Sual: Ölüden şefaat istemek caiz midir? Eğer caiz ise, aşağıdaki
Vehhabi Feth-ul-mecid kitabındaki iddialara cevap verebilir misiniz?
Feth-ul-mecid kitabında deniyor ki:
(Ölüden ve gaib olan diriden bir şey isteyen müşrik olur. İnsandan kudreti
yetişen şeyler istenir. Yalnız Allah’ın kudretinde olan şeyleri insandan istemek
caiz değildir.) [s.70]
(Diri, kendinden istenilen şey için dua eder. Allah da kabul edip, o şeyi
yaratır. Ölüden, gaib olandan istemek, kudreti içinde olmayanı istemektir. Bu
ise şirk olur.) [s.70]
(İhtiyacını ölüden istemek, ölüden istigase etmek şirktir. Ölüden kendisine
şefaat etmesini istemek cahilliktir. O, Allah’ın izni olmadan kimseye şefaat
edemez. Ondan istigase etmek, şefaat etmesini istemek, şefaat etmesine izin
verilmesi için sebep yapılmamıştır. Şefaate sebep imandır. İstigase eden ise
müşriktir. İzin verilmesine mani olmaktadır.) [s.208]
CEVAP
Bu kitap, kendi kendini yalanlamaktadır. Çünkü, şöyle diyor: (Gökler
Allah’tan korkar, Allah göklerde his yaratır. Anlarlar, Kur’anda, yerlerin ve
göklerin tesbih ettikleri bildirildi. Resulullahın avucuna aldığı taş
parçalarının tesbih ettiklerini ve mesciddeki Hannane denilen direğin inlediğini
ve yemeğin tesbih ettiğini Eshab işittiler.) [S.200]
Dağlarda, taşlarda, direkte his ve idrak olduğunu söyleyip de, Peygamberlerde ve
Evliyada his olmaz demeleri, şaşılacak şeydir. Dirilere tevessül olunur, ölülere
tevessül olunmaz demekle kendileri müşrik oluyorlar. Çünkü bu söz, diriler duyar
ve tesir eder, ölüler duymaz ve tesir etmez demektir. Allah’tan başkasının tesir
ettiğine inanmak olur. Böyle inananlara kendileri müşrik diyor. Halbuki, ölü de,
diri de birer sebeptir. Tesir eden, yaratan yalnız Allahü teâlâdır.
Demek ki, Resulullahtan başka müminler de, herkesin işitemeyeceği sesleri
işitirmiş. Bu taşlar Hazret-i Ebu Bekir’in elinde iken de tesbihlerinin
işitildiği, aynı haberin sonunda bildirilmektedir. Hazret-i Ömer, Medine’de
hutbe okurken, İran’daki ordu kumandanı Sariye’yi görerek, (Sariye, dağdaki
düşmandan korun) demiş ve Sariye işiterek, dağı ele geçirmiştir.
(Şevahid-ün-nübüvve)
Gaib olan sözü ile ne demek istiyorsun
İmam-ı Rabbani hazretlerinin soyundan, Hakim-ül-ümmet hace Muhammed Hasen
Can Sahip hazretleri, Üsul-ül-erbe’a fi-terdid-il-vehhabiyye kitabında
buyuruyor ki:
Böyle inanan kimse, gaib olan, yani yanında bulunmayan bir kimseye, ismini
söyleyerek seslenmek büyük şirk olur diyor. Böylece, Resulullahın mübarek
ruhunun bile hazır olacağını düşünerek seslenen kimse müşrik olur diyor. Yemenli
mezhepsiz Şevkani de, Dürr-ün-nadid kitabında, (Mezarları büyük bilmek,
kabirlere seslenerek, ihtiyaçlarını istemek küfür olur) dedi. Yine o,
Tathir-ül-itikad kitabında da, (Melek, Peygamber veya Veli de olsa, ölüye
yahut gaib olan diriye böyle seslenen müşrik olur) diyor. Mezhepsizlerden bir
kısmı burada iki fikir ortaya atmaktadır. Bunlara göre, eğer işiteceğini
düşünmeyerek, sevdiği için, (ya Resulallah!) derse, müşrik olmaz. Eğer
işiteceğine inanarak söylerse, kâfir olur.
Selef-i salihinin yaptığı şeylere şirk diyen ve müslümanlara müşrik damgasını
basan bu kimseye sorarız:
(Gaib olan) sözü ile ne demek istiyorsun? (Görmediğimiz her şey gaibdir)
diyorsan, (ya Allah) dememiz de şirk olmaktadır. Çünkü bu, Allahü teâlânın
Cennette görüleceğine de inanmamaktadır. Eğer, (gaib, yok demektir) diyorsan,
Peygamberlerin ve Evliyanın ruhlarına nasıl yok diyebilirsin?
Yok eğer, (ruhların var olduklarına ve idrak ve şuur sahibi olduklarına, yani
anladıklarına, duyduklarına inanırız. Fakat, tasarruf yaptıklarına inanmayız)
derse, bu sözü Allahü teâlâ red etmekte, (Güç işleri yapanlara yemin ederim)
buyurmaktadır. (Naziat 5)
Tefsir âlimlerinin çoğu mesela Beydavi tefsiri [ve bunun Şeyhzade
şerhi ve tefsir-i Azizi ve Ruh-ul Beyan tefsiri, tefsir-i Hüseyni],
bu âyet-i kerime, meleklerin ve Evliya ruhlarının iş yaptıklarını bildirmektedir
dediler. Ruh, madde değildir. Bunun için, melekler gibi, Allahü teâlânın emri ve
izni ile, dünyada iş yaparlar. Meleklerin, Allahü teâlânın izni ile, bu dünyada,
iş yaptıkları, yok ettikleri, diriltmek, öldürmek gibi işlerin yapılmasına
vasıta oldukları, Kur’an-ı kerimin çeşitli yerlerinde bildirilmiştir. Cin ve
şeytanlar da, güç şeyleri kolayca yapıyorlar. Süleyman aleyhisselama, cinlerin
hizmetlerini Kur’an-ı kerim haber veriyor:
(Cin, Onun her istediğini, kale, resim, büyük kazanlar ve yerinden
kaldırılamayan çanaklar yaparlardı,) [Sebe 13]
Cin, melekler ve ruhlar kadar olgun ve kuvvetli olmadığı halde, büyük işler
yapıyor.
Bu dünyada, göremediğimiz çok şey var ki, insan gücünün yetişemediği işleri
yapmaktadırlar. Mesela, çok hafif olan ve göremediğimiz hava, fırtına, kasırga
şeklinde eserek, ağaçları devirmekte, binaları yıkmaktadır. [Elektrik ve laser
ışınları ve elektro-magnetik dalgaları, atomlar, gözle, hatta ultra-mikroskopla
görülemedikleri halde, akılları şaşırtan büyük işler yapmaktadır.] Nazar
değmesi, sihir yani büyü ve benzerleri kuvvetleri göremiyoruz. Halbuki, korkunç
tesirlerini işitmeyen yoktur. Bütün bunların yaptıklarının yapıcısı, hiç
şüphesiz, Allahü teâlâdır. Bunlar, Allahü teâlânın yapmasına, yaratmasına sebep
oldukları için, bunlar yaptı sanıyoruz ve bunlar yaptı diyoruz. Bunların
yaptığını söylemek, küfür, şirk olmuyor da, Evliyanın ruhları yapıyor demek
niçin şirk olsun?
Onlar, Allahü teâlânın izin vermesi ile ve yaratması ile yaptıkları gibi,
Evliyanın ruhları da, Allahü teâlânın izin vermesi ile ve yaratması ile
yapmaktadır. Onların yaptıklarını söylemek de, şirk olur denirse, Kur’an-ı
kerime karşı gelinmiş olur.
Bu kimse, (Cinlerin, şeytanların ve havanın tesir ettiklerini, Kur’an-ı kerim
haber veriyor. Bunun için, onlar yapıyor demek caiz oluyor. Evliyanın ruhlarının
bir şey yaptıklarını Kur’an-ı kerim bildirmediği için, ruhlardan bir şey istemek
şirk olur) derse, yukarıda bildirdiğimiz, Naziat suresinin beşinci âyet-i
kerimesini unuttun mu deriz.)