Sual: İrtica ne demektir, dinimizle ne ilgisi var?
CEVAP
İslamiyet gelmeden önce, Arabistan halkı çok vahşi idi, gerici idi. Kâbe’yi
çıplak olarak tavaf eder, tesettüre riayet etmezlerdi. Putlara tapar, kız
çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi. Şarap içer, kumar oynarlardı. Her
türlü rezalet var idi. İslamiyet gelince, yavaş yavaş bunların hepsi kaldırıldı.
İnsanlar medenileşti.
Resulullah efendimizin vefatından sonra, İslamiyet’i bırakıp irtidat edenlere,
eski kötü hayata dönenlere mürted ve mürteci adı verildi. Bu irtidata irtica
dendi. Bu bakımdan her müslüman, kötü olan bu irticanın düşmanıdır.
Bu tabirler, Tanzimat’a kadar bu manada kullanıldı. Devrimcilerin ve
evrimcilerin tepkisiyle, etki ve yetkisiyle Tanzimat’tan sonra, İslamiyet’i
bırakmaya değil, müslümanca yaşamaya irtica dendi. Namaz kılan, oruç tutan, içki
içmeyen, karısını kızını açık gezdirmeyen müslümana da mürteci yani
gerici dendi. Mürtede, aslını inkâr edene, ahlak ve maneviyat
tanımayana, edep yoksunu soysuza, sarhoşa, ayyaşa, Türk düşmanına, hatta
müslüman olmayan Avrupalıya ilerici denmeye başlandı.
Kötülükler hüner sayıldı
İslam düşmanları, asırlar boyunca yaptıkları savaşlarla ve acı tecrübelerle
anladılar ki, imanını yıkmadıkça, müslüman milleti yıkmaya, imkan yoktur. Her
ilerlemenin ve yükselmenin hamisi ve teşvikçisi olan İslamiyet’i, gericilik
gibi göstermeye yeltendiler. Genç nesillerin, bilgisiz, dinsiz kalmasını, onları
manevi cepheden vurmayı hedef edindiler. Kötülükleri hüner, imansızlığı
moda şeklinde gösterdiler. Ateistlerin, ilerici dedikleri Avrupalı
ve Amerikalı, Cennete, Cehenneme inanıyor, Kiliseler dolup taşıyor.
Avrupalıların ahlaksızlıklarına ilericilik diyerek sarılanlar, Avrupalı
gibi ahirete inanan müslümanlara gerici diyerek saldırdılar.
İslamiyet’ten haberleri olmayanlar, Avrupa’yı, Amerika’yı taklit etmeye
ilericilik, müslüman olmaya gericilik diyorlar.
Halbuki kendileri, fen, tıp, hesap bilgilerinde ve teknolojide, Avrupalılar,
Amerikalılar gibi çalışmıyorlar. Ahlaksızlıklarını taklit ediyorlar. Bunlara
göre, okuma yazma bilmeyen, ilimden, sanattan haberi olmayan, fakat kendi
taşkınlıklarına katılan ilerici ve aydındır.
Üniversiteyi bitirmiş, ilim, sanat, ticaret sahibi, ahlaklı, faziletli,
vergilerini veren, kanunlara uyan ve herkese iyilik eden, hakiki bir müslüman,
bu taşkınlıklara katılmadığı için, gerici olmaktadır.
Böyle ilericiler, gençleri fuhşa, tembelliğe, dünyada felakete, ahirette
de sonsuz azaplara sürüklüyorlar. Aile yuvalarının yıkılmasına sebep oluyorlar.
Kısacası, gayri müslimlerin yalnız ahlaksızlıklarını taklit edenlere ilerici
diyorlar. Müslümanlar gibi, Cennete, Cehenneme inanan Avrupalılara,
Amerikalılara da gerici demediklerine göre, müslümanlara, kendi
ahlaksızlıklarına uymadıkları için gerici diyorlar.
Tarihimize de dil uzatıp, parlak ve şerefli sayfalarını karartmaya kalkıştılar.
Böylece, gençleri dinden, imandan ayırmaya, İslamiyet’i yok etmeye çalıştılar.
Güzel ahlakı ve yiğitliği ile dünyaya şan ve şeref saçan ecdadımızın sevgisini
genç kalblere yerleştiren mukaddes bağları çözmek, gençliği dedelerinin
şerefinden mahrum bırakmak için vicdanlara hücum ettiler. Bu maskeli dinsizler,
böylece, bir taraftan ilimde, fende geri kalmamıza çalışıyorlar, diğer taraftan
da, İslamiyet geriliğe sebep oluyor, Batı sanayiine yetişebilmemiz için, bu kara
perdeyi kaldırmamız, şark dininden, çöl kanunlarından kurtulmamız gerekir,
diyorlardı. Bu suretle maddi ve manevi kıymetlerimizi yıkarak, vatanımıza
dışarıdaki düşmanların, asırlarca yapmak isteyip yapamadıkları kötülüğü
yaptılar.
Müslümana, dinci, kökten dinci, çağdışı, gerici, irticacı,
çember sakallı, örümcek kafalı, yobaz, mürteci, bağnaz,
mutaassıp, tutucu, muhafazakâr, softa, aşırı sağcı,
anormal insan, ilkel, şeriatçı, tarikatçı, hilafetçi,
padişahçı, saltanatçı, fundamentalist, radikal gibi
yaftalarla saldırıyorlar, tesettürü, tesbihi, takkeyi bahane ederek dini
kötülüyorlar, Müslümanlığa şark dini, hortlatılan kara kuvvet, Kur’an-ı kerime
çöl kanunu, ibadete müzik karıştırmaya uygar batı dini, haram işleyenlere
sanatçı diyorlardı.
Bazı dini tabirler
Allahü teâlânın emir ve yasaklarına İslamiyet denir. İbadetleri yapıp
haramlardan kaçan müslümana Salih denir. Dinimizin bildirdiklerinin
hepsine inanan, hepsini beğenen ve İslamiyet’e uyana Müslüman denir.
Nefsine ve fena arkadaşlara uyarak bazı farzları yapmayan veya birkaç haram
işleyen müslümana Fasık denir. Müslüman olmayana, Kâfir denir.
Müslümanları aldatmak için müslüman görünen kâfire Münafık denir.
Müslümanlıktan ayrılıp, kâfir olana, irtidad etti denir. İrtidad edene Mürted
denir.
Mürted, müslüman evladı olduğu halde, müslümanlıktan haberleri
olmadığından ve hiçbir din âliminin kitabını okumadığından ve okusa da
anlamadığından, yalnız bir lutfe, bir teveccühe ve dünyalığa kavuşmak için ve
akıntıya kapılmış olmak için, Müslümanlığı beğenmeyen, terakkiye mani diyen
ahmak kimsedir.
Kendini samimi müslüman bildiği halde, âyet ve hadise kendi görüşü ile mana
vererek, imanı bozulan, küfre düşen kimseye Mülhid denir. Allahü teâlâya,
İslamiyet’e, helâle, harama inanmayan dinsiz kâfire Zındık denir. Zındık,
münafık gibi düşüncesini gizli tutar. Zındıklar, komünist olabilir, mason
olabilir, ateist olabilir. Yobaz, bütün hakikatler kendisine
gösterildiği halde, kabul etmeyen, kendi indi ve hatalı görüşünde körü körüne
ısrar ve inat eden kaba, cahil kimse demektir. Yobazların din yobazı, fen
yobazı, devrim yobazı, laiklik yobazı gibi birçok çeşidi vardır. Yobazların her
çeşidi zararlıdır.
Yobaz ve çeşitleri
Sual: Yobaz ne demektir?
CEVAP
Yobaz, bütün hakikatler kendisine gösterildiği halde, kabul etmeyen, kendi
indi ve hatalı görüşünde körü körüne ısrar ve inat eden kaba, cahil kimse
demektir.
Her mesleğin, her ideolojinin yobazı olur. Mesela din yobazı, fen yobazı, devrim
yobazı, evrim yobazı, siyaset yobazı, laiklik yobazı gibi çeşitli yobazlar
vardır.
Yobazların en zararlısı, mal, para, makam elde etmek için yabancı ideolojilerin,
dinde reformcuların ve mezhepsizlerin propagandalarını yaparak, milletin
imanını, ahlakını bozan, satılmış, din, fen ve siyaset yobazlarıdır. Bu
yobazlardan bazılarına birer misal verelim:
1- Cahil yobaz: Din ve dünya bilgilerinden mahrum olanlardır. Bunlar,
bölücülük yaptıkları gibi, din düşmanlarına çabuk aldanıp, zararlı yollara
kolayca sürüklenebilir. Osmanlı tarihini kana boyayan Patrona Halil, Kabakçı
Mustafa, mehdiyim diyen Celâli gibi kimseler bu yobazlardandır.
2- Din yobazı: İlimleri biraz varsa da, sinsi maksatlarına, mala, mevkiye
kavuşmak için, bilmediklerini veya bildiklerinin tersini söylerler ve yaparlar.
İslamiyet’in dışına çıkarlar. Kötülükte, dini yıkmakta, cahillere örnek olur,
rehberlik ederler.
3- Fen yobazı: Gençlerin imanlarını bozmak, bunları dinden, İslamiyet’ten
ayırmak için, uydurdukları şeyleri fen bilgisi, tıb bilgisi, ilericilik olarak
anlatıp, “Din kitapları bu bilgilere uymadığı için yanlıştır, bunların
gösterdiği yolda yaşamak gericiliktir” derler.
4- Devrim yobazı: Devrim deyimi, Batı dillerindeki revolution deyiminin çift
anlamını taşımakta ve hem dönüşme, hem de zorla değiştirme, [ihtilâl]
anlamlarındadır. Diyalektik maddeciliğe göre, evrim ve devrim birbirine kökten
bağlıdır. Devrim, evrimin zorunlu sonucudur. Devrimci yobazlara göre, bütün
dünya, dinden uzaklaşarak mutlaka komünist olacaktır.
5- Evrim yobazı: Kimi ilk insanın bir hücreden, kimi maymundan, son olarak
da ayıdan geldiğini ileri sürenler çıktı. Bilimsel olarak, bunların yanlışlığı
ispat edildiği halde, kabul etmez, kendi yanlış görüşünde körü körüne inat edip,
maymun soyu olduğunda ısrar eder.
6- Siyaset yobazı: Kendisi iktidarda olmadığı müddetçe, diğer partilerin
hepsi demokrasi düşmanıdır, ülke ise baştanbaşa sefalet ve karanlık içindedir.
Muhalifleri iyi bir şey yapsa da desteklemez. Onun vazifesi iyiye köstek
olmaktır. Seçimi kaybetse de, zafer yine onundur.
7- Laiklik yobazı: Önce laiklik nedir? Laikliğin ne olduğunu yetkili bir
ağızdan, Anayasa hukuku profesörü Ali Fuat Başgil’den öğrenelim:
Ord.Prof. Başgil diyor ki
(Laiklik, Batı hukukunda, din ile devletin ayrılması, devletin din, dinin de
devlet işlerine karışmaması, dinin manevi hayatın nizamı olarak hüküm
sürmesidir. Laikliğe bağlı olarak üç türlü devlet sistemi vardır:
1- Laik olan devlet sisteminde: Din ve devlet birbirinden ayrılır ve biri
diğerine karşı muhtar (autonome) bir vaziyet alır. Devlet din bezirgânlığı
yapmadığı gibi, din düşmanı da kesilmez. Böylece laiklik en iyi bir itidâl ve
muvazene sistemidir. Din hürriyeti, ancak laik bir devlette gün görüp
yaşayabilir.
2- Dine bağlı devlet sisteminde: Bu sistemde, bir zamanlar Batı’da olduğu
gibi, din görevlileri memurlaşır, birtakım hurafe ve taassuba kapılabilir.
3- Devlete bağlı din sisteminde: Diyanet siyasete kurban edilir. İktidar,
din adamlarına hakim olur. Dini kurumları onlar kurup, onlar kapatır. Maaşını,
mükafat ve cezasını onlar verir. Din adamları memurlaştırılarak emir kulu haline
sokulur. Hiçbir muhtariyet ve salahiyeti kalmaz. Dinsizlik, din ve din adamları
ile alay etmek moda haline gelir.)
Laiklik birinci maddede bildirildiği gibidir. Fakat laiklik yobazları, üçüncü
maddedeki sistemi uygulamaya çalışırlar. Din yobazları dine düşmanlık etmekte,
laiklik yobazları da laikliğe düşmanlık etmektedir.
Ne yobazı olursa olsun, yobazlık aşırılıktır. İslamiyet aşırılıktan uzak orta
yoldur.