Sual: Namaz kılmak büyük bir ibadet olduğu için terk edilmesi de çok
büyük günah değil midir?
CEVAP
Elbette çok büyük günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kasten [mazeretsiz] namaz kılmayanın diğer amellerini Allahü teâlâ
kabul etmez. Tevbe edinceye kadar da Allah’ın himayesinden uzak olur.) [İsfehani]
(Beş vakit namazı terk eden, Allahü teâlânın hıfz ve emanından mahrum olur.)
[İbni Mace]
(Namaz kılmayanın Müslümanlığı, abdest almayanın namazı yoktur.) [Bezzar]
(İman ile küfür arasındaki fark, namazı kılıp kılmamaktır.) [Tirmizi]
(Namaz, imanın başı ve Cehennemden kurtarıcıdır.) [Miftah-ul-Cennet]
Namaz kılmayan
Sual: Namaz kılmamanın zararı nedir?
CEVAP Birçok zararı vardır. Seyyid Abdülhakim efendi hazretleri buyurdu
ki:
Namaz kılmayan, her şeyden önce bütün müminlere zulmetmiş olur; çünkü her
namazda (Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin) demekle bütün
müminlere dua ediliyor. Namaz kılmayan, her gün beş vakit namazda sünnetlerle
beraber 21 kere tekrarlanan bu duadan Müslümanları mahrum bırakıyor. Kıyamette
bütün müminler bu haklarını namaz kılmayanlardan alacaktır.
Namaza gevşeklik gösteren, kıymetini bilmeyip hafif tutan birçok cezaya uğrar:
Ömründen hayır ve menfaat görmez. Çeşitli hastalık, aşağılık, hakaret ve
zilletler içerisinde hayat sürer. Salihlerden saygı görmediği gibi, çeşitli
mahrumiyet ve sıkıntılara maruz kalır. Sıhhatinden hayır ve menfaat görmez.
Genelde kötü yerlerde çalışanlar, namaz kılmayan veya namaza gevşeklik
gösterenlerdir. Zahmetli, yorucu ve ağır işlerde çalışanlar da çoğunlukla
bunlardır. Namazı doğru kılan, hem salihlerin yanında, hem de, arkadaşları ve
akrabaları arasında saygı ve itibar sahibidir.
Namaz kılanda yaratılışındaki güzellikten başka bir güzellik ve cemal vardır ki,
namaz kılmayan ne kadar güzelleşmeye, süslenmeye çalışsa da, her gün yıkansa da,
yeni elbiseler giyse de, yine bu güzellik ve cemale kavuşamaz. Güzel kokular
sürünse de, kendisinde hâsıl olan tiksindirici kokuyu, hissedenlerden
gizleyemez.
Namaz kılanın yüzü güzel olur, uzun zaman yıkanmasa da, günlerce çamaşır
değiştirmese de, vücut, elbise ve çamaşırları pis kokmaz. Namaz kılmayan, sık
sık yıkanıp çamaşır değiştirse de, o nezafete, o zarafete sahip olamaz. Günde
defalarca sadaka verse, yetimleri sevindirse, yedirip giydirse, günlerce Kur'an
okusa, her yıl hacca gitse, buna benzer ibadet ve iyilik yapsa da sevap alamaz.
Allahü teâlâ, o vakitleri namaza mahsus kıldığından bu vakitleri namazda
geçirmek gerekir. Bu vakitleri Allahü teâlânın tayin ettiği şekilden çıkarmak
yani bozmak zulmünde bulunduğu için namaz kılmayanın her işinden, hayır ve
bereket kalkar, duası da makbul olmaz.
Namaz kılan Ya Rabbi dediği zaman, Allahü teâlâ, (Lebbeyk = söyle
yapılsın) buyurur. Namaz kılmayana lebbeyk, işittim demez. Ancak namazı
doğru kılan hayır ve berekete ve rahmete vesile olur. Namazda, Hazret-i Âdem’den
itibaren bütün müminlerin ve bütün mahlûkatın hakları vardır. Namaz terk
edilince, Hakkın rahmeti, örtülü kalır. Rahmetin gelmesine kesilmesine sebep
olduğundan bütün mahlûkat namazı terk edene buğzeder. Müslümanların dualarının
bereketinden mahrum kalır. Ölse, mezarı yanından geçen bir Müslümanın okuduğu
Fatihadan gerektiği kadar faydalanamaz. Allahü teâlâ böylelerini, ulûhiyet
makamında özel hizmet sayılan namaza almadığından, bu önemli hizmetten kovulmuş
olur. Bu hizmet için verilecek olan faydalardan mahrum kalır.
Namaz kılmayan, görünüşü bozularak yatağa düşer. Üstünü başını, yatağını,
yorganını ve diğer şeylerini pisleterek berbat eder. Öyle olur ki, en yakınları,
çocukları, hanımı, ana ve babası da ölümünden nefret eder. Hiç kimseden saygı
göremez.. Bu kimse büyük bir padişah da olsa, yine ölüm zamanında nefret edilen
bir şekilde ölür.
Namaz kılmayanın ölümünde, gözlerinde korku alametleri, telaş ve hüzün
eserleri, gözünü göğe dikme işaretleri görünür. Gözlerinin rengi değişir.
Yukarıya veya aşağıya doğru dikilir ki, bakmak mümkün değildir. Burun delikleri
kurur. Kuş tüyü yatakta, süslü odada ve sarayda bin bir ihtişam ve debdebe
içerisinde bulunsa da, yine zelil ve aşağı olur.
Namaz kılmamakla iman zayıflar. Bu kimsenin namaza saygısı olmadığından
melekler, ölüler ve diğer yaratıklar da ona saygı göstermez.
Namaz kılmayan ölürken saçı sakalı karışır. Namaz kılanın ise
ölümünde de hayattaki durumu bozulmaz, canlı gibi kalır. Onun ölümünü gören,
ölümünden haberdar değilse, uyuduğunu zanneder.
Namaz kılmayan ne kadar çok yemek yese de, yine açlık ızdırabı dinmez. Gittikçe
şiddetlenir, dayanılmaz bir hâl alır. Ne kadar fazla ve iyi yemekler yedirilse,
bu acı, bu ağrı, bu sızı dindirilemez. Bu ızdırap teskin olunamaz. Hep açlıkla
acı çeker. Açlık bir orantı halinde yükselir, artar. Nihayet kıvrana kıvrana can
verir; çünkü namazı terk etmek büyük günahtır. Cezası da o nispette büyük olur.
Namaz kılan, güler yüzlü, parlak ve nurani yüzlü olur. Sevinç ve neşe
alametleri yüzünde ve gözlerinde aşikâr olur. Kendi kusurlarını ve Hak teâlânın
lütuf ve ihsanını görür de, alnından terler dökülür, burnunun delikleri sulanır.
Kulak altları ve burun delikleri hafif bir şekilde terler. Güzel bir şekilde
kokar. Renginde latif bir güzellik olur. Etrafa güzel kokular yayılır. En
lezzetli ve en nefis yemekler yemiş gibi tok ve kanmış olarak vefat eder.
İbadetler imandan parça değildir. Yani inandığı halde bir ibadeti yapmayan
veya bir haramı işleyen kâfir olmaz. Ancak namazda sözbirliği olmadı. Hanbeli’de
bir namazı özürsüz terk eden kâfir olduğundan öldürülür. Yıkanmaz, kefene
sarılmaz, namazı kılınmaz ve Müslümanların kabristanına konulmaz. Ayağına ip
bağlanır, murdar bir it gibi, bir çukur kazıp içine konur. Üzerine toprak
atılır. Üzerine kabir alameti de yapılmaz. Şafii ve Maliki’de büyük günah
işlediği için ceza olarak öldürülür. Hanefi’de namaza başlayıncaya kadar dövülüp
hapse atılır. Namaz kılmamak imansız ölmeye, namaz kılmak ise iki cihan
saadetine sebep olur.
Namaz ve dindarlık
Sual: Namaz kılmadan da, dindar olmak mümkün değil midir?
CEVAP
Sermayesi olmadan kâr etmek, nasıl mümkün değilse, namaz kılmadan da dindar
olmak mümkün değildir; çünkü namaz, dinin direğidir. Namaz kılan, dinini
doğrultmuş olur. Namaz kılmayanın, dini yıkılır. Namazları, müstehab
zamanlarında ve şartlarına ve edeplerine uygun olarak, mümkünse cemaat ile
kılmalı. Muhammed Masum hazretleri, (Bunlardan biri yapılmazsa, yas
tutulsa yeridir) buyuruyor. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bir mümin, namaz kılmaya başlayınca, Cennet kapıları açılır. Rabbi ile
arasındaki perdeler kalkar. Bu hâl, namaz bitinceye kadar devam eder.)
[Taberani]
Namazın önemi
Sual: Bir arkadaş, (Namaz kılmakla Cennete girilemez) derken, başka
bir arkadaş da, (Namaz kılmadan Cennete hiç girilmez) dedi. Hangisi
doğru?
CEVAP
İki sözde de, doğruluk ve yanlışlık var. Cennete girmek için, namaz kılmak
yeterli değildir. Namaz kılan, ehl-i sünnet itikadında değilse, mutlaka
Cehenneme girecek, imanını kurtarabildi ise, sonunda Cennete girecektir. Fakat
itikadı doğru olmayanın, iman ile ölmesi çok zordur. İtikadının bozukluğu küfre
sebep olmuşsa, o zaman Cehennemde ebedi kalır.
Namaz kılmayan da, imanını kurtarabilirse, günahlarının cezasını çektikten sonra
Cennete girebilir. Fakat namaz kılmayanın da iman ile ölmesi çok zordur.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kıyamette önce, namazdan sorulacaktır. Namaz doğru ise, diğerlerinin hesabı,
Allahü teâlânın yardımı ile kolay geçecektir. (2/67)
Vazife elbette mukaddestir
Sual: Bazı kimseler, (Ben namaz kılmam ama fakirlere yardım ederim,
hayvanlara acırım. Bunlar da ibadettir. Sadece namaz kılmakla olmaz. Vazife
mukaddestir. Önce iş, sonra namaz) diyorlar. Namaz kılmayanın yaptığı iyi işler
kabul olur mu?
CEVAP
(Sadece namazla olmaz) demek, namazı hafife almak olur. Namaz sanki iman
gibidir. Nasıl ki, imanı olmayanın hiçbir ibadetine, iyiliğine sevap
verilmiyorsa, namaz kılmayanın da hiçbir ibadetine sevap verilmez.
(Namaz kılmayanın ibadetleri kabul olmaz.) [Ebu Nuaym]
(Vazife mukaddestir. Önce iş, sonra namaz) diyerek namaz kıldırmamak doğru
değildir. Namaz kılmakla işverenin hakkı geçmiş olmaz. Yani işverenin namaza
mani olma hakkı olmaz.
Vazife ne demektir? Vazife, âmir tarafından emredileni yapmak, yasak edileni
yapmamak demektir. Birkaç âmirin verdiği emir, birbirine benzemiyorsa, daha
üstün olan âmirin emri yapılır. Memuriyette ve askerlikte de, birinci vazife
büyük âmirin emrini yapmaktır. En büyük âmir kimdir? Vazife elbette mukaddestir.
Çünkü hadis-i şerifte, (İnsanların en iyisi, insanlara faydalı olandır)
buyuruldu. (Kudai)
İnsanlara ne yapılırsa faydalı olacağını da, en büyük âmir olan Allahü teâlâ
bildirmiştir. Birinci vazife, en büyük âmirin emrini yapmak olduğuna göre, en
büyük âmir ne diyor? (İmandan sonra en büyük vazife namaz kılmaktır)
buyuruyor. Namaz kılmayanın ibadetleri, iyi işleri kabul olmadığı gibi, kazancı
da bereketsiz olur.
Namaz kılmak, işi aksatmaz. Hatta namaz kılan, işini daha canla başla yapmaya
gayret eder. Namaz kılan, kul hakkından, haramdan korkar, vazifesini ihmal
etmez. (Namaz kılmaya vaktim yok) demek veya başka bahane uydurmak, beynamaz
mazeretidir, namazın önemini bilmemektir. Hadis-i şerifte, (Bir kimse,
namazını kasten, mazeretsiz kılmazsa, Allahü teâlâ onun diğer ibadetlerini
faydasız kılar) buyuruldu. (İ.Gazali)
Allahü teâlâ, namaz kılmayanın iyiliklerine sevap vermez. (Sefer-i ahiret)
Namaz dinin direğidir
Sual: İşlerimin yoğunluğu sebebiyle namazları vaktinde kılamıyorum. Bir
arkadaş, dinde kolaylık vardır, namazların hepsini birleştirip kılmamı söyledi.
Gece eve gidince hepsini kıl dedi. İşlerimi aksatmadan namazımı nasıl
kılabilirim?
CEVAP
Namazlarınızı aksatmadan işlerinizi yapmalısınız. Müslüman için en önemli
ibadet namazdır. İş aksayabilir, ama namaz asla aksamaz. Namazı aksatanın işinde
hayır olmaz.
İşlerin arasında namazı da hallederim zihniyeti salih Müslümana yakışmaz. Onun
maksadı namazdır, onun en zevkli anı namazdadır. Namazı gaye bilenin, diğer
işleri kolaylaşır.
Dünya ve ahiret saadetimiz için, işlerimizin hayrını görmek için, namazı öne
almalı, namaz kılmadan işe başlamamalı. Namaza mani olan işte hayır olmaz.
İşlerin yoğunluğu sebebiyle namaz cem edilmez. Herhangi bir sebeple namaz kazaya
kalma tehlikesi varsa, kazaya bırakmamak için cem edilir. Sonra gündüz kılmayıp
gece cem edilmez. Öğle ile ikindi, akşam ile yatsı zaruret olunca Hanbeli mezheb
taklit edilerek, birleştirilerek kılınır. Namaz her işten önemlidir. Ayakta
kılınamazsa, oturarak kılınır, oturarak da kılamayan yatarak kılar. Su
bulunmazsa veya suyu kullanmakta sakınca varsa, teyemmüm edilir. Bütün bunlar
namazın önemini göstermektedir. Peygamber efendimiz, (Namaz dinin direğidir)
buyuruyor. (Taberani, Beyheki)
Direksiz bina olmadığı gibi, namazsız Müslümanlık da olmaz.
Namazsız din olmaz
İş arasında namaz kılanlardan olma sen,
Mahşer günü saçını yolanlardan olma sen.
Allah’ın her emrini öne almalı kişi,
Önce namazı kılıp sonra yapmalı işi.
İş önce gelir diye namazları aksatma,
Önce namazını kıl, dini dünyaya satma.
Direksiz bina olmaz, direk varsa yıkılmaz,
Namaz dinde direktir, namazsız İslam olmaz.
Vücutta baş ne ise, öyledir dinde namaz,
Başsız vücut olmazsa, namazsız da din olmaz.
Başsız beden yürüse korku kaplar insanı,
Başsız görür evliya da namaz kılmayanı.