki
âyetleri gösterip, “Bizim sapıklıkta kalmamız Allah’ın dilemesiyle olduğuna
göre, Allah’ın bizleri, sapık diye suçlamaya hakkı olmaz” ve “Hayrı ve şerri
Allah yarattığına göre, yaptığımız kötü işlerden sorumlu olmayız” diyenler
çıkıyor. Suçlarını Allah’a yüklemeye çalışıyorlar. Kur’an-ı kerimi anlamak öyle
kolay değildir. Öyle olsa idi, Allahü teâlâ, (Resulüm, Kur’anı insanlara
açıkla) diye emretmezdi. Bazı âyetler, bazısını açıklar. Bir âyet meali
şöyledir:
(Allah, iman edenleri dünya ve ahirette sapasağlam tutar, zalimleri ise
saptırır.) [İbrahim 27]
Demek ki, iflah olmayanlar yani kurtuluşa ermeyenler, zalimler, hainler ve bunun
gibi kötü kimselerdir. Allahü teâlâ, iyiliği ve kötülüğü, insanların irade
etmesi, dilemesi ile yaratır. Namaz kılana da, hırsızlık edene de mani olmaz.
Onlara namaz kılma ve hırsızlık etme gücünü veren de Allahü teâlâdır. Allahü
teâlâ, dilerse, bir kimseyi layık olmadığı halde, hidayete kavuşturabilir. İyi
kimseyi ise asla sapıklıkta bırakmaz. Zalim, hain bir kimseyi ise, adaletinin
gereği olarak sapıklığa düşürür. Bir iyilik yapana on katı, yüz katı, bin katı
sevap verebilir. Ama genelde bir günah işleyene bir ceza verir. Sevap ve günah
işlemek, insanların irade-i cüziyyesine bağlı kılınmıştır. Hâşâ Allahü teâlâ,
insanlara zorla günah işletmez. Zorla günah işletse, yarın “Niye günah işledin?”
diye sorar mı hiç?
Allahü teâlâ onlara zulmetmez
Sual: Bazı kimseler, her şeyi bize Allah işletiyor. Bizim bunda suçumuz yok.
Alnımıza ne yazılmışsa onu görüyoruz diyorlar. Bu fikir doğru mudur?
CEVAP
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
Hayır ve şerrin yaratılmasında, insanın iradesinin ve ihtiyarının da tesiri
vardır. İnsan bir şey yapmak ister, Allahü teâlâ da dilerse, o şeyi yaratır.
İnsanın iradesine, dilemesine (kesb) denir. Demek ki, insanların yaptığı
her hareket, her iş insanın kesbi ve Allahü teâlânın yaratması iledir. Adam
öldürene kıyamette azap yapılması, onu kesb ettiği içindir. Cebriyye
denilen kimseler ise, insanın kesbini, iradesini inkâr ederek, (İnsan istese de,
istemese de her hareketini, her işini Allah yaratır. İnsanın her işi, ağaç
yapraklarının rüzgârdan sallanması gibidir. Her şeyi Allah zorla yaptırıyor.
İnsan hiçbir şey yapamaz) dediler. Böyle söylemek küfürdür. Elin, ayağın
titremesi ile, irade ederek hareket ettirilmesi, bir olur mu? Kur'an-ı kerimde
mealen buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, onların yaptıklarının hepsini soracaktır.) [Hicr 92, 93]
(İsteyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. İnkâr edenlere Cehennem ateşini
hazırladık.) [Kehf 29]
(Allahü teâlâ, onlara zulmetmez. Onlar, kendilerine zulmediyorlar.) [Nahl
33]
Allahü teâlâ kerimdir, merhameti sonsuzdur. İnsanlara hep faydalı olan şeyleri,
yapabilecekleri kadar emretmiştir. Zararlı olanları yasak etmiştir.
Bekara suresinin 286. âyetinde mealen, (Allahü teâlâ insanlara kolay
yapacakları şeyleri emretti) buyuruluyor. İnsanda irade bulunmadığını
söyleyenler, kendilerine itaat etmeyenlere, sıkıntı verenlere niçin kızıyorlar?
Oğullarını ve kızlarını niçin terbiye etmeye uğraşıyorlar? Kötü yola düşerlerse
onlara, niçin kızıyorlar? Niçin, bunların iradesi yoktur, mecburdurlar diyerek,
hoş görmüyorlar?
Herkes, yaptığı kötülüğün cezasını görecektir. Kur'an-ı kerimde mealen,
(Rabbin elbette azap yapacaktır. Ondan kurtuluş yoktur) buyuruldu. (Tur 7,
8)
Kaderim böyle imiş demek
Sual: Kimisi, kötü birisi ile evleniyor, o kötü de kötülük yapınca, “Ne
yapayım kaderim böyle imiş” diyor. Kimisi gaza basıyor son sürat giderken kaza
yapıyor. “Ben ne yapayım alnımın yazısı böyle imiş” diyor. Kimisi hırsızlık
ediyor, mahkûm oluyor. “Ne yapayım benim kaderim böyle kötü imiş” diyor. Kimisi,
zararlı şeyler yiyip içiyor, hastalanıp felç oluyor. “Ne yapalım kaderin önüne
geçilmez” diyor. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün… Bu insanların suçu kadere
yüklemeleri doğru mudur?
CEVAP
Elbette yanlıştır. Evet, kaderinde bunlar vardı; ama bunlara kendisi sebep
olmuştur. Çünkü kader, Allahü teâlânın, olacak şeyleri ezelde bilmesidir. Kaza,
kaderde bulunan şeyleri, zamanı gelince yaratmasıdır. Buna üç örnek verelim:
1- Bir film defalarca gösterilse, bunu önceden seyretmiş birisi, ikinci,
üçüncü defa seyrederken, (Baş roldeki oyuncu, attan düşüp ölecek) dese, o
dediği için mi filmdeki oyuncu ölüyor, yoksa, söyleyen daha önce seyrettiği için
mi biliyor? Allahü teâlâ da ezeli ilmi ile kimin nerede nasıl öleceğini ve
Cennete mi Cehenneme mi gideceğini elbette bilir.
2- Takvimlere, bir yıl içinde güneşin ne zaman doğup, ne zaman batacağı,
hesaplanarak yazılıyor. Güneş, takvimde bildirilen saatlerde doğup batar. Güneş,
takvime öyle yazıldı diye bilinen saatlerde doğup batmaz. Takvime yazılması,
güneşin doğmasını ve batmasını etkilemez. Allahü teâlâ da insanların başlarına
ne geleceğini bildiği için, bunları levh-i mahfuza yazmıştır.
3- Bir öğretmen, daha önceki birçok tecrübesine dayanarak, çok tembel bir
öğrencisi için, (Bu öğrenci bu sınavı kazanamaz) diye bir deftere yazsa,
yazılan yazı, o öğrencinin sınavını etkilemez. Öğrenci imtihanı kazanamayınca,
(Sen deftere yazdığın için ben imtihanı kazanamadım) diye suçu öğretmene
yüklemesi yanlış olur.
Allahü teâlâ yanlış iş yapmaz. Herkes yaptığından sorumludur.
Ebüssüud efendi buyuruyor ki:
Yapılacak her işi, Allahü teâlâ, ezelde biliyordu. Fakat, insanın iyiliği,
kötülüğü, Cennetlik, Cehennemlik olacağı, son nefeste belli olur. Peygamber
efendimiz buyurdu ki:
(Bir kimse, bütün ömrü boyunca Cehenneme götürecek günahlar işler. Fakat
ömrünün son günlerinde, Cennete götürecek iyilikler yaparak, Cennete gider.)
[Buhari]
Belli bir kâfirin ebedi kâfir kalıp kalmayacağını Allahü teâlâ bilir. Bunun
muhakkak kâfir kalacağını, kimse söyleyemez. İlim, maluma tâbidir. Allahü teâlâ,
olacak şeyleri, olacağı için biliyor. Kur'an-ı kerimde haber verilen şeyler de,
olacakları için bildiriliyor. Bir ressamın, at resmi yapması, at o şekilde
olduğu içindir. Yoksa, atın o şekilde olması, ressam öyle yaptığı için değildir.
Allahü teâlânın, bazı kimselerin imana gelmeyeceklerini bilmesi ve Kur'an-ı
kerimde haber vermesi, onlar, kendi arzuları ile küfür üzere kalmayı niyet edip,
iman etmek istemedikleri içindir. Yoksa bunların kâfir olması, Allahü teâlânın
bunları kâfir bildiği ve haber verdiği için değildir.
İbadete lüzum var
Sual: Yaptığım ve yapacağım işler önceden takdir edilip yazıldığına göre, iş
yapmanın ne önemi var?
CEVAP
Eshab-ı kiramdan bir zat da aynı suali sormuştu. Peygamber efendimiz buyurdu
ki:
(Herkes, kendi işine hazırlanır.) [Müslim, Tirmizi]
Aynı suali soran Hazret-i Ömer’e de buyurdu ki:
(Herkes önceden takdir edilmiş olan işlere hazırlanır. Saadet ehlinden olan,
saadet için çalışır; şekavet ehlinden olan da şekavet için çalışır.)
[Tirmizi]
Aynı suali soran, başka birine de, Şems suresini okudu. İlgili kısmın meali
şöyle:
(Cenab-ı Hak, hayrı ve şerri [veya taat ve günahı] ve bu ikisinin
hallerini öğretip bunlardan birini tutmak için, ihtiyar [tercih hakkı,
irade-i cüziyye] verdi. Nefsini tezkiye eden [kötülüklerden temizleyip
faziletlerle dolduran] kurtuldu. Nefsini günahta, cehalette, dalalette
bırakan, ziyan etti.) [Şems 7-10 Beydavi]
İnsan, irade-i cüziyyesini kullanmakta serbesttir, mecbur değildir. Yani irade-i
cüziyye, iyiliğe kullanılırsa Allahü teâlâ iyilik yaratır, kötülüğe
kullanılırsa, kötülük yaratır. Kul irade-i cüziyyesini kullanıyor, Allahü teâlâ
da yaratıyor. (İrade-i cüziyye risalesi M.Akkermani)
Zalimler iflah olmaz
Sual: İbrahim suresinin, (Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru
yola iletir) mealindeki 4. âyeti ile aynı anlamda âyetler vardır. Bizim
sapıklıkta kalmamız Allah’ın dilemesiyle olduğuna göre, Allah’ın bizleri, sapık,
kâfir diye suçlaması uygun olur mu? Bir de hayrı ve şerri Allah yarattığına
göre, yaptığımız kötü işlerden niçin mesul oluyoruz?
CEVAP
Kur’an-ı kerimi anlamak öyle kolay değildir. Öyle olsa idi, Allahü teâlâ,
(Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıkla) diye emretmezdi. Bazı âyetler,
bazısını açıklar. Mesela buyuruluyor ki:
(Allah, dilediğini saptırır, hakka yöneleni de doğru yola eriştirir.)
[Rad 27]
(Elbette zalimler iflah olmaz.) [Kasas 37]
Demek ki, iflah olmayanlar yani kurtuluşa ermeyenler, zalimler, hainler ve bunun
gibi kötü kimselerdir. Allahü teâlâ, iyiliği ve kötülüğü, insanların irade
etmesi, dilemesi ile yaratır. Namaz kılana da, hırsızlık edene de mani olmaz.
Onlara namaz kılma ve hırsızlık etme gücünü veren de Allahü teâlâdır. Allahü
teâlâ, dilerse, bir kimseyi layık olmadığı halde, hidayete kavuşturabilir. İyi
kimseyi ise asla sapıklıkta bırakmaz. Zalim, hain bir kimseyi ise, adaletinin
gereği olarak sapıklığa düşürür. Bir iyilik yapana on katı, yüz katı, bin katı
sevap verebilir. Ama genelde bir günah işleyene bir ceza verir. Sevap ve günah
işlemek, insanların irade-i cüziyyesine bağlı kılınmıştır ki, buna kesb denir.
Kesb kuldan, yaratmak Allah’tandır. Allahü teâlâ, insanlara zorla günah
işletmez. Hâşâ zorla günah işletse, yarın “Niye günah işledin?” diye sorar mı
hiç? Kur’an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
(İnsan, önceden ne hazırladığını görecektir.) [Tekvir 14]
(Kıyamet günü adalet terazileri kurarız. Hiç kimse haksızlığa uğratılmaz. Hardal
tanesi kadar iyilik eden, karşılığına kavuşur.) [Enbiya 47]