Sual: Kur’anda sadece kadınların göğüslerini örtmeleri gerektiği
bildiriliyormuş, başka yerlerini açmalarında sakınca yokmuş. Böyle bir âyet mi
vardır?
CEVAP
Bir konu için sadece bir âyete bakılmaz. O konu ile ilgili diğer âyetlere de
bakmak gerekir. Çünkü âyetler birbirini açıklar. Âyetlere de bakmak yetişmez.
Resulullah efendimiz bu âyetleri nasıl açıklamış, nasıl uygulamış ona bakılır.
Önce âyetlere bakalım:
(Mümin kadınlara söyle, gözlerini [yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar,
ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [ziynet
takılan yerlerini] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve
gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31]
Gözünü neden sakınacak, ırzını nasıl koruyacak, ziynetten maksat nedir? Kına,
sürme, boya mıdır, altın, gümüş gibi ziynetler midir? Bu hususlar açık değil,
bunlar hadis-i şerifle açıklandı. Aşağıda bildirilecektir. Bir âyet-i kerime
meali de şöyledir:
(Ey nebi, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına [dışarı çıkarken]
cilbablarını [dış giysilerini] giymelerini söyle! Bu, onların tanınıp, eza
görmemelerine daha uygundur.) [Ahzab 59]
Nur suresindeki âyette, başlarını yakalarına kadar örtmeleri bildiriliyordu. Bu
âyette ise, dış elbiselerini giymeleri bildiriliyor. Yani bütün vücudu örtmeleri
bildiriliyor. Genç kızla ihtiyar da aynı şekilde mi giyinmesi gerekir?
Bu konudaki âyet-i kerime meali de şöyledir:
(Evlenme arzusu kalmayan ihtiyar kadınların ziynetlerini [ziynet yerlerini, baş,
kulak, boyun, kol ve ayaklarını] göstermemek şartı ile, dışa giydikleri [manto
gibi] elbiselerini çıkarmalarında bir vebal yoktur. Ama sakınmaları daha iyi
olur.) [Nur 60]
Demek ki yaşlı olmayan kadınların dış elbise ile çıkmaları farz oluyor.
Şimdi bu âyetleri, Resulullah efendimiz nasıl açıklamıştır. Onlara bakalım:
(Kadının [yüz ve iki elinden başka] bütün bedeni avrettir.) [Mecmaul-enhür,
El-mugni]
Bu hadis-i şerifte kadının tesettürü açıkça bildiriliyor. Sadece göğsünü değil,
bütün vücudunu örtmesi gerekir. Resulullah efendimiz, baldızını, ince elbise ile
görünce, (Ya Esma, bir kız, namaz kılacak yaşa gelince, yüz ve elleri hariç,
vücudunu erkeklere gösteremez) buyurdu. (Ebu Davud)
Hazret-i Âişe validemiz de buyurdu ki:
(İlk hicret eden kadınlara Allah rahmet etsin! Tesettür âyeti inince, hemen
peştamallarını yırtıp başlarını örttüler) buyurdu. (Buhari, Nesai)
Bu hadis-i şerifte, kadınların başlarının da kapanması gerektiği açıkça
bildiriliyor. Kadınların çarşaf giymediklerini bu hadis-i şerif de gösteriyor.
Nur suresinin 31. âyet-i kerimesinde, (Kadınlar, himarlarını [baş örtülerini]
yakalarının üzerine örtsünler) buyuruluyor. Eğer kadınlar, çarşaf giyselerdi,
himar yani baş örtüsünü yakanın üzerine örtmekten bahsedilmezdi. Çarşafın asr-ı
saadette olmadığını bu âyet ile yukarıdaki hadis-i şerif bildirmektedir.
Kadınlara her türlü süs caizdir. Ancak yabancılara gösteremezler. Örtülü olarak
takınabilirler. Ancak şıngırdatıp da halhal sesini duyurmak caiz olmaz. Bir âyet
meali şöyledir:
(Gizledikleri [örtülü] ziynetleri bilinsin diye, ayaklarını [yere, birbirine]
vurmasınlar.) [Nur 31]
Dikkat edilirse, ayaktaki örtülü ziynet tabiri geçiyor. Yani ziynetlerin
gizlenmesi gerekiyor.
Koldaki bilezikleri ve eldeki yüzükleri de göstermemek gerekir. Kolye, kına,
sürme gibi diğer ziynetlerini de göstermemek gerekir. Âyetin başında buna da
işaret edilmektedir.
Dinimizde iki çeşit kadın kıyafeti vardır. Hür ve cariye [köle] kıyafeti.
Cariyeler başlarını örtmezlerdi, örtmek zorunda da değillerdi. Kapanma
mecburiyeti hür kadınlara idi. Tesettür âyeti gelmeden önce hür kadınlar da
başları açık gezerdi. Münafıklar, cariyelere sarkıntılık ederdi. Bu arada açık
olan hür kadınlara da sataşırlardı. Olay duyulunca, (Biz bunu cariye sandık)
derlerdi. Allahü teâlâ, (Hür kadınlar cariyeler gibi giyinmesinler, vücutlarını
tamamen örtsünler, böylece cariye olmadıkları da meydana çıksın ve münafık
erkekler tarafından da sarkıntıya maruz kalmasınlar) buyurdu. Ahzab suresinin
59. âyetini müfessirler böyle açıklıyorlar.
Kadınların yabancı erkeklerle zaruret olunca ciddi konuşmaları da emredilmiştir.
Bir âyet meali:
(Ey Nebi hanımları, siz diğer kadınlar gibi değilsiniz. Allah'tan sakının,
edalı, yumuşak konuşmayın, kalbi bozuk olan, ümide kapılır; hep ciddi konuşun.)
[Ahzab 32]
Âyette, Peygamber hanımlarının yani annelerimizin yumuşak konuşmaları caiz
olmayınca, başka kadınların yumuşak konuşmaları nasıl caiz olabilir.
Annelerimize kötü gözle bakan çıkabileceğine göre, diğer kadınlara kötü gözle
bakan çıkmaz mı? Demek ki hür kadınların, vücutlarının tamamını kapatmaları ve
konuşmak zarureti olunca da ciddi konuşmaları emredilmektedir. Âyet-i kerimede,
günah işleyen sokak kadınları gibi cilveli konuşmamaları, gayet ciddi
konuşmaları da bildiriliyor. Sokak kadınları kötüleniyor.
Resulullaha inanmak
Resulullaha inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanmak
ve hepsini beğenmek demektir. Birini bile beğenmeyen Müslüman olamaz. (Yalnız
Kur’an) diyenlerin, Kur’ana da, Allah’a da, Resulüne de inanmadıkları pek
açıktır. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, kendisi ile Resulünün yolunu
birbirinden ayırmak isteyenlerin kâfir olduğunu bildirmektedir. Defalarca,
(Habibime iman edin, Ona itaat edin, Ona itaat bana itaattir, O kendiliğinden
konuşmaz, getirdiklerini alın, yasak ettiklerinden kaçının. Sizi sevmemi
istiyorsanız, Ona uyun. Onda sizin için güzel örnekler vardır, Onu hepinize
Peygamber, âlemlere rahmet olarak gönderdim) buyuruyor.
Müslüman, din düşmanlarının sözlerine değil, Allah’a ve Resulüne inanır.
Kadınların vücut hatlarının [kaba avret yerlerinin şekli ve rengi] belli
olmayacak herhangi bir elbise ile örtünmesi farzdır. İslam dini, kapanmayı
emretmiş, fakat belli bir örtü şekli bildirmemiştir. (Dürer-ül-mültekıte)
Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın mübarek hanımları, çarşafla
örtünmemiştir. Hiçbir kitapta çarşaf giydikleri bildirilmemiştir. Milhafe,
ferace, fistan, entari giydikleri birçok kitapta bildirilmiştir. İmam-ı Rabbani
hazretleri de, böyle değişik elbise giydiklerini 313. mektubunda bildiriyor.