Sual: Düşmanın işkence ve tecavüzüne maruz kalacağını bilenin kendini
ve yakınlarını öldürmesi veya acı duymamak için uyku hapı ile intihar etmesi
günah mı?
CEVAP
Hastalık ve dünya sıkıntılarından kurtulmak için ölümü istemek caiz
değildir. Fakat dindeki fitneler sebebiyle ölüm istenebilir. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Ölümü istemeyin! Çünkü bir kişi iyi ise, yaşadıkça iyiliği artar. Kötü ise,
hatalarından dönüp doğru yola gelebilir.) [Buhari]
(Sıkıntılardan dolayı ölümü istemeyin! Dayanamayan, "Ya Rabbi, hakkımda yaşamak
hayırlı ise, yaşamayı, ölmek hayırlı ise, ölümü nasip et!" desin!) [Buhari]
Düşmanın her türlü işkence ve tecavüzüne maruz kalacağını bilen kimsenin kendini
ve yakınlarını öldürmesi caiz değildir. Zorla tecavüze uğrayan günah işlemiş de
olmaz. Ayrıca düşman elinde ölen şehid olur. Şehid olan kimse, ölüm acısını
duymaz.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Şehid, ölüm acısı duymaz, kabirde üzülmez, kıyametin dehşeti, hesap, mizan,
sırat onu rahatsız etmez, doğruca Cennete gider.) [Beyheki]
Genel olarak imansız veya imanı zayıf olan intihar eder. Müslüman, intiharı
düşünmez. Çünkü intihar, bir çare, bir kurtuluş değil, aksine tarifi imkansız
azaplara kendini atmak demektir.
Ölüm acısı çok şiddetlidir
İntihar etmek, küfre yakın çok büyük günah olduğu için, ölürken dayanılmaz
acılara maruz kalınır. Ölüm acısı, sanıldığı gibi bir an değildir. İntihar
edince ahirette de daha büyük acılara girilir. Ahiret sıkıntıları dünya
sıkıntıları gibi değildir. Çok ağırdır. Dünya sıkıntılarına dayanamayıp intihar
eden, ölüm acısına ve ahiret sıkıntılarına nasıl dayanır? İntihar eden, dirilene
kadar intihar acısını duyar. Kendini öldürmek, başkasını öldürmekten daha büyük
günahtır.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Kendinizi öldürmeyiniz!) [Nisa 29]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Bir şeyle canına kıyana, Cehennemde onunla azap edilir.) [Buhari]
(İple boğazını sıkarak intihar eden, boğazı sıkılarak azap görür. Herhangi bir
bıçakla intihar eden, Cehennemde bıçaklanarak azap görür.) [Buhari]
Bir kâfir, uyku hapı içerek veya narkozla her tarafı uyuşturulduktan sonra da
ölse, çok şiddetli olan ölüm acısını duyar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ölüm meleğini görmek, bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir.) [Ebu
Nuaym]
(Ölüm acısı çok şiddetli ise de, ölümden sonraki acılara göre çok hafiftir.)
[İ.Ahmed]
Dirilene kadar ölüm acısı duyulur. (İ.Evzai)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Ölmek felaket değil, öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek, tedbirini
almamak felakettir.)
Narkozlu hasta, ameliyat acısını duymadığı gibi, salih mümin de kurşun yağmuruna
tutulsa, vücudu dilim dilim dilinse ölüm acısını duymaz. Hazret-i Yusuf’un
güzelliği karşısında kendinden geçen kadınlar, ellerini kestikleri halde farkına
varamadılar. Ölüm meleğinin güzel suretini gören mümine Allahü teâlâ acı
duyurmaz. İntihar etmek çok büyük günah ise de, intihar eden kâfir olmadığı için
cenaze namazı kılınır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İntihar etmiş olsa da, her müslüman ölünün cenaze namazını kıl!)
[Deylemi]
Bizde, Tanzimat’tan sonra tek tük intihar olayları görülmeye başladı.
Müslümanların çok olması intiharın yaygınlaşmasını önlemiştir. İntihar kelimesi,
Tanzimat’tan önce yazılan lügatlarda bile yoktu. Dinsizliğin ve inanç
zayıflığının intihar üzerindeki etkisi büyüktür. Avrupa’da, hayat standardı
yüksek olan yerlerde, intihar oranı daha yüksektir. Bu oran, kuzeye gidildikçe
artıyor. Avrupa’daki intihar oranı Türkiye’dekinden 15-20 kat daha fazladır.
Mesela Fransa’da 100 bin kişiden 44’ü intihar etmektedir. İntiharda Türkiye en
alt sıralardadır.
Eskiden İstanbul’da yıllarca kalmış olan araştırmacı Fransız Dr. A. Bayer diyor
ki:
(Batı ülkelerinde insanların yalnız kalması, hayattan nefret etmeye, hatta
intihara yol açmaktadır. Halbuki Müslüman Türkler arasında hiçbir zaman bu hâle
tesadüf edilmez; medeni sayılan milletlerde çok sık görülen intiharı onlar
bilmez. Müslümanlar, Allah’ın kendilerine bahşettiği varlığa tecavüzün, Allah’a
karşı gelmek olduğuna inandıkları için, intiharı düşünmezler. Bunun için,
intihar eden hiçbir İslam âlimi yoktur.)
Maalesef şimdiki bazı gençler, Avrupa'nın her türlü kötülüğüne özeniyorlar.
İntihar etmek de bunlardan birisidir.
Sual: İntihar eden veya öldürülen kimse, eceli ile ölmez mi?
CEVAP
Muteber kitaplarda diyor ki:
Öldürülen kimse de, eceliyle ölür, ömrü ortadan kesilmiş olmaz. Ecel birdir.
(Akâid-i Nesefi s.3, Cevheret-üt-tevhid 89. beyt, Avn-ül-mürid
c.2 s.982, Bed-ul-emâli 62. beyt, Merah-ul-meâli s.209,
Hediyyet-ül-mehdiyyin s.5, Nűr-ul-islâm s.246, Fıkhi ekber şerhi
334, Hadika c.1 s.265, Teftâzâni-Şerh-il-akâid s.211,
Ithaf-ul-mürid s.213, Tenvir-ul-kulűb s.61, Berika s.233,
Nuhbet-ül-leâli s.36, Hak dini Kur’ân dili c.2 s.1195)
Ecel değişir mi?
İntihar eden eceli ile ölmez diyorlar. Bu yanlıştır. Şeyh-ül-islam Ahmed bin
Süleyman bin Kemal paşa buyuruyor ki:
(Rad suresindeki, (Allahü teâlâ, dilediğini siler. Dilediğini değiştirmez.
Ümm-ül-kitab, Ondadır) mealindeki âyette, levh-i mahfuz bildirilmektedir.
Ümm-i kitab, ezeli olan kelam-ı İlahinin ismidir. Melekler, bunu anlayamaz.
Zamanlı değildir. Allahü teâlâdan başka, kimse bilmez. Hiç yok olmaz. Levh-i
mahfuzda değişiklik olur. İnsanın, işine göre, ömrü ve rızkı değişir. İyiler
kötü, kötüler iyi olarak değiştirilebilir. Böylece biri ölümüne yakın, iyi işler
yapıp, son nefeste iman ile gider. Bir başkası kötü amel işler, imansız gider.
Bunun için, Resulullah her zaman,
(Allahümme, ya
mukallibelkulub, sebbit kalbi, ala dinik) duasını okurdu. Hadis-i
kudside, (İnsanların kalbi Rahmanın kudretindedir. Kalbleri, dilediği gibi
çevirir) buyurulmuştur. Yani, Celal ve Cemal sıfatları ile, kötüye ve iyiye
çevirir. Levh-i mahfuza, kıyamete kadar gelecek insanların iyileri, said olarak,
kötüleri de, şaki olarak yazıldı.
Kader değişmez. Kaza, kadere uygun olarak meydana gelir. Kaza, her gün çok
değişip, sonunda kadere uygun olunca, yaratılır. Kaza-i muallak şeklinde
yaratılacağı yazılmış olan bir şey, kulun iyi ameli ile değişip yaratılmaz.
İmam-ı Gazali hazretleri, (Kaza-i muallak, Levh-i mahfuzda yazılıdır. Eğer o
kimse, iyi amel yapıp, duası kabul olursa, o kaza değişir) buyurdu.
Hadis-i şerifte, (Kader, tedbir ile, sakınmakla değişmez. Fakat kabul olan
dua, o bela gelirken korur) buyuruldu. Duanın belayı önlemesi de, kaza ve
kaderdendir. Kalkan, oka siper olduğu gibi dua da, Allahü teâlânın merhametinin
gelmesine sebeptir. Bir hadis-i şerifte, (Kaza-i muallakı, hiçbir şey
değiştiremez. Yalnız dua değiştirir ve ömrü, yalnız, ihsan, iyilik arttırır)
buyuruldu. Allahü teâlânın takdirinin, yani kaderin, Levh-i mahfuzda yazılması
kazadır. Bir kimseye takdir edilen bela, kaza-i muallak ise, yani, o kimsenin
dua etmesi de, takdir edilmiş ise, dua eder, kabul olunca, belayı önler. (Ecel-i
kaza)’yı da, iyilik etmek geciktirir.
Fakat, (Ecel-i müsemma) değişmez. Ecel-i kazaya bir misal verelim: Bir kimse,
eğer iyi iş yapar, yahut sadaka verir, hac ederse ömrü 60 yıl, bunları yapmazsa
40 yıl takdir edilmişse, vakit tamam olunca, eceli bir an gecikmez. Birinin 3
gün ömrü kalmış iken akrabasını, Allah rızası için ziyaret etmesi ile, ömrü 30
yıla uzar. 30 yıl ömrü olan da, akrabasını terk ettiği için, ömrü 3 güne iner.
Takdir, ezelde Levh-i mahfuzda yazılmıştır. Yani, Levh-i mahfuzda olacak
değişiklikler ve ömürlerin artması ve kısalması da, ezelde yazılmıştır ki, buna
kaza-i muallak denir. (Lübab-üt-te'vil)
Allahü teâlânın kaderi [ezeldeki ilmi] nasıl ise, Levh-i mahfuzdaki
değişiklikler, ona uygun olur.
Hazret-i Ömer yaralanınca, Ka'bül-ahbar, “Ömer daha yaşamak isteseydi, dua
ederdi. Çünkü onun duası elbette kabul olur” buyurdu. İşitenler şaşırıp, “(Ecel,
bir an gecikmez ve vaktinden önce gelmez) mealindeki âyet-i kerimeye ne
dersin” denilince, buyurdu ki: “Evet, ecel hazır olunca, gecikmez. Fakat, ecel
hasıl olmadan önce, sadaka ile, dua ile, iyi amel ile, ömür uzar. Fatır
suresinde, (Herkesin ömrü ve ömürlerin kısalması yazılıdır)
buyuruluyor.”) [Levh-il-mahfuz ve Ümm-ül-kitab]
Emali'deki, (Öldürülen kişinin eceli, o anda, ömrü ortadan kesilmiş değildir)
ifadesini Ahmed Asım efendi, (Öldürülen kimsenin [ve intihar edenin] o anda
eceli gelmiştir. Ömrü ortadan kesilmemiştir. Herkesin eceli bir tanedir)
şeklinde açıklamaktadır. Öldürülen kimse, eceli geldiği için ölür. Fakat, bunu
öldüren de, cezasını görür. İntihar eden de eceli geldiği için ölür. Herkes,
eceli gelince ölür. Araf suresi 34. âyetinde mealen, (Ecelleri gelince, onu
azıcık ileri-geri alamazlar) buyuruldu. Kişi doğmadan önce, ne kadar
yaşayacağı takdir edilmiştir. Kişi, nerede ölür, tevbe ile mi ve tevbesiz mi,
hangi hastalıktan, iman ile mi, imansız mı gider, hepsi levh-i mahfuza
yazılmıştır.
Sual: (İntihar etmek benim kaderimde, alınyazımda var ise, günahı bana
ait olmaz) demek doğru mu?
CEVAP
Bu çok yanlıştır. Ezeldeki takdir, yani alınyazısı, bir emir değil, bir
ilimdir. Kader, yani alınyazısı, Allahü teâlânın ezeli ilmi ile, insanların ve
diğer yaratıkların yapacağı işleri bilmesi demektir. Kur'an-ı kerimde, (Allah
her şeyi en iyi bilir) buyuruluyor. Allahü teâlâ da, ezeli ilmi ile,
kulların kendi istekleri ile, günah veya sevap işleyeceğini, ne kadar
yaşayacağını ve intihar edip etmeyeceğini bilir. Onun bu bilmesi, kulların
yaptıkları işlere zorla bir müdahale değildir. Bu bakımdan günah işleyen de,
intihar eden de, kendi isteği ile bunları yapmıştır.
Sual: Kader neleri içine alır?
CEVAP
Kader her şeyi içine alır. Kader, Allahü teâlânın ezeli ilmi ile, insanların
ve diğer mahlukatın yapacağı işleri bilmesi demektir. Eğer Allah,
yarattıklarının ne yapacağını bilmezse, bilmeyenden ilah olamaz. İlahın her şeyi
bilmesi, her şeye gücü yetmesi gerekir. Bilmeyen, gücü yetmeyen, muhtaç olan,
ölebilen ilah olamaz. Allahü teâlâ herkesin ne yapacağını bilir. Kur'an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah her şeyi hakkıyla, en iyi bilir.) [Hucurat 16,18]
Onun bilmesi kulların yapacağı iyi ve kötü işlere tesir etmez. Mesela bir sene
içinde güneşin ne zaman doğup, ne zaman batacağı hesaplanarak takvimlere
yazılmıştır. Güneş takvimlerde bildirilen saatte doğup, batar. Takvime öyle
yazıldığı için mi güneş o saatlerde doğup batıyor? Takvime yazılmasa da yine
güneş o saatlerde doğup batar. İşte Allahü teâlâ da, ezeli ilmi ile, kulların
kendi istekleri ile, günah veya sevap işleyeceğini, hastalanacağını, ne iş
yapacağını bilir. Fakat bu bilmesi, kulların yaptıkları işlere cebri bir
müdahale değildir.
Kaderi bilmeyenler
(Trafik kazası kader değildir. Ülkenin kaderini değiştireceğiz. Eceli
gelmeden öldü) gibi şeyler söyleniyor.
“İnsan, yaratılışında boyunun uzunluğu ve saçının renginde kadere hükmedemez.
Fakat hür iradesiyle yaptığı işlerde kaderin rolü olmaz”,
“Emr-i ilahi gelmeden intihar eden, takdir-i ilahiyi değiştirdiği için
Cehennemlik olur” deniyor.
Kimisi, “Kader utansın” diyerek suçu kadere yüklüyor.
Kimi de, “İnsan kaderini kendi çizer” diyor.
Bunların hepsi yanlıştır. Kaza ve kader konusu çok ince mesele olduğu için,
birçok âlimin ayağı kaymış ve çeşitli bid'at fırkaları meydana çıkmıştır.
Âlimlerin bile dalâlete düştüğü bu konularda, kaderden bahsetmek uygun olmaz.
Sadece nakil yapılır. Peygamber efendimiz de, (Kaderden bahsedilince susunuz)
buyuruyor.
Her Müslümanın, Amentü’deki esasları tasdik edip inandıktan, hepsini beğendikten
sonra, işlediği günahlardan mesul olduğunu bilmesi kâfidir. Eceli gelmeden kimse
ölmez. Trafik kazasında veya vurularak ölen de; eceli gelerek, kaderi ile
ölmüştür. Yani öldürülen veya kazada ölenin ömrü ortadan kesilmiş olmaz. O anda
eceli gelmiştir, yani ömrü biterek ölmüştür. Her insanın bir tek eceli vardır.
Mutezile, (İnsan kendi kaderini kendi çizer. İnsanların işlerine Allah karışmaz)
der. Bu, çok yanlıştır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah her şeyin yaratıcısıdır.) [Zümer 62]
(Hayrı, şerri, imanı, küfrü de yaratan Allah’tır.) [Beydavi]
(Sizi de, yaptığınız işleri de yaratan Allah’tır.) [Saffat 96]
(Allah, onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir.) [Bekara 255]
(Allah her şeyi bilir.) [Hucurat 16]
(Yaratan, sinelerde olanları da bilir. Yaratan hiç bilmez mi?) [Mülk
13,14]
Allahü teâlâ ezeli ilmi ile, kullarının yapacakları işleri bilir. Eğer Allah,
yarattıklarının ne yapacağını bilmezse, bilmeyenden ilah olamaz. İlahın her şeyi
bilmesi, her şeye gücü yetmesi gerekir. Bilmeyen, gücü yetmeyen, muhtaç olan,
ölebilen ilah olamaz. Allahü teâlâ herkesin ne yapacağını bilir. Cebriyye
fırkası da, (Allah her işi zorla yaptırır. İnsan kaderine mahkumdur. Hiç kimse,
işlediği günahtan mesul değildir) der. Bu da çok yanlıştır. Herkes yaptığından
mesuldür. İyilik eden mükafatını, kötülük eden cezasını görür. Zerre kadar hayır
ve şer işleyen, karşılığını alır. (Tekvir 14, Zilzal 7,8)
İyi kimse, iyilik yapmak isterse, Allahü teâlâ, irade edip yaratır. Böyle
kimseden hep iyilik meydana gelir. Kötü kimse, kötülük yapmak isteyince, Allahü
teâlâ da irade eder ve yaratır. Böyle kimse, iyilik yapmak istemediği için
bundan hep kötülük hasıl olur. İnsan irade-i cüziyyesini kullanarak iyilik
yaratılmasını isterse sevap, kötülük yaratılmasını isterse günah kazanır. İnsan
günah işlerse cezasını, sevap işlerse mükafatını görür. İnsan yaptığı işleri
kendi yaratmıyor. İrade-i cüziyye ile yapılan işlerin yaratıcısı yani hayrın ve
şerrin yaratıcısı Allahü teâlâdır. Hayrın ve şerrin Allah’tan olduğunu inkâr
etmek, “İntihar eden takdir-i ilahiyi değiştirir” demek küfürdür. Allahü teâlâ,
onun intihar edeceğini elbet bilir. (Yaratan hiç bilmez mi?) buyuruyor.
Allah’ın verdiği ömrü kimse değiştiremez. Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Allah’ın tayin ettiği vade gelince, artık o ertelenmez.) [Nuh 3,4]
(Ölümü Allah’ın iznine bağlı olmayan hiç kimse yoktur.) [Al-i İmran 145]
(Sizi yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak Odur.) [Enam 2]
(Her ümmetin bir eceli vardır, gelince ne bir an geri kalır, ne de bir an
ileri gider.) [Araf 34]
Günah işleyen kâfir olmaz
Sual: Mehdi olduğunu söyleyen biri, «İntihar etmek küfürdür. Nisa
suresinin 29. âyetinde yazıyor. Kâfir olduğu için cenaze namazı da kılınmaz»
diyor. İntihar eden dini inkâr etmiyor ki, niye küfür olsun? Sadece haram
işliyor. Amel imandan parça değil ki. Bu mutezile itikadı değil mi?
CEVAP
Evet, Mutezile inancı böyledir. Bu bâtıl inanç, sinsice Müslümanlar arasında
yayılmaya çalışılmaktadır. Amel imandan parça değildir. Yani günah işleyen kâfir
olmaz. Günah işleyen kâfir olsaydı, yeryüzünde müslüman kalmazdı. İntihar edene
kâfir denmez. Din kitapları diyor ki:
Şuuru yerinde iken intihar etmek, başkasını öldürmekten daha büyük günahtır.
(Berika)
İntihar eden kâfir olmadığı için cenaze namazı kılınır. (Dürer ve Gurer)
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İntihar etmiş olsa da, her müslüman ölünün cenaze namazını kıl!)
[Deylemi]
Şimdi bildirilen âyete bakalım:
(Ey iman edenler, aranızda karşılıklı rızaya dayanan ticaret hâli müstesna,
mallarınızı, bâtıl [haksız ve haram] yolla yemeyin ve nefslerinizi
öldürmeyin. Elbette Allah size merhamet eder. Düşmanlıkla, zulüm ve tecavüz ile
bu yasakları işleyeni ateşe koyarız; bu ise Allah’a çok kolaydır.) [Nisa
29-30]
Burada faiz, kumar gibi bâtıl yollarla kazanç sağlayanların da Cehenneme
atılacağı bildiriliyor. Haram yoldan para kazanmak küfür değil haramdır. Haram
işleyenler elbette cezalandırılır.
(Nefslerinizi öldürmeyin) âyeti için, tefsirlerde, (Birbirinizin canına
kıymayın) demek olduğu bildiriliyor. Başkasının canına kıymak da haramdır,
küfür değildir. Sadece, müslümanı, müslüman olduğu için öldürmek küfürdür. Bu
ise farklı şeydir. Müslümanı, müslüman olduğu için öldürmek ise İslam’a
düşmanlık olduğundan dolayı küfürdür.
İntihar ederken tevbe
Sual: Bir Müslüman Boğaz köprüsünden intihar etmek için kendini denize
atarken pişman olup gerçekten tevbe etse, intihar günahından kurtulmuş olur mu?
Yahut zehir veya zehirli hap içse, sonra pişman olsa, ama hemen ölse, intihar
günahından kurtulmuş olur mu?
CEVAP
Yeis halindeki tevbenin kabulü hususunda ihtilaf edilmiş ise de, muhtar
kavle göre Müslümanın tevbe etmesi sahih olur, fakat, kâfirin imana gelmesi
sahih olmaz. (Dürr-ül muhtar)
Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.) [Bekara 37]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Ölmeden az bir süre önce, tevbe edenin tevbesi kabul olur.) [İ. Ahmed]
İntihar, onursuz bir davranıştır
Sual: Bazı ülkelerde, işinde başarılı olmayanlar, yolsuzluğa karıştığı
anlaşılan bakanlar, yöneticiler intihar ediyorlar. Bunun için de, intihar için
onurlu davranış diyorlar. Bu doğru mudur?
CEVAP
Kesinlikle doğru değildir. Batının ilim ve teknikteki yenilikleri alınacağı
yerde, her türlü ahlaksızlıkları taklit ediliyor. İntihar etmek de bunlardan
biridir.
İmanı olan, intiharı düşünmez. İntihar bir kurtuluş değil, sonsuz acı azapların
başlangıcıdır. İntihar etmek, başkasını öldürmekten daha büyük günahtır!